Gerçek mutluluk yavaş yavaş gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla ilgilidir. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
. ... ..... uzun senelerin umuduyla vadeye bağlanmış ve bozulma sebebi ölüm dahi olmayan bir vaadle, sabâ makamında bir sabaha daha çıktık, çok şükür, ah;
bir uçuk turunç güle benzer o yüzün, yakışır mı o gece gözlere hiç hüzün, eğme öyle başını yetimce ve küskün, bir nilüfer gibi açsın durgunluğuma gülüşün, ki sen bildiğim tek elbistan türküsüsün…,
kalbe doğan ve yok saydığımız, yakındaki hasretliğin malumuyla, içimize akan göz yaşlarıyla geçiyorken zahiri zorlayan günlerimiz, ve göz pınarlarımızdan sızan kor olmuş tek tük nemlere rağmen, içimizde taşıdığımız bu gönül ferahlığı, vuslatmış meğer yarınlardan önce yarına;
çiziyorum şimdi zihnimin anlayış bekleyen açıklamalarının altını ve tutmayan hesapların dört işlemini yapmayı deniyorken, ikaz lambaları yanıyor her adım başı ve oyuncakları hayatlarımızın, alt üst alt üst alt üst etmede hayatlarımızı, ah; ..... ... .
. ... ..... sabırsızlıkla bekledim geceyi, aklımda hep o nar ağacı, dalları yüreğime batan…,
ki gözlerimi kapadım işte orada; bir turnayı seviyorum dedi..., ve turnam derken; saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…, ah;
kapandım secdeye, yerdeki tekâvûd kalemefendisi seccademden eflatun çiçek tozları topladım, bağrıma saplanmış dalını çıkardım hüdayinabit alıcın, ve serpiştirdim tozlarını, beti benzi atmış dünyaya ve, bir dua okudum kulağına, sesim bir başka sese çarptı, tuz buz mısralar kırıntısı rüyam ah, turnam…;
keklik değil, güvercin ol diye fısıldayanım, dudağımda hep aynı şarkı, notalarını nar ağacının altına gömdüm..., yüreği kimsenin üzülmesine el vermeyen, bir yalancıyı sevdin sen…, ve varsın gedanız kendine kıysın ey maşuk, olgunlaşsın keder, çiçek yüklü dalında…, ah; ..... ... .
. ... ..... şu sahtekâr ve sefil dünyada, ne gönlümde gam ne de gözümde nem var, değil mi ki iç sesleri duyan bir yâr var,
mavi bilyedeki tüm paralel ve meridyenlerin huzuru kesişiyor içimde, okyanuslar ve kıtalar aşıyorum, göz açıp kapayıncaya dek, fora yelkenlerim, kâşif; aşk…,
geçen kimi bir çift gün olur ki, kimse bilmez kaç seneye tekâ\bul eder derkene, heceyi –bül olacakken –bul yapmak, katil bir devriğin dil cinayetinin neticesidir,
ve habil kardeşi değil maktulüdür kâbilin, ki celladına aşıklar okur yazar olabilseydi hakikatte, içinde teka\bul geçen cümleleri, komik bulur muydu hiç,
ve şimdi bu sorunun cevabını ise muhtemelen ikimizde biliyoruz aziz dostum, bir ömre, bir nesle bedel olur bazen; aşk…, ..... ... .
https://pin.it/3LGFem2
Gerçek mutluluk yavaş yavaş gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla ilgilidir. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
Cengiz Aytmatov
https://pin.it/5aFPqnv
.
...
.....
uzun senelerin umuduyla vadeye bağlanmış
ve bozulma sebebi ölüm dahi olmayan bir vaadle,
sabâ makamında bir sabaha daha çıktık,
çok şükür,
ah;
bir uçuk turunç güle benzer o yüzün,
yakışır mı o gece gözlere hiç hüzün,
eğme öyle başını yetimce ve küskün,
bir nilüfer gibi açsın durgunluğuma gülüşün,
ki sen bildiğim tek elbistan türküsüsün…,
kalbe doğan ve yok saydığımız,
yakındaki hasretliğin malumuyla,
içimize akan göz yaşlarıyla geçiyorken
zahiri zorlayan günlerimiz,
ve göz pınarlarımızdan sızan
kor olmuş tek tük nemlere rağmen,
içimizde taşıdığımız bu gönül ferahlığı,
vuslatmış meğer yarınlardan önce yarına;
çiziyorum şimdi zihnimin anlayış bekleyen
açıklamalarının altını ve tutmayan hesapların
dört işlemini yapmayı deniyorken,
ikaz lambaları yanıyor her adım başı
ve oyuncakları hayatlarımızın,
alt üst alt üst alt üst etmede hayatlarımızı,
ah;
.....
...
.
.
...
.....
sabırsızlıkla bekledim geceyi,
aklımda hep o nar ağacı,
dalları yüreğime batan…,
ki gözlerimi kapadım
işte orada;
bir turnayı seviyorum dedi...,
ve turnam derken;
saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…,
ah;
kapandım secdeye,
yerdeki tekâvûd kalemefendisi seccademden
eflatun çiçek tozları topladım,
bağrıma saplanmış dalını çıkardım hüdayinabit alıcın,
ve serpiştirdim tozlarını,
beti benzi atmış dünyaya ve,
bir dua okudum kulağına,
sesim bir başka sese çarptı,
tuz buz mısralar kırıntısı rüyam ah,
turnam…;
keklik değil, güvercin ol diye fısıldayanım,
dudağımda hep aynı şarkı,
notalarını nar ağacının altına gömdüm...,
yüreği kimsenin üzülmesine el vermeyen,
bir yalancıyı sevdin sen…,
ve varsın gedanız kendine kıysın ey maşuk,
olgunlaşsın keder, çiçek yüklü dalında…,
ah;
.....
...
.
https://pin.it/1l2HavA
https://pin.it/5x4S5IY
https://pin.it/7CYiJAM
.
...
.....
şu sahtekâr ve sefil dünyada,
ne gönlümde gam ne de gözümde nem var,
değil mi ki iç sesleri duyan bir yâr var,
mavi bilyedeki tüm paralel ve meridyenlerin
huzuru kesişiyor içimde,
okyanuslar ve kıtalar aşıyorum,
göz açıp kapayıncaya dek,
fora yelkenlerim, kâşif; aşk…,
geçen kimi bir çift gün olur ki,
kimse bilmez kaç seneye tekâ\bul eder derkene,
heceyi –bül olacakken –bul yapmak,
katil bir devriğin dil cinayetinin neticesidir,
ve habil kardeşi değil maktulüdür kâbilin,
ki celladına aşıklar okur yazar olabilseydi hakikatte,
içinde teka\bul geçen cümleleri,
komik bulur muydu hiç,
ve şimdi bu sorunun cevabını ise
muhtemelen ikimizde biliyoruz aziz dostum,
bir ömre,
bir nesle bedel olur bazen; aşk…,
.....
...
.