stanley kubrick amcamızın son filmi idi...öylelemesine muhteşem bi hikaye barındırmasa da kadın-erkek ilişkilerine şöyle bi bakayım dedi başka açıdan..ama sonu olmadı,seyirci kandırılmaya çalışıldı nicole kidman o sözüyle ve hiç beklenmedik bi anda bitiririz bu filmi havası verildi..boş bi havaydı..neyse bunu da stanley nin yaşına veriyorum biliyordu sanki son filmi olduğunu...
torba suat: niye böyle oldu be abi? ben çok sevmiştim be abi. o kadar mektup gönderdim insan bir cevap yazar. benim günahım ne be abi?
hacı: bak koçum! belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. sevgililer...heh! bizim olanlar ya da olmayanlar... hepsi iz bırakır. bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır! ama inan yeni izler de olacak. yaşlıları düşün... sanki her şeyi bilirlermiş gibidirler. ama öyle değil. heh! .. ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma; çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer... ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya, ya da resim olurlar senin gibi; kazına kazına.
torba suat: beni çok derin kazıdılar abi... ama altından sarı yeşil çıktı
bu ne biçim hikaye böyle.. hastamısın nesin bana söle gel gidelim güneylere,yenilenip dinlenmeye başarısız olduysan oldun,yıkma kendini zaten yoruldun ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin...
'ben bu sahnede eğlenceli bir şey yaptım. sessiz filmlere veda gibi bir şey. sessiz filmlerde kötü adamlar genellikle bıyıklı olurdu. oysa benim kötü adamım sinekkaydı traşlıydı. ama ressamın stüdyosundaki demirden yapılmış avize,ressamın tam üst dudağının üzerinde bir gölge oluşturuyordu. tıpkı azgın ve kötü niyetli bir bıyık gibi! ' der...
ben 80 sonrası çektiği filmler sebebiyle atıf yılmaz demek istiyorum..
stanley kubrick amcamızın son filmi idi...öylelemesine muhteşem bi hikaye barındırmasa da kadın-erkek ilişkilerine şöyle bi bakayım dedi başka açıdan..ama sonu olmadı,seyirci kandırılmaya çalışıldı nicole kidman o sözüyle ve hiç beklenmedik bi anda bitiririz bu filmi havası verildi..boş bi havaydı..neyse bunu da stanley nin yaşına veriyorum biliyordu sanki son filmi olduğunu...
torba suat: niye böyle oldu be abi? ben çok sevmiştim be abi. o kadar mektup gönderdim insan bir cevap yazar. benim günahım ne be abi?
hacı: bak koçum! belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. sevgililer...heh! bizim olanlar ya da olmayanlar... hepsi iz bırakır. bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır! ama inan yeni izler de olacak. yaşlıları düşün... sanki her şeyi bilirlermiş gibidirler. ama öyle değil. heh! .. ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma; çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer... ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya, ya da resim olurlar senin gibi; kazına kazına.
torba suat: beni çok derin kazıdılar abi... ama altından sarı yeşil çıktı
öğrenci:pardon,acaba kitabevi nerde biliyomusunuz?
güvenlik görevlisi: burda kitabevi yok,bookstore var..
yer:bilkent üniversitesi..
bu ne biçim hikaye böyle..
hastamısın nesin bana söle
gel gidelim güneylere,yenilenip dinlenmeye
başarısız olduysan oldun,yıkma kendini zaten yoruldun
ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin...
muhteşem bi soloya sahip yavuz parçası...
kendilerini özellikle bukowskiye adamış olan bi yayınevi..sonrasında ise john fante ve küçük iskender gelir...
sarmadı bu kitap beni,
'ben bu sahnede eğlenceli bir şey yaptım. sessiz filmlere veda gibi bir şey. sessiz filmlerde kötü adamlar genellikle bıyıklı olurdu. oysa benim kötü adamım sinekkaydı traşlıydı. ama ressamın stüdyosundaki demirden yapılmış avize,ressamın tam üst dudağının üzerinde bir gölge oluşturuyordu. tıpkı azgın ve kötü niyetli bir bıyık gibi! ' der...
fazlasıyla iyi biraz tehlikeli