GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI'nı ANIYORUZ...
Bağımsızlık Savaşı Kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı Cuma dualarinda yok sayan ve molla rejimine programlanmış ne idüğü belirsiz karanlık ortaçağ kalıntılarının...
Emperyalizmin maşalığını gönüllü olarak üstlenip, yalan ve inkara dayalı girişimlerini her alanda sürdürerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı karalamak için kendi çamurlarında debelenen ayrılıkçı terörist ihanet çetesinin uzantısı oldukları, paylaşımlarıyla apaçık ortadayken utanmadan mağduru(!) oynayarak içlerindeki hastalıklı irini kusan etnik kafatasçı güruhun...
Her iki grubun veya bulanık üçüncü grupların borazanlığına soyunarak tarihi olayları çarpıtıp Cumhuriyetimizin Kuruluş Felsefesi ile Değerleri'nin yanısıra Aydınlanma Devrimi'ne ve dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'na bulaşmak cüret ve hadsizliğini gösteren çapsızların, II. cumhuriyetcilerin, "yetmez ama evet"çilerin...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nın adlarına bile tahammul edemediğini gizlemek için her yöne mavi boncuk dağıtıp şirin gözükmeye çalışan edepsiz ve düzeysiz şarlatanlar ile bu şarlatanlara "ha ha'lı hi hi'li" mimiklerle yaranmaya çalışan kişilik yoksunu sinsi sırnaşık zavallıların...
Tüm bu ulusal onurdan yoksun değersizliklere, seyretmek dışında tepki vermeyen duyarsızların...
... inadına,
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI her Cuma bu başlıkta anılmaktadır.
Peki çocuklar "ölüm"ü nasıl karşılıyor? Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül bu konuda şu saptama ve uyarılarda bulunuyor:
0-2 yaş arasında ölüm teması henüz yok, anlamıyor. Ama 1 yaşın altındakiler bakım verenden ani ve uzun süreli ayrılırlarsa bu onlarda ölüme kadar gidebilecek sonuçlara yol açabiliyor.
3-6 yaş aralığında ölüm geri döndürülebilir bir kavram gibi algılanabiliyor. Ölenlerin daha sonra yeniden gelebileceğini düşünüyor bu yaştaki çocuklar. Kaybın sonucu olarak geride kalana yapışma, becerilerde geriye gidiş, tedirginlik, kabuslar yaşanabilir.
Okul çağı çocukları geri dönülmezliği anlıyor fakat ölümün kendi başına da gelebileceğini çok idrak edemiyor. Bu yaş grubunda "yaramazlık yaptım annem o yüzden öldü" gibi kendini suçlama eğilimi de görülüyor.
Özetle, süreç çok dikkatli ve hassas biçimde yürütülmelidir.
DEPREM, ÖLÜM ve ÇOCUK 1 İki haftayı aşkın süredir yaşadığımız deprem sürecinin en çok etkilediği kesimin çocuklar olduğu kesin... Peki bu süreçte onlara nasıl yaklaşmalıyız?
Tüm bu soruları Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül yanıtlıyor ve bu sorunu ikiye ayırıp değerlendirmelerde bulunmak gerektiğini söylüyor: A) Depremde doğrudan mağdur çocuklar. B) Depremin dolaylı etkilediği diğer çocuklar.
***** A) Depremden doğrudan etkilenmiş, yakınlarını kaybetmiş olan bölgedeki ya da oradan tahliye edilmiş çocuklar: - Çocuk güvenli bir ortamda, sağlıkla ilgili en acil gereksinimleri giderilmiş, temel bakımı tamamlanmış olmalı.
- Kayıp haberini doktor, hemşire ya da görevli vermemeli. Bu haber çocuğa hayatta kalan en yakını tarafından ve hastane dışında söylenmeli.
- Kayıp haberi, herkesin elinden geleni yaptığı, tüm imkanların kullanıldığı gibi girişlerle verilmeli.
- Kullanılan kelimeler de önemli. Doğrudan "Öldü” denmeli. “Kaybettik” denildiğinde kast edileni anlamayabiliyor çocuk “ O zaman tekrar buluruz” diye düşünebiliyor, yani boşuna umutlanıp, sonunda düş kırıklığına bağlı travma yaşayabiliyor.
***** B) Depremin doğrudan mağduru olmayıp, depremden haber programları aracılığıyla veya kulaktan haberdar olarak yas ve acıyı hisseden diğer çocuklar: - Enkaz ve arama görüntülerinden kesinlikle uzak tutulmalı.
- Onlara deprem ve yaşanan acılar, somut ve bilimsel bir dil kullanılarak, doğru kelimelerle yakınları tarafından anlatılmalı.
- Mesela, "depremin doğal bir olay olduğu, aslında ölümcül olmadığı ama sağlam olmayan binaların ölümlere yol açtığı" gibi basit bir anlatım kullanılabilir.
- Oturdukları binanın sağlam olup olmadığını soran çocuklara,.uzmanların binayı inceledikten sonra bunun belli olacağı, sağlam değilse sağlamlaştırılacağı gibi sapmadan, makul ve kısa bir biçimde yanıt verilerek ve korkacak bir şey olmadığı vurgulanarak merak ve endişesi giderilmeli.
"...... bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle yeniden tanış
ama kimse anlamasın bu tanışıklığın evvelini gözün bile ısırmasın beni bir yerden çıkaramadım değil de tanıştığımıza memnun oldum cevabını almak istersen (.....) ve gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle yeniden barış
hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma çocukluğuma dağınık olmama ve kot pantolonuma, yırtık
bir yerde karşılaşırsak eğer benimle barış o çocuk büyüdü artık benimle tanış benimle barış
bitsin bu anlamsız inat, bitsin bu yarış ben onuruma tutsak, sen bağışlayan yanlarına inat neye ve neden kızdığını dahi hatırlayamazken beni de unutursan eğer aldırmam inan
çünkü özgür bıraktım artık tüm bağışlayamadığın yanlarımı kimseye verilecek hesabı olmayan taraflarım şehrin arka sokaklarında kaybolup gitti ......"
(PABLO NERUDA'nın "Benimle Yeniden Tanış" şiirinden)
"Şimdi o gözlerde, Vakitsiz yağan yağmurlar var, Hasat mevsimi bitmiş bahçelere Sağnak sağnak yağacaklar, Belki gönlünde gökkuşağı açacak Ama, altından çocuklar geçmeyecek. Su yerine zehir akacak ırmaklarından, Hiç kimse içmeyecek…"
HESAP SADECE MÜTEAHHİTLERE Mİ AİT? Sözcüğün tam anlamıyla bir felaket yaşanıyor ama tek bir sorumlu dahi hala istifa etmiyor. Biz de halk olarak sadece müteahhitlere odaklanıp bol kafsinkaf'tan oluşan küfürler yağdırıyoruz.
Haklı mıyız? Evet yüzde yüz! Ama sadece hırsız müteahhitler mi sorumlu?
Birkaçına değinecek olursak mesela... Deprem tehlikesine karşı kentsel dönüşüm talebiyle 5.5 yıl önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuran Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a, sırf CHP'li diye 5 yıldır yanıt bile vermeyen bakan?
Önüne konulan deprem raporunu "Ben bu rapora inanmıyorum" diyerek elinin tersiyle iten Kahramanmaraş Belediye Başkanı?
AFAD’ın müdahalede geç ve etkisiz kalan bürokratları?
Bu sorumsuz bürokratları oraya atayan irade?
Devletin tüm gücünü anında devreye sokmaktan kaçınanlar?
Ve böyle daha nice sorumlular? Onlar ne olacak? Hesap vermeyecekler mi?
DİLEKÇE Okullarının kapatılması nedeniyle hak kaybına uğrayanların Danıştay'da dava açabilmeleri için gereken dilekçe örneğini edinmek isteyenler, [email protected] adresine mail atınız.
BİLGİ: Dilekçe örneği, Prof. Dr. Ersan Şen tarafından hazırlanmıştır.
(Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ceza Özel Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku derslerini veren Şen, halen İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğine de devam etmektedir.)
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI'nı ANIYORUZ...
Bağımsızlık Savaşı Kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı Cuma dualarinda yok sayan ve molla rejimine programlanmış ne idüğü belirsiz karanlık ortaçağ kalıntılarının...
Emperyalizmin maşalığını gönüllü olarak üstlenip, yalan ve inkara dayalı girişimlerini her alanda sürdürerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nı karalamak için kendi çamurlarında debelenen ayrılıkçı terörist ihanet çetesinin uzantısı oldukları, paylaşımlarıyla apaçık ortadayken utanmadan mağduru(!) oynayarak içlerindeki hastalıklı irini kusan etnik kafatasçı güruhun...
Her iki grubun veya bulanık üçüncü grupların borazanlığına soyunarak tarihi olayları çarpıtıp Cumhuriyetimizin Kuruluş Felsefesi ile Değerleri'nin yanısıra Aydınlanma Devrimi'ne ve dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'na bulaşmak cüret ve hadsizliğini gösteren çapsızların, II. cumhuriyetcilerin, "yetmez ama evet"çilerin...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Mücadele Arkadaşları'nın adlarına bile tahammul edemediğini gizlemek için her yöne mavi boncuk dağıtıp şirin gözükmeye çalışan edepsiz ve düzeysiz şarlatanlar ile bu şarlatanlara "ha ha'lı hi hi'li" mimiklerle yaranmaya çalışan kişilik yoksunu sinsi sırnaşık zavallıların...
Tüm bu ulusal onurdan yoksun değersizliklere, seyretmek dışında tepki vermeyen duyarsızların...
... inadına,
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI
her Cuma bu başlıkta anılmaktadır.
Herkes davetlidir.
DEPREM, ÖLÜM ve ÇOCUK 2
Peki çocuklar "ölüm"ü nasıl karşılıyor?
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül bu konuda şu saptama ve uyarılarda bulunuyor:
0-2 yaş arasında ölüm teması henüz yok, anlamıyor. Ama 1 yaşın altındakiler bakım verenden ani ve uzun süreli ayrılırlarsa bu onlarda ölüme kadar gidebilecek sonuçlara yol açabiliyor.
3-6 yaş aralığında ölüm geri döndürülebilir bir kavram gibi algılanabiliyor. Ölenlerin daha sonra yeniden gelebileceğini düşünüyor bu yaştaki çocuklar. Kaybın sonucu olarak geride kalana yapışma, becerilerde geriye gidiş, tedirginlik, kabuslar yaşanabilir.
Okul çağı çocukları geri dönülmezliği anlıyor fakat ölümün kendi başına da gelebileceğini çok idrak edemiyor. Bu yaş grubunda "yaramazlık yaptım annem o yüzden öldü" gibi kendini suçlama eğilimi de görülüyor.
Özetle, süreç çok dikkatli ve hassas biçimde yürütülmelidir.
KAYNAK: Habertürk
DEPREM, ÖLÜM ve ÇOCUK 1
İki haftayı aşkın süredir yaşadığımız deprem sürecinin en çok etkilediği kesimin çocuklar olduğu kesin... Peki bu süreçte onlara nasıl yaklaşmalıyız?
Tüm bu soruları Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül yanıtlıyor ve bu sorunu ikiye ayırıp değerlendirmelerde bulunmak gerektiğini söylüyor:
A) Depremde doğrudan mağdur çocuklar.
B) Depremin dolaylı etkilediği diğer çocuklar.
*****
A) Depremden doğrudan etkilenmiş, yakınlarını kaybetmiş olan bölgedeki ya da oradan tahliye edilmiş çocuklar:
- Çocuk güvenli bir ortamda, sağlıkla ilgili en acil gereksinimleri giderilmiş, temel bakımı tamamlanmış olmalı.
- Kayıp haberini doktor, hemşire ya da görevli vermemeli. Bu haber çocuğa hayatta kalan en yakını tarafından ve hastane dışında söylenmeli.
- Kayıp haberi, herkesin elinden geleni yaptığı, tüm imkanların kullanıldığı gibi girişlerle verilmeli.
- Kullanılan kelimeler de önemli.
Doğrudan "Öldü” denmeli.
“Kaybettik” denildiğinde kast edileni anlamayabiliyor çocuk “ O zaman tekrar buluruz” diye düşünebiliyor, yani boşuna umutlanıp, sonunda düş kırıklığına bağlı travma yaşayabiliyor.
*****
B) Depremin doğrudan mağduru olmayıp, depremden haber programları aracılığıyla veya kulaktan haberdar olarak yas ve acıyı hisseden diğer çocuklar:
- Enkaz ve arama görüntülerinden kesinlikle uzak tutulmalı.
- Onlara deprem ve yaşanan acılar,
somut ve bilimsel bir dil kullanılarak, doğru kelimelerle yakınları tarafından anlatılmalı.
- Mesela, "depremin doğal bir olay olduğu, aslında ölümcül olmadığı ama sağlam olmayan binaların ölümlere yol açtığı" gibi basit bir anlatım kullanılabilir.
- Oturdukları binanın sağlam olup olmadığını soran çocuklara,.uzmanların binayı inceledikten sonra bunun belli olacağı, sağlam değilse sağlamlaştırılacağı gibi sapmadan, makul ve kısa bir biçimde yanıt verilerek ve korkacak bir şey olmadığı vurgulanarak merak ve endişesi giderilmeli.
KAYNAK: Habertürk
"......
bir gün bir yerde
tekrar karşılaşırsak eğer
benimle yeniden tanış
ama
kimse anlamasın
bu tanışıklığın evvelini
gözün bile ısırmasın beni bir yerden
çıkaramadım değil de
tanıştığımıza memnun oldum
cevabını almak istersen
(.....)
ve gün bir yerde
tekrar karşılaşırsak eğer
benimle yeniden barış
hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma çocukluğuma
dağınık olmama
ve kot pantolonuma, yırtık
bir yerde karşılaşırsak eğer
benimle barış
o çocuk büyüdü artık
benimle tanış benimle barış
bitsin bu anlamsız inat,
bitsin bu yarış
ben onuruma tutsak,
sen bağışlayan yanlarına inat
neye ve neden kızdığını
dahi hatırlayamazken
beni de unutursan eğer aldırmam inan
çünkü özgür bıraktım artık
tüm bağışlayamadığın yanlarımı
kimseye verilecek hesabı olmayan taraflarım
şehrin arka sokaklarında kaybolup gitti
......"
(PABLO NERUDA'nın "Benimle Yeniden Tanış" şiirinden)
"Şimdi o gözlerde,
Vakitsiz yağan yağmurlar var,
Hasat mevsimi bitmiş bahçelere
Sağnak sağnak yağacaklar,
Belki gönlünde gökkuşağı açacak
Ama, altından çocuklar geçmeyecek.
Su yerine zehir akacak ırmaklarından,
Hiç kimse içmeyecek…"
(AHMET MUHİP DIRANAS'ın "Kara Gözlerin" şiirinden)
HESAP SADECE MÜTEAHHİTLERE Mİ AİT?
Sözcüğün tam anlamıyla bir felaket yaşanıyor ama tek bir sorumlu dahi hala istifa etmiyor.
Biz de halk olarak sadece müteahhitlere odaklanıp bol kafsinkaf'tan oluşan küfürler yağdırıyoruz.
Haklı mıyız?
Evet yüzde yüz!
Ama sadece hırsız müteahhitler mi sorumlu?
Birkaçına değinecek olursak mesela...
Deprem tehlikesine karşı kentsel dönüşüm talebiyle 5.5 yıl önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuran Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a, sırf CHP'li diye 5 yıldır yanıt bile vermeyen bakan?
Önüne konulan deprem raporunu "Ben bu rapora inanmıyorum" diyerek elinin tersiyle iten Kahramanmaraş Belediye Başkanı?
AFAD’ın müdahalede geç ve etkisiz kalan bürokratları?
Bu sorumsuz bürokratları oraya atayan irade?
Devletin tüm gücünü anında devreye sokmaktan kaçınanlar?
Ve böyle daha nice sorumlular?
Onlar ne olacak?
Hesap vermeyecekler mi?
YOK ÖYLE YAĞMA!
SORUMLU HERKESTEN HESAP SORULSUN!
DİLEKÇE
Okullarının kapatılması nedeniyle hak kaybına uğrayanların Danıştay'da dava açabilmeleri için gereken dilekçe örneğini edinmek isteyenler, [email protected] adresine mail atınız.
BİLGİ:
Dilekçe örneği, Prof. Dr. Ersan Şen tarafından hazırlanmıştır.
(Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ceza Özel Hukuku ve Ceza Yargılaması Hukuku derslerini veren Şen, halen İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğine de devam etmektedir.)
"......
Gitme, aklına getir
Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir
......"
(ARİF DAMAR'ın "Gitme Kal" şiirinden)