MUHARREM ERTAŞ / III (Yapıtları) "Ahu Gözlerini Sevdiğim Dilber" "Karanfil Suyu Neyler" "Biter Kırşehir'in Gülleri" “Başımda Altın Tacım” “Hoplatma Kısmı” “Vay Gülüm Gülüm” “Şu Dağlar Ulu Dağlar” “Evlerinin Önü Marul” “Aydos Bozlağı” “Avşar Bozlağı” “Türkmen Bozlağı (Kırat)” “Abidin Paşa Bozlağı” “Yusuf Paşa Bozlağı” “Ceren Bozlağı”
ALBÜMLERİNDEN: Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri Gönül Ne Gezersin Yağmur Yağdı Yine Bulandı Hava Giderim Giderim Bana Gül Diyorlar Eğil Dağlar Şu Yalan Dünyadan Usandım Aldı Dert Beni Başımda Altın Tacım Deniz Dalgasız Olmaz Kırat Bozlağı Şu Dağlar Ulu Dağlar Bülbül Aşağıdan Kalktı Bâd-ı Sabâ Neyleyim Yalan Dünya Yüklendi Bahranım Çekildi Göçüm Seher Vakti Bülbül Öter Ekseri Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez Küsmedim Neşed'im
MUHARREM ERTAŞ / II (Sanatı) Ses genişliği, rengi ve derinliği yanı sıra, gırtlak nağmeleri, çarpma, titretme ve trilleri, kendine has ses kullanma teknikleri ve bütün bunların yanı sıra kullandığı yiğitçe eda ile Muharrem Ertaş, gelmiş geçmiş en büyük bozlak üstadı olarak kabul edilir.
Orta Anadolu geleneksel halk müziğinden geniş bir repertuvarı vardı. Bozlakların yanı sıra halay türünün de örneklerini çalıp söyledi.
Bazen dinsel içerikli türküler de söylediyse de ağırlıklı olarak Dadaloğlu, Şeyh Galip, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal gibi ulu ozanların deyişlerini, türkülerini yiğit söyleyişiyle dillendirdi.
Büyük usta Muharrem Ertaş'tan dünya malı namına bir şey kalmadı.
Ama ardında bir halkın terekesi... ardında bozlaklar... ardında halaylar... ardında türküler...ve ardında Neşet Ertaş gibi bir değer bıraktı.
Muharrem Ertaş, 1913’te Kırşehir'in Yağmurlubüyükoba köyünde dünyaya geldi. Annesi Ayşe hanim, babası Kara Ahmet'tir.
Ataları, göçer bir aşiret olarak Kırşehir havalisine yerleşen ve Anadolu'nun bir çok yerinde karşımıza müzisyen çıkaran Abdallık geleneğinin ve Bozlak türünün en önemli isimlerindendir.
Henüz küçük bir çocukken köylerdeki sünnet ve düğün törenlerinde, bayramlarda saz çalarak dolaşmaya başladı. İlk saz hocaları, aynı zamanda dayıları olan Bulduk Usta ve Yusuf Usta'dır.
Hatice Hanım’la ilk evliliğini yapan Muharrem Ertaş, eşinin vefatı üzerine Kırşehir’i terk ederek Çiçekdağı, Yerköy, Keskin ve Kırtıllar'da sanatını sürdürdü. Bu bölgenin usta aşığı olarak tanındı.
Kırtıllar’da ikamet ettiği sırada Döne Hanım'la ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten Necati, Neşet, Ayşe, Nadiye ve Muhterem adında beş çocuğu oldu. Altı yıl Kırtıllar köyünde yaşadıktan sonra Çiçekdağı ilçesinin İbikli köyüne göçtü.
İbikli'de ikinci eşi Döne Hanım'ı da kaybetti ve üçüncü evliliğini Yozgat'ın Kırıksoku köyünden Arzu Hanım'la yaptı. Bu evlilikten Ekrem, Ali, Muhterem ve Cemal olmak üzere dört çocuğu daha oldu.
Babasından aldığı eğitimle son yüzyılın en büyük ozanlarından biri olan ve Türk Halk Müziği'nde bir ekol olarak kabul edilen oğlu Neşet Ertaş. babası hakkında yaptığı her söyleşide “Muharrem usta” diye hitapta bulunur.
Halk müziğine söz ve saz açısından büyük katkılar sağlayan ve Neşet Ertaş'ın yanısıra Hacı Taşan gibi çıraklar yetiştiren Muharrem Ertaş, 3 Aralık 1984’te Kırşehir’de yaşama veda etti.
Canan hanım merhaba :)) Teşekkürler bu nitelikli paylaşım için...
"Mona Roza" şiiri, içeriğinde "bakış, bakışma, bakma" vurgusu sık kullanılan, duygusallık açısından güçlü bir şiir olarak dikkatimi çekmiştir hep...
Özellikle de, "Bir gün gözlerimin ta içine bak" dizesini, bir özlemi dile getirdiği için etkileyici bulmuşumdur, Victor Hugo'nun "Bakışların" şiirindeki dizeler gibi: "Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır Bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır"
... Fazla uzattım galiba :)) Saygılarımla hoşça kalın diyorum.
MUHARREM ERTAŞ / III (Yapıtları)
"Ahu Gözlerini Sevdiğim Dilber"
"Karanfil Suyu Neyler"
"Biter Kırşehir'in Gülleri"
“Başımda Altın Tacım”
“Hoplatma Kısmı”
“Vay Gülüm Gülüm”
“Şu Dağlar Ulu Dağlar”
“Evlerinin Önü Marul”
“Aydos Bozlağı”
“Avşar Bozlağı”
“Türkmen Bozlağı (Kırat)”
“Abidin Paşa Bozlağı”
“Yusuf Paşa Bozlağı”
“Ceren Bozlağı”
ALBÜMLERİNDEN:
Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri
Gönül Ne Gezersin
Yağmur Yağdı Yine Bulandı Hava
Giderim Giderim
Bana Gül Diyorlar
Eğil Dağlar
Şu Yalan Dünyadan Usandım
Aldı Dert Beni
Başımda Altın Tacım
Deniz Dalgasız Olmaz
Kırat Bozlağı
Şu Dağlar Ulu Dağlar
Bülbül
Aşağıdan Kalktı
Bâd-ı Sabâ
Neyleyim Yalan Dünya
Yüklendi Bahranım Çekildi Göçüm
Seher Vakti Bülbül Öter Ekseri
Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez
Küsmedim Neşed'im
-Son-
(Kaynak: Derleme)
MUHARREM ERTAŞ / II (Sanatı)
Ses genişliği, rengi ve derinliği yanı sıra, gırtlak nağmeleri, çarpma, titretme ve trilleri, kendine has ses kullanma teknikleri ve bütün bunların yanı sıra kullandığı yiğitçe eda ile Muharrem Ertaş, gelmiş geçmiş en büyük bozlak üstadı olarak kabul edilir.
Orta Anadolu geleneksel halk müziğinden geniş bir repertuvarı vardı. Bozlakların yanı sıra halay türünün de örneklerini çalıp söyledi.
Bazen dinsel içerikli türküler de
söylediyse de ağırlıklı olarak Dadaloğlu,
Şeyh Galip, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal gibi ulu ozanların deyişlerini, türkülerini yiğit söyleyişiyle dillendirdi.
Büyük usta Muharrem Ertaş'tan dünya malı namına bir şey kalmadı.
Ama ardında bir halkın terekesi... ardında bozlaklar... ardında halaylar... ardında türküler...ve ardında Neşet Ertaş gibi bir değer bıraktı.
(Devam edecek)
MUHARREM ERTAŞ / I (Yaşamı)
Muharrem Ertaş, 1913’te Kırşehir'in Yağmurlubüyükoba köyünde dünyaya geldi.
Annesi Ayşe hanim, babası Kara Ahmet'tir.
Ataları, göçer bir aşiret olarak Kırşehir
havalisine yerleşen ve Anadolu'nun bir çok yerinde karşımıza müzisyen çıkaran Abdallık geleneğinin ve Bozlak türünün en önemli isimlerindendir.
Henüz küçük bir çocukken köylerdeki
sünnet ve düğün törenlerinde, bayramlarda saz çalarak dolaşmaya başladı. İlk saz hocaları, aynı zamanda dayıları olan Bulduk Usta ve Yusuf Usta'dır.
Hatice Hanım’la ilk evliliğini yapan
Muharrem Ertaş, eşinin vefatı üzerine Kırşehir’i terk ederek Çiçekdağı, Yerköy, Keskin ve Kırtıllar'da sanatını sürdürdü.
Bu bölgenin usta aşığı olarak tanındı.
Kırtıllar’da ikamet ettiği sırada Döne Hanım'la ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten Necati, Neşet, Ayşe, Nadiye ve Muhterem adında beş çocuğu oldu. Altı yıl Kırtıllar köyünde yaşadıktan sonra Çiçekdağı ilçesinin İbikli köyüne göçtü.
İbikli'de ikinci eşi Döne Hanım'ı da kaybetti ve üçüncü evliliğini Yozgat'ın Kırıksoku köyünden Arzu Hanım'la yaptı. Bu evlilikten Ekrem, Ali, Muhterem ve Cemal olmak üzere dört çocuğu daha oldu.
Babasından aldığı eğitimle son yüzyılın en büyük ozanlarından biri olan ve Türk Halk Müziği'nde bir ekol olarak kabul edilen oğlu Neşet Ertaş. babası hakkında yaptığı her söyleşide “Muharrem usta” diye hitapta bulunur.
Halk müziğine söz ve saz açısından büyük katkılar sağlayan ve Neşet Ertaş'ın yanısıra Hacı Taşan gibi çıraklar yetiştiren Muharrem Ertaş, 3 Aralık 1984’te Kırşehir’de yaşama veda etti.
(,Devam edecek)
"İşte geldim, işte gittim
Güz çiçeği gibi bittim
Yalan dünya ne iş tuttum
Ömrüceğim geçti gitti"
(MUHARREM ERTAŞ'ın mezar taşından)
Yasemin hanım merhaba :))
Yanıtınız onurlandırdı. Teşekkürümü kabul edin lütfen. Saygılarımı da tabii...
Canan hanım merhaba :))
Teşekkürler bu nitelikli paylaşım için...
"Mona Roza" şiiri, içeriğinde "bakış, bakışma, bakma" vurgusu sık kullanılan, duygusallık açısından güçlü bir şiir olarak dikkatimi çekmiştir hep...
Özellikle de,
"Bir gün gözlerimin ta içine bak"
dizesini, bir özlemi dile getirdiği için etkileyici bulmuşumdur, Victor Hugo'nun
"Bakışların" şiirindeki dizeler gibi:
"Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır
Bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır"
... Fazla uzattım galiba :))
Saygılarımla hoşça kalın diyorum.
Teşekkürler paylaşım için Yasemin hanım.
Yerinde bir seçimdi.
Şiir, sanatın doruğudur.
Şiir Günü'nüz kutlu olsun Aslı hanım :))
Şiir, sanatın doruğudur.
Şiir Günü'nüz kutlu olsun Yasemin hanım :))
Bu güzel seçiminize "akşamdan kalma" bir HUZZAM'la karşılık verip, üstüne bir "Günaydın"
göndersem kabul eder misiniz?