Atalarımızın dediği gibi, “gelen gideni aratır “ sözünden de yola çıkarak bir de üzerine görülen güzel düşlerin yerini kırılan hayallerin alması da eskiye özlemi tetikleyen etkenlerden biridir. Lakin, insanın öyle korkuları vardır ki, zamanın içinde geri dönüşü olmayan çabuk eskiyen canlı olduğu bilinciyle ve hayata geç kalmak korkusuyla hatalara çok müsaittir. Ve insanın mayasında iyilik, kötülük eşittir. Hayatın içinde tercihlerimiz doğrultusunda ya dengeli kalır ya da bu ruh hallerinden biri diğerine baskın çıkar. Karşılaştığımız insanların ruhsal durumlarını neler yaşadıklarını bu hale nasıl geldiklerini bilemeyiz. Yani; eskilerinin neler olduğunu bilemeyiz. Ve insanlar genel itibariyle önce kendi çıkarlarını düşünürler. İnanın insanoğlu eğer yaşlanmasaydı eskilere ( anılar) hiç değer vermezdi. Zamanın içinde eskiyen ve eksilen insandır. Aslında geçmişin eskisi olmaz. Geçip gitmiştir. İnsan beyni istifçi çünkü onu geliştiren bilgidir. Eğer buna ihtiyacı olmasa ve ömrü uzun ya da zaman kavramı çok daha geniş olsaydı asla duygusal anlamda anılara değer vermezdi.
“düş kırıklığı nedeniyle eski/geçmiş” aranıyor
Maalesef, zaman kısıtlı ve insanlar karpuz değil ki önceden kesip içine bakalım.
İnsanın varoluşundaki kötülüğün karakterini zehirlemesi sonucunda gün yüzüne çıkması olarak tanımlayabiliriz.
Bugün yaşadığımız toplumu etkileyen olaylar zincirine bir göz atarsak;
Sırf güç insanın elinde diye, hayvanların hakkını gasp edip yaşam alanlarını ellerinden alıp sonrada yaşamak haklarını da ihlal edip onları katletmek insandaki güç zehirlenmesine örnektir. Ve insanın gitgide normal ruh halinden çıkıp, (narsisizm, Makyavelizm ve psikopatlık) açıkça görüyorum. ?si=aixmv5aeTmkeJRMT
Şöyle balıklama atlamışım, tüm hiçliğimle eskitme anılarımla mavi sulara, gözümün bebeğinden dalıp, yürek sahillerinden çıkmışım. Heybemi doldurmuşum insana dair ne varsa… Hiçliğin ayrıntılarında saklı her şeyi, benden öte, benden geri kalanı…
Görülmez ilmeklerle örülmüş boğazın karanlık köşeleri. Vicdanın dört ayağı zamanın bir yakasında… bakıyorum da tarihten de eller kapatmış mavilikleri Yine tekerrürlerin girdabında nice can havliyle masum feryatlar. Nerde inci mercan senin sularında ey koca yürekli İstanbul!? Nice Mahmutları ne azizleri gömdün mü sularına? Neyine güvenirsin şimdilerde bilmem? Ah, zaman! Hangi tahtırevan sallanmadı bu sularda? Nice dilsizler kokuşmadı mı ellerinizde? Yerleri yarıp altını üstüne getirirken dünya, Hangi hak dilsiz kaldı? Hangisi kaldı yanlarına görülmez ilmeklerin?
düş kırıklığı nedeniyle eski/geçmiş” aranıyor“
Bu cümle size ait ya.
Düş kırıklarınızı yine başka bir insanla ilişkilendirdim. Yanlış anlamışım demek.
:)),neyse iyi hafta sonları size de.
El ile ben arasındaki limon çiçeklerim.
Atalarımızın dediği gibi,
“gelen gideni aratır “ sözünden de yola çıkarak bir de üzerine görülen güzel düşlerin yerini kırılan hayallerin alması da eskiye özlemi tetikleyen etkenlerden biridir. Lakin, insanın öyle korkuları vardır ki, zamanın içinde geri dönüşü olmayan çabuk eskiyen canlı olduğu bilinciyle ve hayata geç kalmak korkusuyla hatalara çok müsaittir. Ve insanın mayasında iyilik, kötülük eşittir. Hayatın içinde tercihlerimiz doğrultusunda ya dengeli kalır ya da bu ruh hallerinden biri diğerine baskın çıkar. Karşılaştığımız insanların ruhsal durumlarını neler yaşadıklarını bu hale nasıl geldiklerini bilemeyiz. Yani; eskilerinin neler olduğunu bilemeyiz. Ve insanlar genel itibariyle önce kendi çıkarlarını düşünürler. İnanın insanoğlu eğer yaşlanmasaydı eskilere ( anılar) hiç değer vermezdi. Zamanın içinde eskiyen ve eksilen insandır. Aslında geçmişin eskisi olmaz. Geçip gitmiştir. İnsan beyni istifçi çünkü onu geliştiren bilgidir. Eğer buna ihtiyacı olmasa ve ömrü uzun ya da zaman kavramı çok daha geniş olsaydı asla duygusal anlamda anılara değer vermezdi.
“düş kırıklığı nedeniyle eski/geçmiş” aranıyor
Maalesef, zaman kısıtlı ve insanlar karpuz değil ki önceden kesip içine bakalım.
Asıl eskiyen insanın kendisi olmasaydı eskiler bu kadar değerli olmazdı.
Aslı Birer
Güç zehirlenmesi
İnsanın varoluşundaki kötülüğün karakterini zehirlemesi sonucunda gün yüzüne çıkması olarak tanımlayabiliriz.
Bugün yaşadığımız toplumu etkileyen olaylar zincirine bir göz atarsak;
Sırf güç insanın elinde diye, hayvanların hakkını gasp edip yaşam alanlarını ellerinden alıp sonrada yaşamak haklarını da ihlal edip onları katletmek insandaki güç zehirlenmesine örnektir. Ve insanın gitgide normal ruh halinden çıkıp, (narsisizm, Makyavelizm ve psikopatlık) açıkça görüyorum.
?si=aixmv5aeTmkeJRMT
Gönül teline nota yazmak herhalde.
Riya, yalan dolan, yüreklerden, çağ bozumunda toplanan…
Aslı Birer
Şöyle balıklama atlamışım, tüm hiçliğimle eskitme anılarımla mavi sulara,
gözümün bebeğinden dalıp, yürek sahillerinden çıkmışım. Heybemi doldurmuşum insana dair ne varsa…
Hiçliğin ayrıntılarında saklı her şeyi,
benden öte, benden geri kalanı…
Aslı Birer
Ya insan geçmişle birikmeseydi..?
Görülmez ilmeklerle örülmüş boğazın karanlık köşeleri.
Vicdanın dört ayağı zamanın bir yakasında…
bakıyorum da tarihten de eller kapatmış mavilikleri
Yine tekerrürlerin girdabında nice
can havliyle masum feryatlar.
Nerde inci mercan senin sularında ey koca yürekli İstanbul!?
Nice Mahmutları ne azizleri gömdün mü sularına?
Neyine güvenirsin şimdilerde bilmem?
Ah, zaman!
Hangi tahtırevan sallanmadı bu sularda? Nice dilsizler kokuşmadı mı ellerinizde?
Yerleri yarıp altını üstüne getirirken dünya,
Hangi hak dilsiz kaldı? Hangisi kaldı yanlarına görülmez ilmeklerin?
Aslı Birer
?si=1s1uksvG6dEc_-vS
Sessiz sedasız ölürler.