Gereğinden fazla uzunlukta yazılmış laf kalabalıklarını hiç okuyamıyorum. Şiir, sakız gibi uzayınca şiir olmuyor. Cümlenin gözesinden fışkırınca da şiircik olmuyor.
Hazır yeri gelmişken şunu da bu sayfada söylemek istiyorum. Geçmişte yazdıklarımın altına adımı yazmam kibirlilik ya da hadsizlik olarak görüldü. Oysa yazdığının altına adını yazmak, fikirlerine sahip çıkmak ve arkasında durmaktır. Yani cesarettir! Eğrisiyle doğrusuyla, “benim” diyebilmektir.
Ezelden beri çoğunlukla içten ve samimi insanlar ya saf damgasıyla dışlanmış ya da deli yerine koyulmuştur. Hiç kimse bu devirde gerçek samimiyeti aramıyor. Herkes kendi sırtının ne olursa olsun sıvazlamasını istiyor. Samimi ve halis insanlar benim gibi düşünenler için ayrıcalıklı ve üstün insanlardır. Gerçek ve dünyaya malolmuş liderler de çoğunlukla bu insanlardan çıkar. Tabii çok mücadele verdikten sonra. Çünkü insanlar çoğunlukla çıkarları doğrultusunda seçim yaparlar. Gerçek dehalar da gölgede yok olup gider yani bir şekilde.çıkar savaşlarında yok edilirler. Dünyanın bugünkü durumuna bakınca bu çok net görünüyor. Bazılarımız da bu gerçeklerin peşinde yangına su taşıyan karınca misali çabalıyoruz. Ama boşuna değil inançla ve insanlık uğruna. Tıpkı geçmişte yaşamış ve toplumun yararına çalışmış mücadele vermiş atalarımız gibi. Bir sözle bağlamak istiyorum konuyu; “Kişi yaptığı işi, adamına göre değil, adına göre yapmalı” Aslı Birer
O dönme dolaplar tek başına dönmüyor Tubacım, yanlarına gazla çalışan birkaç semazen buluyorlar arada günahsız insanlar pek de güzel kaynayıveriyorlar.
Santrifüj’ün en alt katmanından muzdarip beynini felsefeyle yorma bebemm.
Gereğinden fazla uzunlukta yazılmış laf kalabalıklarını hiç okuyamıyorum. Şiir, sakız gibi uzayınca şiir olmuyor. Cümlenin gözesinden fışkırınca da şiircik olmuyor.
Kapıyı ne zaman çekeceksiniz?
Bir insan kilitli olmayan, ama içeriye doğru açılan bir kapıyı boyuna itiyor, çekmek aklına gelmiyorsa, odada hapistir. / Ludwig Wittgenstein
… edip de yapamadığım birkaç şey var, kim bilir? Belki bir gün yine karşılaşırız bir kiraz ağacının gölgesinde.
Yaşamak dediğin iki kirpik arası.
İnsan ise yaşanmayanların yarası
Öyleyse başka bir yer var yaşanılası
Ne cennet ne cehennem
İki dünya arası.
Aslı Birer
-Eylül’ ü sevmez misin? Neden bu suskunluğun?
-İnsan hiç kendini sevmez mi?
Vakit hazana çalınca
Sararıp dökülürüm
Sessiz sedasız.
Aslı Birer
?si=a0nW-FLEA039gj67
Hazır yeri gelmişken şunu da bu sayfada söylemek istiyorum.
Geçmişte yazdıklarımın altına adımı yazmam kibirlilik ya da hadsizlik olarak görüldü. Oysa yazdığının altına adını yazmak, fikirlerine sahip çıkmak ve arkasında durmaktır. Yani cesarettir! Eğrisiyle doğrusuyla, “benim” diyebilmektir.
Ezelden beri çoğunlukla içten ve samimi insanlar ya saf damgasıyla dışlanmış ya da deli yerine koyulmuştur. Hiç kimse bu devirde gerçek samimiyeti aramıyor. Herkes kendi sırtının ne olursa olsun sıvazlamasını istiyor. Samimi ve halis insanlar benim gibi düşünenler için ayrıcalıklı ve üstün insanlardır. Gerçek ve dünyaya malolmuş liderler de çoğunlukla bu insanlardan çıkar. Tabii çok mücadele verdikten sonra. Çünkü insanlar çoğunlukla çıkarları doğrultusunda seçim yaparlar. Gerçek dehalar da gölgede yok olup gider yani bir şekilde.çıkar savaşlarında yok edilirler. Dünyanın bugünkü durumuna bakınca bu çok net görünüyor. Bazılarımız da bu gerçeklerin peşinde yangına su taşıyan karınca misali çabalıyoruz. Ama boşuna değil inançla ve insanlık uğruna. Tıpkı geçmişte yaşamış ve toplumun yararına çalışmış mücadele vermiş atalarımız gibi.
Bir sözle bağlamak istiyorum konuyu;
“Kişi yaptığı işi, adamına göre değil, adına göre yapmalı”
Aslı Birer
O dönme dolaplar tek başına dönmüyor Tubacım, yanlarına gazla çalışan birkaç semazen buluyorlar arada günahsız insanlar pek de güzel kaynayıveriyorlar.