Gökkubbede, sessiz bir tebessümle, Bulutlar valste adeta, İnceden bir hüzün sezdim rüzgârda Toprak kokusu işliyor ruhumu derinden, yağmurdan tazelenmiş ben gibi, Sonbahar son sözünü fısıldıyor kışa Selam verilmiş çoktan minik deniz yıldızına.
Çok değil birkaç yıl önceydi, ilk defa yazmaya başlamıştım burada, sözler, şiir, hikaye kitaplarından alıntılar. Tabii bu arada hiç unutmayacağım anılar da oluştu. Bir gün oldukça yaşını başını almış yıllardır da şiirler yazan adları şair bana göre asla yazar olamayacak kadar sığ düşünceli insanlar. Her neyse gelelim bana ettiği söze. Deli gibi kendi kendine konuşuyor… gerisi de var tabii, yazmıyorum. Çok şaşırmıştım o zaman, düşünüyorum bura bir sayfa ve ben yazıyorum, ee kimle konuşmam gerekiyor? Ya da kitaplar sayfalara yazılırken birileriyle mi konuşmak gerekiyor? Şiirleri yazarken münazara mı etmek gerekiyordu? Aslında bu örneği vermemin sebebi bu düşüncenin altında yatan anafikri. “Bize ne derler?” Bu düşünceden dolayı, nice bilgi sahibi insanlar bilgilerini paylaşamadan toprak olup gittiler. Sosyal ortamlarda konuşamadılar, yazamadılar, kitaplar yazamadılar, şiirler yazamadılar. Bana dediler ki? “Ne işin var sosyal medyada? Bunun cevabını da burada vermeyeceğim. Sadece şunu söylemek istiyorum;”çok işim var!” Son yıllarda gözlemliyorum yüzümü güldüren çok güzel ilerlemeler var ve devam edecek. Önceki yıllarda sadece geçmişte yaşayan ün yapmış kişilerin yazıları, sözleri paylaşılırken bugün bakıyorum kendi özlerini, akıllarını çekinmeden yazabilen insanlar var. Hepsi de mantıklı ve kayda değer demiyorum. Fakat düşünmeye ve akıl yürütmeye çalışmak insan için çok önemli bir gelişmedir. Ve bu yolun bağlandığı mükemmel bahçe hayattaki yaşam koşullarının adaletlin sağlanmasıdır. Düşünen insanları yönetmek zordur. Bu yüzden de tüm birimler adalet ile yönetilmeye mecbur olur.
“Kendiniz için kimseyi taklit etmeyin, çünkü her kişilik kendine özeldir” Aslı Birer
İnsanca yaşamayı çağrıştırıyor bana. Beş yıllık dönemsel yönetimlere gelen bir takım yöneticilerin yaptığı yanlış politikaları öne sürüp yıpratmaya çalışılan ama en çok da kadınları koruyan bu ilkenin tüm dünya için mavi aydınlık olduğunu düşünüyorum.
Ah, babam de babam, çıkmağa çalıştık fezaya, toprakta çocuklar var, onlara badem şekerleri verip, eğitmeyi, öğretmeyi, emek ektirip sevgi biçmeyi unuttuk.
Bugün kardelenlerin günü, savaşçı kardelenlerim, bugün ve her gün sizin gününüz, anneler ve geleceğin anneleri, anneleriz. Tüm kötülüklere inat her mevsim güzellikleriyle bizimle olsun, bütün kız çocuklarının günü kutlu olsun.
Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kâseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayatta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranın dökülüşünü koydu Uykusunu koydu uyanıklığını koydu Tokluğunu açlığını koydu.Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu.
YORUM Şiir de şiir hani.
Hayatını, masa metaforuyla yatırmış önüne tüm samimiyetiyle.
Gökkubbede, sessiz bir tebessümle,
Bulutlar valste adeta,
İnceden bir hüzün sezdim rüzgârda
Toprak kokusu işliyor ruhumu derinden, yağmurdan tazelenmiş ben gibi,
Sonbahar son sözünü fısıldıyor kışa
Selam verilmiş çoktan minik deniz yıldızına.
Aslı Birer
SÖYLESEM, YAZSSAM ALAY EDERLER Mİ? GÜLERLER Mİ BANA?
Çok değil birkaç yıl önceydi, ilk defa yazmaya başlamıştım burada, sözler, şiir, hikaye kitaplarından alıntılar. Tabii bu arada hiç unutmayacağım anılar da oluştu. Bir gün oldukça yaşını başını almış yıllardır da şiirler yazan adları şair bana göre asla yazar olamayacak kadar sığ düşünceli insanlar. Her neyse gelelim bana ettiği söze. Deli gibi kendi kendine konuşuyor… gerisi de var tabii, yazmıyorum. Çok şaşırmıştım o zaman, düşünüyorum bura bir sayfa ve ben yazıyorum, ee kimle konuşmam gerekiyor? Ya da kitaplar sayfalara yazılırken birileriyle mi konuşmak gerekiyor? Şiirleri yazarken münazara mı etmek gerekiyordu?
Aslında bu örneği vermemin sebebi bu düşüncenin altında yatan anafikri. “Bize ne derler?”
Bu düşünceden dolayı, nice bilgi sahibi insanlar bilgilerini paylaşamadan toprak olup gittiler.
Sosyal ortamlarda konuşamadılar, yazamadılar, kitaplar yazamadılar, şiirler yazamadılar. Bana dediler ki? “Ne işin var sosyal medyada?
Bunun cevabını da burada vermeyeceğim. Sadece şunu söylemek istiyorum;”çok işim var!” Son yıllarda gözlemliyorum yüzümü güldüren çok güzel ilerlemeler var ve devam edecek. Önceki yıllarda sadece geçmişte yaşayan ün yapmış kişilerin yazıları, sözleri paylaşılırken bugün bakıyorum kendi özlerini, akıllarını çekinmeden yazabilen insanlar var. Hepsi de mantıklı ve kayda değer demiyorum. Fakat düşünmeye ve akıl yürütmeye çalışmak insan için çok önemli bir gelişmedir. Ve bu yolun bağlandığı mükemmel bahçe hayattaki yaşam koşullarının adaletlin sağlanmasıdır. Düşünen insanları yönetmek zordur. Bu yüzden de tüm birimler adalet ile yönetilmeye mecbur olur.
“Kendiniz için kimseyi taklit etmeyin, çünkü her kişilik kendine özeldir”
Aslı Birer
Küstüm çiçeklerini kimsecikler göremezmiş, çünkü onlar sadece yürek topraklarında açarmış.
Aslı Birer
?si=Hp8bd0LljPzIzxpg
İnsanca yaşamayı çağrıştırıyor bana. Beş yıllık dönemsel yönetimlere gelen bir takım yöneticilerin yaptığı yanlış politikaları öne sürüp yıpratmaya çalışılan ama en çok da kadınları koruyan bu ilkenin tüm dünya için mavi aydınlık olduğunu düşünüyorum.
Taşmalı bir akşam üstü süslü sürahinden, karışmalı, hemen yanıbaşında akan suya… vefalıdır, bulur bir deniz götürür seni.
Aslı Birer
Cumhuriyet dişidir, dedim, daha ne olsun..?
Her daim yenilenir, çünkü doğasında var.
Ah, babam de babam, çıkmağa çalıştık fezaya, toprakta çocuklar var, onlara badem şekerleri verip, eğitmeyi, öğretmeyi, emek ektirip sevgi biçmeyi unuttuk.
Aslı Birer
Bugün kardelenlerin günü, savaşçı kardelenlerim, bugün ve her gün sizin gününüz, anneler ve geleceğin anneleri, anneleriz. Tüm kötülüklere inat her mevsim güzellikleriyle bizimle olsun, bütün kız çocuklarının günü kutlu olsun.
Edip Cansever
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
YORUM
Şiir de şiir hani.
Hayatını, masa metaforuyla yatırmış önüne tüm samimiyetiyle.
Bu sözü italyanca yazınca neden sildiniz bana bunu izah edebilir misiniz?
“Yıldızları assam gözlerime yine de düşerler mi geceden?”