Bugüne kadar hayatına aldığın tüm insanlardan benden daha fazla ilgi ve sevgi görmüş/gözlemlemiş olabilirsin ama o iş öyle değil; bu dipnot burada kalsın!
O defteri zat-ı aline sunamayacağımdan mütevellit buraya yazar çizerim ab-ı hayatım, nefesim, dünyaya geliş sebebim, kalbimin özgürlüğe kanat çırpan kuşlar misali atışı, kömürüm, siyah zeytinim, kara böcüğüm; Seni yaradana kurban olurum, Senin yollarına ölürüm... Seni dünya gözüyle tekrardan görüp tüm ciddiyetimle yanından geçerken içimde fırtınalar kopup ölüp ölüp dirileceğim, dizlerimin titreyip de dimdik yürüyüp yanından geçeceğim, dönüp arkaya bakmak istesem de yutkunup yoluma gideceğim günün gelmesi için sabırsızlanıyorum.. Ve bil ki bu an ve bu an'ın tekrarları için yaşıyorum. Senin sevgin ve bu dünyada var olduğunu bilmek, beni öylesine hayata bağlıyor ki..
Bil ki şu kalbim hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevmedi Seni sevdiği kadar; yazarken dahi nefesimin daraldığını göğsümün tam ortasında hissediyorum. Özledim, inanılmaz özledim, tarifsiz özledim Seni; kollarım sararken narin bedenini kemiklerini kırsam, özü bal peteği tenini öperken etlerini koparsam yine de yetmeyecek kadar özledim Seni... Ve Senin yollarına paspas olmuş nefsimi hiçe sayıp, dilimi lâl eyleyip sözümü mühürlediysem bil ki üzülmene tahammül edemediğim içindir, yüzleşeceğim tüm acı gerçeklere rağmen...
Şu an o kadar Sen doluyum ki... Yere düşüp kırılsam 1001 parçaya Sen diye dağılacak gibiyim.. (Ve beklenen soru aklın arka planında belirir, "Sadece şu an mı¿" :) An dediğimiz kavram o kadar göreceli ki; kimine göre saniyenin bilmem kaçta biri, kimine göre koca bir ömür gibi... Tekrarlıyorum; şu "an" o kadar Sen doluyum ki; gerisini Sen hesap et..
Olsak yine 70'lerde, En saf, dolu hakiki hisler, Gözle, beni elinde güller, Pencereden sana boylanım...
Bana özel veyahut değil; lakin ben bir durumunla hayata tutundum ve şu an kendimi tüm dünyayı karşıma alıp yine de muzaffer olacak kadar güçlü ve ümit dolu hissediyorum. İnsana mutluluk ve enerji veren ne kadar hormon varsa hepsi aynı anda, tüm bedenimde salgılandı; ben bu hissi en son nefesin nefesimde, ruhun ruhuma karışıyorken yaşamıştım...
Bu arada ilk paylaştığın durum bir silindi sanki, gözümden kaçmadı :) Ayrıntılar önemli :)
Uzun bir aradan sonra bugün Seni görmek, mutluluğuna ve bu mutluluğun yansıması cennet gülüşüne şahit olmak beni ziyadesiyle mutlu etti; dilerim ki yüzünden mutluluk temalı gülücüklerin eksik olmasın. Kandilin mübarek olsun; eminim ki bugün ibadet edeceksindir ya da dua edeceksindir, Rabbim dualarını kabul eylesin. Dert ve keder kalbinden uzak olsun. Saçının teline en ufak bir zarar gelmesin. Rabbim Seni esirgesin ve korusun.
Bugün, işten gelip de evine geçtikten sonra seninle saatlerce konuşmak isterdim. Konuşmak derken, bugün özelinde benim söyleyecek belki de hiçbir şeyim olmayabilirdi ama eminim ki senin paylaşmak isteyeceğin çok şey vardı/r. Malum konuya bir girdiğin zaman uzun uzun anlatırdın hep, bugün belki de yapbozun hiçbir eksik parçası kalmazcasına anlatırdın bana. Ben de seni derin bir huşu ve sabırla dinlerdim. Sonra vakit bu saatleri biraz geçe kapatırdık telefonu; sen bir nebze de olsa hafiflemiş, ben de tarif edemeyeceğim duyguları yaşıyor olurdum... Tabi son konuşmamızın içeriğinden sonra benim seni aramak gibi bir hakkı kendimde görmediğimi biliyorsundur, yani sebebi bu. O içerikten sonra ihtiyaç duyduğun kişi kategorisinde olup olmadığım hususu da tartışılır, değilsem de haklısın ve ben de saygı duyuyorum gördüğün üzere. Burası benim beklentisiz iletişim diyarım ve burada Sen hep varsın, kalemimin ucunda, o kara gözlerinle koca koca bana bakıyorsun ve benim sözlerim Sana hep sevgi dolu hayat buluyor... Bil ki eller semaya açıldı ve fatihalar okundu, Seninle gurur duyan cennetteki bir melek için..
2:22
Ve ruhumda Sen dolu, bugünü yokluğunla idam ederken Sen'li yarınlara gözlerimi açmak ümidiyle...
Bugüne kadar hayatına aldığın tüm insanlardan benden daha fazla ilgi ve sevgi görmüş/gözlemlemiş olabilirsin ama o iş öyle değil; bu dipnot burada kalsın!
O defteri zat-ı aline sunamayacağımdan mütevellit buraya yazar çizerim ab-ı hayatım, nefesim, dünyaya geliş sebebim, kalbimin özgürlüğe kanat çırpan kuşlar misali atışı, kömürüm, siyah zeytinim, kara böcüğüm; Seni yaradana kurban olurum, Senin yollarına ölürüm... Seni dünya gözüyle tekrardan görüp tüm ciddiyetimle yanından geçerken içimde fırtınalar kopup ölüp ölüp dirileceğim, dizlerimin titreyip de dimdik yürüyüp yanından geçeceğim, dönüp arkaya bakmak istesem de yutkunup yoluma gideceğim günün gelmesi için sabırsızlanıyorum.. Ve bil ki bu an ve bu an'ın tekrarları için yaşıyorum. Senin sevgin ve bu dünyada var olduğunu bilmek, beni öylesine hayata bağlıyor ki..
Bil ki şu kalbim hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevmedi Seni sevdiği kadar; yazarken dahi nefesimin daraldığını göğsümün tam ortasında hissediyorum. Özledim, inanılmaz özledim, tarifsiz özledim Seni; kollarım sararken narin bedenini kemiklerini kırsam, özü bal peteği tenini öperken etlerini koparsam yine de yetmeyecek kadar özledim Seni... Ve Senin yollarına paspas olmuş nefsimi hiçe sayıp, dilimi lâl eyleyip sözümü mühürlediysem bil ki üzülmene tahammül edemediğim içindir, yüzleşeceğim tüm acı gerçeklere rağmen...
Şu an o kadar Sen doluyum ki... Yere düşüp kırılsam 1001 parçaya Sen diye dağılacak gibiyim.. (Ve beklenen soru aklın arka planında belirir, "Sadece şu an mı¿" :) An dediğimiz kavram o kadar göreceli ki; kimine göre saniyenin bilmem kaçta biri, kimine göre koca bir ömür gibi... Tekrarlıyorum; şu "an" o kadar Sen doluyum ki; gerisini Sen hesap et..
Olsak yine 70'lerde,
En saf, dolu hakiki hisler,
Gözle, beni elinde güller,
Pencereden sana boylanım...
Bana özel veyahut değil; lakin ben bir durumunla hayata tutundum ve şu an kendimi tüm dünyayı karşıma alıp yine de muzaffer olacak kadar güçlü ve ümit dolu hissediyorum. İnsana mutluluk ve enerji veren ne kadar hormon varsa hepsi aynı anda, tüm bedenimde salgılandı; ben bu hissi en son nefesin nefesimde, ruhun ruhuma karışıyorken yaşamıştım...
Bu arada ilk paylaştığın durum bir silindi sanki, gözümden kaçmadı :) Ayrıntılar önemli :)
Uzun bir aradan sonra bugün Seni görmek, mutluluğuna ve bu mutluluğun yansıması cennet gülüşüne şahit olmak beni ziyadesiyle mutlu etti; dilerim ki yüzünden mutluluk temalı gülücüklerin eksik olmasın. Kandilin mübarek olsun; eminim ki bugün ibadet edeceksindir ya da dua edeceksindir, Rabbim dualarını kabul eylesin. Dert ve keder kalbinden uzak olsun. Saçının teline en ufak bir zarar gelmesin. Rabbim Seni esirgesin ve korusun.
Bil ki Sana çok sinirlendim ve bunu bir kenara yazdım! Ve bu iyi birşey değil...
Sayılı zaman misali, Sen'den yadigar kokunu buram buram içime çekerek özlemekle meşgulüm Seni; acizliğimden değil, sevdiğimden...
Bugün, işten gelip de evine geçtikten sonra seninle saatlerce konuşmak isterdim. Konuşmak derken, bugün özelinde benim söyleyecek belki de hiçbir şeyim olmayabilirdi ama eminim ki senin paylaşmak isteyeceğin çok şey vardı/r. Malum konuya bir girdiğin zaman uzun uzun anlatırdın hep, bugün belki de yapbozun hiçbir eksik parçası kalmazcasına anlatırdın bana. Ben de seni derin bir huşu ve sabırla dinlerdim. Sonra vakit bu saatleri biraz geçe kapatırdık telefonu; sen bir nebze de olsa hafiflemiş, ben de tarif edemeyeceğim duyguları yaşıyor olurdum... Tabi son konuşmamızın içeriğinden sonra benim seni aramak gibi bir hakkı kendimde görmediğimi biliyorsundur, yani sebebi bu. O içerikten sonra ihtiyaç duyduğun kişi kategorisinde olup olmadığım hususu da tartışılır, değilsem de haklısın ve ben de saygı duyuyorum gördüğün üzere. Burası benim beklentisiz iletişim diyarım ve burada Sen hep varsın, kalemimin ucunda, o kara gözlerinle koca koca bana bakıyorsun ve benim sözlerim Sana hep sevgi dolu hayat buluyor... Bil ki eller semaya açıldı ve fatihalar okundu, Seninle gurur duyan cennetteki bir melek için..