Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Yusuf Altındağ
Yusuf Altındağ

GÖNLÜM UÇMAK İSTERKEN SEMAVİ ÜLKELERE,AYAĞIM TAKILIYOR YERDEKİ GÖLGELERE.

  • hz.muhammed25.08.2004 - 22:21

    Sultanım!
    Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili
    Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili
    Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik
    Rabbinden bize ne getirdi isen amenna
    Duyduk, itaat ettik

    Ya Rasulallah
    Sen hâlâ kırk yaşındasın
    Ve hâlâ ümmetinin başındasın...

  • hz.muhammed25.08.2004 - 21:59

    Sevgili!
    Ümmü Mektum gibi
    Seni görmeden sana sesleniyoruz
    Alıp verdiğin nefesi duyar gibi
    Sanki açınca gözlerimizi
    Seni görecekmişiz gibi
    Sana sesleniyoruz.
    Senin huzurunda ses yükselmez.
    Edeple konuşulur; edeple susulur.
    Hele biz ki bu kapının dilencileri,
    El açıp beklemekten başka
    Bize bir şey düşmezdi ama
    Şu araya giren yıllar olmasa
    Medine’ne uzak yollar olmasa
    İsmin anılınca yürek yanmasa
    Kapında beklemekten başka
    Bize bir şey düşmezdi.
    Bekliyoruz Sultânım!
    Rüyada olsa bile
    Belki teşrif edersin diye
    Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.
    Seni bekliyoruz.

  • hz.muhammed24.08.2004 - 22:05

    Ben Böyle Olmamalıydım


    Ben, böyle olmamalıydım
    İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.
    İçime bir ateş düşmeliydi
    Ayaklarımın feri kesilmeliydi.
    Kendimden geçmeliydim sonra...
    Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
    Ama bunu kimse duymamalıydı,
    Seni, mahşere kadar saklamalıydım.
    Ben böyle olmamalıydım
    Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
    Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
    Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.
    Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
    Ben hep sana yormalıydım.
    Gece yıldızlarını serpince göre
    Seni görmek için uyumalıydım.
    Şarkılar kime söylenirse söylensin
    Sana diye dinlemeliydim.
    Türküler dolmalıydı odama,
    Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
    Selvi boylu yâr sen olmalıydın
    Kömür gözlüm ateşine düşeli
    Senin için söylenmiş söz olmalıydı.
    Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice
    Bir keman, incecik çığlık olmalıydı
    Ama bunu kimse bilmemeliydi,
    Seni mahşere kadar saklamalıydım.
    Böyle olmamalıydım,
    Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma
    Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,
    Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
    Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.
    Haremde bir ikindi vakti
    Kem gözler çevrilince sana
    Ve vefasız eller uzanınca yakana
    İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
    Sen ötelere hazırlanırken,
    Öteler senin için süslenirken,
    Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
    Perdenin son kez kapanması gibi,
    Kapanmalıydı gözlerim.
    Sonra içime doğru gerilip,
    Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
    'Allah(C.C.) ' deyip,
    Düşmeliydim yere.
    Ama bunu kimse bilmemeliydi.
    Seni mahşere kadar saklamıydım.
    Ve mahşer günü...
    Uzaktan seni seyretsem.
    Sana yakın olmak için can atsam.
    Beni engelleseler,
    'Sen kim yakınlık kim? ' deseler.
    Ben ağlamaktan konuşamasam.
    Gözlerini çevirsen bana.
    'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.'
    Ve tebessüm etsen.
    Ama bunu kimse görmese,
    Seni ebede kadar saklasam

  • bediüzzaman said nursi24.08.2004 - 21:16

    Büyük Üstad

  • hz.muhammed24.08.2004 - 20:52

    Sen yoktun Sultânım,
    Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun
    Başı eğik gezerdi mazlum
    Kuteyle göklerden seni sorardı
    Varaka seni arardı semada
    Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
    Ağlayarak süslediler ölüme...
    Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.
    Sen yokken,
    Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.
    Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.
    Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...
    En son çocuk atılırken çukura
    Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
    Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.
    Melekler süslüyordu hirâyı.
    Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
    Efendisine hazırlanıyordu mekke.
    Âlem Efendisine hazırlanıyordu
    Kainatın gözü Hz. Aminedeydi.
    Toprak yalvarıyordu rabbine,
    Allahım gönder artık diyordu.
    Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada

  • hz.muhammed24.08.2004 - 20:51

    Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
    Bir inişin vardı yer yüzüne...
    Önünde cebrail!
    Ardında yalın kılıç melekler!
    Bir inişin vardı yer yüzüne...
    Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
    Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.

    Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.
    Herşey sus pus olmuştu.
    Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
    Kainat bir isim duymak istiyordu.
    Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;
    Muhammed!
    Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.
    Muhammed!
    Melekler öptü o nurdan ellerini.
    Muhammed!
    Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!
    Sana o adı veren rahmana kurbanız


    Artık sen vardın
    Susuz topraklara rahmet indi seninle
    Annenden sonra anne halime sevindi seninle
    Yağmura mı ihtiyaç var?
    Kaldır şehadet parmağını,
    Yağmurları salsın Allah.
    Sonra tut ağacın yaprağını,
    Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
    Yeterki sen iste,
    Sen iste yarasulallah
    Deki ben kimim?
    Dağlar, taşlar dile gelsin,
    Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
    Ente Rasulullah desin.

  • hz.muhammed24.08.2004 - 20:20

    Seni Hak Din üzere gönderen Allah'a and olsun ki; Bizlere emanet ettiğin mukaddes değerleri yüceltmek için canlarımızı bile vermekten çekinmeyeceğiz...

  • hz.muhammed24.08.2004 - 19:44

    kainatın efendisi

  • rumuz anlamları23.08.2004 - 22:31

    'Hüküm ancak Allah'ındır.'(yusuf suresi/40.ayet)

  • ölüm20.08.2004 - 21:09

    Ölüm denen kapıdan hepimiz geçeceğiz.ama bazıları yanıldıklarını farkedecekler