Ciddi yağmurlar yağıyor seni her düşündüğümde Oysa Birbirine denk gelmeyen iki hesap gibi Neresinden tutacağımı şaşırmış vaziyetteyim bu açtığın yırtığın…
Eskiden Dilimde bir türküydün Sonra dua Şimdilerde ağıt, hem de bağıra bağıra…
Nasıl olacak bilmiyorum Şu an kum gibi kaynayan arzularımla Çaresizliğin kıskacında Yerimde sayıyor Sarıyor Yiv kırıyorum ha bire…
Keşke sana üfleyeceğim tılsımları bilseydim Keşke bulsaydım da sana Sihirli iksirleri içirseydim
Çok bunaldım yağmurlardan Birgün güneş olup açacaksın, değil mi?
Sana ağlayacağım bi ömür boyu Gözlerim ağlamaktan şişmiş Belki biraz da korkutucu…
Ilık ılık Gözyaşlarım yıkamış yüzümü… Bu koca adam, Kaldırıma oturmuş ağlayan bir çocuk gibi… Ne oldu bu davudî sese… Hıçkırıklarım şimdi nefes nefese…
Ben artık seninle çözmüyorum sorunlarımı… Izdırabımda arıyorum kaybettiğim yollarımı…
Sen gelene kadar Vuracağım kendime Çıkaracağım acısını Törpüleyeceğim ruhumu her gün ince ince…
Böylesine çıkmazlarda Böylesine delirmişcesine Kudurmuşcasına Seni böyle arzulayan birine
Dışarıda güneş olsa ne fayda İçim kış olduktan sonra
Gelişin Sıcak bir çay gibi… Sen gel yeter ki Ne yapar bana kar tipi…
Şimdilerde adını yazıyorum kartpostallara Sevinçle Mektuplar yolluyorum sana Gelmeyeceğini bile bile Belki çocukça…
Haklısın Zor bu mevsimde… Olur ya Belki seneye Belki öbür seneye
Kuluçkaya yatar gibi Seni beklemeye durduğum Ve yalnızca sana dikkat kesildiğim şu günlerde Dudaklarıma bir su çalmayarak Beklentilerimi suya düşürmezsin, değil mi?
Sen benim dilimden dökülen derme çatma, kırık cümlelerime bakma… Bölük pörçük kelimelerimle yargılama beni… Sen benim Işığı sönmüş gözlerime Karşında kanı çekilmiş bir mevta gibi dağılmışlığıma Ve Sana aşk derken seni nasıl içten nasıl coşkulu arzuladığıma bak…
Uykusuz yıllar İştahsız sabahlar Rengi soluk baharlar…
Bir harabe gibi Böylesine yıkılmış biri Karşına geldiyse Seni gerçekten seviyordur, değil mi?
Bükülmeyi yadırgamamalı Ben hem büküldüm yolunda hem de çok defa kapaklandım da… Bu sefer dikilmeye çalıştım Çalıştım dediysem farket beni gör beni diye
Sürünmeye alışmış biri Ne kadar dikilebilir ki Oysa Senin ellerindense, çoktan razıydım Lime lime dökülmeye de… Parça parça sökülmeye de…
Ciddi yağmurlar yağıyor seni her düşündüğümde
Oysa
Birbirine denk gelmeyen iki hesap gibi
Neresinden tutacağımı şaşırmış vaziyetteyim bu açtığın yırtığın…
Eskiden
Dilimde bir türküydün
Sonra dua
Şimdilerde ağıt, hem de bağıra bağıra…
Nasıl olacak bilmiyorum
Şu an kum gibi kaynayan arzularımla
Çaresizliğin kıskacında
Yerimde sayıyor
Sarıyor
Yiv kırıyorum ha bire…
Keşke sana üfleyeceğim tılsımları bilseydim
Keşke bulsaydım da sana
Sihirli iksirleri içirseydim
Çok bunaldım yağmurlardan
Birgün güneş olup açacaksın, değil mi?
Sen düştün yine geceme
Zaten hep kıskıvrak yakalarsın ya beni
Hep iki ayağımı bir pabuca sokarsın
Öyle bir sancıdı ki içim
Seni
Kana kana içmek istedim
Ufkumda ne zaman
Bir hayal gibi
Bir rüya gibi belirsen
Dünyam,
Sessizleşir
Kuraklaşır
Hareketsizleşir…
Ne yapsam da
Kavuşsam sana
Yıkılsın aradaki engeller
Kahrolsun sensiz geçen saatler
Çözüm de
Gözüm de
Herşey sende
…
Ah Sevgili,
Kapadığın defterin sayfalarını yeniden açarsın, değil mi ?
Sana ağlayacağım bi ömür boyu
Gözlerim ağlamaktan şişmiş
Belki biraz da korkutucu…
Ilık ılık
Gözyaşlarım yıkamış yüzümü…
Bu koca adam,
Kaldırıma oturmuş ağlayan bir çocuk gibi…
Ne oldu bu davudî sese…
Hıçkırıklarım şimdi nefes nefese…
Ben artık seninle çözmüyorum sorunlarımı…
Izdırabımda arıyorum kaybettiğim yollarımı…
Sen gelene kadar
Vuracağım kendime
Çıkaracağım acısını
Törpüleyeceğim ruhumu her gün ince ince…
Böylesine çıkmazlarda
Böylesine delirmişcesine
Kudurmuşcasına
Seni böyle arzulayan birine
Ne söyleyeceksin ki, değil mi !
Ben sende ne bulduğumu dahi bilmiyorum…
Çünkü ben
Seni gördüm kayboldum
Çünkü ben yokum
Eğer o dırahşan nâsiyenle
Beni düştüğüm Mariana çukurlarından çıkarmazsan hâlim harap…
Gönlüm bitâp…
Vaziyetim şu an
İnce bir tül gibi
Titreyen bir zâr gibi
Gözlerim sicim gibi !
Merhemim…
İlacım…
Yokluğuna düştüğüm
Bu dertten beni kurtaracaksın, değil mi?
Dışarıda güneş olsa ne fayda
İçim kış olduktan sonra
Gelişin
Sıcak bir çay gibi…
Sen gel yeter ki
Ne yapar bana kar tipi…
Şimdilerde adını yazıyorum kartpostallara
Sevinçle
Mektuplar yolluyorum sana
Gelmeyeceğini bile bile
Belki çocukça…
Haklısın
Zor bu mevsimde…
Olur ya
Belki seneye
Belki öbür seneye
Kuluçkaya yatar gibi
Seni beklemeye durduğum
Ve yalnızca sana dikkat kesildiğim şu günlerde
Dudaklarıma bir su çalmayarak
Beklentilerimi suya düşürmezsin, değil mi?
Sen benim dilimden dökülen
derme çatma, kırık cümlelerime bakma…
Bölük pörçük kelimelerimle yargılama beni…
Sen benim
Işığı sönmüş gözlerime
Karşında kanı çekilmiş bir mevta gibi dağılmışlığıma
Ve
Sana aşk derken seni nasıl içten nasıl coşkulu arzuladığıma bak…
Uykusuz yıllar
İştahsız sabahlar
Rengi soluk baharlar…
Bir harabe gibi
Böylesine yıkılmış biri
Karşına geldiyse
Seni gerçekten seviyordur, değil mi?
Bir ağacın altı kadar yalnız
Bir kuytu kadar muhtaçsın ellerime
Ki
Haklısın da bu yönüyle…
Sen
Sadece bırak kendini bana
Ve
Öylece dur…
Çünkü ben,
Çöllerine sel
Göllerine yağmur !
İçten içe yanan bir köz gibi
Sessiz sessiz arzuluyorken beni
Yeter ki
Bir cevab-ı sevap gönder
Yıkıp geçeyim engelleri
Ah, sevgili…
Bir gün
Bitireceksin bu işkenceyi, değil mi ?
Bükülmeyi yadırgamamalı
Ben hem büküldüm yolunda hem de çok defa kapaklandım da…
Bu sefer dikilmeye çalıştım
Çalıştım dediysem farket beni gör beni diye
Sürünmeye alışmış biri
Ne kadar dikilebilir ki
Oysa
Senin ellerindense, çoktan razıydım
Lime lime dökülmeye de…
Parça parça sökülmeye de…
Velhasıl kelam
Halim ayan
Görebiliyorsun, değil mi?
Yine geldim
Zirâ
Her ne kadar ümidimin feri tükense de
Senden başka gidecek bir mahall-i maksut bilmedim…
Ancak sen
Tam anlamıyla hislerime tercüman olabilir
Ve
Ancak sen
Açlığımı susamışlığımı sonuna dek doyurabilirsin…
Ufukta hiçbir emâre olmasa da
Bir yağmur beklentisi içinde
Tam bir adanmışlık
Ve
Kilitlenmişlikle
Seni iliklerime kadar arzulayarak bekleyeceğim…
Ben ölmeden gelirsin, değil mi?
Soğuk bir rüzgar gibi
Kapıları yüzüme çarptığından beri
Göğüm sessiz
Uğrayanı kalmamış bir mezar gibi
Suskunum…
İçimde yenemediğim
Dalga dalga özlemler
Ve masum bir çocuğun kumda oynaması gibi senli hayaller
Bilmiyorum
Henüz vakit varken
Güneş gibi ortalığı aydınlatarak
Beni sevince, beni gözyaşlarına boğar mısın…
Sende bu potansiyel olduğu için zaten bunca bekleyiş…
Birgün ufukta bir nokta gibi belirip
Büyüye büyüye
Ruhumun içine doğacaksın, değil mi?