Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • serbest kürsü03.01.2023 - 12:30

    emine hanım
    gerçekten güzel bir konu
    burdan iyi bir roman çıkar

  • serbest kürsü03.01.2023 - 12:25

    yazılanlara bir iki cümle ile biz de cevap yazsak siyaset yapıyorsun denir
    cevap verilemeyecek noktaya gelindiğinde
    mevzuu bir şekilde
    tecavüz ve tacizlere getirilir
    ama tümüne değil sadece tarikat içerisinde yaşanılanlara
    sonra sen bir iki cümleyle cevap verince
    tecavüzcüleri tacizcileri savunur pozisyonuna itilirsin
    ardından tarikatleri savunan ve ardından da gerici İslamcı yobaz ilan edilirsin
    ve ardından tüm geri kalmışlıklar tüm kötülükler islama faturalandırılır
    sen demek istersin siz islamdan niye bu kadar nefret ediyorsun
    denir ki aaaaa sen islamın sahibi misin
    burda islam adına ahkam kesip bekçilik yapıyorsun
    sonra küfürler hakaretler
    sonra yeniden başa dönülür
    iyisi mi boş verip bunlara
    biz yine edebiyat konuşalım
    edebiyat felsefe her şeydir
    candır
    hayattır

  • serbest kürsü03.01.2023 - 09:36

    orta çağın hastalığı veba, tifo en güzel romanlara konu oldular.
    acaba korona virüs
    denen illet hangi yazarın romanında yer bulacak
    çocuklarımız torunlarımız öyle bir romanı okuyabilecek mi
    mesela stefen zveig vebayı ne güzel anlatmış
    yine turgenyevin babalar ve oğullar romanındaki en değerli kahramanını bir tifo virüsü alt eder.
    ölümü
    bir babanın gözleri önünde kolları arasında oğulun can verişi nasıl sarsıcı bir şekilde anlatılır babalar ve oğullar'da

  • serbest kürsü03.01.2023 - 09:30

    edebiyat namına bir şey yok
    ya sapına kadar aşka köklemeler
    ya da bir kelimecikten bir sözcük öbeğinden lafı alıp ya Atatürk e atatürksüzlüğe yada dine veya dinsizliğe mal etmeler.
    zaten skalada ya öylesindir ya böyle
    ya osundur ya bu
    orta bir yerde olamazsın
    ortada durup tarafsız kalıp bir eleştiride bulunamazsın
    hemen o şeyin fedaileri daileri derhal pençe diş saç baş yolmaya kalkarlar
    sonra gelsin en adi küfürler
    hakaretler
    buraya yakışmayan bir düzey
    sahi nihat bey nerelerdesiniz

  • serbest kürsü02.01.2023 - 11:15

    herkes hoş geldin yeni yıl diyor
    yeni yıldan şunu şunu bunu bunu diliyor
    biri de demiyor ki
    bize hep yeni yıllar veren rabbimize şükürler olsun
    yeni yıllar mı yalnız
    o yıllarla birlikte milyonlarca nefes, nimet, hayat veriyor.
    sözler bazen masumca rabbe güç gidiyor
    sözler önemli

  • serbest kürsü30.12.2022 - 13:48

    derin yalnızlık
    sıktığım portakal suyunu da masaya getirip zorlama bir coşkuyla hadi bakalım diyorum.
    kahvaltımızı yapalım
    acele et çıkmamız lazım.
    bu gün okulun ilk günü.
    oğlum bu gün okula başlayacak.
    yepyeni okul formasını giymiş, ne de yakışmış.
    bir kaç lokma yemeye zorluyor kendisini
    ona göstermemeye uğraştığım tedirginliğimi yoğun bir çabayla sesime yüklediğim coşkuyla kapamaya çalışıyorum.
    çok sessiz benim oğlum
    evde sessiz, sokakta sessiz, alış verişte sessiz
    bir iki çocuğun olduğu ortamlarda sessiz
    ilk adımı hep karşıdan bekliyor, tek arkadaşı benim
    benimleyken dünyalar onun oluyor,
    her şeyi sevgiyi mutluluğu, acıyı, nefreti,durgunluğu, coşkuyu
    yalnız benimle paylaşabiliyor. yalnızlığı beni hep tedirgin ediyor, içimde bir kıymık ve okıymığın verdiği ince bir sızı.
    babasının ölümünden sonra daha da arttı insanlarla iletişime geçememe hali
    bana daha da düşkünleşti.
    kreşe bile devam etmek istemedi,
    ilkokuldan önceki bir yıl günlerini evde benim işten dönmemi bekleyerek geçirdi.
    onu açılsın oynasın diye götürdüğüm parklarda tek başına bir kenarda oynuyor, kimseye karışmamayı tercih ediyordu, ömrünün en nadir bir iki çocukla oynadığı zamanlarını hatırlıyorum
    çok mutluydu, dünyalar onun olmuştu, hele adının söylenmesinin kızgınlıkla bile olsa onu çok mutlu ettiğini fark etmiştim.
    bu gün okula gidecek olan oğlum yaşamında çok önemli bir başlangıç yapıyordu, biliyordum
    bu onun üstesinden gelinmesi çok zor bir ödevdi
    son bir kaç hafta
    sürekli okulla ilgili sorular sordu
    ben onu bırakıp gidecek miydim
    bir daha hiç gelmeyecek miydim
    insanlar ona nasıl davranacaktı.
    minik ellerini bıraktım
    haydi şu sıraya otur dedim,
    pırıl pırıl bakan onlarca çocuk vardı orada,
    onlardan biri de benim yavrumdu
    parmaklarımı sıkı sıkı sarmış haldeki minik eli çözüldü, duraksayarak gösterdiğim yere oturdu.
    arkama baktım el salladım
    göz yaşlarımı görmesin diye hızla uzaklaştım.
    aradan geçen bir kaç gün çok coşkuluydu
    bana arkadaşlarını öğretmenini anlatıyordu bol bol
    yaptığı bazı saçma şakalara arkadaşlarının kahkahalarla güldüklerini teneffüste kaçırdığı gol için nasıl tartıştıklarını falan filan
    öğretmeni o gün aferin ilk sen yaptın deyip başını okşamıştı,
    ertesi gün niye arkadaşına vurdun deyip azarlamıştı
    olay ne olursa olsun anlatırken çok mutluydu.
    bir gün işten izin alıp okula gittim
    sınıfından bir iki öğrenci gördüm
    oğlumu sordum
    tanımıyorlardı
    sınıfa çıktım
    oğlumu bahçede boşuna aramıştım
    sınıfta en arka sırada tek başına oturuyordu, sıralarında sohbet eden bir iki öğrenciyi imrenerek dinliyordu, o zaman anladım
    oğlum bana hikayeler uyduruyordu, iyi ama neden
    öğretmeni onun çok sessiz sakin bir çocuk olduğunu kendisine bir şey sorulmadıkça hiç ağzını açmadığını
    verdiği cevapların da bir iki kelimelik olduğunu anlattığında hiç şaşırmadım.
    evde bu konuyu sorduğumda bana cevap vermedi
    onun yerine kocaman göz bebeklerini gözlerime dikip yalan söylediği için çok özür dilermiş gibi baktı.
    takip eden günlerde artık oğlum hikayeler anlatmıyordu
    sessizce yemeğini yiyip, sessizce odasına geçip ödevlerini yapıyor, sessizce televizyon izliyor ve uykusu geldiğinde sessizce uyuyordu.
    bu hali içime işliyordu,
    bir gün oğlum bana anne arkadaşlarımı eve çağırabilir miyim dedi.
    çok şaşırdım
    çünkü oğlumun hiç arkadaşı olmadığını biliyordum
    tabiiii oğlum dedim
    oğlum çok mutluydu, yanağıma bir öpücük kondurdu.
    pasta da yapar mısın anne
    tabiii ki hem de senin istediğin gibi kakaolu dedim
    anneciğim çok mutluyum dedi.
    ertesi gün işten geldim.
    görünürde hiçbir tuhaflık yoktu.
    oğlum benden önce gelmişti.
    anne dedi içeride misafirlerimiz var
    gel seni onlarla tanıştırayım.
    hayret hiç ayakkabı yoktu kapıda.
    elimden tutup odaya beraber girmemizi sağladı.
    bu barış
    barış bu annem dedi
    ben sesim titreyerek
    memnun oldum barış dedim
    bu da Ahmet
    hoş geldin Ahmet dedim kalbim hızlanmıştı.
    oğlum dikkatle bana bakıyor bir saniye bile gözlerini benden ayırmıyordu.
    nasıl buldun anne arkadaşlarımı
    çok iyiler yavrum çok hoşlar diyebildim.
    benim annem çok harikadır dedi kendisi böbürlenerek.
    ben pastayı getireyim diyip hızla kendimi odadan dışarı attım.
    mutfakta hıçkırıklarımı içime atarak ağladım, oğlumun duymasını istemiyordum
    onu yıllardır ilk kez bu kadar coşkulu ve mutlu görüyordum
    uyandırmaya kıyamadım
    dokunduğumda kırılıverecek cam bir dünyaydı ev eşyalar ve oğlum
    dağılıp gidivermesine buna sebep olanın ben olmasına gönlüm razı gelmiyordu.
    oğlumun odadan kahkahaları duyuluyordu, gözlerimi kurulayıp kendimi teskin ettikten sonra pasta tabaklarıyla odaya girdim
    oğlum masaya tabakları yerleştiriyordu
    itinayla beni de oturttuktan sonra hep beraber sohbet ederek pastalarımızı yedik
    hayatımda yediğim en acı nimetti o pasta
    bizi bir gören kesinlikle deli olduğumuzu anlardı.
    oğlum arkadaşlarını yolcu etti
    bu olayı bir daha konuşmadık
    psikiyatrın söylediğine göre oğlumunki çok derin bir yalnızlıktı.
    çocuk zihni bu yalnızlığın ona yüklediği duygusal yükü taşıyamamıştı.
    oğlum benim
    güzel oğlum
    sen dünyanın en sevgi dolu en sevmeye sevilmeye muhtaç kalbindeki sevgiyle en kalabalık insanısın.


  • gecenin tenhasına bir söz bırak30.12.2022 - 10:30

    derin yalnızlık
    sıktığım portakal suyunu da masaya getirip zorlama bir coşkuyla hadi bakalım diyorum.
    kahvaltımızı yapalım
    acele et çıkmamız lazım.
    bu gün okulun ilk günü.
    oğlum bu gün okula başlayacak.
    yepyeni okul formasını giymiş, ne de yakışmış.
    bir kaç lokma yemeye zorluyor kendisini
    ona göstermemeye uğraştığım tedirginliğimi yoğun bir çabayla sesime yüklediğim coşkuyla kapamaya çalışıyorum.
    çok sessiz benim oğlum
    evde sessiz, sokakta sessiz, alış verişte sessiz
    bir iki çocuğun olduğu ortamlarda sessiz
    ilk adımı hep karşıdan bekliyor, tek arkadaşı benim
    benimleyken dünyalar onun oluyor,
    her şeyi sevgiyi mutluluğu, acıyı, nefreti,durgunluğu, coşkuyu
    yalnız benimle paylaşabiliyor. yalnızlığı beni hep tedirgin ediyor, içimde bir kıymık ve okıymığın verdiği ince bir sızı.
    babasının ölümünden sonra daha da arttı insanlarla iletişime geçememe hali
    bana daha da düşkünleşti.
    kreşe bile devam etmek istemedi,
    ilkokuldan önceki bir yıl günlerini evde benim işten dönmemi bekleyerek geçirdi.
    onu açılsın oynasın diye götürdüğüm parklarda tek başına bir kenarda oynuyor, kimseye karışmamayı tercih ediyordu, ömrünün en nadir bir iki çocukla oynadığı zamanlarını hatırlıyorum
    çok mutluydu, dünyalar onun olmuştu, hele adının söylenmesinin kızgınlıkla bile olsa onu çok mutlu ettiğini fark etmiştim.
    bu gün okula gidecek olan oğlum yaşamında çok önemli bir başlangıç yapıyordu, biliyordum
    bu onun üstesinden gelinmesi çok zor bir ödevdi
    son bir kaç hafta
    sürekli okulla ilgili sorular sordu
    ben onu bırakıp gidecek miydim
    bir daha hiç gelmeyecek miydim
    insanlar ona nasıl davranacaktı.
    minik ellerini bıraktım
    haydi şu sıraya otur dedim,
    pırıl pırıl bakan onlarca çocuk vardı orada,
    onlardan biri de benim yavrumdu
    parmaklarımı sıkı sıkı sarmış haldeki minik eli çözüldü, duraksayarak gösterdiğim yere oturdu.
    arkama baktım el salladım
    göz yaşlarımı görmesin diye hızla uzaklaştım.
    aradan geçen bir kaç gün çok coşkuluydu
    bana arkadaşlarını öğretmenini anlatıyordu bol bol
    yaptığı bazı saçma şakalara arkadaşlarının kahkahalarla güldüklerini teneffüste kaçırdığı gol için nasıl tartıştıklarını falan filan
    öğretmeni o gün aferin ilk sen yaptın deyip başını okşamıştı,
    ertesi gün niye arkadaşına vurdun deyip azarlamıştı
    olay ne olursa olsun anlatırken çok mutluydu.
    bir gün işten izin alıp okula gittim
    sınıfından bir iki öğrenci gördüm
    oğlumu sordum
    tanımıyorlardı
    sınıfa çıktım
    oğlumu bahçede boşuna aramıştım
    sınıfta en arka sırada tek başına oturuyordu, sıralarında sohbet eden bir iki öğrenciyi imrenerek dinliyordu, o zaman anladım
    oğlum bana hikayeler uyduruyordu, iyi ama neden
    öğretmeni onun çok sessiz sakin bir çocuk olduğunu kendisine bir şey sorulmadıkça hiç ağzını açmadığını
    verdiği cevapların da bir iki kelimelik olduğunu anlattığında hiç şaşırmadım.
    evde bu konuyu sorduğumda bana cevap vermedi
    onun yerine kocaman göz bebeklerini gözlerime dikip yalan söylediği için çok özür dilermiş gibi baktı.
    takip eden günlerde artık oğlum hikayeler anlatmıyordu
    sessizce yemeğini yiyip, sessizce odasına geçip ödevlerini yapıyor, sessizce televizyon izliyor ve uykusu geldiğinde sessizce uyuyordu.
    bu hali içime işliyordu,
    bir gün oğlum bana anne arkadaşlarımı eve çağırabilir miyim dedi.
    çok şaşırdım
    çünkü oğlumun hiç arkadaşı olmadığını biliyordum
    tabiiii oğlum dedim
    oğlum çok mutluydu, yanağıma bir öpücük kondurdu.
    pasta da yapar mısın anne
    tabiii ki hem de senin istediğin gibi kakaolu dedim
    anneciğim çok mutluyum dedi.
    ertesi gün işten geldim.
    görünürde hiçbir tuhaflık yoktu.
    oğlum benden önce gelmişti.
    anne dedi içeride misafirlerimiz var
    gel seni onlarla tanıştırayım.
    hayret hiç ayakkabı yoktu kapıda.
    elimden tutup odaya beraber girmemizi sağladı.
    bu barış
    barış bu annem dedi
    ben sesim titreyerek
    memnun oldum barış dedim
    bu da Ahmet
    hoş geldin Ahmet dedim kalbim hızlanmıştı.
    oğlum dikkatle bana bakıyor bir saniye bile gözlerini benden ayırmıyordu.
    nasıl buldun anne arkadaşlarımı
    çok iyiler yavrum çok hoşlar diyebildim.
    benim annem çok harikadır dedi kendisi böbürlenerek.
    ben pastayı getireyim diyip hızla kendimi odadan dışarı attım.
    mutfakta hıçkırıklarımı içime atarak ağladım, oğlumun duymasını istemiyordum
    onu yıllardır ilk kez bu kadar coşkulu ve mutlu görüyordum
    uyandırmaya kıyamadım
    dokunduğumda kırılıverecek cam bir dünyaydı ev eşyalar ve oğlum
    dağılıp gidivermesine buna sebep olanın ben olmasına gönlüm razı gelmiyordu.
    oğlumun odadan kahkahaları duyuluyordu, gözlerimi kurulayıp kendimi teskin ettikten sonra pasta tabaklarıyla odaya girdim
    oğlum masaya tabakları yerleştiriyordu
    itinayla beni de oturttuktan sonra hep beraber sohbet ederek pastalarımızı yedik
    hayatımda yediğim en acı nimetti o pasta
    bizi bir gören kesinlikle deli olduğumuzu anlardı.
    oğlum arkadaşlarını yolcu etti
    bu olayı bir daha konuşmadık
    psikiyatrın söylediğine göre oğlumunki çok derin bir yalnızlıktı.
    çocuk zihni bu yalnızlığın ona yüklediği duygusal yükü taşıyamamıştı.
    oğlum benim
    güzel oğlum
    sen dünyanın en sevgi dolu en sevmeye sevilmeye muhtaç kalbindeki sevgiyle en kalabalık insanısın.



  • gecenin tenhasına bir söz bırak30.12.2022 - 09:39

    eskiden filmler vardı
    sizi içine alan
    sahici acıları olan
    sevinçleri olan
    sahici kahramanları olan
    yanlışları sizin yanlışlarınız olan
    doğruları sizinkilere eş değer
    ızdıraplar vardı
    mutlulukları vardı yalnız evimizi değil gönlümüzü de şenlendiren dolduran ısıtan
    son yıllarda hiç böyle bir film izlediniz mi
    son yıllarda hiç film izlediniz mi
    gerçek bir hikayesi olan
    hikayesi sizin hikayenizle bir yerde çakışan hatta çakışmak ne
    iç içe geçen
    hikaye üretememe sorunu yaşıyor sinema
    tükenmişlik sendromu yaşıyor.
    her şeyi aşkı mutluluğu sevinci anlık hazlara dönüştürünce modern yaşam
    üzüntüler beğendiğn eşyaya mala mülke sahip olamamaktan öte gidemeyince
    hikayenin metni gitti
    geriye kraker tadında hazzı kaldı sadece
    diziler filmler
    erotik sahneler yer almadıkça
    sakız gibi sündürülmedikçe
    şehvet
    hayvani anlık heves gibi şeyler aşk ambalajıyla pazarlanınca
    izenmez oldu.
    film koptu
    sinema bitti

  • serbest kürsü30.12.2022 - 09:23

    alev alatlı
    tüm zamanlara düşülmüş şerh gibi.
    şerhliğini severim ben senin.

  • serbest kürsü29.12.2022 - 14:05

    şu aziz ikindi saati bela okuyan emmi
    sen de o bayat çayından iç bi fondüp bakiim havan yerine gelsin
    bela anıp durma burda o bela seni bulur yoksam