sokratın avukatlığını yapanın platon olduğunu biliyor muyduk platon gibi bir avukata sahip olması bile sokratı ölümden kurtaramadı. sokrat mahkeme heyetine dedi ki beni ölüme mahkum etmiştiniz lütfen öldürünüz affetmeyiniz çünkü sizin beni ne koşulda affedeceğinizi biliyorum bana diyeceksiniz ki ey sokrat seni affettik ki şu şartla gençlerimize zararlı yeni düşüncelerini anlatmayacaksın
oysa ben bunu yapmaktan geri duramam ben düşünür ve anlatırım şu durumda affedişiniz benim ölümüm olur beni lütfen öldürün
batının geçmişi bu hikayelerle doludur. nasıl bir utanmazlıktır ki düşüncelerinden dolayı öldürdükleri adamı bize bu gün kendleri sanki çok kıymet bilirlermiş gibi zorla okutmaya kalkıyorlar üstelik bunu farabiyi değil harezmiyi el cezireyi değil bunu okuyacak okutacaksın diyerek yapıyorlar. keşke önce siz bir kıymetini bilseymişsiniz şu insanların
sanatçının payına düşen yokluktur fakirliktiryalın kat giyim yalın bir yaşamdır teşekkürdür dilden gelen gönülden edilen ben telif hakkı nedir bilmem batıdan devşirilmiştir. metaadır oysa söylediğimiz her güzel sözün telif hakkı mı olcak olmalı ya da verdiğimiz her tesellinin yaşattığımız her güzel saatin dakikanın ona doğru gidiyoruz halbuki farkında olsak da olmasak da neredeyse dostlarımıza birlikte güzel vakit geçirdik yedik içtik bunu sayemde yaptın hadi bedelini öde der olduk
Bunun üzerine Almitra, 'Bize sevgiden bahset...' dedi.
Ve o başını kaldırdı, insanlara baktı. Üzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.
Ve yüksek bir sesle konuşmaya basladı:
'Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin, Yolları sarp ve dik olsa da...
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi, Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...
Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın, Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi, Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de...
Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer. Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de...
En yükseklere uzanıp, Güneş'le titresen en hassas dallarınızı okşasa da, Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır, Toprağa tutunmaya çalıştıklarında...
Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker; Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar; Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...
Bembeyaz olana kadar öğütür sizi; Esnekleşene kadar yoğurur; Ve Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye, Sizi kendi kutsal ateşine savurur...
Sevgi bütün bunları, Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar, Ve bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır...
Ancak korkunun kıskacında, Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız, O zaman örtün çıplaklığınızı, Ve sevginin harman yerine adim atin...
Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı, Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya, Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...
Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini, Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de; Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...
Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına, Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer, sizi değer bulduğunda...
Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa, Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...
Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali, Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip, Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak, Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...
Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak, Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...
Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak, Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua, Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla...'
sokratın avukatlığını yapanın platon olduğunu biliyor muyduk
platon gibi bir avukata sahip olması bile sokratı ölümden kurtaramadı.
sokrat mahkeme heyetine dedi ki
beni ölüme mahkum etmiştiniz
lütfen öldürünüz affetmeyiniz
çünkü sizin beni ne koşulda affedeceğinizi biliyorum
bana diyeceksiniz ki
ey sokrat seni affettik ki şu şartla
gençlerimize zararlı yeni düşüncelerini anlatmayacaksın
oysa ben bunu yapmaktan geri duramam ben düşünür ve anlatırım
şu durumda affedişiniz benim ölümüm olur
beni lütfen öldürün
batının geçmişi bu hikayelerle doludur.
nasıl bir utanmazlıktır ki
düşüncelerinden dolayı öldürdükleri adamı bize bu gün kendleri sanki çok kıymet bilirlermiş gibi zorla okutmaya kalkıyorlar
üstelik bunu farabiyi değil harezmiyi el cezireyi değil bunu okuyacak okutacaksın diyerek yapıyorlar.
keşke önce siz bir kıymetini bilseymişsiniz şu insanların
sanatçının payına düşen
yokluktur fakirliktiryalın kat giyim yalın bir yaşamdır
teşekkürdür dilden gelen gönülden edilen
ben telif hakkı nedir bilmem
batıdan devşirilmiştir.
metaadır
oysa söylediğimiz her güzel sözün telif hakkı mı olcak olmalı
ya da verdiğimiz her tesellinin
yaşattığımız her güzel saatin dakikanın
ona doğru gidiyoruz halbuki
farkında olsak da olmasak da
neredeyse dostlarımıza birlikte güzel vakit geçirdik yedik içtik
bunu sayemde yaptın
hadi bedelini öde der olduk
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...
'Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da...
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...
Bunun üzerine Almitra, 'Bize sevgiden bahset...' dedi.
Ve o başını kaldırdı, insanlara baktı.
Üzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.
Ve yüksek bir sesle konuşmaya basladı:
'Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da...
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...
Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın,
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de...
Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de...
En yükseklere uzanıp, Güneş'le
titresen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır,
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında...
Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker;
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...
Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur...
Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır...
Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adim atin...
Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...
Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...
Sevdiğinizde, 'Tanrı benim kalbimde, ' yerine,
Söyle deyin, 'Ben kalbindeyim Tanrı'nın...'
Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi değer bulduğunda...
Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...
Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...
Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...
Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla...'
Halil Cibran
kutsal inadı olanlar gerekli
bir kalbi daha olanlar gerekli
nuri pakdil
nerden geldiyse aklıma bu güzel türkü geldi
?t=6