kalpler de turuncu olsun ama o üç kalp var ya hani bogazlardan geçemeyen nefes borusuna takılı kalan nefes alamadığımız turuncu devrim kabilinden by by hepınız
sevgili haymatlos biz seni burda sadece siyasi tartışmalarda görmüşken siyaset konuşmayı cahil işi cahilin tek işi olarak görmen ne kar anlamlı ne kar ironik ne kar samimi ne kar yerinde ne kar... ne kar... ne kar...
aslında şair emin nadir biraz iyimser bakmış olaya bizim aydınımsı aydının bakmayın anlaşılmıyorum diye yırtınır gibi yapmasına aslında onun istediği tam da anlaşılamamak. billur avizeler altında bayat mezeleri atıştırıp dişlerinin arasında kırıntı barındıran pahalı parfümlerinin bile içlerindeki küf kokusunu bastıramadığı şık giyimli kadınların oluşturduğu meclislerde o anlaşılamamanın acısından dem vururken ne olur anlamayın anlamayın ki anlaşılamayan üst düzey zihni oynayayım diye gözlerinden yardım isteği fışkırmaktadır.
O “en büyük leke”ye takılıp kalmadım, dünyaya bulaşmadım Öğretmenliği ve sessizliği seçtim, hale bakıp sözlere aldırmadım diye, ALLAH’a hamdediyorum; içim içime sığmıyor Onlar altın topladılar, ben hazine buldum Onlar saraylar inşa edip bir kaç koltuk elde ettiler, ben tapınak inşa ettim ve iyilik tanrısının sonsuz iklimlerinde, saltanat tahtına kuruldum Onlar bağ bahçe aldılar, ben ise mucizelerin yeşil ülkesine sahibim Onlar masa başlarında gururlandılar, ben aşk tapınağının minaresinde, gururumu ayaklar altına aldım Onlar Kayser’in köleleri oldular, ben ise “Hekim”in sahabesi oldum Onlar yoldan saptılar, el ve avuçlarını doldurdular, ben ise kaldım ve elim avucum boş bir halde, inzivayı tercih ettim Onlar adlarını ekmeğe sattılar, ben adımı suya verdim Hızır’dan daha çabuk, İskender’den daha önce hedefe ulaştım Onlar lezzet ve zevk aldılar, ben ise gam ve keder Onlar paraperest oldular, ben putperest Onlar altın ve gümüş sergilediler, ben Mevlana gibi, Şems’te açtım ve Şems’te yandım Gönül sofrasını açtım, dert sergisini yaydım Kandan şarap içtim Onlar para babası oldular, ben dert babası Onlar yaşamaya bağlandılar, ben yaşama Onlar bakanlık elde ettiler, ben saltanat Onları yalanla övüyorlarsa, birileri beni gerçek manada kutsuyoorlar Onları, içlerinden düşman, beni ise kalben dost biliyorlar Onlara işlerini rapor ederlerken, bana hallerini rapor ediyorlar Onlar özgürlüğe ihanet ettiler, ben özgürlüğe vefalı kaldım Onlar gece alemlerinde kötü kadınlarla dans ederken, ben tertemiz uzletimde, sufilerin temiz güllerini kokluyorum Onlar elbiselerine sığmayacak kadar şişmanlarken, ben içim içime sığmayacak kadar aşık oldum Onların memurları, benim dertlilerim var Onlar hasta ve zayıf develerini, zorla, saray kapılarında kurban ederken, ben İsmail’imi, şevkle Ka’be yolunda boğazladım Onların içen ve gülenleri varsa, benim de yanan ve ağlayanlarım var Onlar, kalabalıkta birbirlerine yabancıyken, biz yalnızlıkta birbirimizi tanıyoruz Onların altını varsa, benim de aşkım var Onların evi varsa, benim de mihrabım var Onlar yükselirken, ben Mi’rac’a çıkıyorum Onlar yeryüzünde sürünürken, ben göklerde uçuyorum Onlar biterken, ben daha yeni başladım Onlar yaşlanırken, ben gençleşiyorum Onlar vekil oldular, ben ise ma’bud Onlar reis olmuşlarsa, ben de rehber oldum Onların kapıkulları ve fedakar uşakları varsa, benim de soylu bir önderim var Onlar Nuşirevan’ın adalet zincirini boyunlarına vurdular ve ahırları bayındır kıldılar, ben ise sarayları terkettim Buda oldum, zincirleri kırdım, özgür oldum Sanatçı oldum, üretici oldum; nübüvvet ve risalet buldum, ebedileştim Alem gazetesinde bekamı sağladım Onlara, bir grup insan dalkavukluk ediyorsa, bu onları mesleği olduğu içindir Bunların yerine başkaları geçse, onlar da dalkavukluk eder, yağcılık yapar; ama içlerinden nefret duyarlar Beni ise, dünyaya asla teveccüh etmeyen bir kalp över O, dünyayı bir çöplük olarak görür Bu kalpte güzellikten, imandan ve sevgiden başka bir şey yoktur Dünyadan hiç bir beklentisi yoktur Öyle bir kalp ki, ALLAH’ı bile ısrarlarımla över “Ben nerede onlar nerede, zarar ettim” diye yakınır
kalpler de turuncu olsun ama
o üç kalp var ya hani
bogazlardan geçemeyen nefes borusuna takılı kalan nefes alamadığımız turuncu devrim kabilinden
by by hepınız
sevgili haymatlos
biz seni burda sadece siyasi tartışmalarda görmüşken
siyaset konuşmayı cahil işi cahilin tek işi olarak görmen ne kar anlamlı
ne kar ironik ne kar samimi ne kar yerinde
ne kar...
ne kar...
ne kar...
aslında şair emin nadir biraz iyimser bakmış olaya
bizim aydınımsı aydının bakmayın anlaşılmıyorum diye yırtınır gibi yapmasına
aslında onun istediği
tam da anlaşılamamak.
billur avizeler altında bayat mezeleri atıştırıp dişlerinin arasında kırıntı barındıran pahalı parfümlerinin bile içlerindeki küf kokusunu bastıramadığı şık giyimli kadınların oluşturduğu meclislerde o anlaşılamamanın acısından dem vururken ne olur anlamayın
anlamayın ki anlaşılamayan üst düzey zihni oynayayım diye gözlerinden yardım isteği fışkırmaktadır.
Kendini halktan koparmış,
Aydın geçinen aydınımsı.
'Bu millet sanattan anlamıyor kardeşim'
Demişsin.
Anlattın mı?
Köy meydanlarında sergilemeyi
Düşündün mü resimlerini?
Bir bardak ayran eşliğinde.......
Galerileri,kokteyl bardaklarını
Bırakıp.
'Bu millet okumuyor.' muş.
Okuttun mu?
Halkın anlayacağı dilden
Yazdın mı şiirlerini?
Bir kelimeniz;
Bir ansiklopedi bilgisi.
Bar köşelerinin loş ışıklar şairleri...
Balıkçıların ellerindeki
Ağızdan ağıza dolaşan şarap şisesi
Daha paylaşımcı,
Daha aydınlık sizden.
Çıkın artık şu,
Billur kadehlerinizden
Emin Nadir
ne kar üstüne gittiniz adamın
yettiniz gari
bırakın kalkmasın
yüce meclisi kokutmasın
yalnızlık
O “en büyük leke”ye takılıp kalmadım, dünyaya
bulaşmadım Öğretmenliği ve sessizliği seçtim, hale
bakıp sözlere aldırmadım diye, ALLAH’a hamdediyorum;
içim içime sığmıyor Onlar altın topladılar, ben
hazine buldum Onlar saraylar inşa edip bir kaç koltuk
elde ettiler, ben tapınak inşa ettim ve iyilik
tanrısının sonsuz iklimlerinde, saltanat tahtına
kuruldum Onlar bağ bahçe aldılar, ben ise mucizelerin
yeşil ülkesine sahibim Onlar masa başlarında
gururlandılar, ben aşk tapınağının minaresinde,
gururumu ayaklar altına aldım Onlar Kayser’in
köleleri oldular, ben ise “Hekim”in sahabesi oldum
Onlar yoldan saptılar, el ve avuçlarını doldurdular,
ben ise kaldım ve elim avucum boş bir halde, inzivayı
tercih ettim
Onlar adlarını ekmeğe sattılar, ben adımı suya verdim
Hızır’dan daha çabuk, İskender’den daha önce hedefe
ulaştım Onlar lezzet ve zevk aldılar, ben ise gam ve
keder Onlar paraperest oldular, ben putperest Onlar
altın ve gümüş sergilediler, ben Mevlana gibi, Şems’te
açtım ve Şems’te yandım Gönül sofrasını açtım, dert
sergisini yaydım Kandan şarap içtim Onlar para
babası oldular, ben dert babası Onlar yaşamaya
bağlandılar, ben yaşama Onlar bakanlık elde ettiler,
ben saltanat Onları yalanla övüyorlarsa, birileri
beni gerçek manada kutsuyoorlar Onları, içlerinden
düşman, beni ise kalben dost biliyorlar Onlara
işlerini rapor ederlerken, bana hallerini rapor
ediyorlar Onlar özgürlüğe ihanet ettiler, ben
özgürlüğe vefalı kaldım Onlar gece alemlerinde kötü
kadınlarla dans ederken, ben tertemiz uzletimde,
sufilerin temiz güllerini kokluyorum Onlar
elbiselerine sığmayacak kadar şişmanlarken, ben içim
içime sığmayacak kadar aşık oldum Onların memurları,
benim dertlilerim var Onlar hasta ve zayıf
develerini, zorla, saray kapılarında kurban ederken,
ben İsmail’imi, şevkle Ka’be yolunda boğazladım
Onların içen ve gülenleri varsa, benim de yanan ve
ağlayanlarım var Onlar, kalabalıkta birbirlerine
yabancıyken, biz yalnızlıkta birbirimizi tanıyoruz
Onların altını varsa, benim de aşkım var Onların evi
varsa, benim de mihrabım var
Onlar yükselirken, ben Mi’rac’a çıkıyorum Onlar
yeryüzünde sürünürken, ben göklerde uçuyorum Onlar
biterken, ben daha yeni başladım Onlar yaşlanırken,
ben gençleşiyorum Onlar vekil oldular, ben ise
ma’bud Onlar reis olmuşlarsa, ben de rehber oldum
Onların kapıkulları ve fedakar uşakları varsa, benim
de soylu bir önderim var Onlar Nuşirevan’ın adalet
zincirini boyunlarına vurdular ve ahırları bayındır
kıldılar, ben ise sarayları terkettim Buda oldum,
zincirleri kırdım, özgür oldum Sanatçı oldum,
üretici oldum; nübüvvet ve risalet buldum,
ebedileştim Alem gazetesinde bekamı sağladım Onlara,
bir grup insan dalkavukluk ediyorsa, bu onları mesleği
olduğu içindir Bunların yerine başkaları geçse, onlar
da dalkavukluk eder, yağcılık yapar; ama içlerinden
nefret duyarlar Beni ise, dünyaya asla teveccüh
etmeyen bir kalp över O, dünyayı bir çöplük olarak
görür Bu kalpte güzellikten, imandan ve sevgiden
başka bir şey yoktur Dünyadan hiç bir beklentisi
yoktur Öyle bir kalp ki, ALLAH’ı bile ısrarlarımla
över “Ben nerede onlar nerede, zarar ettim” diye yakınır
Ali Şeriati
Kul zayıf
Zaman kötü
İşler çok ve hayat kısa
Ölüm yakın yolculuk ise uzundur.
Ve insan ancak,
malik olduğu şeyden vazgeçebilir.
Kesra Bamedi