Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Muhammed Mahmut Özkaynak
Muhammed Mahmut Özkaynak

ölüyoruz, demek ki yaşanılacak.

  • serbest kürsü27.12.2020 - 23:57

    BAHT



    Kayda değmeyen kayıtsızlıkla yazılır mazi.
    Anlatılmamış hikayelerde de efsaneler vardır.
    Gündelik tarifelerde boğuktur istemler.
    Bir yaşamak ancak bu kadar yaşamaktır.
    Niyazlar içinden sıkılı kurşunlar değer hayra,
    Değer de, bir gün daha döner dünya.
    Geçti gittti dediler,
    ne geçti, ne gitti oysa.
    Israrcıyız hüzünde, mahzun kalplerle yoldaşız.
    Hisliyiz, hissetmekteyiz ki zerrelerimize kadar hayattayız.
    Ne dünde kaldık, ne de bilmekteyiz görecek günümüz mü var.
    Ölmekteyiz ki ölene kadar ayaktayız.

  • sevmek27.12.2020 - 23:54

    ÖLÜ ÇİÇEKLER

    Bir çiçek verdim.
    Çiçekler açtı cancağızımın saçlarında.
    Bir sevda asılıydı şakaklarıyla bukleleri arasında.
    Bilmezdi o, papatyaları senin için öldürdü çingene.
    Bir sevda ki denktir ölü çiçeklere.

  • aşk27.12.2020 - 23:53

    Günleri Döndüren Yıllardan İstirham

    basiretim takılı kaldı
    ben bir balık ağlarında çırpınan.
    sensin hüsran, sendin reva
    olamadım zahmet ellerinde
    ardı sıra ölüm bekler, sensin ölümü bekleten yaşama hıncım
    çarpan kalbime vuku, ıssız çöllerime vaha
    bekleyenim, küslüğüm var kalakalmışın küfrü kadar yollara
    söğüt altı yılanlar uyurdu göze aldırandı kazımak adını ağaçlara
    ben ihtimaline yol olan uğraşım
    Sayamadım, sığamam bu kaçıncı söze
    sevildim de yaratıldım
    sevdim de hapsettim
    tecellisi pür, yitik zaman içinde
    gevşek öfkem salınır tiryakiliğinden
    günümü döndüren yıllardan istirhamım
    aman diler merhametinden
    merhametin yok aman!
    ab-ı hayatsın bana kırık bir tastan
    benim seni anlatacak kelimelerim bitti
    sendin sevda, sensin hüsran

  • şiir27.12.2020 - 23:50

    BAHT

    Kayda değmeyen kayıtsızlıkla yazılır mazi.
    Anlatılmamış hikayelerde de efsaneler vardır.
    Gündelik tarifelerde boğuktur istemler.
    Bir yaşamak ancak bu kadar yaşamaktır.
    Niyazlar içinden sıkılı kurşunlar değer hayra,
    Değer de, bir gün daha döner dünya.
    Geçti gittti dediler,
    ne geçti, ne gitti oysa.
    Israrcıyız hüzünde, mahzun kalplerle yoldaşız.
    Hisliyiz, hissetmekteyiz ki zerrelerimize kadar hayattayız.
    Ne dünde kaldık, ne de bilmekteyiz görecek günümüz mü var.
    Ölmekteyiz ki ölene kadar ayaktayız.

  • şiir25.12.2020 - 14:43

    UZUN GECE

    Ne hüzün, ne keder belli.
    Gark olup dolarken sahile umrum,
    sahiden ne yüzün belli ne yuvam.
    Taralı saçlardan, gözün akından
    hevesin içinden, kursağın ta kendisinden
    kurbanlar sunuyorum hatalarıma.
    Janus gibi ikiyüzlü bir tanrı egosuyum.
    Kuşatılmış bütün içtenliklerime kusuyorum,ikircikler ve kelebekler.
    Sarıldığım hikmet yanıyor avuçlarımda.
    Tutabiliyorum kor ateşleri, elim yanmazdan.
    Damarıma dolan kan alevden, hararet yol alıyor soluktan.
    Soluklan.
    Donukluğa sıkılı 3 kurşun geçer perçemden.
    Baldırıma saplanan kramptan
    saçlarım düşer dalından, beyazından.
    Yaş akıyor doluşuk kurgun dağlar gibi göz altlarımdan.
    Kapılmış yapraklar rüzgardan.
    Olunmaz aşk ölmekten.
    Varılmaz yar gitmekten.
    Var git vardan içeri.
    Ne keder belli ne hüzün belli.
    Kurumuş dallar gibi kırıldım.
    Layık görülen her hazin sonda bir hüzün böylesi.
    Bilsem hükmü geçer, hasret dağladı bizi.
    Dilimiz aşka döndü, yazımız kışa.
    Kalpler başka gördü bizi.
    Ne tebessüm saklar kesesini,
    ne sönmüş yıldızlar esirger dönüşünü.
    Kaynayan denizde bulmuşsam gözümü…
    Ne var belli ne yok belli.
    Düşmanım işte gözün gördüğüyle.
    Çarpışıyorum bakışı kalbe çarpan her ithamla.
    Bende uyanmayan her yücelikten çevirili şimdi yüzüm.
    Yuvama düşman bir kuşum.
    Dalına küskün çiçekler gibi,
    Belki düşmektir benim düşüm.
    Ne keder ne hüzün.

  • serbest kürsü25.12.2020 - 14:41

    UZUN GECE

    Ne hüzün, ne keder belli.
    Gark olup dolarken sahile umrum,
    sahiden ne yüzün belli ne yuvam.
    Taralı saçlardan, gözün akından
    hevesin içinden, kursağın ta kendisinden
    kurbanlar sunuyorum hatalarıma.
    Janus gibi ikiyüzlü bir tanrı egosuyum.
    Kuşatılmış bütün içtenliklerime kusuyorum,ikircikler ve kelebekler.
    Sarıldığım hikmet yanıyor avuçlarımda.
    Tutabiliyorum kor ateşleri, elim yanmazdan.
    Damarıma dolan kan alevden, hararet yol alıyor soluktan.
    Soluklan.
    Donukluğa sıkılı 3 kurşun geçer perçemden.
    Baldırıma saplanan kramptan
    saçlarım düşer dalından, beyazından.
    Yaş akıyor doluşuk kurgun dağlar gibi göz altlarımdan.
    Kapılmış yapraklar rüzgardan.
    Olunmaz aşk ölmekten.
    Varılmaz yar gitmekten.
    Var git vardan içeri.
    Ne keder belli ne hüzün belli.
    Kurumuş dallar gibi kırıldım.
    Layık görülen her hazin sonda bir hüzün böylesi.
    Bilsem hükmü geçer, hasret dağladı bizi.
    Dilimiz aşka döndü, yazımız kışa.
    Kalpler başka gördü bizi.
    Ne tebessüm saklar kesesini,
    ne sönmüş yıldızlar esirger dönüşünü.
    Kaynayan denizde bulmuşsam gözümü…
    Ne var belli ne yok belli.
    Düşmanım işte gözün gördüğüyle.
    Çarpışıyorum bakışı kalbe çarpan her ithamla.
    Bende uyanmayan her yücelikten çevirili şimdi yüzüm.
    Yuvama düşman bir kuşum.
    Dalına küskün çiçekler gibi,
    Belki düşmektir benim düşüm.
    Ne keder ne hüzün.