Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Aşk Olsun
Aşk Olsun

kendi içine korkusuzca çevirebilir misin bakışlarını

  • serbest kürsü15.05.2019 - 12:44

    haklısın. lakin biz bir kesitine bakıyoruz yaşamının. yani milena' nın. eşine vefazızlığı bu yazıda bizim konumuz değil

  • serbest kürsü15.05.2019 - 12:18

    markaları tükçeleştirmekten bahsetmek mi. gerçekten çok ilginç noktalara taşıyorsunuz duyduklarınızı. o zaman cocacola bile diye yazmayıp amerikalıların bu resmi içeceklerinin kökenine inip onu kullanalım mı demiş olmalıyım. rabbim. colayı biz dilimizde söylediğimiz gibi yazalım ki bizim dilimize yazılışı farklı okunuşu farklı kelimeler girmesin demek istemiş olabilir miyim acaba. biz konuşurken cocacola demeyiz. mesela televizyon a television demeyip okunduğu haliyle yazımıza dilimize aldığımız gibi.

  • serbest kürsü15.05.2019 - 12:08

    Milenaya Mektuplar
    İlk başta sıkıcı görünse de okudukça tadına varacağımız müthiş bir yaşamın etkileyici kesitidir bu kitap.Yalnızca sevginin değil vefanın dürüstlüğün yansımasıdır.
    Kafka ve Milena, Prag' da bir dost meclisinde tanışmışlardır. Milena gazetecidir ve çok iyi bir çevirmendir. Viyana' da yaşıyordur ve evlidir. Kafka ise iki defa nişanlanıp anlaşamadığı için ayrılmıştır. Milena ve Kafka' nın dostluğu Kafka' nın yazılarını Çekçe' ye çevirmesiini istemesiyle başlar. Yazılan mektuplar önceleri iş görüşmeleri üzerine olsa da sonradan her gün mektup yollayacak bir ilişkiye döner.İkisinin ortak bir yönleri vardır.bu hastalıktır. Kafka Milena' dan önce verem hastalığına tutulmuştur. Hastalığına alışmış ölümü beklerken kurtulmuş gibi görünen hayatını yazarak sürdürür. Milena onun hayatında tutunacak bir dal bir ışık olmuştur. Milena ise işinin verdiği ciddiyetle ona dostça yaklaşır. Milena' nın evli olması sebebiyle Kafka imkansız aşkına gün geçtikçe bağlanır. Kafka aralarındaki uzak mesafeden rahatsız olduğunu sıklıkla dile getirir.hatta mektubunda "bu havayı solumak için göğsümün bu kadar daralmasını anlamak imkansız" diyerek mesafelerin kendinde oluşturduğu derin acıyı vurgular.
    Milena ise Kafka' nın hastalığı nedeniyle onu Viyana' ya ısrarla davet etse de Kafka her seferinde, gitme kararı alıp bir süre sonra bu fikrinden vaz geçer. Mektuplaşmanın sonunda Kafka sürekli hayalini kurduğu Viyana' ya Milena' nın yanına gidemez.
    Ve Kafka' nın hastalığı ilerler.bir gece rüyasında savaştan kaçan insanların bir trene bindiklerini, bir adamın ona tren bileti verdiğini ve Kafka bu biletle gitmek için trene bindiğinde trenin üstünde "ölüme mahkum edildi " yazdığını görür. bu rüyadan sonra Kafka ölür. Milena ile mektuplaşmalarına şahit olan Max ise bu mektuplara sahip çıkar. Her kesin kitaplığında olması dileği ile.

  • serbest kürsü15.05.2019 - 10:00

    öğrencilerden seçmeler:
    matematikten beş aldım . hoca acaba o doksan beş puanı nerden kırdı.

  • serbest kürsü15.05.2019 - 09:56

    deniz hanım alınabilirsiniz lakin sizi kastederek yapmadım bu paylaşımı. ben edebiyat ve türkçe öğretmenlerimin bana öğrettiği ve dahası ileriki zamanlarda otoritelerden edindiğim bilgiler ışığındaki doğruları paylaşıyorum. katılmak katılmamak gibi bir lüksümüz yok yine de tabii ki bu doğruya doğru demek bir tercih olabilir. saygı duyarım.

  • serbest kürsü15.05.2019 - 08:45

    yabancı kelime ve isimleri ait olduğu dilde yazıldığı gibi değil de kendi dilimizde okuduğumuz gibi yazmak dilimize sahip çıkmak adına bir tavırdır. bunun mantıklı açıklı açıklaması ise şöyle. bizim dilimiz yazıldığı gibi okunma özelliğine sahip olduğundan o yabancı kelimeyi yazıldığı gibi yazmamız demek hem kendi dilimizi o kelimenin tuttuğu yer kadar yok saymak o kelimenin ait olduğu dile yer açmaktır hem de o kelimenin de kendi dilinde bile manasını yitirmesi demektir. bir yabancı kelimeyi yaşanan coğrafyaya ve dilimize alırken biraz evirip çevirmek ve kendi kültürel yapımıza ve dilimize uygun hale getirmek önemlidir. bizim dışımızdaki milletler bunu çok iyi yaparlar. mesela "yoğurt" dillerine Türkçeden girmesine rağmen onu dönüştürerek "yoghurt", "adana kebap" ı "adana kabab" diye dönüştürmüşlerdir. özel isimlere varıncaya kadar bu dönüştürme işini sürdürmüşlerdir. mesela yasemin "yasmin" ,"jasmin" ,"İbrahim" , "Abraham", "hüseyin", "hosayn", "halil", "khalid" olmuştur. bizde bu eskiden bir ölçüye kadar yapılırdı, lakin son yıllarda dilimiz bilgiliyi daha bilgili, görgülüyü daha görgülü, zengini daha zengin gösterdiği düşünüldüğünden midir -ki hiç ilgisi yok- kültür kıyımı tavan yapmıştır. hatta bizde durum o kadar vahimdir ki yabancı biri Türkçeyi kırık aksanla ve telaffuz hatalarıyla kullanınca dizilerimizin şeker komik sevimli kahramanı oluverirken birimiz yabancı bir kelimeyi cümle içinde şu ya da bu sebepten yanlış kullansa en hafifi Türkçeyi bilmemek , yabancı dil bilmeyen Kezban muamelesi görmek olan bir dizi kötü muameleye tabii kalır.

  • serbest kürsü15.05.2019 - 08:23

    günaydın zekii, çevik, ahlaklı sporcuların sevildiği yurdum insanlarının kürsüsü

  • serbest kürsü14.05.2019 - 23:09

    Benlik dediğimiz şey başkalarının bizi algılayıp bize geri yansittiklaridir

  • serbest kürsü14.05.2019 - 23:07

    Herkes dindar olmak zorunda diğil ki hele seçim arefesi hiç
    N.b.

  • serbest kürsü14.05.2019 - 23:06

    Her akşam böyle atmış yetmiş evde iftar açıyoruz.
    E. İ.
    Ben 15 yaşından beri her gün cuma namazına giderim.
    M.i.
    Yakında dini kullanmaya başlayacaklar ben daha Dindarim yarısına girecekler.
    K. M.
    Bı de doğru yaşasalar dinlerini