Neden sen ve ben ikiyken Bir olamadık Şu yalan olmuş ömrümde Aşk içinde bir araya gelemedik Bir çiçek gibi hep birlikte Sevgiyle birbirimize sarılıp Bir kökte açamadık.
Bir çiçek kadar Mutlu ve özgür Kısa bir an için bile Dünya üzerinde Birlikte var olamadık.
Şimdi ben ölüyorum Artık çok geç yaşamak için Artık çok geç çiçek olmak için Ve belki de ölmek için.
Bir yürekte Can olabilir misiniz..? O yüreğe Can katabilir misiniz..? Bir Can'ımmm kelimesine, O yürekte bin anlam katabilir misiniz..? Gözlerde ışıltılar, pırıltılar görebilir misiniz..? Çalınmış zamanları renk renk yaşabilir misiniz..? Ellerin, gözlerdeki ışıltıların o yüreğin sıcaklığını, Birebir yansıttığını algılaltabilir misiniz..? Ya, yüzlerce, binlerce renklerin dışında renkler bilir misiniz..? Can sesini duyduğunuzda; yüreğinizde ürperti ve Titreşimlerin getirdiği telaşın, midenize vuruşunu bilir misiniz..? İmge'lerin tadını bilir misiniz..? Ya kelimelerin, mimiklerin, ifadelerin yetersiz kaldığını bilir misiniz..? Dizlerinizin, omuzunuzun, göğsünüzün Can ateşini arayışını bilir misiniz.?
Avuçlarınızın, Can çiçeğinin ellerini, Saçlarını, yüzünü özümleyişini bilir misiniz..? Saçlarına, gözlerine, burnuna, dudaklarına ve Tenine dokunuşun hazzını bilebilir misiniz..? Kalabalıklarda sessizlik şarkıları söylemeyi bilir misiniz..? Ya ellerin dansını bilebilir misiniz..? Sıkıca sarmanın, yüreğe katmanın tadının haz'a dönüşümünü, Onun dizlerinde, omuzlarında, sonsuza kadar kalmayı, Hatta; yok olmayı isteyebilir misiniz..? Yani; dostluğu + yüreği + ruhu + mantığı ve bedeni tek tek sırayla yaşamayı, Yudum yudum yüreğe katmayı bilebilir misiniz..?
Kim bilebilir! Kim bilebilir ki..? Kim yaşamış ve yaşatmıştır, kim algılatmış ve algılamıştır ki, Kimin gözleri acımıştır, kimin yüreği kanamıştır, Kim deli yürek olmuştur, kimin yüreğine yağmurlar yağmış, yağdırılmıştır. Ve kim bu 'misiniz' lere ve 'kim' leri birebir yaşamsalına katmıştır ki..?
İşte bütün bunları sadece ama sadece cana CAN katanlar bilir, yani ben biliyorum. Ya sen Can'ım, ya sen..? ? ?
Bu gün İstanbul'da hava çok soğuk. Öğrenciler okula girerken üstlerinde kalın paltolar var. Bense incecik bir montla okul önünde düzinelerce kurşun kalem satmaya çalışıyorum. Hava soğuk mu soğuk. Titriyorum. Elimdeki kalemleri havaya kaldırıp: 'Bir kalem alır mısın? ' diye herkese soruyorum. İnsanlar çocuklarını ellerinden tutarak okula getirip bırakıyorlar. Üzerimdeki yırtık pırtık elbisemde gözlerini usulca gezdirerek, sanki beni sessizce aşağılıyorlar. Cadde üzerinde gelip geçenlerin arasından hiç kimse bana 'selamünaleyküm', 'merhaba' 'günaydın' demiyor. Ama ben aldırmadan kalemlerimi satmaya çalışıyorum. Benim gibi kalbinde derin bir aşk yarası olan zavallıya neden selam versinler ki. Birden bir ses 'günaydın abi, bana bir düzine kalem verir misin? ' Kalemlerin içinden en güzelini bulup ona verdim. 'Bu kadar çok kalemi ne yapacaksın' dediğimde, annesi babası olmayan fakir öğrencilere vereceğini söyledi. Sonra kalemleri alıp gitti. Bundan sonraki her geçişte bana selam verdi. Günler sonra, yanında genç bir adamla geçti. Daha sonra onunla nişanlandı, evlendi ve bir çocuğu oldu. Ama her gün ve her sabah üzerimde pis kokulu yırtık pırtık elbiseler olmasına rağmen bana 'günaydın' dedi. İstanbul'dan tayinim Mardin'e çıktı. Zaman; su gibi akıp geçti. Ve İstanbul özlemi kalbime gelip oturmuştu. Üsküdar da Kızkulesi'ni ve martıları seyre dalmak, Piere Loti'den İstanbul'u, Orhan Veli gibi gözlerim kapalı dinlemek istiyordum. Seneler sonra tekrar İstanbul'a döndüm. Artık zengin altında son model arabası olan genç bir iş adamı görünümünde idim. Yıllardır kalem sattığım yeri özlemiştim. Oradan tekrar geçmek istedim. Okulun önüne geldiğimde, benim yıllar önceki bağrışıma benzer bir sesle kalem satan bir kadın; 'bir kalem alır mısınız? ' diyordu. Yanına yaklaştığımda gözlerime inanamadım. O idi. Merhaba dediğimde bana üzgün gözlerle bakarak, eşinin çok alkol aldığını, çocuğu ile birlikte alkollü bir durumda araba kullanırken, karşı taraftan gelen bir kamyonun altına girdiğini ve artık dünyada kimsesinin kalmadığını söyledi. Hayatla mücadelesini verirken çok zor şeyleri yaşadığını uzun zamandır iş bulamadığını, kendisinden hep başka şeyler istendiğini ve en sonunda yıllar önceki kalem satan Beni düşünüp, kalem satmaya karar verdiğini söyledi. Ve yine caddeden geçen ve onun üzerindeki eski yırtık elbisesine bakarak, onu aşağılayan insanlara yalvarırcasına bir sesle bağırmaya başladı: 'Bir kalem alır mısınız? '
LÜTFEN UYUŞTURUCU VE ALKOL KULLANMAYINIZ.ÇOCUKLARINIZI VE AİLENİZİ BU DÜNYADA YALNIZ BIRAKMAYIN.
Oğlunla hep sohbet ederdik.... 'Daha 22 yaşındayım. Evimin tek oğluyum. Annem beni çok sever. Ara sıra mektuplarıma Babamdan gizli sigara koyar. Ama bilir, ben sigara içmem.. Adet böyleymiş. Sigara konurmuş. Annem her sabah kalkar benim yanıma gelir, sanki 8 yaşında çocukmuşum gibi Seloşum diye sever,
Babamda şakavari bağırır.. 'Eşşek kadar oğlun oldu.. Memlekete gitse onu kimse tanımaz artık.' der söylenir dururdu. Babam çok iyi biri. Ama hep bana sert davranırdı.. Olsun onu çok seviyorum.. Yinede benim Babammm. ' derdi saatlerce seni anlatırdı.
Evin önünde çekilmiş resminizi görmeyen kalmadı. Herkese gösterirdi..
'İşte bakkk Annem ve Babammm' derdi..
Aniden karanlıklar içinden gelen bir kurşun sesiyle yere düştü. Dağ gibi Seloşun
'Can Abi yaralandım ben.' deli gibi üzerime yağan kurşunlara aldırmadan koştum. 'Seloş kalk bir şeyin yok... Hadi diyorum.. Oltu'ya birlikte gidip Oltu kebabı yiyeceğiz.. Kalk..'
Ellerini kan fışkıran yaranın üstüne koyup,
'Can abi sakın beni burda koyma. Anneme sen beni götür.. De ki Bu oğlun Seloşun şehit oldu. Bu vatan için canını verdi. Babamda üzülmesin, Annemde ağlamasın, erkek gibi şehit olan bir oğlu var artık.'
Ellerini açtı kelime-i şahadet getirdi..
'ALLAHIM AİLEMİ VE ÜLKEMİ KORU'.Dedi.. Şehit oldu..
HAYDİ. BU ÜLKE İÇİN CANLARINI VERENLER İÇİN BİR DUA OKU..
'Remziye Teyze.. Bu vatan için canını veren, Şehit oğlunu sana getirdim.. '
Bu gün Dünya Kadınlar Günü. Dünya ve ülkemizdeki kadınların toplum içindeki konumlarını, sorunlarını ve nerden nereye geldiklerini konuşup, tartışıp ve istatiksel verileri de değerlendirdikten sonra kadınlarımız ile ilgili her şeyi bir yıl daha unutabiliriz.
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların halen 21.yy da ayrımcılığa, şiddete, tacize, baskıya ve daha bilemediğimiz bir sürü acıya maruz kalması, insanlığın en büyük utancıdır.
8 Mart gibi bir güne; kadınları ve onların toplum içindeki yerini hatırlamak için gerek görülse de, aslında her gün kadınların toplum içindeki konumlarının, yaşam şartlarının, maddi ve manevi haklarının ve her şeyden önemlisi de Eğitim ve Öğrenim durumlarının iyileştirilmesi bu konularla ilgili başarılı çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Nasıl ki bir kuşun uçmak için iki kanadı var ise ve tek kanatlı olarak uçamıyorsa; insanlarda Yaşam Sahnesinde Erkek ve Kadın olarak, kuşun kanatları gibidir.
Erkek egemen dünya toplumu yüz yıllardır tek kanatla uçmaya çabalamaktadır. Bu kanat çok güçlenmiştir. Semirmiştir. Ve uçmayı istemektedir. Fakat diğer kanat yüzyıllardır yerlerde sürünmekte ve acı çekmektedir.
Güçsüzdür. Yaralıdır. Ve kırıktır.
Nasıl ki sizler burada bir kuşun, zayıf ve kırık bir kanatla uçamayacağını net bir şekilde gördüğünüz gibi, insanlık da kadınların yaşamdaki konumlarını iyileştirmedikçe, kadını eşit haklara ve değerliliğe sahip kılmadıkça uçmakta başarılı olamayacaktır. Uçmak medenileşmektir. Uygar bir dünya toplumu yaratmaktır.
Medeni ve uygar bir dünyayı oluşturmak, dünya toplumunun asil hedefi olmalıdır.
Medeniyet ve uygarlık; 'Toplumun zenginliği ve yüksek teknolojisi' demek değildir.
Uygarlık; topluluğu oluşturan varlıkların düşüncelerinde, yaşamlarında bir biri ile ilişkilerinde ve ürettikleri değerleri paylaşımlarında ve kullanma amaçlarında; ne kadar bilinçlerinin gelişkin olduğu ile ilgilidir.
Dünya toplumu olarak teknolojik bir toplumuz, zenginiz, zekiyiz diyebiliriz. Fakat asla uygar ve medeni değiliz.
Ne zaman dünyada ara sıra hatırlanmak için hiçbir özel güne ihtiyaç duyulmaz ve kadın erkek insanların tek, tek hepsi değerli olur ve yaşamı sevinç-bolluk içinde yaşar ve topluma hizmet ederse, işte o zaman uygarlığı konuşabiliriz.
Dünya toplumlarının bir kısmının kendini uygar ve medeni olarak adlandırması da bir şeyi ifade etmez.
Ne zamanki; dünyada aç ve sefalet ve şiddet içinde bir insan kalmazsa, işte o zaman uygar olabilirler.
Hiçbir insan, diğer bir insanın sefalet, korku baskı altında yaşadığı bir dünyada, onunla aynı mekanı paylaştığı ve yaşadığı sürece; ne medeni sayılır ne de uygar.
Bu nedenle Dünya Toplumlarında ve Ülkemizde kadınlarımızın eğitimlerine ve toplumun bilinçlendirilmesine özellikle özen gösterilmeli ve takipçisi olunmalıdır.
İnsanlığın tek düşmanı cahilliktir. 'Kadın veya erkek, insanlar eğitilmelidir.'
Özellikle kadınlarımızı bir sonraki neslin yaratıcısı olacağı için eğitmeliyiz. Ve yaşam şartlarını iyileştirmek için onları ekonomik bağımsızlıklarını kazanacak şekilde yetiştirmeliyiz. Kadınlarımızın özgür ve eğitimli olmalarından, işyerlerinde iyi yerlere gelmelerinden ve yönetimi temsil etmelerinden korkmamalı ve onları bastırmamalıyız.
Onlar hak ettikleri yere geldiklerinde toplumu ve diğerlerini kalkındırmak ve yüceltmek ve yükseltmek için mutlaka ellerini diğerlerine ve topluma uzatacaklardır.
Çünkü kadınlar sevgiyi temsil eder.
Ve Dünya toplumlarının her şeyden önce kadınları ile birlikte yürümeye, var olmaya ve uçmaya ihtiyaçları vardır.
Uçmak uygarlaşmak, medenileşmektir.
Medenileşmek, diğerleri ve yaşamla ilgili 'Sorumluluk almak' demektir;
Sorumluluk almak, diğerlerini de yükseltmek, yüceltmek ve paylaşmaktır.
Dünyada daha iyi ve daha erdemli insan gibi bir yaşam sürmemiz için her günün Kadınlar Günü bilincinde geçirilmesi dileğimle,
Eğer yeniden hayata başlayabilseydim, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. İlkinde olmadığım kadar neşeli olurdum, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik asla sorun bile olmazdı. Daha fazla risk alırdım hayatta. Daha fazla Seyahat ederdim,. Daha çok güneş doğuşunu izler, Daha çok dağa tırmanır, Daha çok nehirde yüzerdim. Daha çok görmediğim yere giderdim. Daha az bezelye ve doyasıya dondurma yerdim, Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Elbette mutlu anlarım oldu ama, Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. Hayat budur zaten: Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Her yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan Gitmeyen insanlardandım ben. Eğer hayata yeniden başlayabilseydim, Yanımda hiç bir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atar. Ve sonbahar bitene kadar çıplak ayaklarla yürürdüm. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım daha olsaydı, eğer. Ama işte 85’indeyim ve biliyorum... Ölüyorum….
ÇEVİRİ Mr Can Akın
INSTANTS
Si je pouvais de nouveau vivre ma vie Dans la prochaine je commettrais plus d'erreurs Je serais plus bête que ce que j'ai été en fait je prendrais peu de choses au sérieux Je serais moins hygiénique, je courrirais plus de risques, je voyagerais plus Je contemplerais plus de crépuscules, je grimperais plus de montagnes, Je nagerais dans plus de rivières, Je me rendrais dans plus d'endroits qui me sont inconnus Je mangerais plus de crèmes glacées et moins de fèves J'aurais plus de problèmes réels et moins d'imaginaires. J'ai été de ces personnes qui vivent sagement et pleinement chaque minute de leur vie Bien sûr que j'ai eu des moments de joie Mais si je pouvais revenir en arrière, J'essaierais de n'avoir seulement que de bons moments ne pas laisser passer le présent. J'étais de ceux qui ne se déplacent sans un thermomètre, un bol d'eau chaude, un parapluie, et un parachute. Si je pouvais revivre ma vie je recommencerais par me promener pieds nus dès les premiers jours du printemps et je continuerais jusqu'aux confins de l'automne... Je musarderais plus dans les ruelles, je contemplerais plus d'aurores et je jouerais avec plus d'enfants, si j'avais encore une fois la vie devant moi. Mais voyez-vous, j'ai 85 ans, et je sais que je suis en train de mourir...
INSTANTES
Si pudiera vivir nuevamente mi vida. En la próxima trataría de cometer más errores. No intentaría ser tan perfecto, me relajaría más. Sería más tonto de lo que he sido, de hecho tomaría muy pocas cosas con seriedad. Sería menos higiénico. Correría más riesgos, haría más viajes, contemplaría más atardeceres, subiría más montañas, nadaría más ríos. Iría a más lugares adonde nunca he ido, comería más helados y menos habas, tendría más problemas reales y menos imaginarios. Yo fui una de esas personas que vivió sensata y prolíficamente cada minuto de su vida; claro que tuve momentos de alegría. Pero si pudiera volver atrás trataría de tener solamente buenos momentos. Por si no lo saben, de eso está hecha la vida, sólo de momentos; no te pierdas el ahora. Yo era uno de esos que nunca iban a ninguna parte sin termómetro, una bolsa de agua caliente, un paraguas y un paracaídas; Si pudiera volver a vivir, viajaría más liviano. Si pudiera volver a vivir comenzaría a andar descalzo a principios de la primavera y seguiría así hasta concluir el otoño. Daría más vueltas en calesita, contemplaría más amaneceres y jugaría con más niños, si tuviera otra vez la vida por delante. Pero ya tengo 85 años y sé que me estoy muriendo.
INSTANTS
If I could live again my life, In the next - I'll try, - to make more mistakes, I won't try to be so perfect, I'll be more relaxed, I'll be more full - than I am now, In fact, I'll take fewer things seriously, I'll be less hygenic, I'll take more risks, I'll take more trips, I'll watch more sunsets, I'll climb more mountains, I'll swim more rivers, I'll go to more places - I've never been, I'll eat more ice creams and less (lime) beans, I'll have more real problems - and less imaginary ones, I was one of those people who live prudent and prolific lives - each minute of his life, Offcourse that I had moments of joy - but, if I could go back I'll try to have only good moments, If you don't know - thats what life is made of, Don't lose the now! I was one of those who never goes anywhere without a thermometer, without a hot-water bottle, and without an umberella and without a parachute, If I could live again - I will travel light, If I could live again - I'll try to work bare feet at the beginning of spring till the end of autumn, I'll ride more carts, I'll watch more sunrises and play with more children, If I have the life to live - but now I am 85, - and I know that I am dying...
AUGENBLİCKE
Wenn ich mein Leben noch einmal leben könnte, im nächsten Leben, würde ich versuchen, mehr Fehler zu machen. Ich würde nicht so perfekt sein wollen, ich würde mich mehr entspannen. Ich wäre ein bisschen verrückter als ich gewesen bin, ich würde viel weniger Dinge so ernst nehmen. Ich würde nicht so gesund leben. Ich würde mehr riskieren, würde mehr reisen, Sonnenuntergänge betrachten, mehr bergsteigen, mehr in Flüssen schwimmen. Ich war einer dieser klugen Menschen, die jede Minute ihres Lebens fruchtbar verbrachten; freilich hatte ich auch Momente der Freude, aber wenn ich noch einmal anfangen könnte, würde ich versuchen, nur mehr gute Augenblicke zu haben. Falls Du es noch nicht weißt, aus diesen besteht nämlich das Leben; nur aus Augenblicken, vergiss nicht den jetzigen! Wenn ich noch einmal leben könnte, würde ich von Frühlingsbeginn an bis in den Spätherbst hinein barfuß gehen. Und ich würde mehr mit Kindern spielen, wenn ich das Leben noch vor mir hätte. Aber sehen Sie... ich bin 85 Jahre alt und weiß, dass ich bald sterben werde.
İSTANTİ
Se potessi vivere di nuovo la mia vita. Nella prossima cercherei di commettere più errori. Non cercherei di essere così perfetto, mi rilasserei di più. Sarei più sciocco di quanto non lo sia già stato, di fatto prenderei ben poche cose sul serio. Sarei meno igienico. Correrei più rischi, farei più viaggi, contemplerei più tramonti, salirei più montagne, nuoterei in più fiumi. Andrei in più luoghi dove mai sono stato, mangerei più gelati e meno fave, avrei più problemi reali, e meno problemi immaginari. Io fui uno di quelli che vissero ogni minuto della loro vita sensatamente e con profitto; certo che mi sono preso qualche momento di allegria. Ma se potessi tornare indietro, cercherei di avere soltanto momenti buoni. Ché, se non lo sapete, di questo è fatta la vita, di momenti: non perdere l'adesso. Io ero uno di quelli che mai andavano da nessuna parte senza un termometro, una borsa dell'acqua calda, un ombrello e un paracadute; se potessi tornare a vivere, vivrei più leggero. Se potessi tornare a vivere comincerei ad andare scalzo all'inizio della primavera e resterei scalzo fino alla fine dell'autunno. Farei più giri in calesse, guarderei più albe, e giocherei con più bambini, se mi trovassi di nuovo la vita davanti. Ma vedete, ho 85 anni e so che sto morendo.
INSTANTES
'Se eu pudesse novamente viver a minha vida, na próxima trataria de cometer mais erros. Não tentaria ser tão perfeito, relaxaria mais, seria mais tolo do que tenho sido. Na verdade, bem poucas coisas levaria a sério. Seria menos higiênico. Correria mais riscos, viajaria mais, contemplaria mais entardeceres, subiria mais montanhas, nadaria mais rios. Iria a mais lugares onde nunca fui, tomaria mais sorvetes e menos lentilha, teria mais problemas reais e menos problemas imaginários. Eu fui uma dessas pessoas que viveu sensata e profundamente cada minuto de sua vida; claro que tive momentos de alegria. Mas se eu pudesse voltar a viver trataria somente de ter bons momentos. Porque se não sabem, disso é feita a vida, só de momentos; não percam o agora. Eu era um daqueles que nunca ia a parte alguma sem um termômetro, uma bolsa de água quente, um guarda-chuva e um pára-quedas e, se voltasse a viver, viajaria mais leve. Se eu pudesse voltar a viver, começaria a andar descalço no começo da primavera e continuaria assim até o fim do outono. Daria mais voltas na minha rua, contemplaria mais amanheceres e brincaria com mais crianças, se tivesse outra vez uma vida pela frente. Mas, já viram, tenho 85 anos e estou morrendo'
Bu gece beni hiç bir şey korkutmuyor. Ne soğuk ne de karanlık odam, Ne yalnızlığım, ne de kaldırıma Hışımla vuran yağmur damlaları Senin yokluğun kadar hepsi, Biliyorum.
Arkamdan bir silah sesi. Haince sırtımdan vuruluyorum. Düşüyorum ıslak kaldırımlara Oysa bu gece, bir başka karanlık Hüzün taşıyor yüreğimden Sabahı olmayan düşlerime
Acılar sevinçler dans ediyor Düştüğüm ıslak kaldırımların Zifiri karanlığında Gözümün önünden birer birer, Sönen yıldızlar geçiyor Bir yıldızda kızım, Bir diğerinde oğlum Ve en parlak yıldızda Ölümüne sevdiğim, Ancak Kavuşamadığım sen vardın.
Fotoğraf karelerine sığdırılmış, Anılarıma bakıyorum. Hepsinde sahte gülüşler, Ve ikiyüzlü gülümseyişler Sonra umutlarım geliyor aklıma Ölü bir balık misali, Her seferde Karaya vuran Ve bir sonraki yarınlara gönderilen Umut kırıntılarım..
Arkamdan bir silah sesi. Haince sırtımdan vuruluyorum. Düşüyorum ıslak kaldırımlara Bir elimde silahım, bir elimde rozetim, Kalbimde ise Martı kanadında ki Hayallerim... Ah! Onlar ki her biri... Önce avuçlarımda çırpındılar, Onlar da yok oldular, kurşun sıksan geçmez
Gökyüzü bu gece benim için ağlıyor. Oğlum Kemal, kızım Çiğdem siz ağlamayın.. Arkamdan bir silah sesi. Haince sırtımdan vuruluyorum. Düşüyorum ıslak kaldırımlara
Ama kim bilir... Belki bir gün Güneş benim için de doğar.
Can Akın Mevlana Fotograf Sergisi (54 parçadan oluşuyor) ------------ SERGİLENEN SANAT GALERİLERİ ------------
7 - TÜRK - AMERİKAN DERNEĞİ ' Turkish-American Association TÜRK-AMERİKAN DOSTLUĞUNDAN YANSIMALAR ' KONULU FOTOĞRAF YARIŞMASINA KATILAN ÖDÜL ALAN ESERLER.
7 Haziran - 7 Temmuz 2007 günü
SERGİLENEN FOTOĞRAFIM: 'MEVLANA FOTOĞRAFLARININ GETİRDİĞİ TÜRK - AMERİKAN DOSTLUĞU'
------------- 6 - NEVA SANAT VE GELİŞİM MERKEZİ - BİLKENT ANKARA
18 MAYIS - 18 HAZİRAN
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ... http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6613&ItemIndex=5
------------ 5 - ANKARA - BEYPAZARI HALK EVİ 02 - 03 HAZİRAN TAHMİNİ ZİYARETÇİ SAYISI: 50.000
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6727&ItemIndex=2 ------------ 4 - ANKARA TÜRK- AMERİKAN DERNEĞİ M.EMİN HEKİMGİL SANAT GALERİSİ 15 - 31 MAYIS
TAHMİNİ ZİYARETÇİ SAYISI: 3.000
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6622&ItemIndex=2 ------------ 3- ZONGULDAK VALİLİGİ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ 21 NİSAN 2007 - 30 NİSAN 2007
Yaşamak
Neden sen ve ben ikiyken
Bir olamadık
Şu yalan olmuş ömrümde
Aşk içinde bir araya gelemedik
Bir çiçek gibi hep birlikte
Sevgiyle birbirimize sarılıp
Bir kökte açamadık.
Bir çiçek kadar
Mutlu ve özgür
Kısa bir an için bile
Dünya üzerinde
Birlikte var olamadık.
Şimdi ben ölüyorum
Artık çok geç yaşamak için
Artık çok geç çiçek olmak için
Ve belki de ölmek için.
Mr Can Akın
Can Nedir..?
Bir yürekte Can olabilir misiniz..?
O yüreğe Can katabilir misiniz..?
Bir Can'ımmm kelimesine, O yürekte bin anlam katabilir misiniz..?
Gözlerde ışıltılar, pırıltılar görebilir misiniz..?
Çalınmış zamanları renk renk yaşabilir misiniz..?
Ellerin, gözlerdeki ışıltıların o yüreğin sıcaklığını, Birebir yansıttığını algılaltabilir misiniz..?
Ya, yüzlerce, binlerce renklerin dışında renkler bilir misiniz..?
Can sesini duyduğunuzda; yüreğinizde ürperti ve Titreşimlerin getirdiği telaşın, midenize vuruşunu bilir misiniz..?
İmge'lerin tadını bilir misiniz..?
Ya kelimelerin, mimiklerin, ifadelerin yetersiz kaldığını bilir misiniz..?
Dizlerinizin, omuzunuzun, göğsünüzün Can ateşini arayışını bilir misiniz.?
Avuçlarınızın, Can çiçeğinin ellerini, Saçlarını, yüzünü özümleyişini bilir misiniz..?
Saçlarına, gözlerine, burnuna, dudaklarına ve Tenine dokunuşun hazzını bilebilir misiniz..?
Kalabalıklarda sessizlik şarkıları söylemeyi bilir misiniz..?
Ya ellerin dansını bilebilir misiniz..?
Sıkıca sarmanın, yüreğe katmanın tadının haz'a dönüşümünü,
Onun dizlerinde, omuzlarında, sonsuza kadar kalmayı, Hatta; yok olmayı isteyebilir misiniz..?
Yani; dostluğu + yüreği + ruhu + mantığı ve bedeni tek tek sırayla yaşamayı,
Yudum yudum yüreğe katmayı bilebilir misiniz..?
Kim bilebilir! Kim bilebilir ki..?
Kim yaşamış ve yaşatmıştır, kim algılatmış ve algılamıştır ki, Kimin gözleri acımıştır, kimin yüreği kanamıştır,
Kim deli yürek olmuştur, kimin yüreğine yağmurlar yağmış, yağdırılmıştır.
Ve kim bu 'misiniz' lere ve 'kim' leri birebir yaşamsalına katmıştır ki..?
İşte bütün bunları sadece ama sadece cana CAN katanlar bilir,
yani ben biliyorum. Ya sen Can'ım, ya sen..? ? ?
BU CAN SENİ SEVİYOR BİLİYOR MUSUN.?
YAZAN: Mr Can Akın
Rüya ve hayallerle kendini ve etrafını yönetmeye kalkanlar,
hayal perdesi kalkınca hakikatin duvarına çarpabilirler...
CAN AKIN
Bir kalem alır mısın?
Bu gün İstanbul'da hava çok soğuk. Öğrenciler okula girerken üstlerinde kalın paltolar var. Bense incecik bir montla okul önünde düzinelerce kurşun kalem satmaya çalışıyorum. Hava soğuk mu soğuk. Titriyorum. Elimdeki kalemleri havaya kaldırıp: 'Bir kalem alır mısın? ' diye herkese soruyorum.
İnsanlar çocuklarını ellerinden tutarak okula getirip bırakıyorlar. Üzerimdeki yırtık pırtık elbisemde gözlerini usulca gezdirerek, sanki beni sessizce aşağılıyorlar. Cadde üzerinde gelip geçenlerin arasından hiç kimse bana 'selamünaleyküm', 'merhaba' 'günaydın' demiyor. Ama ben aldırmadan kalemlerimi satmaya çalışıyorum. Benim gibi kalbinde derin bir aşk yarası olan zavallıya neden selam versinler ki.
Birden bir ses 'günaydın abi, bana bir düzine kalem verir misin? '
Kalemlerin içinden en güzelini bulup ona verdim. 'Bu kadar çok kalemi ne yapacaksın' dediğimde, annesi babası olmayan fakir öğrencilere vereceğini söyledi. Sonra kalemleri alıp gitti. Bundan sonraki her geçişte bana selam verdi. Günler sonra, yanında genç bir adamla geçti. Daha sonra onunla nişanlandı, evlendi ve bir çocuğu oldu. Ama her gün ve her sabah üzerimde pis kokulu yırtık pırtık elbiseler olmasına rağmen bana 'günaydın' dedi.
İstanbul'dan tayinim Mardin'e çıktı. Zaman; su gibi akıp geçti. Ve İstanbul özlemi kalbime gelip oturmuştu. Üsküdar da Kızkulesi'ni ve martıları seyre dalmak, Piere Loti'den İstanbul'u, Orhan Veli gibi gözlerim kapalı dinlemek istiyordum. Seneler sonra tekrar İstanbul'a döndüm. Artık zengin altında son model arabası olan genç bir iş adamı görünümünde idim. Yıllardır kalem sattığım yeri özlemiştim. Oradan tekrar geçmek istedim. Okulun önüne geldiğimde, benim yıllar önceki bağrışıma benzer bir sesle kalem satan bir kadın; 'bir kalem alır mısınız? ' diyordu. Yanına yaklaştığımda gözlerime inanamadım. O idi.
Merhaba dediğimde bana üzgün gözlerle bakarak, eşinin çok alkol aldığını, çocuğu ile birlikte alkollü bir durumda araba kullanırken, karşı taraftan gelen bir kamyonun altına girdiğini ve artık dünyada kimsesinin kalmadığını söyledi. Hayatla mücadelesini verirken çok zor şeyleri yaşadığını uzun zamandır iş bulamadığını, kendisinden hep başka şeyler istendiğini ve en sonunda yıllar önceki kalem satan Beni düşünüp, kalem satmaya karar verdiğini söyledi. Ve yine caddeden geçen ve onun üzerindeki eski yırtık elbisesine bakarak, onu aşağılayan insanlara yalvarırcasına bir sesle bağırmaya başladı:
'Bir kalem alır mısınız? '
LÜTFEN UYUŞTURUCU VE ALKOL KULLANMAYINIZ.ÇOCUKLARINIZI VE AİLENİZİ BU DÜNYADA YALNIZ BIRAKMAYIN.
YAZAN; CAN AKIN
ŞEHİT OĞLUNU GETİRDİM SANA REMZİYE TEYZE.
Ahhhh Remziye Teyze ahhh..
Oğlunla hep sohbet ederdik.... 'Daha 22 yaşındayım. Evimin tek oğluyum. Annem beni çok sever. Ara sıra mektuplarıma Babamdan gizli sigara koyar. Ama bilir, ben sigara içmem.. Adet böyleymiş. Sigara konurmuş. Annem her sabah kalkar benim yanıma gelir, sanki 8 yaşında çocukmuşum gibi Seloşum diye sever,
Babamda şakavari bağırır.. 'Eşşek kadar oğlun oldu.. Memlekete gitse onu kimse tanımaz artık.' der söylenir dururdu. Babam çok iyi biri. Ama hep bana sert davranırdı.. Olsun onu çok seviyorum.. Yinede benim Babammm. ' derdi saatlerce seni anlatırdı.
Evin önünde çekilmiş resminizi görmeyen kalmadı. Herkese gösterirdi..
'İşte bakkk Annem ve Babammm' derdi..
Aniden karanlıklar içinden gelen bir kurşun sesiyle yere düştü. Dağ gibi Seloşun
'Can Abi yaralandım ben.' deli gibi üzerime yağan kurşunlara aldırmadan koştum.
'Seloş kalk bir şeyin yok... Hadi diyorum.. Oltu'ya birlikte gidip Oltu kebabı yiyeceğiz.. Kalk..'
Ellerini kan fışkıran yaranın üstüne koyup,
'Can abi sakın beni burda koyma. Anneme sen beni götür.. De ki Bu oğlun Seloşun şehit oldu. Bu vatan için canını verdi. Babamda üzülmesin, Annemde ağlamasın, erkek gibi şehit olan bir oğlu var artık.'
Ellerini açtı kelime-i şahadet getirdi..
'ALLAHIM AİLEMİ VE ÜLKEMİ KORU'.Dedi.. Şehit oldu..
HAYDİ. BU ÜLKE İÇİN CANLARINI VERENLER İÇİN BİR DUA OKU..
'Remziye Teyze.. Bu vatan için canını veren, Şehit oğlunu sana getirdim.. '
Mr Can Akın
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=3150&ItemIndex=73
KADININ ADI VAR KADININ ADI 'İNSAN'
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ 8 MART 2007 KONUŞMA METNİM
DEGERLİ ARKADAŞLARIM... MESLEKTAŞLARIM...
Bu gün Dünya Kadınlar Günü. Dünya ve ülkemizdeki kadınların toplum içindeki konumlarını, sorunlarını ve nerden nereye geldiklerini konuşup, tartışıp ve istatiksel verileri de değerlendirdikten sonra kadınlarımız ile ilgili her şeyi bir yıl daha unutabiliriz.
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların halen 21.yy da ayrımcılığa, şiddete, tacize, baskıya ve daha bilemediğimiz bir sürü acıya maruz kalması, insanlığın en büyük utancıdır.
8 Mart gibi bir güne; kadınları ve onların toplum içindeki yerini hatırlamak için gerek görülse de, aslında her gün kadınların toplum içindeki konumlarının, yaşam şartlarının, maddi ve manevi haklarının ve her şeyden önemlisi de Eğitim ve Öğrenim durumlarının iyileştirilmesi bu konularla ilgili başarılı çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Nasıl ki bir kuşun uçmak için iki kanadı var ise ve tek kanatlı olarak uçamıyorsa; insanlarda Yaşam Sahnesinde Erkek ve Kadın olarak, kuşun kanatları gibidir.
Erkek egemen dünya toplumu yüz yıllardır tek kanatla uçmaya çabalamaktadır. Bu kanat çok güçlenmiştir. Semirmiştir. Ve uçmayı istemektedir. Fakat diğer kanat yüzyıllardır yerlerde sürünmekte ve acı çekmektedir.
Güçsüzdür. Yaralıdır. Ve kırıktır.
Nasıl ki sizler burada bir kuşun, zayıf ve kırık bir kanatla uçamayacağını net bir şekilde gördüğünüz gibi, insanlık da kadınların yaşamdaki konumlarını iyileştirmedikçe, kadını eşit haklara ve değerliliğe sahip kılmadıkça uçmakta başarılı olamayacaktır. Uçmak medenileşmektir. Uygar bir dünya toplumu yaratmaktır.
Medeni ve uygar bir dünyayı oluşturmak, dünya toplumunun asil hedefi olmalıdır.
Medeniyet ve uygarlık; 'Toplumun zenginliği ve yüksek teknolojisi' demek değildir.
Uygarlık; topluluğu oluşturan varlıkların düşüncelerinde, yaşamlarında bir biri ile ilişkilerinde ve ürettikleri değerleri paylaşımlarında ve kullanma amaçlarında; ne kadar bilinçlerinin gelişkin olduğu ile ilgilidir.
Dünya toplumu olarak teknolojik bir toplumuz, zenginiz, zekiyiz diyebiliriz. Fakat asla uygar ve medeni değiliz.
Ne zaman dünyada ara sıra hatırlanmak için hiçbir özel güne ihtiyaç duyulmaz ve kadın erkek insanların tek, tek hepsi değerli olur ve yaşamı sevinç-bolluk içinde yaşar ve topluma hizmet ederse, işte o zaman uygarlığı konuşabiliriz.
Dünya toplumlarının bir kısmının kendini uygar ve medeni olarak adlandırması da bir şeyi ifade etmez.
Ne zamanki; dünyada aç ve sefalet ve şiddet içinde bir insan kalmazsa, işte o zaman uygar olabilirler.
Hiçbir insan, diğer bir insanın sefalet, korku baskı altında yaşadığı bir dünyada, onunla aynı mekanı paylaştığı ve yaşadığı sürece; ne medeni sayılır ne de uygar.
Bu nedenle Dünya Toplumlarında ve Ülkemizde kadınlarımızın eğitimlerine ve toplumun bilinçlendirilmesine özellikle özen gösterilmeli ve takipçisi olunmalıdır.
İnsanlığın tek düşmanı cahilliktir. 'Kadın veya erkek, insanlar eğitilmelidir.'
Özellikle kadınlarımızı bir sonraki neslin yaratıcısı olacağı için eğitmeliyiz. Ve yaşam şartlarını iyileştirmek için onları ekonomik bağımsızlıklarını kazanacak şekilde yetiştirmeliyiz.
Kadınlarımızın özgür ve eğitimli olmalarından, işyerlerinde iyi yerlere gelmelerinden ve yönetimi temsil etmelerinden korkmamalı ve onları bastırmamalıyız.
Onlar hak ettikleri yere geldiklerinde toplumu ve diğerlerini kalkındırmak ve yüceltmek ve yükseltmek için mutlaka ellerini diğerlerine ve topluma uzatacaklardır.
Çünkü kadınlar sevgiyi temsil eder.
Ve Dünya toplumlarının her şeyden önce kadınları ile birlikte yürümeye, var olmaya ve uçmaya ihtiyaçları vardır.
Uçmak uygarlaşmak, medenileşmektir.
Medenileşmek, diğerleri ve yaşamla ilgili 'Sorumluluk almak' demektir;
Sorumluluk almak, diğerlerini de yükseltmek, yüceltmek ve paylaşmaktır.
Dünyada daha iyi ve daha erdemli insan gibi bir yaşam sürmemiz için her günün Kadınlar Günü bilincinde geçirilmesi dileğimle,
Tüm Dünya kadınlarının, Günü kutlu olsun.
SAYGILARIMLA....
CAN AKIN
ANTWERPEN - BELÇİKA
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6158&ItemIndex=15
CAN AKIN: Çevirim, Jorge Luis Borges, Anlar, Instantes, Instants, Augenblicke, istanti
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=29196&siir=553924&order=oto
ANLAR
Eğer yeniden hayata başlayabilseydim,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
İlkinde olmadığım kadar neşeli olurdum,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik asla sorun bile olmazdı.
Daha fazla risk alırdım hayatta.
Daha fazla Seyahat ederdim,.
Daha çok güneş doğuşunu izler,
Daha çok dağa tırmanır,
Daha çok nehirde yüzerdim.
Daha çok görmediğim yere giderdim.
Daha az bezelye ve doyasıya dondurma yerdim,
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Elbette mutlu anlarım oldu ama,
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem.
Hayat budur zaten:
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın.
Her yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan
Gitmeyen insanlardandım ben.
Eğer hayata yeniden başlayabilseydim,
Yanımda hiç bir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atar.
Ve sonbahar bitene kadar çıplak ayaklarla yürürdüm.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım daha olsaydı, eğer.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum...
Ölüyorum….
ÇEVİRİ Mr Can Akın
INSTANTS
Si je pouvais de nouveau vivre ma vie
Dans la prochaine je commettrais plus d'erreurs
Je serais plus bête que ce que j'ai été
en fait je prendrais peu de choses au sérieux
Je serais moins hygiénique, je courrirais plus de risques, je voyagerais plus
Je contemplerais plus de crépuscules, je grimperais plus de montagnes,
Je nagerais dans plus de rivières,
Je me rendrais dans plus d'endroits qui me sont inconnus
Je mangerais plus de crèmes glacées et moins de fèves
J'aurais plus de problèmes réels et moins d'imaginaires.
J'ai été de ces personnes
qui vivent sagement et pleinement chaque minute de leur vie
Bien sûr que j'ai eu des moments de joie
Mais si je pouvais revenir en arrière,
J'essaierais de n'avoir seulement que de bons moments
ne pas laisser passer le présent.
J'étais de ceux qui ne se déplacent sans un thermomètre,
un bol d'eau chaude, un parapluie, et un parachute.
Si je pouvais revivre ma vie je recommencerais par me promener pieds nus
dès les premiers jours du printemps
et je continuerais jusqu'aux confins de l'automne...
Je musarderais plus dans les ruelles, je contemplerais
plus d'aurores et je jouerais avec plus d'enfants,
si j'avais encore une fois la vie devant moi.
Mais voyez-vous, j'ai 85 ans, et je sais que
je suis en train de mourir...
INSTANTES
Si pudiera vivir nuevamente mi vida.
En la próxima trataría de cometer más errores.
No intentaría ser tan perfecto, me relajaría más.
Sería más tonto de lo que he sido, de hecho
tomaría muy pocas cosas con seriedad.
Sería menos higiénico.
Correría más riesgos, haría más viajes, contemplaría
más atardeceres, subiría más montañas, nadaría más ríos.
Iría a más lugares adonde nunca he ido, comería
más helados y menos habas, tendría más problemas
reales y menos imaginarios.
Yo fui una de esas personas que vivió sensata y prolíficamente
cada minuto de su vida; claro que tuve momentos de alegría.
Pero si pudiera volver atrás trataría de tener
solamente buenos momentos.
Por si no lo saben, de eso está hecha la vida, sólo de momentos;
no te pierdas el ahora.
Yo era uno de esos que nunca iban a ninguna parte sin termómetro,
una bolsa de agua caliente, un paraguas y un paracaídas;
Si pudiera volver a vivir, viajaría más liviano.
Si pudiera volver a vivir comenzaría a andar descalzo a principios
de la primavera y seguiría así hasta concluir el otoño.
Daría más vueltas en calesita, contemplaría más amaneceres
y jugaría con más niños, si tuviera otra vez la vida por delante.
Pero ya tengo 85 años y sé que me estoy muriendo.
INSTANTS
If I could live again my life,
In the next - I'll try,
- to make more mistakes,
I won't try to be so perfect,
I'll be more relaxed,
I'll be more full - than I am now,
In fact, I'll take fewer things seriously,
I'll be less hygenic,
I'll take more risks,
I'll take more trips,
I'll watch more sunsets,
I'll climb more mountains,
I'll swim more rivers,
I'll go to more places - I've never been,
I'll eat more ice creams and less (lime) beans,
I'll have more real problems - and less imaginary
ones,
I was one of those people who live
prudent and prolific lives -
each minute of his life,
Offcourse that I had moments of joy - but,
if I could go back I'll try to have only good moments,
If you don't know - thats what life is made of,
Don't lose the now!
I was one of those who never goes anywhere
without a thermometer,
without a hot-water bottle,
and without an umberella and without a parachute,
If I could live again - I will travel light,
If I could live again - I'll try to work bare feet
at the beginning of spring till
the end of autumn,
I'll ride more carts,
I'll watch more sunrises and play with more children,
If I have the life to live - but now I am 85,
- and I know that I am dying...
AUGENBLİCKE
Wenn ich mein Leben
noch einmal leben könnte, im nächsten Leben,
würde ich versuchen, mehr Fehler zu machen.
Ich würde nicht so perfekt sein wollen, ich würde mich mehr entspannen.
Ich wäre ein bisschen verrückter als ich gewesen bin,
ich würde viel weniger Dinge so ernst nehmen.
Ich würde nicht so gesund leben.
Ich würde mehr riskieren, würde mehr reisen,
Sonnenuntergänge betrachten,
mehr bergsteigen, mehr in Flüssen schwimmen.
Ich war einer dieser klugen Menschen,
die jede Minute ihres Lebens fruchtbar verbrachten;
freilich hatte ich auch Momente der Freude,
aber wenn ich noch einmal anfangen könnte,
würde ich versuchen, nur mehr gute Augenblicke zu haben.
Falls Du es noch nicht weißt,
aus diesen besteht nämlich das Leben;
nur aus Augenblicken, vergiss nicht den jetzigen!
Wenn ich noch einmal leben könnte,
würde ich von Frühlingsbeginn an bis in den Spätherbst hinein barfuß gehen.
Und ich würde mehr mit Kindern spielen,
wenn ich das Leben noch vor mir hätte.
Aber sehen Sie... ich bin 85 Jahre alt und weiß,
dass ich bald sterben werde.
İSTANTİ
Se potessi vivere di nuovo la mia vita.
Nella prossima cercherei di commettere più errori.
Non cercherei di essere così perfetto, mi rilasserei di più.
Sarei più sciocco di quanto non lo sia già stato,
di fatto prenderei ben poche cose sul serio.
Sarei meno igienico.
Correrei più rischi,
farei più viaggi,
contemplerei più tramonti,
salirei più montagne,
nuoterei in più fiumi.
Andrei in più luoghi dove mai sono stato,
mangerei più gelati e meno fave,
avrei più problemi reali, e meno problemi immaginari.
Io fui uno di quelli che vissero ogni minuto
della loro vita sensatamente e con profitto;
certo che mi sono preso qualche momento di allegria.
Ma se potessi tornare indietro, cercherei
di avere soltanto momenti buoni.
Ché, se non lo sapete, di questo è fatta la vita,
di momenti: non perdere l'adesso.
Io ero uno di quelli che mai
andavano da nessuna parte senza un termometro,
una borsa dell'acqua calda,
un ombrello e un paracadute;
se potessi tornare a vivere, vivrei più leggero.
Se potessi tornare a vivere
comincerei ad andare scalzo all'inizio
della primavera
e resterei scalzo fino alla fine dell'autunno.
Farei più giri in calesse,
guarderei più albe,
e giocherei con più bambini,
se mi trovassi di nuovo la vita davanti.
Ma vedete, ho 85 anni e so che sto morendo.
INSTANTES
'Se eu pudesse novamente viver a minha vida,
na próxima trataria de cometer mais erros.
Não tentaria ser tão perfeito,
relaxaria mais, seria mais tolo do que tenho sido.
Na verdade, bem poucas coisas levaria a sério.
Seria menos higiênico. Correria mais riscos,
viajaria mais, contemplaria mais entardeceres,
subiria mais montanhas, nadaria mais rios.
Iria a mais lugares onde nunca fui,
tomaria mais sorvetes e menos lentilha,
teria mais problemas reais e menos problemas imaginários.
Eu fui uma dessas pessoas que viveu sensata
e profundamente cada minuto de sua vida;
claro que tive momentos de alegria.
Mas se eu pudesse voltar a viver trataria somente
de ter bons momentos.
Porque se não sabem, disso é feita a vida, só de momentos;
não percam o agora.
Eu era um daqueles que nunca ia
a parte alguma sem um termômetro,
uma bolsa de água quente, um guarda-chuva e um pára-quedas e,
se voltasse a viver, viajaria mais leve.
Se eu pudesse voltar a viver,
começaria a andar descalço no começo da primavera
e continuaria assim até o fim do outono.
Daria mais voltas na minha rua,
contemplaria mais amanheceres e brincaria com mais crianças,
se tivesse outra vez uma vida pela frente.
Mas, já viram, tenho 85 anos e estou morrendo'
Mr Can Akın
Rüya ve hayallerle kendini ve etrafını yönetmeye kalkanlar,
hayal perdesi kalkınca hakikatin duvarına çarpabilirler...
CAN AKIN
Arkamdan Bir Silah Sesi
Bu gece beni hiç bir şey korkutmuyor.
Ne soğuk ne de karanlık odam,
Ne yalnızlığım, ne de kaldırıma
Hışımla vuran yağmur damlaları
Senin yokluğun kadar hepsi,
Biliyorum.
Arkamdan bir silah sesi.
Haince sırtımdan vuruluyorum.
Düşüyorum ıslak kaldırımlara
Oysa bu gece, bir başka karanlık
Hüzün taşıyor yüreğimden
Sabahı olmayan düşlerime
Acılar sevinçler dans ediyor
Düştüğüm ıslak kaldırımların
Zifiri karanlığında
Gözümün önünden birer birer,
Sönen yıldızlar geçiyor
Bir yıldızda kızım, Bir diğerinde oğlum
Ve en parlak yıldızda
Ölümüne sevdiğim,
Ancak
Kavuşamadığım sen vardın.
Fotoğraf karelerine sığdırılmış,
Anılarıma bakıyorum.
Hepsinde sahte gülüşler,
Ve ikiyüzlü gülümseyişler
Sonra umutlarım geliyor aklıma
Ölü bir balık misali,
Her seferde Karaya vuran
Ve bir sonraki yarınlara gönderilen
Umut kırıntılarım..
Arkamdan bir silah sesi.
Haince sırtımdan vuruluyorum.
Düşüyorum ıslak kaldırımlara
Bir elimde silahım, bir elimde rozetim,
Kalbimde ise
Martı kanadında ki Hayallerim...
Ah! Onlar ki her biri...
Önce avuçlarımda çırpındılar,
Onlar da yok oldular, kurşun sıksan geçmez
Gökyüzü bu gece benim için ağlıyor.
Oğlum Kemal, kızım Çiğdem siz ağlamayın..
Arkamdan bir silah sesi.
Haince sırtımdan vuruluyorum.
Düşüyorum ıslak kaldırımlara
Ama kim bilir...
Belki bir gün Güneş benim için de doğar.
Can Akın
Can Akın Mevlana Fotograf Sergisi (54 parçadan oluşuyor)
------------
SERGİLENEN SANAT GALERİLERİ
------------
7 - TÜRK - AMERİKAN DERNEĞİ ' Turkish-American Association
TÜRK-AMERİKAN DOSTLUĞUNDAN YANSIMALAR ' KONULU FOTOĞRAF YARIŞMASINA KATILAN ÖDÜL ALAN ESERLER.
7 Haziran - 7 Temmuz 2007 günü
SERGİLENEN FOTOĞRAFIM: 'MEVLANA FOTOĞRAFLARININ GETİRDİĞİ TÜRK - AMERİKAN DOSTLUĞU'
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ..
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6985&ItemIndex=0
-------------
6 - NEVA SANAT VE GELİŞİM MERKEZİ - BİLKENT ANKARA
18 MAYIS - 18 HAZİRAN
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6613&ItemIndex=5
------------
5 - ANKARA - BEYPAZARI HALK EVİ
02 - 03 HAZİRAN
TAHMİNİ ZİYARETÇİ SAYISI: 50.000
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6727&ItemIndex=2
------------
4 - ANKARA TÜRK- AMERİKAN DERNEĞİ M.EMİN HEKİMGİL SANAT GALERİSİ
15 - 31 MAYIS
TAHMİNİ ZİYARETÇİ SAYISI: 3.000
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6622&ItemIndex=2
------------
3- ZONGULDAK VALİLİGİ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
21 NİSAN 2007 - 30 NİSAN 2007
TAHMİNİ ZİYARETÇİ SAYISI: 4.000
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ..
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6533&ItemIndex=3
------------
2 - GİRESUN VALİLİĞİ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ 'CAN AKENGİN SANAT GALERİSİ'
09 - 11 NİSAN 2007
TAHMİNİ ZİYARETÇİ SAYISI: 3000
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6503&ItemIndex=0
------------
1 - İSTANBUL VALİLİĞİ YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI SANAT PLATFORMU 'SANATÇI POLİSLER SERGİSİ'
İstiklal Caddesi No: 302 34430 Beyoğlu / İSTANBUL
03 - 10 NİSAN 2007
TAHMİNİ ZİYARETÇİ SAYISI: 5.800
BİLGİ VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx? tabid=1038&mid=8373&ItemID=6396&ItemIndex=0