aldığım çerezleri kavanozlarına doldurmak için rafa baktığımda boş kavanozları yıkanması için bulaşık makinesine koyduğumu hatırladım. bulaşık makinesinin çalışmasına daha vardı. çıkarıp yıkıma girişimindeyken durdum düşündüm hep tamamlama bir türlü eksik bırakmama çabamı seyrettim. ikna etmeliydim kendimi. neden mi? ne kadar çaba harcarsam harcıyayım,eksik kalmıyor muydu yaşamım ve giderken tamamlanmamışları bırakıp gitmeyecek miydim gidenler hep böyle gidiyorlardı. bak arkalarına, geride kalan yarım kalmışlıkşara...
yerimiz belliydi
tüm girişler aslında kalbe dönüştü.
kesişme noktası mı?
buluşma noktası mı?
herneyse işte orasıydı.
avucuma biriktirdiğim çaresizlikleri gösterir gibi açtım ellerimi.
elma olup gökyüzüne düşsem
baktım
bir uçurumdan diğerine kanat olsam, yorulur, uçamam.
bir şehir olsaydım. Semerkand olmak isterdim
aldığım çerezleri kavanozlarına doldurmak için rafa baktığımda boş kavanozları yıkanması için bulaşık makinesine koyduğumu hatırladım.
bulaşık makinesinin çalışmasına daha vardı.
çıkarıp yıkıma girişimindeyken durdum düşündüm
hep tamamlama bir türlü eksik bırakmama çabamı seyrettim. ikna etmeliydim kendimi. neden mi?
ne kadar çaba harcarsam harcıyayım,eksik kalmıyor muydu yaşamım
ve giderken tamamlanmamışları bırakıp gitmeyecek miydim
gidenler hep böyle gidiyorlardı. bak arkalarına, geride kalan yarım kalmışlıkşara...
rengini tarif edemediği iki kocaman gülün masamda olduğunu fark edince... iki avucumla gülleri kucaklayıp yüzüme bastırdım, kokularını içime doğru çektim, çektim.
kokunun ruhumu okşayışını hissedinceye kadar.
sözlerini anlayamadığım uzaktan gelen müziğin melodisiyle, ruhumun bağlı bulunduğu bedenimden
sökülüşünü
ayrılışını
dinliyor, izliyorum
hayatın öznesi olur, birden
*parlak turuncu, limion yeşilinin içinde boz bulanık, kurşuni rengi de görebilirsiniz
*simsiyah karanlığın içinde su berraklığını da