Gökyüzünün katman katman erimiş madenler gibi göründüğü ve Arzın biriktirdiklerini kustuğu, bedenlerin ruhlarla eşleştiği güne yemin olsun ki…
Hissedebildikçe tenime yarılmış izini Kirpiklerin aşk bakabildiğini dillendireceğim Ağlamak tutmuş bir gülüşün yar/aya şifa olduğunu Külün kana set olduğu izde bakacağım gözlerine Yitirmedikçe şuurumu Faslı aşk dillendiği her vakit ismini yâd edeceğim ve sessiz avazlar ile yutkunacağım ismini yüreğime Memnunluk pişmanlık arası ayrık yazgıya bazen gözyaşı içlenip bazen hamd edeceğim…
Deşifre edilmiş zihin oyunları sek sek taşlarında günah çıkarma seanslarında, ömrüm bir tek gülüşün rehinlisi Karanlığın matruşkasında her sokak ayrı bir gün batımı, yediveren güzelliği kirpiklerin gölgesi sırat köprüsü intizamında Kaldırım sorgusunda can çekişen umutlarım ve anlatamadığım sen cümlelerim ar’aflın Hayat kurgusu baştanbaşa sensiz ziyan Anlatamıyorum seni Gülce’m Herkeslerin kör olduğu bu şehir de seni anmak ve aramak ne çok ölüm...
Karanlığı söküp yüreklere aydınlığa sürükleyen şafağa, İncire, zeytine, saf tutanlara ve nefes nefese koşan atlara yemin olsun ki…
Faydasız hüzünlerin kalp zayıflatan anılarında yer değiştikçe gözlerin Durup durup seni soluklanacağım nefes aralarında Sızın artıkça gönlüm yaralarında ertelenmiş kelimelerimi salacağım ardına İsmin kelebekleri konduğunda dilimin burçlarına Adanmışçasına gözlerine önce tebessüm edip sonra yaslanacağım Gözlerim ile gözlerin arasına çektiğim ayrılık sürmesinde ömrüm boyu konaklayacağım…
Bakışlarımızla y'aktık ruhlarımızı Fecirsiz akşamların mehtabında savrulduk usul usul ve sonra dilsiz kar tanelerinde buluştu ellerimiz D'okundukça yaralarımıza canlandı tenimiz Sen gelincik çiçeğimin kokusu Ben gül dikenin...
Gökyüzünün katman katman erimiş madenler gibi göründüğü ve
Arzın biriktirdiklerini kustuğu, bedenlerin ruhlarla eşleştiği güne yemin olsun ki…
Hissedebildikçe tenime yarılmış izini
Kirpiklerin aşk bakabildiğini dillendireceğim
Ağlamak tutmuş bir gülüşün yar/aya şifa olduğunu
Külün kana set olduğu izde bakacağım gözlerine
Yitirmedikçe şuurumu
Faslı aşk dillendiği her vakit ismini yâd edeceğim ve sessiz avazlar ile yutkunacağım ismini yüreğime
Memnunluk pişmanlık arası ayrık yazgıya bazen gözyaşı içlenip bazen hamd edeceğim…
Deşifre edilmiş zihin oyunları sek sek taşlarında günah çıkarma seanslarında, ömrüm bir tek gülüşün rehinlisi
Karanlığın matruşkasında her sokak ayrı bir gün batımı, yediveren güzelliği kirpiklerin gölgesi sırat köprüsü intizamında
Kaldırım sorgusunda can çekişen umutlarım ve anlatamadığım sen cümlelerim ar’aflın
Hayat kurgusu baştanbaşa sensiz ziyan
Anlatamıyorum seni Gülce’m
Herkeslerin kör olduğu bu şehir de seni anmak ve aramak ne çok ölüm...
Su da boğulan balık çırpınışlarımda ölüp ölüp yaşam başlıyor hasretinden
Özge bahçesi bakışlarınım ufkunda sana tutkunluğum ölüm lisanından goncagül…
Sen yoksun ya ..!
Çarmıh ateşine su serpildi gönlü yağmurumdan
Göğsümün sevinç arzı yıkıldı, hasret tohumları yeşerdi
Rızasız sürgünler göründü ömrümün kırık aynasında
Güz muhabbetleri alevlendi mevsimi sevdada
Sen sustun ya..!
Dudak aralarımda tebessüm kıtlığı baş gösterdi
Irgatlığına gönlüm hasretine esir biçildi
Ensarlığım yürek yaranı muhacir edindi
Sen yoksun ya..!
Dalları kırıldı zeytin ağacının, yaprakları sustu rüzgârlara
Her sabah öten kuşlarım sükût etti
Uğramaz oldu kelebekler baş ucumda bıraktığım mektuplarına …
"Halel girdabında iğne ile kazıyorum toprağı,
azığım hasret,
rızkım sen"...
Saadet evveli çilen makbuldür
Anız yangını hüznün edasında noksan
Ey gönlümün Züleyha'sı
Simamın tebessümü..!
Yetiş yırtıldı göğün bağrı
Çatladı yıldırım sesinden meyva tohumları
Gün yüzün gerek çiçek açmama...
Tahammül mateminde kaybetti ışığını pervin yıldızı, düşler kurdukça gözlerin ile tomurcuklandı hazanı gül
Tutkular zindanında boynumdaki prangasın sen, bileklerimde hasret kelepçesi
Anlattıkça seni sızılı karanlığa boynu kırıldı cümlelerimin
Sen ki gülüşüm azizesi, gözlerimin efsunu
Dudaklarımın buse sızısı
Bir bilsen ne serin sular yaktı sensiz tenimi
Ne ateşler ruhumda sevdanla serinledi
Sensiz yaşanmıyor gönlümün mührü, güz mevsimin güzeli...
Sizin de cumanız mübarek olsun Aslı hanım..
teşekkür ederim
ve tanısı konulmamıştı sevda ağrılarının ...
Karanlığı söküp yüreklere aydınlığa sürükleyen şafağa,
İncire, zeytine, saf tutanlara ve nefes nefese koşan atlara yemin olsun ki…
Faydasız hüzünlerin kalp zayıflatan anılarında yer değiştikçe gözlerin
Durup durup seni soluklanacağım nefes aralarında
Sızın artıkça gönlüm yaralarında ertelenmiş kelimelerimi salacağım ardına
İsmin kelebekleri konduğunda dilimin burçlarına
Adanmışçasına gözlerine önce tebessüm edip sonra yaslanacağım
Gözlerim ile gözlerin arasına çektiğim ayrılık sürmesinde ömrüm boyu konaklayacağım…
Gül gülüşlerinden uzak uçsuz bucaksız hazanım
Sükutun afaklarımda s'is
Kuşluk vakti katrelerim çiy tanesi
İniltili dualarımın ret edilmiş ismisin
Sen ki avuçlarıma aldığım hüznümün yüzü
Yüreğimin bitaplığı
Yüreğimin kördüğümüsün
Ben ise sana yabancı ...
Bakışlarımızla y'aktık ruhlarımızı
Fecirsiz akşamların mehtabında savrulduk usul usul
ve sonra dilsiz kar tanelerinde buluştu ellerimiz
D'okundukça yaralarımıza canlandı tenimiz
Sen gelincik çiçeğimin kokusu
Ben gül dikenin...