" Avuç içlerinden gökyüzüne azat et kalbine ölmüş kalbim küllerini" …
Yürek yangınında tahammül gösterebileceğin kadar kavur yüreğimi Katıksız seni aşk gören gözlerime, aşk ulakları gönder bakışlarından Karamsarlığının satır başlarından umudumdan harfler ile başla Aforoz edilmeyi unutulmuş sabahlarda çorak kalmış dudaklarıma mil çek yağmur vaat eden dudaklarından Tütsüle nefesini mısra mısra aşk yangınımdan Solgun güller hatırına yak gönlünü gönlüm ateşinde…
"Beyaz orkidelerde siyah bir ruj lekesi Kapılar ardında derin bir dehliz Saç/aklar dolusu sitem kırlangıç kanadında Genzi yanar bir gün ömürlü kelebeklerin"
Deniz düşer yağmurların ufkuna tereddütlü öpüşmelerimiz sönük bir yıldızmışçasına kayar gecenin en dip karanlığında İz bırakır karlı bir ba/har sabahına Tutkularımızın cüreti kırılır Sigara üzerine sigara yakar efkar Evhamlı gözlerimizde yankılanır u/mutsuzluk, Kırgın bakışlarımızın arasında kapı açılır peşi sıra Usulca sökülür kelimeler ağzımızdan Hoş geldin ... bahtımıza ey kadim "ayrılık" Dikilir yüreğimizden dilimizin ucuna...
Tut ki siyahın fecriyim sana, her akşam yana yana göz ufuklarında kaybolan Gündüz vaktinin tebessümüyüm aydınlığına çiçek çiçek yüzünde açan Karanlık zamanların ürkekliğini giyinmiş çocuksu yanlarının canavarıyım bir sana kıyamayan Say ki sensiz ben yıldızsız göğüm Cennetsiz, cehennem Susuz bırakılmış toprak...
Ey bayramlık giysim Topladığım şekerlerim Uzamayan boyum Yarım alınan nefesim Maruz kaldığım kimsesizliğim Filistin askısında unuttuğum düşlerim Bırakabilirsin şimdi beni ayrılık rüzgârına Sevdam hüznünü giyinip pencere pervazında bırakabilirsin gözlerimi Kirpiklerimden süzdüğüm yağmurları ardına bırakıp Gökkuşağından elvinlerle kanatlanıp uzaklaşa bilirsin …
"kırık bir saatin akabinde yüreğin vurmuştu kıyılarıma, yüreğim de gök ölmüştü her yer sana benzediği kadar kahverengiydi "
buğulu gözlerin terapisinde yakamoz ışığına düşer aşk yangını her sabah yoklama alır sarı bir keder deniz gözlerinin kahverengisine bürünür gün/eş olur gülüşlerine yalnızlık, yalnız bıraktıklarının pişmanlığında penceremde yelkenli bir gemi lâl esiyor rüzgâr nefesinle avuçlar dolusu sonbahar dökülür gözlerim de adım adım tükenir tabiat zehirli yağmurlar susuyor ışıl ışıl her yer gökler gözlerinin asil rengi deniz alabildiğince kahverengi sonbaharın incinmiş hüznü mağrur hüznünde makul bir ayrılığın yasında def çalıyorum kuşluk vaktinde ölülere bayram bugün Yaşayanlara yas...
"kirpilerinden okyanuslara köprüler inşa ediyorum yüreğim, yüreğine duyana kadar benimsin "
bana gelmesen de gülüşlerin esir gülüşlerime her sabah yangın vaktin de bir çığ düşer sen düşersin içime ..
Yıl değişimi senfonisinde sevişlerimiz tenlerimizde kırsal iklim geçidi Akrep yelkovan arası çınlamalarda toplanıyor kavlimize bulutlar Cayır cayır akan yağmur damlaları çiseleniyor Mevsim tül perdeler takılı hülyalardan kalma Kırmızı buğu sonrası bekleyiş nöbetleri yürek meddücezirlerinden kefenli Suda boğulan balık hislerin uğultu ahında saplandı mehtap rüyama Şems ar'aflar uykusuna kördüğümlüğümle müdavim Mühim olaylar sonrası alabora oldu gönül gözlerim fırtınan geçidinde Kahve molası şapırdatması iki dudak arası ahrazlık gösterimi Sus ve puslar birikmiş avuçlarından avuçlarıma Akdin yüreğimden aşk yüklensin gözlerine...
" Avuç içlerinden gökyüzüne azat et kalbine ölmüş kalbim küllerini" …
Yürek yangınında tahammül gösterebileceğin kadar kavur yüreğimi
Katıksız seni aşk gören gözlerime, aşk ulakları gönder bakışlarından
Karamsarlığının satır başlarından umudumdan harfler ile başla
Aforoz edilmeyi unutulmuş sabahlarda
çorak kalmış dudaklarıma mil çek yağmur vaat eden dudaklarından
Tütsüle nefesini mısra mısra aşk yangınımdan
Solgun güller hatırına yak gönlünü gönlüm ateşinde…
"Hiç bir resim içerisine sığdırmasa da bizi
Gönül gözlerimizde saklıyız "...
Hayal bitti sevgili
Kırıldı düş aynası
Sana siper ettiğim ruhum da tükendi
Artık sabahları ötmüyor penceremde bülbüller
İçime tünemiş saksağanlar konar güllerine
Dikenleri kırık cümlelerimden ibaret....
" Husuf vakti
dikenleri sökülmüştü gül ağaçlarımın,
yek yağmur damlasına sığmıştı yanardağ" …
Yüreğimin korudur bu gözlerimden gönlüne sızan
Limiti yok masumiyetinin, yetiş kıyılarım özlemek veryansınında çalkalanıyor
Nefesin ırgatlığında kırık parmaklarım hisler karıyor gönlün mahcupluğuna
Bakışlarımda yılın yarısı karlar, başak vermiyor kardelenler sensiz
Gölgene esir bedenim tek bir dokunuşuna hasretten safir
Ey gönlüm Züleyha’sı..!
Yalın ayaklarla adımladın sevda topraklarını
Susuyorum sana ırmaklar boyu, hasretinden dizlerim kan ağladı
Yetiş, uzat avuçlarını gül soldu sana yangınlığımda, nil kurudu…
"Beyaz orkidelerde siyah bir ruj lekesi
Kapılar ardında derin bir dehliz
Saç/aklar dolusu sitem kırlangıç kanadında
Genzi yanar
bir gün ömürlü kelebeklerin"
Deniz düşer yağmurların ufkuna
tereddütlü öpüşmelerimiz
sönük bir yıldızmışçasına
kayar gecenin en dip karanlığında
İz bırakır karlı bir ba/har sabahına
Tutkularımızın cüreti kırılır
Sigara üzerine sigara yakar efkar
Evhamlı gözlerimizde yankılanır u/mutsuzluk,
Kırgın bakışlarımızın arasında kapı açılır peşi sıra
Usulca sökülür kelimeler ağzımızdan
Hoş geldin ...
bahtımıza ey kadim "ayrılık"
Dikilir yüreğimizden dilimizin ucuna...
Tut ki siyahın fecriyim sana, her akşam yana yana göz ufuklarında kaybolan
Gündüz vaktinin tebessümüyüm aydınlığına çiçek çiçek yüzünde açan
Karanlık zamanların ürkekliğini giyinmiş çocuksu yanlarının canavarıyım bir sana kıyamayan
Say ki sensiz ben yıldızsız göğüm
Cennetsiz, cehennem
Susuz bırakılmış toprak...
Ey bayramlık giysim
Topladığım şekerlerim
Uzamayan boyum
Yarım alınan nefesim
Maruz kaldığım kimsesizliğim
Filistin askısında unuttuğum düşlerim
Bırakabilirsin şimdi beni ayrılık rüzgârına
Sevdam hüznünü giyinip pencere pervazında bırakabilirsin gözlerimi
Kirpiklerimden süzdüğüm yağmurları ardına bırakıp
Gökkuşağından elvinlerle kanatlanıp uzaklaşa bilirsin …
Tipi sonrası adımlarının ahkâmında keder çiğ tutmuş yonca yakamozunda katre gibi ışıl ışıl gözlerin
Kirpiklerimin kariha ağıtlarında döküldü serçe gözyaşım süzüldü yanaklarından ırmaklara
Buz birikintili sözlerine usul usul kalıp tutarken gözlerim
Uzaklaştıkça nefesinden idame edilemeyen düşlerin firkat işgaline uğradı c’anım
Söküldü yüreğimin kafesi tan yerinden ellerinle
Kabir kabir azap edildi göğsüme…
"kırık bir saatin akabinde yüreğin vurmuştu kıyılarıma,
yüreğim de gök ölmüştü
her yer sana benzediği kadar kahverengiydi "
buğulu gözlerin terapisinde
yakamoz ışığına düşer aşk yangını
her sabah yoklama alır sarı bir keder
deniz gözlerinin kahverengisine bürünür
gün/eş olur gülüşlerine
yalnızlık, yalnız bıraktıklarının pişmanlığında
penceremde yelkenli bir gemi
lâl esiyor rüzgâr nefesinle
avuçlar dolusu sonbahar dökülür gözlerim de
adım adım tükenir tabiat
zehirli yağmurlar susuyor
ışıl ışıl her yer
gökler gözlerinin asil rengi
deniz alabildiğince kahverengi
sonbaharın incinmiş hüznü mağrur hüznünde
makul bir ayrılığın yasında def çalıyorum kuşluk vaktinde
ölülere bayram bugün
Yaşayanlara yas...
"kirpilerinden okyanuslara köprüler inşa ediyorum
yüreğim, yüreğine duyana kadar benimsin "
bana gelmesen de gülüşlerin esir gülüşlerime
her sabah yangın vaktin de bir çığ düşer
sen düşersin içime ..
Sükût yamalı cümlelerim ahrazlığında incindi yüreğim yüreğinden
Endişe travması korkularımdan kekeme lisanımdan göçmen kuşlara adını sayıklıyorum
Kervan soygununda unuttuğum gel deyişlerim mızrak ucu, sol yanımda yar’an
Ey kalp güzelliği ile gönül asumanı çatlatan..!
Kırmızı şalını unuttuğun bu şehirde kokun edalı fırtınalar kopuyor
Bahtıma uğramayan baharlar ağlıyor gözlerimden aşka kıyam ettiğin topraklarda
Ey yüreğimin ateş imtihanı kaç kilime dokusam hasretimi hicret edersin yüreğinle bana…
Kirpiklerimde yuva kurmuş reşit olamayan çiy damlaları
Barut kokusu sinmiş zihnim; sisli ve karanlık ayaz birkaç karış ötede pusulu
Göbek bağı hüzün yerinden kesildi, kanaması bitmiyor sancılarmın
Lisanım vaveyla fırtınalarında esir, yangınım kor
Musalla vuslatı başladı ömrümün, vesairelerim dallarda yaprak misali
Bir dökülüyor gözlerimden anılarım
Sonu yok hüsranlarımın makber hasretinden uyanış yeri
Ey eflatun akşamlarımın tutkusu, kalbimin buğusu
Gayret ettikçe tükendim kendimden sana, sen kalbimde kabuklanmayan yar’a…
Yıl değişimi senfonisinde sevişlerimiz tenlerimizde kırsal iklim geçidi
Akrep yelkovan arası çınlamalarda toplanıyor kavlimize bulutlar
Cayır cayır akan yağmur damlaları çiseleniyor
Mevsim tül perdeler takılı hülyalardan kalma
Kırmızı buğu sonrası bekleyiş nöbetleri yürek meddücezirlerinden kefenli
Suda boğulan balık hislerin uğultu ahında saplandı mehtap rüyama
Şems ar'aflar uykusuna kördüğümlüğümle müdavim
Mühim olaylar sonrası alabora oldu gönül gözlerim fırtınan geçidinde
Kahve molası şapırdatması iki dudak arası ahrazlık gösterimi
Sus ve puslar birikmiş avuçlarından avuçlarıma
Akdin yüreğimden aşk yüklensin gözlerine...