Sadakası kesik tebessümlerimin boynunda orkide gülüşlerin kör hançer Dağlanırken kirpiklerim hüznünden Nefesindir nefesimde çığ gibi büyüyen Sevmeyişlerin kahverengi baharlar serpiştirir iken gönlüme Birikti genzime hasretinden zehirler Ey her an her lahza durmadan yangını mı körükleyen..! Mecnun’un duası var bugün sensiz dilimde Rüyaların siyah beyaz Firaridir aklım kirpiklerine Gel de sürülsün visal topraklarından gam ve elem…
Doğrudur gönlüm etekleri kıvılcım kıvılcım sevda tutuştuğu, pervane olup yörüngende divanen olduğum Paslı hançerlerle eşliğinde vaktime can dayanmaz ruh barınmaz hasretini kardığım Tebessümlerinin gün batımına yüreğinin yüreğime meşru sayıldığı Lisanımın sedası lâl ve illegal olduğu Azığı ve nafakası sen olan gözlerim yokluğun mahrumiyetinde kirpik döktüğü doğrudur...
Hatıra gelgitlerinde kelimelerinin dipsiz kuyuları sarar ürkekliğimi Siyah giyinir gün tan vaktini Boncuk boncuk matemin yığılır kirpiklerime Çelimsiz bir mehtap yakar güz mevsimini Deniz ki gözlerimde iki damla...
Dilimde üşengeç kelimeler sensiz can havlinde Kirpik kıvrımlarım düş sahnelerinde gözbebeklerini s'aklamakla meşgul Dudak kıvrımlarım hüznünde peçe taktı karanlık …
Mavinin desensiz kıyılarına çekilirken ince belli yalnızlığım Ret edilmiş sevdamdan zabıtlar sızıyor müşküle düşüren hilâl bakışlarına Hicran koridorlarında çalkalanır hasretin Gözlerim akrep ile yelkovan savaşlarında tutsaklığına amade Ey mayıs’ları meçhule düşüren eylül ba'harı Yegâne mağluptu dudak kıvrımlarına dudaklarım Kaygılardan uzak soğuk yenen tek tas elemdin Ağıza sığmayan, yürekten taşan Ölü güllerin kabristanında gönülde yoğruldukça uzayan u/mutsuz bir masaldın dili aşındıran akla perişanlık katan...
maalesef ki halen bir çok edebiyat sitemizde ırkçılık düşünceleri değişmemiş..
"Sızarken sessizliğim yanaklarımdan
Bulutlu günün sahra kuraklığında izleyeceğim seni "…
Zerk ederken hasretini damarlarıma
Korkular içinde visal düşlerini eleyip
Firak masalları bırakacağım rüzgârlara
Ey tenim ile ruhum ar’afı..!
Korkma..!
Kimseler duymadı ismin ile yankılanan avazlarımı duymayacak da…
Sadakası kesik tebessümlerimin boynunda orkide gülüşlerin kör hançer
Dağlanırken kirpiklerim hüznünden
Nefesindir nefesimde çığ gibi büyüyen
Sevmeyişlerin kahverengi baharlar serpiştirir iken gönlüme
Birikti genzime hasretinden zehirler
Ey her an her lahza durmadan yangını mı körükleyen..!
Mecnun’un duası var bugün sensiz dilimde
Rüyaların siyah beyaz
Firaridir aklım kirpiklerine
Gel de sürülsün visal topraklarından gam ve elem…
Bakışlarımda gözlerin soluksuz yaşanacak bin ömür
Çıkarsız sevmeler sürgünlüğünde derdest ettiğim düşlerimin gönlü kınalı
Ay karanlık
Visal daimi erteli
Dalgalar hırçın
Gönlüm parmaklar arası sükûttan ah u zar
Uçuklar yuvası dudaklarım kem ve elem giysili
Sitemlerim tebessümlerinden yamalı ve ahraz
Dilimde hıçkırık güllerinin solgunluğu
Yaprak yaprak sardı sineme ecel hüznünü
Ben bana yaban
Sana gül kokusu
Ey v'aktimin sancısı..!
Bitti düş gamzeli gülüşlerim
Bölündü gül güzeli rüyalarım...
Nefs yeryüzü halifelerine lütuf edilmiş bir armağan...
Doğrudur gönlüm etekleri kıvılcım kıvılcım sevda tutuştuğu, pervane olup yörüngende divanen olduğum
Paslı hançerlerle eşliğinde vaktime can dayanmaz ruh barınmaz hasretini kardığım
Tebessümlerinin gün batımına yüreğinin yüreğime meşru sayıldığı
Lisanımın sedası lâl ve illegal olduğu
Azığı ve nafakası sen olan gözlerim yokluğun mahrumiyetinde kirpik döktüğü doğrudur...
Ne vakit seni konuşsa gönlüm mehtaba
Gözbebeklerin okşar kahverengi hüznümü
Tenin zerk ettikçe bahar sıcaklığı tenime
Tükenir ömrüm hercai zemheri mevsimleri
Kördüğümlüğüm..!
Kaplasa göğü hasretim
Getirir miydi rüzgâr seni bana
Sevinçlerinden öpseydim mesela
Yitirir miydi mehtap parlaklığını
Nefesinden soluklansan aydınlanır mıydı karanlık en zifiri yanından
Ey gülün güzeli..!
Bilmem diri diri gömülsem toprağa
Söndürür mü toprak ateşimi…
Yaprak dökümü sonrası toprağa düşen cemre kırağında ısınıyorum sana
Hatmesine yeni başladı gönlün gönlümün
Gönlünün temmuz sabahında
Gönlüme yaydığın is kokusunda kırılıyor vaktim
Bağbozumu güllerinde mevsim hazan penceresi
Sevda kanatlı turnalar uçuruyorum yürek yaralarımdan
Sürgün gelincik çiçeklerinin kokusunda göçler izliyor seni
Bilmem kaç fersah güz giyinse deniz senin huzurunu anımsatır
Kaç yakamoz ay düşse ıslak yapraklara gülüşüne denk gelir
Tebessümünden imtiyaz isteten ay aşkına kırma bakışlarını
Her saat her dakika yangının var sana
İncitmeden iliştir sedef bakışlarını gözyaşlarıma…
Hatıra gelgitlerinde kelimelerinin dipsiz kuyuları sarar ürkekliğimi
Siyah giyinir gün tan vaktini
Boncuk boncuk matemin yığılır kirpiklerime
Çelimsiz bir mehtap yakar güz mevsimini
Deniz ki gözlerimde iki damla...
Dilimde üşengeç kelimeler sensiz can havlinde
Kirpik kıvrımlarım düş sahnelerinde gözbebeklerini s'aklamakla meşgul
Dudak kıvrımlarım hüznünde peçe taktı karanlık …
Mavinin desensiz kıyılarına çekilirken ince belli yalnızlığım
Ret edilmiş sevdamdan zabıtlar sızıyor müşküle düşüren hilâl bakışlarına
Hicran koridorlarında çalkalanır hasretin
Gözlerim akrep ile yelkovan savaşlarında tutsaklığına amade
Ey mayıs’ları meçhule düşüren eylül ba'harı
Yegâne mağluptu dudak kıvrımlarına dudaklarım
Kaygılardan uzak soğuk yenen tek tas elemdin
Ağıza sığmayan, yürekten taşan
Ölü güllerin kabristanında gönülde yoğruldukça uzayan u/mutsuz bir masaldın dili aşındıran akla perişanlık katan...