vaktiyle iran şahı yavuz sultan selime bir koca fıçı içersinde insan ve hayvan dışkısı gönderir. aklı sıra onu aşağılamaktır niyeti. yavuz padişah tez ola enfes ısparta gülleriyle yapılmış nefis lokumlar ve mis kokulu güllerden oluşan nefis bir paket hazırlayın ve şaha yollayın der. vezir aman padışahım o size dışkı yollamak suretiyle aşağılamanın en ağırını yapmışken mi der. ödüllendirecek miyiz yani bu meymenetsizi. padişah yavuz selim buyurur ki a vezirim insan ne yerse ondan ikram eder karşısındakine o her gün onu yiyordu ki onu yollamış onu ikram etmiş biz her gün güllü lokum yiyoruz ondan ikram etmekteyiz karşımızdakine. fikrin neyse dil onu söyler. heybende nefret varsa nefret saçarsın ortaya.
işim gereği hep problemi olan öğrencilerle ilgilenmek durumunda kalmışımdır. ve , biyolojik kökenli olanların dışında neredeyse tüm problemlerin kaynağında o öğrencinin ilgi çekme şefkat görme ve oyunlara katılma isteği yatmaktadır. lakin bunu bilememektedirler. ya saç çekerek ya çimdik atıp çelme takarak ya da onlarla alay edip lakap takarak dikkatlerini çekmeye uğraşıyorlar. karşı tarafa diyorum ki hep ona şefkatle yaklaşın, sabırlı olun sert tepkilerden kaçının. insanları tahrik etmesi bundandır. dikkat edin hep son konuşan olmak isteyenler de onlardır. çünkü göremedikleri bir hesapları vardır insanlarla.
bir öz eleştiri yapacaksak eğer bir karatahta bir tebeşirle her tür teknolojik imkandan yoksun anadolunun en ücra yerlerinde bile eğitim öğretim yapan okuma yazma seferberliği yürüten cumartesi bile çalışmak suretiyle canını dişine katan eski meslektaşlarımızın ne bu günkü gibi yabancı model lüks araçları ne de süper lüks 3artı yada dört artı bir daireleri yoktu, çocukları kolejlerde okumazdı o öğretmenlerimizin. tek kat takım elbiseleri vardı özel derslerden para kaldırmayıp babanı tanırım iyi adamdır sen de kafa var seni çalıştıracağım diyen ve hiç bir ücret almaıp kapıcı çocuğunu sınava hazırlayan fedakar öğretmenlerdi onlar.
ben bu şiiri geçen yıl okulumuzun 18 mart çanakkale şehitlerini anma töreninde ezbere okumuştum. çok sevdiğim ve her duyduğumda ruh sarsıntısı geçirdiğim duygulanıp göz yaşlarıma hakim olamadığım bir şiirdi. istedim ki öğrencilere bir süpriz yapayım . şehitlerimizi anma anlama ve bu vatanın nelerden nasıl kurtarıldığını bilme noktasında onlara katkım olsun. bir hoşluk olsun. öğrenciler dinlemiyordu, öğretmen arkadaşlarım kendi aralarında sohbet edip gülüşüyordu. öğrencilere kızamadım. onlara her konuda örnek olması gerekn idealist öğretmenleri yoktu. ideallerini lüks marka araba alamadığı için yada hayal ettiği daireleri alabilenlerin de bunun borcunu anlatmasıyla belkide, güme gitmişti şiir.anladım ki sorun ne kadar maaş o kadar iş mantığıyla heba edilmiş bir nesildir. kimsenin biz öğretmenlerin bile ne kadar kutsal bir mesleğimiz olduğunu içselleştirememiş ve içselleştirebilme ihtimalinden uzak oluşumuzdur.
Ben seni hiç sevmedim ki Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim Birde yıldızları sevdim Eylül akşamlarında gelip, Gözlerinde durdular. Ben seni hiç sevmedim ki Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim Kurşunları sevdim beni vurduğunda Ağlamayı sevdim unuttuğunda Yalnız olduğumu anladığımda Ayakta kalmamı sevdim Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini İkindide yağmur gibi Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi Ben seni hiç sevmedim ki Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
vaktiyle iran şahı yavuz sultan selime bir koca fıçı içersinde insan ve hayvan dışkısı gönderir. aklı sıra onu aşağılamaktır niyeti. yavuz padişah tez ola enfes ısparta gülleriyle yapılmış nefis lokumlar ve mis kokulu güllerden oluşan nefis bir paket hazırlayın ve şaha yollayın der. vezir aman padışahım o size dışkı yollamak suretiyle aşağılamanın en ağırını yapmışken mi der. ödüllendirecek miyiz yani bu meymenetsizi. padişah yavuz selim buyurur ki a vezirim insan ne yerse ondan ikram eder karşısındakine o her gün onu yiyordu ki onu yollamış onu ikram etmiş biz her gün güllü lokum yiyoruz ondan ikram etmekteyiz karşımızdakine. fikrin neyse dil onu söyler. heybende nefret varsa nefret saçarsın ortaya.
neyse kürsüm herkese en içten günaydın. maria puder size özellikle günaydın. dikkatimi çok celbettiniz.
işim gereği hep problemi olan öğrencilerle ilgilenmek durumunda kalmışımdır. ve , biyolojik kökenli olanların dışında neredeyse tüm problemlerin kaynağında o öğrencinin ilgi çekme şefkat görme ve oyunlara katılma isteği yatmaktadır. lakin bunu bilememektedirler. ya saç çekerek ya çimdik atıp çelme takarak ya da onlarla alay edip lakap takarak dikkatlerini çekmeye uğraşıyorlar. karşı tarafa diyorum ki hep ona şefkatle yaklaşın, sabırlı olun sert tepkilerden kaçının. insanları tahrik etmesi bundandır. dikkat edin hep son konuşan olmak isteyenler de onlardır. çünkü göremedikleri bir hesapları vardır insanlarla.
işte biz bu yeni nesil öğretmenlere de alışmadık mı
bir öz eleştiri yapacaksak eğer bir karatahta bir tebeşirle her tür teknolojik imkandan yoksun anadolunun en ücra yerlerinde bile eğitim öğretim yapan okuma yazma seferberliği yürüten cumartesi bile çalışmak suretiyle canını dişine katan eski meslektaşlarımızın ne bu günkü gibi yabancı model lüks araçları ne de süper lüks 3artı yada dört artı bir daireleri yoktu, çocukları kolejlerde okumazdı o öğretmenlerimizin. tek kat takım elbiseleri vardı özel derslerden para kaldırmayıp babanı tanırım iyi adamdır sen de kafa var seni çalıştıracağım diyen ve hiç bir ücret almaıp kapıcı çocuğunu sınava hazırlayan fedakar öğretmenlerdi onlar.
ben bu şiiri geçen yıl okulumuzun 18 mart çanakkale şehitlerini anma töreninde ezbere okumuştum. çok sevdiğim ve her duyduğumda ruh sarsıntısı geçirdiğim duygulanıp göz yaşlarıma hakim olamadığım bir şiirdi. istedim ki öğrencilere bir süpriz yapayım . şehitlerimizi anma anlama ve bu vatanın nelerden nasıl kurtarıldığını bilme noktasında onlara katkım olsun. bir hoşluk olsun. öğrenciler dinlemiyordu, öğretmen arkadaşlarım kendi aralarında sohbet edip gülüşüyordu. öğrencilere kızamadım. onlara her konuda örnek olması gerekn idealist öğretmenleri yoktu. ideallerini lüks marka araba alamadığı için yada hayal ettiği daireleri alabilenlerin de bunun borcunu anlatmasıyla belkide, güme gitmişti şiir.anladım ki sorun ne kadar maaş o kadar iş mantığıyla heba edilmiş bir nesildir. kimsenin biz öğretmenlerin bile ne kadar kutsal bir mesleğimiz olduğunu içselleştirememiş ve içselleştirebilme ihtimalinden uzak oluşumuzdur.
ve alışılamayacak ne var hayatta.
hayat dediğimiz şey alışkanlıkların toplamından başka nedir ki.
Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Birde yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip,
Gözlerinde durdular.
Ben seni hiç sevmedim ki
Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığımda
Ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini
İkindide yağmur gibi
Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki
Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
ibrahim sadri
feridun düz ağaç
alev alev