sen öğrettin bana kendinden çıkmadan varmayı bütüne ... yani dünyanın merkezinde durup oturup taş gibi hem de yel yepelek gezmeyi başka gönüllerde .... yani sen gibi kalıp yani kalıp gibi öyle dur hem de sevil alabildiğine bu kadar olur! ... sen bana öğrettin nasıl sevilir ama sen öğrenebildin mi kendin... kimbilir?
belki farkında bile değilsin sen! ama... 'yüzündür cihanı münevver eden...'.
Sallanıyor yer ve sallıyor bizi uyandıracak mı acaba hepimizi?
Gece oturması ve gündüz uykusu bunlar çare mi; deprem korkusu!
Yürekler sallanmıyor, gönüller uyanmıyor, aynı sarhoşluk ve aymazlık devam. Bu kadar didaktik olmak istemezdim ama beynimi sıkıştırıp dökülüyor kelam.
-Aç bakalım Semra Hanım eski kocasına dönecek miymiş? -Sözde güzellik kraliçesi ama bak meğer ne rüküş şeymiş! Bahçede zeytin ağacının dibinde otursan ve düşünsen bir, o zaman diyeceksin, yaşamak gerek, televizyon neymiş!
Sallanıyor yeryüzü, uyan ey insan! dünya cennet olacak eğer yaşarsan
Korkuyla büzülürsen durduğun yerde ve saklanırsan popüler olan şeylerde görememek var cennet yeryüzünü ama bil ki O unutmaz sözünü!
dönmekten yorgun ve her an durabilir, sensiz geçen dakikalar kronometresi... dili dolaşıyor, birazdan susabilir, seni çağırmaktan bitkin şarkının sesi... hatta yarın güneş doğmasa yıldızsız gökyüzü aydınlanmasa... her şey sensizliğin ıssızlığında, karanlık, sessiz ve kırgın kalsa... zaman dursa bile kimin umrunda... umrumda değil, çalmadıkça zil elinle... başlamadıkça geldiğinin bestesi!
Tek Tanrı var ne derlerse de... Gelecek... Ve Tanrısızın tek yeri var gidecek... Ve orada herşeyi bitecek... Sesi de küfürü de bedeni de... Sonsuza dek yitecek... Hinnom Vadisinde!
... ki hiç bir nehir söndüremez o ateşi suları erguvan rengine bürünse bile Kafiye olsun diye: Yok cehennem, yok elbette O'nun isteği: Dönsün hepsi ve yaşasın cennette
* Hinnom Vadisi: 'Ge Hinnom' veya 'Gehenna' Eskiden Hinnom adında birine ait olan vadi. Sonradan idamlık suçluların, leşlerin ve çöplerin atıldığı bir yere dönüşmüş, ateşi devamlı yanar ve kükürt atılırmış. Türkçe'deki 'cehennem' kelimesinin bu 'Ge Hinnom' veya 'Gehenna' isminden geldiği kuvvetle muhtemel.
* Erguvan: İstanbul'daki az kalan ağaç renginden bilinir. Eskiden, Musa Peygamber döneminde dini görevlilerin giydiği, eflatunun koyusu bir renk. Zamanla bu renk kendisini dindar göstermek isteyenlerin gözde rengi haline gelmişti.
'Türkücü' Bekir, beni görünce başlıyor uzun hava okumaya...
Ama, hayır bugün aç değil, her zamanki gibi yemek istemiyor, biraz pohpohlanmaya ihtiyacı var yalnız...
Kaşları çatık, gözleri zaferle parlak ve ağzının yanında birkaç tüy kalmış...
'Türkücü' Bekir, az önce gökten bir kuş almış!
...bilmem açıklamaya gerek var mı? ... Bekir kedilerimden birinin adıdır. Kendisi Tekir cinsi ama nedense miyavlaması uzun havayı andırır. işte resimli şiiri de yayınlıyorum bakın bakalım kimmiş bu Bekir :-)
İstanbul = Şahsi Tarihimin kayıtlı olduğu kara kaplı kitap... ...gibi.... İçinde güzel ebru desenleri, minyatür resimleri, kenar süsleri de var bazı sayfalarda yağ lekeleri, mürekkep damlaları, yanıklar da... Bazı sayfalar buruşuk, sararmış, bazı sayfalar ise henüz yepyeni, taptaze, tertemiz görünüyor. Bazı sayfalarını silip yeniden resimlemek ve yazmak mümkün. Oysa bazı sayfalar sanki PVC kaplanmış gibi ne yapsan düzeltilemez...
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Şahsi Tarihim sende Kayıtlı
...Sade, o masmavi, kopkoyu akan su ve kenarındaki üç beş yeşillik değil erguvani bir kaç dalım var Rumeli Hisarında
Martılar var bir de simidimi paylaşan Güvercinler, dostlarım Beyazıt Meydanında
Vapurda eski birinci- yeni açık koltuklar Fotoğraf sergileri, fuarlar, vitrin bakmalar...
Kitap raflarında dolaşan elim Uzun zamandır beklediğim film
Pazar kahvaltıları deniz kenarında Penye beğenmeler Salı Pazarında
Ama asıl seni özledim, çocukluk tarihim! Senden ayrılık zulüm... güzel Istanbul'um!
Sen benim en unutulmaz şiirim, Çizdiğim en güzel resim, duyduğum en güzel isim.
Yüreğimin içinden akıp duran nehir, doğup büyüdüğüm şehir.
Yaşamasam da seni doyasıya, gelmemişsem de aylardır Şahsi tarihim sende kayıtlıdır!
Yüzündür cihanı münevver eden
sen öğrettin bana
kendinden çıkmadan varmayı bütüne
...
yani dünyanın merkezinde durup oturup taş gibi
hem de yel yepelek gezmeyi başka gönüllerde
....
yani sen gibi kalıp
yani kalıp gibi öyle dur
hem de sevil alabildiğine bu kadar olur!
...
sen bana öğrettin nasıl sevilir
ama sen öğrenebildin mi kendin... kimbilir?
belki farkında bile değilsin sen!
ama... 'yüzündür cihanı münevver eden...'.
Gül Ozan
Z-el-Z-ele
Sallanıyor yer ve sallıyor bizi
uyandıracak mı acaba hepimizi?
Gece oturması ve gündüz uykusu
bunlar çare mi; deprem korkusu!
Yürekler sallanmıyor, gönüller uyanmıyor,
aynı sarhoşluk ve aymazlık devam.
Bu kadar didaktik olmak istemezdim
ama beynimi sıkıştırıp dökülüyor kelam.
-Aç bakalım Semra Hanım eski kocasına dönecek miymiş?
-Sözde güzellik kraliçesi ama bak meğer ne rüküş şeymiş!
Bahçede zeytin ağacının dibinde otursan ve düşünsen bir,
o zaman diyeceksin, yaşamak gerek, televizyon neymiş!
Sallanıyor yeryüzü, uyan ey insan!
dünya cennet olacak eğer yaşarsan
Korkuyla büzülürsen durduğun yerde
ve saklanırsan popüler olan şeylerde
görememek var cennet yeryüzünü
ama bil ki O unutmaz sözünü!
Gül Ozan
Zil çalsın
dönmekten yorgun ve her an durabilir, sensiz geçen dakikalar kronometresi...
dili dolaşıyor, birazdan susabilir, seni çağırmaktan bitkin şarkının sesi...
hatta yarın güneş doğmasa yıldızsız gökyüzü aydınlanmasa...
her şey sensizliğin ıssızlığında, karanlık, sessiz ve kırgın kalsa...
zaman dursa bile kimin umrunda...
umrumda değil, çalmadıkça zil elinle...
başlamadıkça geldiğinin bestesi!
Gül Ozan
Var
Tek Tanrı var ne derlerse de...
Gelecek...
Ve Tanrısızın tek yeri var gidecek...
Ve orada herşeyi bitecek...
Sesi de küfürü de bedeni de...
Sonsuza dek yitecek...
Hinnom Vadisinde!
... ki hiç bir nehir söndüremez o ateşi suları erguvan rengine bürünse bile Kafiye olsun diye: Yok cehennem, yok elbette
O'nun isteği: Dönsün hepsi ve yaşasın cennette
* Hinnom Vadisi: 'Ge Hinnom' veya 'Gehenna' Eskiden Hinnom adında birine ait olan vadi. Sonradan idamlık suçluların, leşlerin ve çöplerin atıldığı bir yere dönüşmüş, ateşi devamlı yanar ve kükürt atılırmış. Türkçe'deki 'cehennem' kelimesinin bu 'Ge Hinnom' veya 'Gehenna' isminden geldiği kuvvetle muhtemel.
* Erguvan: İstanbul'daki az kalan ağaç renginden bilinir. Eskiden, Musa Peygamber döneminde dini görevlilerin giydiği, eflatunun koyusu bir renk. Zamanla bu renk kendisini dindar göstermek isteyenlerin gözde rengi haline gelmişti.
Gül Ozan
Türkücü
'Türkücü' Bekir,
beni görünce başlıyor uzun hava okumaya...
Ama, hayır bugün aç değil,
her zamanki gibi yemek istemiyor,
biraz pohpohlanmaya ihtiyacı var yalnız...
Kaşları çatık, gözleri zaferle parlak
ve ağzının yanında birkaç tüy kalmış...
'Türkücü' Bekir, az önce gökten bir kuş almış!
...bilmem açıklamaya gerek var mı? ...
Bekir kedilerimden birinin adıdır.
Kendisi Tekir cinsi ama nedense miyavlaması uzun havayı andırır.
işte resimli şiiri de yayınlıyorum
bakın bakalım kimmiş bu Bekir :-)
Gül Ozan
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=15396&siir=297028&order=oto
1 Türkü olsaydın
Bir türkü olsaydın sen,
tükenmeden söylerdim,
nefes alır gibi, su içer gibi...
Kolay olsaydı anlamak,
ya da anlamadan sevmek seni,
yarışırdım diğer yargısız sevenlerle...
Ama, işte zor...
İşte, bitip bitip başlıyor...
Varken biraz da yoksun,
yokken tümden yoksunluğum...
Sen eski bir masal gibi, hep hatırlanan...
Ve anlat deyince birden, suskunluğum...
Çok içten duyulup, çok saf yaşanan...
Ayna gibi içim...
Tıpkı çocukluğum, ilk sevda şiirlerim...
Gül Ozan
1 A Ş K şiiri
arı sokması, güneş lokması, yağmur kokması sanırdım aşkı
kekik balında, papatya falında, kiraz dalında arardım aşkı
senin sözünden, sıcak gözünden, gülen yüzünden öğrendim aşkı
Gül Ozan
İstanbul = Şahsi Tarihimin kayıtlı olduğu kara kaplı kitap...
...gibi....
İçinde güzel ebru desenleri, minyatür resimleri, kenar süsleri de var bazı sayfalarda yağ lekeleri, mürekkep damlaları, yanıklar da...
Bazı sayfalar buruşuk, sararmış, bazı sayfalar ise henüz yepyeni, taptaze, tertemiz görünüyor. Bazı sayfalarını silip yeniden resimlemek ve yazmak mümkün. Oysa bazı sayfalar sanki PVC kaplanmış gibi ne yapsan düzeltilemez...
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Şahsi Tarihim sende Kayıtlı
...Sade, o masmavi, kopkoyu akan su
ve kenarındaki üç beş yeşillik değil
erguvani bir kaç dalım var Rumeli Hisarında
Martılar var bir de simidimi paylaşan
Güvercinler, dostlarım Beyazıt Meydanında
Vapurda eski birinci- yeni açık koltuklar
Fotoğraf sergileri, fuarlar, vitrin bakmalar...
Kitap raflarında dolaşan elim
Uzun zamandır beklediğim film
Pazar kahvaltıları deniz kenarında
Penye beğenmeler Salı Pazarında
Ama asıl seni özledim, çocukluk tarihim!
Senden ayrılık zulüm... güzel Istanbul'um!
Sen benim en unutulmaz şiirim,
Çizdiğim en güzel resim,
duyduğum en güzel isim.
Yüreğimin içinden akıp duran nehir,
doğup büyüdüğüm şehir.
Yaşamasam da seni doyasıya,
gelmemişsem de aylardır
Şahsi tarihim sende kayıtlıdır!
Gül Ozan
simit
kaşar
çay
yeşilimsi mavi
Turkuaz ise denizin rengi:
suyun dibi kumdur, o su berraktır, balıklar oynaşır
Turkuaz: seramiğe de çok yakışır
Türkiz diye de anılır
ama en bilinen hali
'turquoise' TURKUAZ