Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • yüz23.09.2006 - 11:54

    Yüzündür cihanı münevver eden

    sen öğrettin bana
    kendinden çıkmadan varmayı bütüne
    ...
    yani dünyanın merkezinde durup oturup taş gibi
    hem de yel yepelek gezmeyi başka gönüllerde
    ....
    yani sen gibi kalıp
    yani kalıp gibi öyle dur
    hem de sevil alabildiğine bu kadar olur!
    ...
    sen bana öğrettin nasıl sevilir
    ama sen öğrenebildin mi kendin... kimbilir?

    belki farkında bile değilsin sen!
    ama... 'yüzündür cihanı münevver eden...'.

    Gül Ozan

  • deprem23.09.2006 - 11:51

    Z-el-Z-ele

    Sallanıyor yer ve sallıyor bizi
    uyandıracak mı acaba hepimizi?

    Gece oturması ve gündüz uykusu
    bunlar çare mi; deprem korkusu!

    Yürekler sallanmıyor, gönüller uyanmıyor,
    aynı sarhoşluk ve aymazlık devam.
    Bu kadar didaktik olmak istemezdim
    ama beynimi sıkıştırıp dökülüyor kelam.

    -Aç bakalım Semra Hanım eski kocasına dönecek miymiş?
    -Sözde güzellik kraliçesi ama bak meğer ne rüküş şeymiş!
    Bahçede zeytin ağacının dibinde otursan ve düşünsen bir,
    o zaman diyeceksin, yaşamak gerek, televizyon neymiş!

    Sallanıyor yeryüzü, uyan ey insan!
    dünya cennet olacak eğer yaşarsan

    Korkuyla büzülürsen durduğun yerde
    ve saklanırsan popüler olan şeylerde
    görememek var cennet yeryüzünü
    ama bil ki O unutmaz sözünü!

    Gül Ozan

  • hasret23.09.2006 - 11:50

    Zil çalsın

    dönmekten yorgun ve her an durabilir, sensiz geçen dakikalar kronometresi...
    dili dolaşıyor, birazdan susabilir, seni çağırmaktan bitkin şarkının sesi...
    hatta yarın güneş doğmasa yıldızsız gökyüzü aydınlanmasa...
    her şey sensizliğin ıssızlığında, karanlık, sessiz ve kırgın kalsa...
    zaman dursa bile kimin umrunda...
    umrumda değil, çalmadıkça zil elinle...
    başlamadıkça geldiğinin bestesi!

    Gül Ozan

  • ateist23.09.2006 - 11:46

    Var

    Tek Tanrı var ne derlerse de...
    Gelecek...
    Ve Tanrısızın tek yeri var gidecek...
    Ve orada herşeyi bitecek...
    Sesi de küfürü de bedeni de...
    Sonsuza dek yitecek...
    Hinnom Vadisinde!

    ... ki hiç bir nehir söndüremez o ateşi suları erguvan rengine bürünse bile Kafiye olsun diye: Yok cehennem, yok elbette
    O'nun isteği: Dönsün hepsi ve yaşasın cennette

    * Hinnom Vadisi: 'Ge Hinnom' veya 'Gehenna' Eskiden Hinnom adında birine ait olan vadi. Sonradan idamlık suçluların, leşlerin ve çöplerin atıldığı bir yere dönüşmüş, ateşi devamlı yanar ve kükürt atılırmış. Türkçe'deki 'cehennem' kelimesinin bu 'Ge Hinnom' veya 'Gehenna' isminden geldiği kuvvetle muhtemel.

    * Erguvan: İstanbul'daki az kalan ağaç renginden bilinir. Eskiden, Musa Peygamber döneminde dini görevlilerin giydiği, eflatunun koyusu bir renk. Zamanla bu renk kendisini dindar göstermek isteyenlerin gözde rengi haline gelmişti.

    Gül Ozan

  • türkücü23.09.2006 - 11:43

    Türkücü



    'Türkücü' Bekir,
    beni görünce başlıyor uzun hava okumaya...

    Ama, hayır bugün aç değil,
    her zamanki gibi yemek istemiyor,
    biraz pohpohlanmaya ihtiyacı var yalnız...

    Kaşları çatık, gözleri zaferle parlak
    ve ağzının yanında birkaç tüy kalmış...

    'Türkücü' Bekir, az önce gökten bir kuş almış!



    ...bilmem açıklamaya gerek var mı? ...
    Bekir kedilerimden birinin adıdır.
    Kendisi Tekir cinsi ama nedense miyavlaması uzun havayı andırır.
    işte resimli şiiri de yayınlıyorum
    bakın bakalım kimmiş bu Bekir :-)

    Gül Ozan


    http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=15396&siir=297028&order=oto

  • türkü23.09.2006 - 11:41

    1 Türkü olsaydın


    Bir türkü olsaydın sen,
    tükenmeden söylerdim,
    nefes alır gibi, su içer gibi...

    Kolay olsaydı anlamak,
    ya da anlamadan sevmek seni,
    yarışırdım diğer yargısız sevenlerle...

    Ama, işte zor...

    İşte, bitip bitip başlıyor...

    Varken biraz da yoksun,
    yokken tümden yoksunluğum...

    Sen eski bir masal gibi, hep hatırlanan...
    Ve anlat deyince birden, suskunluğum...

    Çok içten duyulup, çok saf yaşanan...
    Ayna gibi içim...
    Tıpkı çocukluğum, ilk sevda şiirlerim...

    Gül Ozan

  • aşk23.09.2006 - 11:38

    1 A Ş K şiiri

    arı sokması, güneş lokması, yağmur kokması sanırdım aşkı

    kekik balında, papatya falında, kiraz dalında arardım aşkı

    senin sözünden, sıcak gözünden, gülen yüzünden öğrendim aşkı

    Gül Ozan

  • istanbul23.09.2006 - 11:35

    İstanbul = Şahsi Tarihimin kayıtlı olduğu kara kaplı kitap...
    ...gibi....
    İçinde güzel ebru desenleri, minyatür resimleri, kenar süsleri de var bazı sayfalarda yağ lekeleri, mürekkep damlaları, yanıklar da...
    Bazı sayfalar buruşuk, sararmış, bazı sayfalar ise henüz yepyeni, taptaze, tertemiz görünüyor. Bazı sayfalarını silip yeniden resimlemek ve yazmak mümkün. Oysa bazı sayfalar sanki PVC kaplanmış gibi ne yapsan düzeltilemez...

    * * * * * * * * * * * * * * * * * *

    Şahsi Tarihim sende Kayıtlı

    ...Sade, o masmavi, kopkoyu akan su
    ve kenarındaki üç beş yeşillik değil
    erguvani bir kaç dalım var Rumeli Hisarında

    Martılar var bir de simidimi paylaşan
    Güvercinler, dostlarım Beyazıt Meydanında

    Vapurda eski birinci- yeni açık koltuklar
    Fotoğraf sergileri, fuarlar, vitrin bakmalar...

    Kitap raflarında dolaşan elim
    Uzun zamandır beklediğim film

    Pazar kahvaltıları deniz kenarında
    Penye beğenmeler Salı Pazarında

    Ama asıl seni özledim, çocukluk tarihim!
    Senden ayrılık zulüm... güzel Istanbul'um!

    Sen benim en unutulmaz şiirim,
    Çizdiğim en güzel resim,
    duyduğum en güzel isim.

    Yüreğimin içinden akıp duran nehir,
    doğup büyüdüğüm şehir.

    Yaşamasam da seni doyasıya,
    gelmemişsem de aylardır
    Şahsi tarihim sende kayıtlıdır!

    Gül Ozan

  • üç şey08.01.2006 - 15:00

    simit
    kaşar
    çay

  • turkuaz20.11.2005 - 15:18

    yeşilimsi mavi

    Turkuaz ise denizin rengi:
    suyun dibi kumdur, o su berraktır, balıklar oynaşır

    Turkuaz: seramiğe de çok yakışır

    Türkiz diye de anılır
    ama en bilinen hali
    'turquoise' TURKUAZ