sen ne dersen de ben hep aynı şeyi duyuyorum: “seni sevmiyorum” sanki hep aynı ses yankılanıyor “hayır istemiyorum” o yüzden nezaketin gereksiz ince düşüncene teşekkür ederim ama ben yine de beni sevmeni dileyerek beklemeyi tercih ederim sus daha iyi bana yeter ki orda dur sanki bulutların arkasında olduğunu bilmek gibi güneşin sanki açacağını beklemek gibi bir goncanın döneceğinden emin olmak gibi göçmen kuşların bana sevme ihtimalin yeter bir gün gelmen, gülümsemen ve “evet seni sevebilirim” demen ihtimaliyle yaşayabilirim oysa “hayır” sözüyle o güneş batıyor ansız gonca kopuyor dalından ve göçemeden düşüp ölüyor kuşlar o yüzden nezaketin incitiyor beni red cevabından daha fazla o yüzden suskunluğunu daha çok seviyorum hiç değilse ümitle ve sabırla bekleyebiliyorum
Kimim ben? Sağırım... dilsizim... Buralarda yeniyim Hem konuşabilsem bile... Dilinizi de iyi konuşamıyorum üstelik. Ama gözlerim var, bakabilirim, gözlerinizi kırpana kadar. Elimi uzatıp tutabilirim elinizi Gerekirse omuz verebilirim. Çoktandır sahiplenilmese de boş duruyor hala yüreğim. Ve sanırım sevebilirim Ve o zaman, sanırım tekrar duymayı ve konuşmayı başarırım. Yardım ederseniz bir gün sizin dilinizi de konuşabilirim.
içimde birden kocaman bir balon... seni görünce kalbim ikiye büyüyor... yanımda, yakınımda olman gözümü ağustos güneşiyle yakmaya yetiyor... buraları cennete çeviriyor varlığın... senin yanında başkaları da güzelleşiyor... burada ve bu anda olduğun için Tanrı'ya şükür ve sana sevgi borcum var... zaten bütün verebileceğim de bu kadar!
sen sevdayı en eski haliyle biliyorsun tedavülden kalkan ... aslında kalkmayacaktı ama o kadar yolcusu vardı ki mecburen kalktı ... aslında tedavülden kalkmayacaktı başka bir limandan kalkacaktı ama o liman kapandı ... senin hafızan... o fil hafızan... sevdayı hatırlar mı acaba gerçekten bir an? ! ... tedavülden kalktı sevda kalkmasaydı da öyle eskidi ki tutmazdı yama ... 20-30 yıl sonra yırtılan yerine bir yapışkan bantla idare eder gider dedin ... ama sevda öyle her dem geçer akçe değilmiş ... sevda ipek gibi - yama tutmaz sevda fil gibi - hiç unutmaz öyle yumuşacık dokunur öyle acımasız geçer gidermiş ... fillerin hep aynı yoldan geçtiklerini fillerin hep aynı sudan içtiklerini bilir miydin? ... ipeğin de bir gün yıprandığını ipeğin yama tutmadığını bilir miydin? ... bilmezdin gençtin ben ne kadar seni kamil sandımsa da gençtin al benden de o kadar ... öğretilmedik ilk aşka ... acemiydik başka! ... bunca uzak benzetmeyle fillerle ve ipeklerle dolu bir şiir yazacağımı sanmazdım ben de...
Kaç kere deldi geçti gözlerin iğne başı... bıçak sırtı... izler bıraktı Sevda yarası açtı bazı sözlerin... bazısı yaktı... Şarkıların, en güzeli onlardı Bana sevdayı hatırlattı... Yüreğime serin sular gibi aktı...
buradan ta oraya kadar koyu lacivert bu gece ve bu gece bu gitar ve bu esinti palmiyeleri kıpırtısız izlediğim geceleri özletti üşüdüm yoksun bu güzel müziği duymuyorsun bak sağ yanım boş (hem de hiç olmadığı kadar) hani sağ yanımda olsan öyle korusan sona kadar kalsan istiyorum bu gece renk, koku, müzik tamam sevda noksan
Mayın
Seni arıyorum heryerde
Serseri bir mayın gibiyim,
her an patlayabilirim!
Aşınan yolların,
ezilen çimenlerin,
silinen çizgilerin sebebiyim.
Seni arıyorum heryerde
Her an bulabilirim!
Gül Ozan
Lütfen sus!
sen ne dersen de
ben hep aynı şeyi duyuyorum
“seni sevmiyorum”
sanki hep aynı ses yankılanıyor
“hayır istemiyorum”
o yüzden nezaketin gereksiz
ince düşüncene teşekkür ederim
ama ben yine de beni sevmeni dileyerek
beklemeyi tercih ederim
sus daha iyi bana
yeter ki orda dur
sanki bulutların arkasında olduğunu bilmek gibi
güneşin
sanki açacağını beklemek gibi
bir goncanın
döneceğinden emin olmak gibi
göçmen kuşların
bana sevme ihtimalin yeter
bir gün gelmen, gülümsemen ve
“evet seni sevebilirim”
demen ihtimaliyle yaşayabilirim
oysa “hayır” sözüyle
o güneş batıyor ansız
gonca kopuyor dalından
ve göçemeden düşüp ölüyor kuşlar
o yüzden nezaketin incitiyor beni
red cevabından daha fazla
o yüzden suskunluğunu daha çok seviyorum
hiç değilse
ümitle ve sabırla
bekleyebiliyorum
Gül Ozan
Lütfen sus!
sen ne dersen de ben hep aynı şeyi duyuyorum: “seni sevmiyorum”
sanki hep aynı ses yankılanıyor “hayır istemiyorum”
o yüzden nezaketin gereksiz
ince düşüncene teşekkür ederim
ama ben yine de beni sevmeni dileyerek beklemeyi tercih ederim
sus daha iyi bana yeter ki orda dur
sanki bulutların arkasında olduğunu bilmek gibi güneşin
sanki açacağını beklemek gibi bir goncanın
döneceğinden emin olmak gibi göçmen kuşların
bana sevme ihtimalin yeter
bir gün gelmen, gülümsemen ve “evet seni sevebilirim” demen ihtimaliyle yaşayabilirim
oysa “hayır” sözüyle
o güneş batıyor ansız
gonca kopuyor dalından
ve göçemeden düşüp ölüyor kuşlar
o yüzden nezaketin incitiyor beni red cevabından daha fazla
o yüzden suskunluğunu daha çok seviyorum
hiç değilse ümitle ve sabırla bekleyebiliyorum
Gül Ozan
Me-safe
denizlere yazıldım
sevdalar bana tuzak
ayrı kalmamız lazım
yaşın yaşımdan uzak
ilk kez sevdiğim kimdi
unuttum neydi ismi
yüreğim der ki şimdi
burada mutlu olmak
sona kadar durur mu
orda yaprak kurur mu
yüreğim hep vurur mu
cennettedir yaşamak
Gül Ozan
Metamorfoz
Kimim ben?
Sağırım... dilsizim...
Buralarda yeniyim
Hem konuşabilsem bile...
Dilinizi de iyi konuşamıyorum üstelik.
Ama gözlerim var, bakabilirim, gözlerinizi kırpana kadar.
Elimi uzatıp tutabilirim elinizi
Gerekirse omuz verebilirim.
Çoktandır sahiplenilmese de boş duruyor hala yüreğim.
Ve sanırım sevebilirim
Ve o zaman, sanırım tekrar duymayı ve konuşmayı başarırım.
Yardım ederseniz bir gün sizin dilinizi de konuşabilirim.
Gül Ozan
Şükür
içimde birden kocaman bir balon...
seni görünce kalbim ikiye büyüyor...
yanımda, yakınımda olman gözümü ağustos güneşiyle yakmaya yetiyor...
buraları cennete çeviriyor varlığın...
senin yanında başkaları da güzelleşiyor...
burada ve bu anda olduğun için Tanrı'ya şükür ve sana sevgi borcum var...
zaten bütün verebileceğim de bu kadar!
Gül Ozan
Tedavülden Kalkan Sevda
sen sevdayı en eski haliyle biliyorsun
tedavülden kalkan
...
aslında kalkmayacaktı ama
o kadar yolcusu vardı ki mecburen kalktı
...
aslında tedavülden kalkmayacaktı
başka bir limandan kalkacaktı
ama o liman kapandı
...
senin hafızan...
o fil hafızan...
sevdayı hatırlar mı acaba gerçekten bir an? !
...
tedavülden kalktı sevda
kalkmasaydı da
öyle eskidi ki tutmazdı yama
...
20-30 yıl sonra
yırtılan yerine bir yapışkan bantla
idare eder gider dedin
...
ama sevda
öyle her dem geçer akçe değilmiş
...
sevda ipek gibi - yama tutmaz
sevda fil gibi - hiç unutmaz
öyle yumuşacık dokunur
öyle acımasız geçer gidermiş
...
fillerin hep aynı yoldan geçtiklerini
fillerin hep aynı sudan içtiklerini bilir miydin?
...
ipeğin de bir gün yıprandığını
ipeğin yama tutmadığını bilir miydin?
...
bilmezdin gençtin
ben ne kadar seni kamil sandımsa da gençtin
al benden de o kadar
...
öğretilmedik ilk aşka
...
acemiydik başka!
...
bunca uzak benzetmeyle
fillerle ve ipeklerle dolu bir şiir
yazacağımı sanmazdım ben de...
Gül Ozan
Sevda şarkıları
Kaç kere deldi geçti gözlerin
iğne başı... bıçak sırtı... izler bıraktı
Sevda yarası açtı bazı sözlerin...
bazısı yaktı...
Şarkıların, en güzeli onlardı
Bana sevdayı hatırlattı...
Yüreğime serin sular gibi aktı...
Gül Ozan
Sevda noksan
buradan ta oraya kadar koyu lacivert bu gece
ve bu gece bu gitar ve bu esinti
palmiyeleri kıpırtısız izlediğim geceleri özletti
üşüdüm
yoksun
bu güzel müziği duymuyorsun
bak sağ yanım boş (hem de hiç olmadığı kadar)
hani sağ yanımda olsan
öyle korusan
sona kadar kalsan
istiyorum
bu gece
renk, koku, müzik tamam
sevda noksan
Gül Ozan
Yengen
Ufacık bir kadındı yengen,
çoğalırdı baktıkça,
öyle sevimli...
Ve bu fotoğraftaki gibi,
sen hep öyle uzak görünür,
yakın duyulurdun...
Başka şey yoktu, şiirler için,
senle bakışmak kadar verimli...
Gül Ozan