Stalinist ler Troçki yi pek bi küçümserler hatta onun Marksist olmadığını iddia edecek kadar..Bu da Stalinizmin etkisidir.. Bürokrat bir diktatör olan Stalin sadece kişisel sorunlarından dolayı Trocki yi ve teorisini istediği gibi yorumlayarak Sosyalizm adına Troçki yi karalar, hatta bugün Türkiyedeki Stalinist sol liderler bile Troçki nin sözlerini kırparak istedikleri biçimde kullanırlar...
Stalin'le arasında Sosyalizmi uygulama yönünden farklılık vardır. Stalin, devrimin ilk olarak yerel olması gerektiğini savunurken, Troçki evrensel bir devrimden yanadır. Lenin'in ölümünden sonra liderlik çekişmelerinin altındaki sebeplerden biri de budur. Sonunda Stalin'in otoritesi kabul edilince sürülmüştür.
Asıl adı Leon Davidoviç Bronstein olan Troçki, 7 Kasım 1879'da Güney Ukrayna'nın Yenovka köyünde doğdu. 1896'da Nikolayev'de sosyalist düşüncelerle tanıştı. 1897'de Rusya İşçi Birliği adlı gizli örgütü kurdu. Çar polisince tutuklanıp Sibirya'ya sürgüne gönderildi.
1902 yılında Troçki takma adını kullandığı sahte pasaportla Viyana'ya, oradan da Londra'ya kaçtı. 1905 devriminde St. Petersburg'a dönüp İşçi Sovyeti başkanlığına seçildi. Devrimin yenilgiye uğramasıyla tutuklanıp 1907'de Doğu Sibirya'ya sürüldü. Londra'ya kaçtı.
1917 devriminde Rusya'ya döndü. Dışişleri Komiserliği, ardından da Savaş Komiserliği'ni üstlenip Başkumandan sıfatıyla Kızıl Ordu'yu kurdu.
1924'te Lenin'in ölümünden sonra Stalin'le giriştiği iktidar mücadelesini kaybetti.
1926'da Politbüro'dan çıkartıldı. 1928'de Alma Ata'ya, bir yıl sonra da Türkiye'ye sürüldü. 1933'te Fransa'ya, sonra Oslo'ya geçti. 1937'de Meksika'ya yerleşti.
1940'ta bir İspanyol komünisti olan Ramon Mercader tarafından başına kazmayla vurularak öldürüldü.
Konu irdelenirken su bilgilerin de göz önünde bulundurulmasi uygun düşer.
Atatürk, uzun süredir aklını meşgul eden Mason localarının kapatılmasıyla ilgili düşüncelerini ilk olarak 1935 yılında gündeme getirdi. ittihat terakki cemiyeti içerisindeki masonların Türkiye'ye verdikleri zarar, herkes tarafından bilinmekteydi. ittihat terakki'yi yakından tanıyan Atatürk, cumhuriyet'in kuruluşundan beri locaları kapatmak için fırsat kolluyordu. dönemin van milletvekili ibrahim arvas, hatıralarında Atatürk'ün Masonlara yaklaşımını şu şekilde ifade ediyor:
'Mustafa Kemal'in sevmediği iki zümre vardı. birincisi dönmeler ikinci ise masonlardı... bir gün eski adliye vekili Mahmud Esat Bozkurt'u çağırdı. kendisine masonların taksimat, teşkilat, ahvalini bildirir bir kitap verdi. 'bunu güzelce mutalaa et, bir takrirle halk partisi grup başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli hücum yap ve grupça kapanmasına dalalet et. senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır' dedi. grup danışmanı mahmut esat bozkurt, riyaset makamına bir takrir verdi ve takririnin okunmasını reisten rica etti. hülasası şöyleydi: 'Masonluk kökü dışarıda bir Yahudi Tarikatından başka bir şey değildir, memleketimizde bunun ne işi vardır? bunu da grup kararıyla kapatalım...'
Ertesi hafta recep peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi: 'arkadaşlar, yarından itibaren türkiye'de masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır...' salonda bir kıyamet koptu, alkışlar, bağırmalar tavanları çınlatıyordu.' (ibrahim arvas, tarihi hakikatler, s.71-72)
'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.' Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. 'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Atatürkçülük denildiğinde akla sadece Laiklik geliyor. Bu elbette çok önemli ancak sorunu sadece laiklikle sınırlandıramayız. Atatürkçü düşünce aynı zamanda Emperyalizme ve Liberal Ekonomiye de savaş açan bir bir anlayıştır.
1924 ten öldüğü 1953 yılına kadar SSCB devlet başkanlığını yapmıştır.
Dünyada Sosyalizm ve Komünizmin ÖCÜ gibi görülmesinin baş sorumlusudur.
Stalinist ler Troçki yi pek bi küçümserler hatta onun Marksist olmadığını iddia edecek kadar..Bu da Stalinizmin etkisidir.. Bürokrat bir diktatör olan Stalin sadece kişisel sorunlarından dolayı Trocki yi ve teorisini istediği gibi yorumlayarak Sosyalizm adına Troçki yi karalar, hatta bugün Türkiyedeki Stalinist sol liderler bile Troçki nin sözlerini kırparak istedikleri biçimde kullanırlar...
Stalin'le arasında Sosyalizmi uygulama yönünden farklılık vardır. Stalin, devrimin ilk olarak yerel olması gerektiğini savunurken, Troçki evrensel bir devrimden yanadır. Lenin'in ölümünden sonra liderlik çekişmelerinin altındaki sebeplerden biri de budur. Sonunda Stalin'in otoritesi kabul edilince sürülmüştür.
Asıl adı Leon Davidoviç Bronstein olan Troçki, 7 Kasım 1879'da Güney Ukrayna'nın Yenovka köyünde doğdu. 1896'da Nikolayev'de sosyalist düşüncelerle tanıştı. 1897'de Rusya İşçi Birliği adlı gizli örgütü kurdu. Çar polisince tutuklanıp Sibirya'ya sürgüne gönderildi.
1902 yılında Troçki takma adını kullandığı sahte pasaportla Viyana'ya, oradan da Londra'ya kaçtı. 1905 devriminde St. Petersburg'a dönüp İşçi Sovyeti başkanlığına seçildi. Devrimin yenilgiye uğramasıyla tutuklanıp 1907'de Doğu Sibirya'ya sürüldü. Londra'ya kaçtı.
1917 devriminde Rusya'ya döndü. Dışişleri Komiserliği, ardından da Savaş Komiserliği'ni üstlenip Başkumandan sıfatıyla Kızıl Ordu'yu kurdu.
1924'te Lenin'in ölümünden sonra Stalin'le giriştiği iktidar mücadelesini kaybetti.
1926'da Politbüro'dan çıkartıldı. 1928'de Alma Ata'ya, bir yıl sonra da Türkiye'ye sürüldü. 1933'te Fransa'ya, sonra Oslo'ya geçti. 1937'de Meksika'ya yerleşti.
1940'ta bir İspanyol komünisti olan Ramon Mercader tarafından başına kazmayla vurularak öldürüldü.
ABD askerlerinin ortalama yaşının 19 ve %90 ının 23 yaşın altında olduğu savaş.
Konu irdelenirken su bilgilerin de göz önünde bulundurulmasi uygun düşer.
Atatürk, uzun süredir aklını meşgul eden Mason localarının kapatılmasıyla ilgili düşüncelerini ilk olarak 1935 yılında gündeme getirdi. ittihat terakki cemiyeti içerisindeki masonların Türkiye'ye verdikleri zarar, herkes tarafından bilinmekteydi. ittihat terakki'yi yakından tanıyan Atatürk, cumhuriyet'in kuruluşundan beri locaları kapatmak için fırsat kolluyordu. dönemin van milletvekili ibrahim arvas, hatıralarında Atatürk'ün Masonlara yaklaşımını şu şekilde ifade ediyor:
'Mustafa Kemal'in sevmediği iki zümre vardı. birincisi dönmeler ikinci ise masonlardı... bir gün eski adliye vekili Mahmud Esat Bozkurt'u çağırdı. kendisine masonların taksimat, teşkilat, ahvalini bildirir bir kitap verdi. 'bunu güzelce mutalaa et, bir takrirle halk partisi grup başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli hücum yap ve grupça kapanmasına dalalet et. senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır' dedi. grup danışmanı mahmut esat bozkurt, riyaset makamına bir takrir verdi ve takririnin okunmasını reisten rica etti. hülasası şöyleydi: 'Masonluk kökü dışarıda bir Yahudi Tarikatından başka bir şey değildir, memleketimizde bunun ne işi vardır? bunu da grup kararıyla kapatalım...'
Ertesi hafta recep peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi: 'arkadaşlar, yarından itibaren türkiye'de masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır...' salonda bir kıyamet koptu, alkışlar, bağırmalar tavanları çınlatıyordu.' (ibrahim arvas, tarihi hakikatler, s.71-72)
Savaşla ilgili bazı fotoğraflar için
http://www.historyplace.com/worldwar2/timeline/ww2time.htm
http://www.historyplace.com/worldwar2/ww2-pix/london15.jpg
Nazım Hikmet'in bir şiirinin ismi. Şiir şöyle:
'Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.'
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Nazım Hikmet (28.7.1962)
Atatürkçülük denildiğinde akla sadece Laiklik geliyor. Bu elbette çok önemli ancak sorunu sadece laiklikle sınırlandıramayız. Atatürkçü düşünce aynı zamanda Emperyalizme ve Liberal Ekonomiye de savaş açan bir bir anlayıştır.