Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • adnan menderes29.07.2004 - 09:45

    ABD, “NATO’ya girmek istiyorsanız Kore’ye asker gönderin” dedi... Dönemin Başbakanı Adnan Menderes Kore’ye asker gönderme kararı aldı (hem de Meclis kararı olmadan) . Ekim 1950’de Kore’ye giden 4 bin 500 Türk askeri Çin birlikleriyle savaştı.

    Korkulan bedel ödendi: “721 şehit, 175 Mehmetçik kayıp...”.
    Ve Türkiye Şubat 1952’de NATO üyesi oldu.

  • 12 eylül28.07.2004 - 17:13

    12 Eylül’ün insan hakları ve demokrasi sicili

    Gözaltına alınanlar:
    650.000

    Fişlenenler:
    1.683.000

    Açılan dava sayısı:
    210.000

    Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar:
    230.000

    Bunlardan 141-142-163. maddelerden yargılananlar:
    71.500

    Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88) :
    9,508

    Yargılanan “örgüt üyesi”:
    98.404

    Hüküm giyen “örgüt üyesi”:
    21.764

    “Yurda dön” çağrısı yapılanlar:
    29.000

    Vatandaşlıktan çıkarılanlar:
    14.000

    Pasaport verilmeyenler:
    388.000

    Faaliyetten men edilen dernek:
    23.700

    Hakkında soruşturma açılan dernek:


    Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu:
    52.000 (1990’da kalanlar)

    Toplam ölü (eceliyle) :
    229

    Kuşkulu ölüm:
    144

    Açlık grevinde ölenler:
    14

    Kaçarken vurulanlar:
    16

    “Çatışma”da öldürülenler:
    74

    Doğal ölüm raporu verilenler:
    73

    “İntihar” ettiği bildirilenler:
    43

    “Nedeni belirsiz” ölenler:
    2

    İşkence sonucu öldürülenler:
    171

    Açılan işkence soruşturma veya davası:
    9.962 (1982-1988 arası)

    İşkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi:
    544

    1981 yılı Nisan-Mayıs aylarında ödüllendirilen güvenlik görevlisi:
    1.002

    1402 Sıkıyönetim yasasına göre yapılan işlem:
    18.525

    Hakkında işlem yapılan memur:
    7.245

    Hakkında işlem yapılan öğretmen:
    3.854

    Hakkında işlem yapılan güvenlik görevlisi
    988

    Hakkında işlem yapılan din görevlisi:
    266

    Hakkında işlem yapılan öğretim görevlisi:
    120

    Hakkında işlem yapılan mülki amir:
    35

    Hakkında işlem yapılan hakim-savcı:
    47

    Bölge dışına sürülenler:
    7.233

    Görevlerine son verilenler:
    4.891

  • kemalizm28.07.2004 - 16:38

    Farklı versiyonları için, bakınız:
    Bağımsız Cumhuriyet Partisi (Mümtaz Soysal)
    Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi (Yekta Güngör Özden)
    Aydınlık dergisi (aydinlik.com)
    İşçi Partisi (D.Perinçek)
    Ulusal kanal
    Türk Solu Dergisi (turksolu.org)


    Kanımca Kemalizm'e en yakın olan Mümtaz Soysal'ın partisidir.
    En uzak olan ise Türk Solu dergisidir.

  • deniz gezmiş28.07.2004 - 15:18

    Deniz'in detaylı hayat hikayesi için:
    http://www.eskici.freeservers.com/denizgezmis.htm

  • deniz gezmiş28.07.2004 - 15:04

    'Bilmeyenler, menfatleri geregi bilmek istemeyenler veya Türkiye'de Amerikan emperyalizmi yoktur diyenler iyi dinlesinler:
    Bu tarihi savunmada söyleyecegimiz bir kaç söz kulaklarına küpe olsun.Mevkiler, kürsüler, menfaatler ve başkalarına yaranmalar, bilimi ve gerçekleri engellemeye, doguları susturmaya yeterli degildir.Insanlık tarihi, nice yıkılmaz sanılan tahtları yerlebir etmiştir.Gercegin ve o ugurda verilen kutsal kavgaların yıkamıyacagı, ezemiyecegi ve alt edemiyacegi hiç bir şey tasavvur edilemez.Bizler dışarda hayatımızı ortaya koyarak, hiç bir menfaat beklemeden, gözümüzü kırpmadan nasıl mücadele ettiysek,bu savunmada da görevimizi yapacak ve bilmek istemyenlere Amerikan emperyalizminin varlıgını belgelerle ispatlayacagız. Buna ragmen belli zümre ve kişiler, bildiklerini yine yapmaya devamedecek.Bunu da çok iyi biliyor ve haykırıyoruz.Bizler ölsekde, kalsak da bu kavga devam edecektir.Iki kere ikinin dört olduguna nasıl inanıyorsak, Amerikan emperyalizmi ve uşaklarının alt edilecegine de öyle inanıyoruz.
    Türkiye Halkı bu kavgadan alnı açık ve muzaffer çıkacaktır.'..Ama bu defa kurtuluş savaşımızda sorulması unutulmuş bütün hesaplar, bugünkülerle beraber mutlaka sorulacaktır. (..)
    Amerikan Emperyalizmi, patronlar, agalar, onların emrindeki uşaklar dinleyiniz.Kurtuluşa kanla, ateşle varılacaktır.talan ettiginiz vatan, esaretinizden mutlaka kurtulacaktır..Geri kalmamızın, sefaletimizin sebebi sizlersiniz.Menfaatiniz için yaptıgınız antlaşma ve ittifaklarla Türkiye halkını esaret altına soktunuz.
    Bu kavga otuz beş milyon nüfuslu Türkiye Halkının bagımsızlık ve kurtuluş kavgasıdır.'
    *Deniz GEZMİŞ (Toplu savunmadan)

  • emin çölaşan28.07.2004 - 14:23

    Raylardaki kan:
    MUALLA Kurumlu ismini bilmiyorsunuz ama onu anımsayacaksınız. Tren kazasının olduğu gece Bay Başbakan’a ‘Kocamı bulun’ diye bağıran, sonra oradan apar topar uzaklaştırılan hanım.

    Dün beni aradı. Telefonda hüngür hüngür ağlıyordu:

    ‘O raylarda benim kocam mimar Erol Kurumlu’nun kanı var. Ben o gece ölüp ölmediğini bilmezken, Başbakan’dan yardım isterken, benim suratıma bile bakmadı. Korumaları ile devletin üniformalı polisleri orada kavga ettiler. Telsizler havada uçuşuyordu. Bize bunları yaşattılar. Kocamı Eskişehir’de gömdük. Bunların hiçbirine vatandaş olarak hakkımı helal etmiyorum. Lütfen bunları yazın.’

    Ne diyebilirsiniz? Acılı hanımı dinledim, yüreğim bir kez daha burkuldu.
    *
    Tekin Çınar ismini de belki bilmezsiniz. 1972 yılında DDY’de müfettiş olarak çalışmaya başladı. 1984-1989 yılları arasında Genel Müdür Yardımcısı, 1990-1992 döneminde Genel Müdür olarak görev yaptı. Daha sonra Ulaştırma Bakanlığı’nda DDY’den sorumlu Müsteşar Yardımcısı oldu, bu görevde 3.5 yıl kaldı.

    İzleyen aşamada 1996-1998 yılları arasında ikinci kez DDY Genel Müdürü oldu. Demiryollarını baştan sona en iyi bilenlerden biri.

    Bir arkadaşım, Tekin Çınar’ın bu hızlı-hızlandırılmış, her neyse trenin çok riskli olduğunu DDY Genel Müdürü’ne anlattığını söylemişti. Dün Çınar’ı arayıp bu olayı sordum. Aynen doğruladı. Söyledikleri inanılır gibi değildi:

    ‘Bundan yaklaşık 3 ay önce Genel Müdür Süleyman Karaman’la baş başa görüştük. Kendisine demiryollarının bu altyapısı ile bu raylarda hızlı veya hızlandırılmış tren olamayacağını, bunun çok büyük tehlikeler getireceğini anlattım. Bu hız emirle yapılmaz dedim. Ortaya ciddi sorunlar çıkacağını, bizim bu işi iyi bildiğimizi, gerektiğinde bize danışmalarını rica ettim. Hiçbir şey danışmadılar, çünkü kararı vermişlerdi. Hiç kimseyi dinlemediler. Bu bir cinayettir.’
    ***
    Günlerden beri Pamukova kazasını yazıyoruz, olayı bütün boyutlarıyla dile getiriyoruz.

    Bu, normal bir kaza değil.

    Demiryollarında bugüne kadar da kazalar oldu. Makas yanlış açılır, raylarda sorun olur, başka aksamalar meydana gelir.

    Ama bu farklıydı.

    Yönetim böyle bir kazanın olacağını, bu altyapıda trenin bu hıza ulaşmasının mümkün olmadığını önceden biliyordu.

    Uzmanlar uyarmıştı. Hiçbir önlem alınmamıştı.
    Dün yazmıştım. DDY Genel Müdür Yardımcısı Erol İnan kazadan günler önce gazetelere konuşuyor, makinistlere ‘Allah rızası için yavaş gidin’ çağrısında bulunuyordu!
    Kazadan sonra yapılan resmi açıklamalarda ise DDY Genel Müdürvekili ‘Allah’ın takdiri’ diyordu.

    İşler Allah’a emanet edilmiş, ancak kullar gerekeni yapmamıştı.

    Şimdi bunlardan hesap sorulmasın mı?
    ***
    Toplum tepkili. Vatandaş tepkili. Gazeteciler Bay Başbakan’a ‘haddini aşan! ’ sorular soruyor.

    Ulaştırma Bakanı ses vermiyor. Sadece ‘Zoru görünce bırakıp kaçmam’ diyebiliyor.
    Dünkü gazetelerde DDY Genel Müdürü Süleyman Karaman ile yapılan söyleşiler vardı. Bakınız beyefendi aynen ne diyor:
    ‘Bu normal bir tren. Ama biz ilgi çeksin, yolcular gelsin diye hızlandırılmış tren adını verdik. Buna ‘Normal tren yaptık, gelin yolcular binin’ desek ilgi çekmezdi. Hızlandırılmış tren diyerek yolcu ilgisi çekildi. Bunda da başarılı olduk.’
    Başarıdan söz ediyor! Dün bir başka gazetede ise şu sözleri var:
    ‘Risk olmasın diye trenin hızını yavaşlatmıştık. Makinist hızlı gelmiş, frene basmış. Freni ya kesti, ya da gazı kesti, bilemiyoruz. Bu teknik bir olay. Böyle yaptı demiyorum ama frenle uğraşmasaydı tren oradan geçerdi. Bir şey olmazdı. Şimdiye kadar hepsi geçiyordu da, bir bu mu yanlış anladı, biz mi yanlış anlattık! Bu adamcağız ne yapmış bilmiyorum.’
    Bir gazeteye ‘hızlandırılmış tren yok’ diyen Genel Müdür, aynı gün ötekine şöyle diyor:
    ‘Hızlandırılmış tren, hızlandırılmamış bölgede kaza yaptı.’

    Pes yani! Söyleyecek bir şey yok!

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden, sadece ve sadece Recep Tayyip Erdoğan ekibinden oldukları için cımbızla seçilip Ulaştırma Bakanı ve DDY Genel Müdürü yapılan deneyimsiz ve işi bilmeyen şahıslar, 38 ölümlü bu cinayetin altında ezilmeye ve hesap vermeye mahkum.
    28-07-2004

  • muhsin yazıcıoğlu28.07.2004 - 12:46

    Bugün cezaevinden çıkan Korkut Eken'i karşılayan kişi.

  • derin devlet28.07.2004 - 12:39

    Uğur Mumcu nun kitabı:'Papa - Mafya - Ağca'
    Tüm belgeleriyle derin devlet...

  • derin devlet28.07.2004 - 12:37

    Türkiye'nin son 10 yılındaki pek çok olayın bir numaralı aktörü Alaattin Çakıcı'nın yurtdışına kaçmadan önce yaptığı çarpıcı açıklamalar Aksiyon dergisinde yayınlandı.

    Türkbank skandalında oynadığı rolle Mesut Yılmaz Hükümeti'nin düşürülmesine yol açan Çakıcı, Necmettin Erbakan liderliğindeki Refahyol Hükümeti’ni de kendisinin yıktığını öne sürdü. 28 Şubat sürecinde Doğru Yol Partisi'nde yaşanan bakan ve milletvekili istifalarında etkisi olduğunu açıklayan Çakıcı, böylece Yılmaz'ın başbakan olmasına da katkıda bulunduğunu savundu.

  • vedat türkali28.07.2004 - 12:21

    Kitap kapaklarında yer alan biyografisi:
    1919’da Samsun’da doğdu. asıl adı Abdülkadir Pirhasan’dır.Ortaöğrenimini Samsun lisesi’nde yaptı. Yüksek öğrenimini 1942’de istanbul üniversitesi Edebiyat fakültesi Türk dili ve edebiyatı bölümü’nde tamamladı. Maltepe ve Kuleli Askeri Liseleri’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1951’de siyasal eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklandı. Askeri mahkeme tarafından dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yedi yıl sonra koşullu olarak serbest bırakıldı. Rıfat Ilgaz’la birlikte Gar Yayınları’nı kurdu.
    1965’te senaryosunu yazdığı 'Sokakta Kan Vardı' ile yönetmenliği de denedi. Kurgusu, anlatım tekniği ve gerçekçi yaklaşımıyla çağdaş edebiyatta bir aşama olarak nitelendirilen 'bir gün tek başına’yı 'Mavi karanlik' izledi.'Yeşilçam dedikleri Türkiye' ve 'Tek kişilik ölüm'’le roman uğraşını sürdürdü. Vedat Türkali, 'dallar yeşil olmalı' adlı oyunu ile TRT 1970 oyun ödülü’nü, 'bir gün tek başına' ile milliyet yayınları 1974 roman yarışması’nda birincilik ödülünü ve 1976 Orhan Kemal Roman armağanı’nı kazanmıştır. Dolandırıcılar şahı, Otobüs yolcuları, Üç tekerlekli bisiklet, Şehirdeki yabancı, Karanlıkta uyananlar, Bedrana, Kara çarşaflı gelin’in senaryolarını yazdı. Sokakta kan vardı, Korkusuz aşıklar ve Kopuk filmlerinin ise senaryolarını yazarak yönetmenliğini yaptı. Senaryolarını yazdığı Karanlıkta uyananlar (1965) ve Kara çarşaflı gelin (1977) , Antalya film şenliği’nde en iyi senaryo ödülü’nü almış; yine senaryolarını yazdığı Bedrana ve Güneşli Bataklık filmleri de Carlovy vary Film Şenliği’nde 'Cidalc ve işçi sendikaları' özel ödülü’nü kazanmıştır.Uzun bir aradan sonra 1999'da 2 ciltten oluşan 'Güven'le okurlarıyla buluştu.Güven'i hayatını anlattığı 'Komünist' izledi.