National Geographic Derneği ile IBM ortaklığında başlatılan Genografi Projesi'nin başına getirilen Dr. Spencer Wells'in, 'Türkiye'de Türk geni az' sözlerine, Türkiye'den uzmanlar da katıldı. Bu açıklamalara şaşırmadıklarını söyleyen uzmanlar, Türklerin genlerinin karışık olduğunu söyledi. Wells'in, 'Anadolu'da Türk dili ve kültürünün yayıldığını biliyoruz. Ancak veriler, Selçuklu ile Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türk geninin burada çok yayılmadığını gösteriyor. Türkiye, çok heterojen bir yer' açıklamasına yapılan yorumlar şöyle:
Çünkü, Türkiye göç yolları üzerinde
PROF. DR. ASLIHAN TOLUN (Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi) : 'Genetik olarak Anadolu yapısında olduğumuz 5 - 6 yıl önce çıktı. Birkaç yıl önce yabancılarla ortak olarak Türklerin genetik kökeni konulu bir araştırma yapmıştık. Orada da aynı sonuç çıkmıştı. Tükler çok heterojen. Bu aslında beklenen de bir sonuç. Çünkü Türkiye göç yolları üzerinde. Önemli olan insanların kültür birliğidir. Genetik köken, bu konuda ikinci planda. Türkler genetik bakımdan çevresindeki insanlara benziyor. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslara benziyoruz. Ermenilere de, Araplara da biraz benziyoruz ama kendimize özgü bir yapımız var.'
Genlerin karışık olması beklediğimiz bir şey
DOÇ. DR. ÇEVİK TUFAN (Pamukkale Üniversitesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı ile Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Araştırma Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi) : 'Haber çok şaşırtıcı değil. İnsan organizmasında birtakım genlerimiz kalıcı genler. Yani korunan genler. Korunan genler, her ırkta aynı fonksiyonu gören, insan organizmasında sabit görevleri olan genler. Bunların değişkenliğinden bahsetmiyorlar. Bizi belirleyen karakterleri bahsediyor haber. Bu da çok şaşırtıcı değil. Karışık olması beklediğimiz bir şey. Araştırmanın sonuçları da o yönde bulgu verecek. Bize araştırma yapmadan da sorsalar, Türk halkını gruplara ayırsak Avrupalılara, Afrikalılara, Amerikalılara, Uzakdoğu'ya benzeyen gruplara bölsek, sadece ve sadece Türk özellikleri taşıyor olacak bir grup bulamayacaktık. Bizim beklentilemizi doğrular yönde bir çalışma.'
Dünyayla çok fazla haşır neşiriz
PROF. DR. HAKAN ŞATIROĞLU (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi) : 'Heterojen bir yer olması çok doğal, biz göçmeniz. Biz, durduğumuz yerde durmamışız. Cinsel cazibe çok önemli. Türkler gerek erkekleri gerek kadınları göçmen oldukları için çok rahatlıkla kapalı kalmamışlar. Sürekli bir hoşgörü içinde bulundukları toplumda gen alıp vermişler, eş alıp vermişler. Bu konuda kapalı bir toplum değil. Osmanlı'nın da yapısında zaten o kadar güzel bir karışıklık vardır ki. Bu karışıklığa güzel diyorum, çünkü dünyayla çok fazla haşır neşiriz. Genlerimizin karışık olması doğal.' milliyet 17.05.2005
asla türkiyedeki bütün kürtleri temsil etmeyen parti. kürt vatandaslarimizin sadece çok az bir kisminda destek almaktadir. dehap demek kürtler demek degildir. daha cok ab yanlisi abd destekcileri olabilir
super animasyonun ingilizce bilmeyenlere ozeti olarak: pentagon saldiri alaninda hic bir ucak parcasi yok, kanatlarin kirilmis olmasi gerekmez miydi? ucak kazalarinda oldugu gibi yerde yaniklar vb olmasi gerekmez miydi? eger ucak o kadar alcaldiysa jet itisinden yoldaki araclarin etkilenmis, devrilmis falan olmalari gerekmez miydi? -ucak pentagonun 3-4 katmanini da delecek kadar guclu degildi, nasi bir kac katmanda hasar e o katmanlarda 2-3 metre capinda delikler var? -ucagi ucurdugu soylenen terorist ucus okulu yetkililerine gore adam gibi ucamiyordu, o zaman nasil 60 tonluk ucagi yerden 1 metre yukseklikte ucurup pentagon'a dalabildi? -ucagin gelisini goren tum guvenlik kameralarinin kasetleri (bir ozel otel ve petrol istasyonu dahil) fbi tarafindan alelacele, saldiridan dakikalar sonra toplatildi ve basina hic gosterilmedi, neden? (ayrica denildigine gore otel calisanlari teybi izlemisler dehset icinde) -pentagonun kendi guvenlik kamerasinda gorunen cismin bir boeing 757 ile boyut olarak alakasi yok, niye? -havaalani radarinda boeing 757 nin saldiridan 45 dakika once kaybolmus, eger gerckten carpmadiysa koca ucak, yakit ve yolcular nereye kayboldu? ve pentagona carpan ucagin radarda bir ordu jeti gibi hizli ve manevra kabiliyetli olmasi biraz garip degil mi? -ayrica carpan seyin bir jet ucagindan cok fuze ya da ufak (8-12 kisilik) bir ucak oluguna inanan yuzlerce tanik olmasi durumu karistirmiyor mu?
25 yaşından 50 yaşına kadar sadece, kendisinde 15 yaş büyük olan Hz.Hatice ile evli kalmıştır. Hz.Hatice vefat ettikten sonra 3 yıl evlenmemiştir. 53 yaşından sonra Bedir (624) , Uhud (625) , Hendek (627) savaşlarına katılmış, yaralanmıştır.
bu mektup 'duwarmish' kyzylderililerinin reisi seattle tarafyndan 'washington'daki büyük ba?kan' a yani 1853-1857 yyllary arasyndaki amerikan cumhurba?kany franklin pierce'ye ithafen yazylmy?:
'washington'daki büyük ba?kan bizden topraklarymyzy satyn almak istedi?ini bildiren bir mektup yollamy?. dostluktan söz etmi? büyük ba?kan... ama biz sizin, dostlu?umuza ihtiyacynyz olmady?yny biliriz.
gökyüzünü nasyl satyn alabilirsiniz? ya da satabilirsiniz? ya topraklaryn sycakly?yny? a?zymdan çykan sözler yyldyzlara benzer, büyük ba?kan, hiç sönmezler. bu yüzden söyleyeceklerime güveniniz.
havanyn taze kokusuna suyun pyryltysyna sahip olmayan biri onu nasyl satabilir? kutsaldyr bu topraklar benim için ve ulusum için... ya?mur sonrasy y?yltyly her çam yapra?y denizi kucaklayan kumsallar karanlyk ormanlaryn koynundaki sis ?akyyan böcekler... ve bilin ki: kyzylderili adamyn anylary a?açlaryn özsuyunda saklydyr. toprak bizim anamyzdyr.
bilesiniz ki;
derelerin ve yrmaklaryn içinden geçen sular, sadece su de?ildir. atalarymyzyn kanydyr o. babalarynyn mezaryny geride byrakyr beyaz adam. topra?y çocuklaryndan çalar. açly?yn dünyayy saracak beyaz adam ve ardynda koskoca bir çöl byrakacaksyn. sabahyn sisi da?laryn karnyndan do?an güne?i görür ve kaçar. demir at (lokomotif) , öldürüp çürümeye byrakty?ynyz binlerce buffalodan nasyl kyymetli olabilir? nasyl? anlamyyorum. hayvanlar insanlary byraksa, insanlar ruhlarynyn yalnyzly?yndan ölmez mi? hayvanlaryn ba?yna gelen, insanyn da ba?yna gelecektir. topra?yn ba?yna gelen, o?ullarynyn da ba?yna gelecek... çocuklarynyza bizim ö?retti?imiz ?eyleri ö?retin. toprak bizim anamyzdyr. ve topra?a tükürülmez. toprak insana de?il, insan topra?a aittir.
insan hayat dokusunun içindeki bir liftir sadece...
beyaz adam neyi satyn almak istiyor? gökyüzü ve topraklaryn sycakly?yny my? ko?an antiloplaryn çabuklu?unu mu? biz size bunlary nasyl satabiliriz? ve siz nasyl satyn alabilirsiniz?
bir ka?yt parçasyny imzalady?ymyz ve beyaz adama verdi?imiz için her ?eyi yapabilece?ini mi zanneder beyaz adam? havanyn tazeli?ine ve suyun pyryltysyna sahip de?ilsek, bunu nasyl satabiliriz size? son buffalo da öldü?ünde onlary tekrar nasyl satyn alabilirsiniz? beyaz adam geçici bir iktidardyr ve o kendini her ?ey zannetmektedir. bir insan annesine sahip olabilir mi?
günlerimizin kalan kysmyny nerede geçirece?imiz önemli de?il. çocuklarymyz babalaryny gururlary kyrylmy? gördüler. sava?çylarymyz utandyryldylar. yenilgiler sonrasy kendilerini içkiye ve yeme?e verdiler. bu yolla vücutlaryny uyu?turuyorlar. bir kaç ky? ömrümüzün kaldy?y bu topraklarda yakynda matemimizi tutacak tek bir ki?i bile kalmayacak. ama niye a?layayym? insanlar denizdeki dalgalar gibi gelip geçerler. biz gidiyoruz, ama beyaz adamyn da bir gün ke?fedece?i ?eyi bugünden biliyoruz. hepimiz ayny büyük ruhtan geliyoruz. beyazlar da bir gün bu topraklardan gidecektir. belki de bütün yrklardan daha çabuk. yataklarynyzy zehirlemeye devam edin. ve bir gece kendi çöplerinizde bo?ulacaksynyz. bu kader bizim için ?u anda bilinmezdir. fakat biliyoruz ki baty?ynyzda her tarafa parlak bir y?yk yayacaksynyz.
bütün buffalolar öldürüldükten, yaban atlary ehlile?tirildikten, ormanyn en gizli kö?elerine kadar dünya insan kokusu ile doldu?unda, sevimli tepenin görüntüsü konu?an tellerle kirletildikten sonra, bir bakacaksynyz ki gökteki kartallar yok olmu?. hyzly ko?an taylara elveda demi?siniz. bu ne demektir biliyor musunuz? bu ya?amyn sonu ve sadece daha fazla hayatta kalmanyn ba?langycydyr...
biz karde?lerininkinden ne kadar farkly olursa olsun her insanin istedi?i gibi ya?amasyny savunuruz. e?er biz teklifinizi kabul edersek, bu sadece yeni topraklary güvence altyna almak için olacaktyr ve orada son günlerimizi rahat ve huzurlu geçirebiliriz belki...
size bu topraklarymyzy satty?ymyz zaman, siz onu bizim sevdi?imiz gibi seviniz, onunla bizim ilgilendi?imiz gibi ilgileniniz. ve onu bugün buldu?unuz gibi hatyrlayynyz. bu topraklary ve üzerindeki canlylary çocuklarynyz için koruyunuz. çünkü bu dünya kutsaldyr. beyaz adam bile ortak kaderimizden kaçamaz, belki biz hepimiz karde?iz.
Yapılan referandumlar sonucunda Avrupa Birliği'ne girmeyi reddeden ülke halkları, bu kararı alırlarken basit 'kokoreç edebiyatı' ile kandırılmadılar.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün 'Ne mutlu Türk'üm diyene' sözüyle yıllardır birbirine kenetlenen insanımız, Avrupa Birliği'ne üyelik süreci içinde mevcut bütün değerlerini sorgulayacak. Brüksel'den yönetilince, Atatürkçülük diye bir görüş kalmayacak. Öğrencilerimiz sabahları 'Türk'üm, doğruyum, çalışkanım...' diye başlayan andı söylemeyecek. Bu konuların hepsi tesadüfen 13 Kasım tarihli İngiliz Economist dergisinde yer almış. Avrupa Birliği'yle başlatılacak ve asgari 2014'e kadar sürecek olan müzakere süreci boyunca, bizden Kürt devletinin kurulmasına, ülkemizde isteyenin istediği dili konuşmasına, isteyenin Türk olmadığını istediği biçimde ilan edip, ırkının propagandasını yapmasına razı olmamız istenecek. Economist'e göre artık 'Türk' olmakla değil, 'Türkiyeli' olmakla övüneceğiz. Muhtemelen de, 'Ne mutlu Türk'üm diyene' yerine 'Ne mutlu Türkiyeliyim diyene' ya da 'Ne mutlu Avrupalıyım diyene' diyeceğiz. Kokoreçten de, sokak satıcılarından da vazgeçebiliriz. Ama, sabahları öğrencilerimizin 'Türkiyeliyim, doğruyum, çalışkanım, yasam... Avrupa'yı ve halklarını özümden çok sevmektir' demelerini ne kadar kabullenebiliriz? Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin Türkiye başlıklı bölümünde yer alan 23. madde müzakerelerin yalnız Türkiye'yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini öngörüyor. Yani, müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacak. İşte, bize başarı diye yutturulmaya çalışılan bildirgede, hükümetin kabul ettiği bu. Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin Dışişleri bakanlığı tarafından yapılan tercümesinde de bazı hatalar var. En iyisi, İngilizce asıl metni okumak. Asıl metin, Avrupa Birliği'nin internet sayfasının en başındaki 'Presidency Conclusions' bölümünde var. Bakın, bildiride herkesin gördüğü Güney Kıbrıs, Ege sorunu, müzakerelerin açık uçlu ve sonuçlarının garanti edilmemesi dışında ilginç neler var: Müzakere edilecek konularda Avrupa Birliği üyelerinin tümünün ve aday ülkenin oybirliği gerekecek. Yani, 'veto' hakkının kullanılması ve Türkiye'nin tehdit edilmesi için daha çok imkan var. Müzakereler sonrasında, uzun geçiş süreleri, alt düzenlemeler, sürekli tedbirler öngörülebilir. Bunlar arasında, serbest dolaşım, tarım ve yapısal politikalar da (bu, daha ne eklerseniz eklersiniz demektir) var. Ayrıca, isteyen her ülkenin katılımdan sonra bile, bize istediği kısıtlamayı uygulayabileceğinden bahsediliyor. Bu, Avrupa Birliği'nin ruhuna aykırı ve bizim için 'rezalet'. Hükümetin iddia ettiğinin aksine, müzakerelerin askıya alınması için üye devletlerin üçte birinin talebi ve nitelikli çoğunluğunun kararı gerekmiyor. Bu husus sadece, özgürlük, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin devamlı bir biçimde ihlal edilmesi halinde söz konusu oluyor. Yani, bu madde 'ordumuz' için özel olarak konmuş.
National Geographic Derneği ile IBM ortaklığında başlatılan Genografi Projesi'nin başına getirilen Dr. Spencer Wells'in, 'Türkiye'de Türk geni az' sözlerine, Türkiye'den uzmanlar da katıldı. Bu açıklamalara şaşırmadıklarını söyleyen uzmanlar, Türklerin genlerinin karışık olduğunu söyledi. Wells'in, 'Anadolu'da Türk dili ve kültürünün yayıldığını biliyoruz. Ancak veriler, Selçuklu ile Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türk geninin burada çok yayılmadığını gösteriyor. Türkiye, çok heterojen bir yer' açıklamasına yapılan yorumlar şöyle:
Çünkü, Türkiye göç yolları üzerinde
PROF. DR. ASLIHAN TOLUN (Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi) : 'Genetik olarak Anadolu yapısında olduğumuz 5 - 6 yıl önce çıktı. Birkaç yıl önce yabancılarla ortak olarak Türklerin genetik kökeni konulu bir araştırma yapmıştık. Orada da aynı sonuç çıkmıştı. Tükler çok heterojen. Bu aslında beklenen de bir sonuç. Çünkü Türkiye göç yolları üzerinde. Önemli olan insanların kültür birliğidir. Genetik köken, bu konuda ikinci planda. Türkler genetik bakımdan çevresindeki insanlara benziyor. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslara benziyoruz. Ermenilere de, Araplara da biraz benziyoruz ama kendimize özgü bir yapımız var.'
Genlerin karışık olması beklediğimiz bir şey
DOÇ. DR. ÇEVİK TUFAN (Pamukkale Üniversitesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı ile Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Araştırma Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi) : 'Haber çok şaşırtıcı değil. İnsan organizmasında birtakım genlerimiz kalıcı genler. Yani korunan genler. Korunan genler, her ırkta aynı fonksiyonu gören, insan organizmasında sabit görevleri olan genler. Bunların değişkenliğinden bahsetmiyorlar. Bizi belirleyen karakterleri bahsediyor haber. Bu da çok şaşırtıcı değil. Karışık olması beklediğimiz bir şey. Araştırmanın sonuçları da o yönde bulgu verecek. Bize araştırma yapmadan da sorsalar, Türk halkını gruplara ayırsak Avrupalılara, Afrikalılara, Amerikalılara, Uzakdoğu'ya benzeyen gruplara bölsek, sadece ve sadece Türk özellikleri taşıyor olacak bir grup bulamayacaktık. Bizim beklentilemizi doğrular yönde bir çalışma.'
Dünyayla çok fazla haşır neşiriz
PROF. DR. HAKAN ŞATIROĞLU (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi) : 'Heterojen bir yer olması çok doğal, biz göçmeniz. Biz, durduğumuz yerde durmamışız. Cinsel cazibe çok önemli. Türkler gerek erkekleri gerek kadınları göçmen oldukları için çok rahatlıkla kapalı kalmamışlar. Sürekli bir hoşgörü içinde bulundukları toplumda gen alıp vermişler, eş alıp vermişler. Bu konuda kapalı bir toplum değil. Osmanlı'nın da yapısında zaten o kadar güzel bir karışıklık vardır ki. Bu karışıklığa güzel diyorum, çünkü dünyayla çok fazla haşır neşiriz. Genlerimizin karışık olması doğal.'
milliyet 17.05.2005
asla türkiyedeki bütün kürtleri temsil etmeyen parti.
kürt vatandaslarimizin sadece çok az bir kisminda destek almaktadir.
dehap demek kürtler demek degildir.
daha cok ab yanlisi abd destekcileri olabilir
daha da ilginici için:
http://www.geocities.com/shongar/20dolar.htm
çok çok ilginç...
http://www.neiu.edu/~ayjamess/hmmm.htm#main
super animasyonun ingilizce bilmeyenlere ozeti olarak:
pentagon saldiri alaninda hic bir ucak parcasi yok, kanatlarin kirilmis olmasi gerekmez miydi? ucak kazalarinda oldugu gibi yerde yaniklar vb olmasi gerekmez miydi? eger ucak o kadar alcaldiysa jet itisinden yoldaki araclarin etkilenmis, devrilmis falan olmalari gerekmez miydi?
-ucak pentagonun 3-4 katmanini da delecek kadar guclu degildi, nasi bir kac katmanda hasar e o katmanlarda 2-3 metre capinda delikler var?
-ucagi ucurdugu soylenen terorist ucus okulu yetkililerine gore adam gibi ucamiyordu, o zaman nasil 60 tonluk ucagi yerden 1 metre yukseklikte ucurup pentagon'a dalabildi?
-ucagin gelisini goren tum guvenlik kameralarinin kasetleri (bir ozel otel ve petrol istasyonu dahil) fbi tarafindan alelacele, saldiridan dakikalar sonra toplatildi ve basina hic gosterilmedi, neden? (ayrica denildigine gore otel calisanlari teybi izlemisler dehset icinde)
-pentagonun kendi guvenlik kamerasinda gorunen cismin bir boeing 757 ile boyut olarak alakasi yok, niye?
-havaalani radarinda boeing 757 nin saldiridan 45 dakika once kaybolmus, eger gerckten carpmadiysa koca ucak, yakit ve yolcular nereye kayboldu? ve pentagona carpan ucagin radarda bir ordu jeti gibi hizli ve manevra kabiliyetli olmasi biraz garip degil mi?
-ayrica carpan seyin bir jet ucagindan cok fuze ya da ufak (8-12 kisilik) bir ucak oluguna inanan yuzlerce tanik olmasi durumu karistirmiyor mu?
Maalesef ülkemizde Sağ-Sol ayrımı tamamen kültüreldir. Elit-Seçkinci, görece dinsiz/dinle ilgili olmayan, kozmopolit bir yaşam tarzını seçenler Solcu, geleneksel, görece dindar veyahut kırsal kökenli/köylü/çiftçi kimseler de Sağcı sayılıyor.
25 yaşından 50 yaşına kadar sadece, kendisinde 15 yaş büyük olan Hz.Hatice ile evli kalmıştır.
Hz.Hatice vefat ettikten sonra 3 yıl evlenmemiştir.
53 yaşından sonra Bedir (624) , Uhud (625) , Hendek (627) savaşlarına katılmış, yaralanmıştır.
bu mektup 'duwarmish' kyzylderililerinin reisi seattle tarafyndan 'washington'daki büyük ba?kan' a yani 1853-1857 yyllary arasyndaki amerikan cumhurba?kany franklin pierce'ye ithafen yazylmy?:
'washington'daki büyük ba?kan bizden topraklarymyzy satyn almak istedi?ini bildiren bir mektup yollamy?. dostluktan söz etmi? büyük ba?kan... ama biz sizin, dostlu?umuza ihtiyacynyz olmady?yny biliriz.
gökyüzünü nasyl satyn alabilirsiniz?
ya da satabilirsiniz?
ya topraklaryn sycakly?yny?
a?zymdan çykan sözler yyldyzlara benzer, büyük ba?kan, hiç sönmezler. bu yüzden söyleyeceklerime güveniniz.
havanyn taze kokusuna
suyun pyryltysyna
sahip olmayan biri onu nasyl satabilir?
kutsaldyr bu topraklar benim için ve ulusum için...
ya?mur sonrasy y?yltyly her çam yapra?y
denizi kucaklayan kumsallar
karanlyk ormanlaryn koynundaki sis
?akyyan böcekler...
ve bilin ki:
kyzylderili adamyn anylary
a?açlaryn özsuyunda saklydyr. toprak bizim anamyzdyr.
bilesiniz ki;
derelerin ve yrmaklaryn içinden geçen sular, sadece su de?ildir.
atalarymyzyn kanydyr o.
babalarynyn mezaryny geride byrakyr beyaz adam. topra?y çocuklaryndan çalar.
açly?yn dünyayy saracak beyaz adam ve ardynda koskoca bir çöl byrakacaksyn.
sabahyn sisi da?laryn karnyndan do?an güne?i görür ve kaçar.
demir at (lokomotif) , öldürüp çürümeye byrakty?ynyz binlerce buffalodan nasyl kyymetli olabilir?
nasyl? anlamyyorum.
hayvanlar insanlary byraksa, insanlar ruhlarynyn yalnyzly?yndan ölmez mi?
hayvanlaryn ba?yna gelen, insanyn da ba?yna gelecektir.
topra?yn ba?yna gelen, o?ullarynyn da ba?yna gelecek...
çocuklarynyza bizim ö?retti?imiz ?eyleri ö?retin.
toprak bizim anamyzdyr.
ve topra?a tükürülmez.
toprak insana de?il, insan topra?a aittir.
insan hayat dokusunun içindeki bir liftir sadece...
beyaz adam neyi satyn almak istiyor?
gökyüzü ve topraklaryn sycakly?yny my?
ko?an antiloplaryn çabuklu?unu mu?
biz size bunlary nasyl satabiliriz?
ve siz nasyl satyn alabilirsiniz?
bir ka?yt parçasyny imzalady?ymyz ve beyaz adama verdi?imiz için her ?eyi yapabilece?ini mi zanneder beyaz adam? havanyn tazeli?ine ve suyun pyryltysyna sahip de?ilsek, bunu nasyl satabiliriz size? son buffalo da öldü?ünde onlary tekrar nasyl satyn alabilirsiniz? beyaz adam geçici bir iktidardyr ve o kendini her ?ey zannetmektedir. bir insan annesine sahip olabilir mi?
günlerimizin kalan kysmyny nerede geçirece?imiz önemli de?il. çocuklarymyz babalaryny gururlary kyrylmy? gördüler. sava?çylarymyz utandyryldylar. yenilgiler sonrasy kendilerini içkiye ve yeme?e verdiler. bu yolla vücutlaryny uyu?turuyorlar. bir kaç ky? ömrümüzün kaldy?y bu topraklarda yakynda matemimizi tutacak tek bir ki?i bile kalmayacak. ama niye a?layayym? insanlar denizdeki dalgalar gibi gelip geçerler. biz gidiyoruz, ama beyaz adamyn da bir gün ke?fedece?i ?eyi bugünden biliyoruz. hepimiz ayny büyük ruhtan geliyoruz. beyazlar da bir gün bu topraklardan gidecektir. belki de bütün yrklardan daha çabuk. yataklarynyzy zehirlemeye devam edin. ve bir gece kendi çöplerinizde bo?ulacaksynyz. bu kader bizim için ?u anda bilinmezdir. fakat biliyoruz ki baty?ynyzda her tarafa parlak bir y?yk yayacaksynyz.
bütün buffalolar öldürüldükten, yaban atlary ehlile?tirildikten, ormanyn en gizli kö?elerine kadar dünya insan kokusu ile doldu?unda, sevimli tepenin görüntüsü konu?an tellerle kirletildikten sonra, bir bakacaksynyz ki gökteki kartallar yok olmu?. hyzly ko?an taylara elveda demi?siniz. bu ne demektir biliyor musunuz? bu ya?amyn sonu ve sadece daha fazla hayatta kalmanyn ba?langycydyr...
biz karde?lerininkinden ne kadar farkly olursa olsun her insanin istedi?i gibi ya?amasyny savunuruz. e?er biz teklifinizi kabul edersek, bu sadece yeni topraklary güvence altyna almak için olacaktyr ve orada son günlerimizi rahat ve huzurlu geçirebiliriz belki...
size bu topraklarymyzy satty?ymyz zaman, siz onu bizim sevdi?imiz gibi seviniz, onunla bizim ilgilendi?imiz gibi ilgileniniz. ve onu bugün buldu?unuz gibi hatyrlayynyz. bu topraklary ve üzerindeki canlylary çocuklarynyz için koruyunuz. çünkü bu dünya kutsaldyr. beyaz adam bile ortak kaderimizden kaçamaz, belki biz hepimiz karde?iz.
bunu zaman gösterecek.'
Yapılan referandumlar sonucunda Avrupa Birliği'ne girmeyi reddeden ülke halkları, bu kararı alırlarken basit 'kokoreç edebiyatı' ile kandırılmadılar.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün 'Ne mutlu Türk'üm diyene' sözüyle yıllardır birbirine kenetlenen insanımız, Avrupa Birliği'ne üyelik süreci içinde mevcut bütün değerlerini sorgulayacak. Brüksel'den yönetilince, Atatürkçülük diye bir görüş kalmayacak. Öğrencilerimiz sabahları 'Türk'üm, doğruyum, çalışkanım...' diye başlayan andı söylemeyecek.
Bu konuların hepsi tesadüfen 13 Kasım tarihli İngiliz Economist dergisinde yer almış. Avrupa Birliği'yle başlatılacak ve asgari 2014'e kadar sürecek olan müzakere süreci boyunca, bizden Kürt devletinin kurulmasına, ülkemizde isteyenin istediği dili konuşmasına, isteyenin Türk olmadığını istediği biçimde ilan edip, ırkının propagandasını yapmasına razı olmamız istenecek. Economist'e göre artık 'Türk' olmakla değil, 'Türkiyeli' olmakla övüneceğiz. Muhtemelen de, 'Ne mutlu Türk'üm diyene' yerine 'Ne mutlu Türkiyeliyim diyene' ya da 'Ne mutlu Avrupalıyım diyene' diyeceğiz.
Kokoreçten de, sokak satıcılarından da vazgeçebiliriz. Ama, sabahları öğrencilerimizin 'Türkiyeliyim, doğruyum, çalışkanım, yasam... Avrupa'yı ve halklarını özümden çok sevmektir' demelerini ne kadar kabullenebiliriz?
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin Türkiye başlıklı bölümünde yer alan 23. madde müzakerelerin yalnız Türkiye'yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini öngörüyor. Yani, müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacak. İşte, bize başarı diye yutturulmaya çalışılan bildirgede, hükümetin kabul ettiği bu.
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin Dışişleri bakanlığı tarafından yapılan tercümesinde de bazı hatalar var. En iyisi, İngilizce asıl metni okumak. Asıl metin, Avrupa Birliği'nin internet sayfasının en başındaki 'Presidency Conclusions' bölümünde var. Bakın, bildiride herkesin gördüğü Güney Kıbrıs, Ege sorunu, müzakerelerin açık uçlu ve sonuçlarının garanti edilmemesi dışında ilginç neler var:
Müzakere edilecek konularda Avrupa Birliği üyelerinin tümünün ve aday ülkenin oybirliği gerekecek. Yani, 'veto' hakkının kullanılması ve Türkiye'nin tehdit edilmesi için daha çok imkan var.
Müzakereler sonrasında, uzun geçiş süreleri, alt düzenlemeler, sürekli tedbirler öngörülebilir. Bunlar arasında, serbest dolaşım, tarım ve yapısal politikalar da (bu, daha ne eklerseniz eklersiniz demektir) var. Ayrıca, isteyen her ülkenin katılımdan sonra bile, bize istediği kısıtlamayı uygulayabileceğinden bahsediliyor. Bu, Avrupa Birliği'nin ruhuna aykırı ve bizim için 'rezalet'.
Hükümetin iddia ettiğinin aksine, müzakerelerin askıya alınması için üye devletlerin üçte birinin talebi ve nitelikli çoğunluğunun kararı gerekmiyor. Bu husus sadece, özgürlük, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin devamlı bir biçimde ihlal edilmesi halinde söz konusu oluyor. Yani, bu madde 'ordumuz' için özel olarak konmuş.
Türkiyede 'din kültürü ve alak bilgisini' değil, sadece 'İslamiyetin sünni yorumu'nu öğreten ders.
Milliyet gazetesinin en eski yazarlarından...Üstad.