Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Aylin Aslım
Aylin Aslım

NE ZAMAN DAĞLARIMA GELSEN KAHRAMANIM OLURSUN...

  • düş sokağı sakinleri27.08.2004 - 19:38

    Düşümdeki Yolculuk


    Uyumlar kayboldular
    Gözyaşı kuş oldu uçtu ayrı dünyalara
    Dinlendim filizlendim
    Başkaları girmedi hiç hayatıma

    Üzülmek mi yanlış yoksa sevinmek mi
    Ayıramam kendimi kendimden bile bile

    Uzadı yol çatallandı
    Gönlüm bi hoş oldu hayıflandı
    Sevgiler yağmur bekler
    Tek bir güneş hiçbir şeye yetmez ki

    Ölmek mi doğru yoksa yaşamak mı
    Ayıramam ayrılığı ayrılıktan bile bile

    Ufunetler çıkın gidin gözlerimden
    Aşık bekler beni en mahrem yerinden
    Koklayamam duyarım ayrı kalmanın cinnetini
    En derinden uyumlar kayboldular
    Gözyaşı kuş oldu uçtu ayrı dünyalara

    Üzülmek mi yanlış yoksa sevinmek mi
    Ayıramam kendimi kendimden bile bile

    Ufunetler çıkın gidin düşlerimden...
    Düşlerim bir başkaydı
    Ne olduda içimde karalar açtı

    Murat Yılmazyıldırım

  • şiddeti çözüm olarak benimsemek27.08.2004 - 15:35

    Mantığın durduğu, konrtolün olmadığı an...
    İfadenin olmadığı ifade şekli...
    Kaçış...
    Üstün olma çabası....

  • ertelemek27.08.2004 - 12:07

    Sevgileri yarınlara bıraktınız
    Çekingen, tutuk, saygılı.
    Bütün yakınlarınız
    Sizi yanlış tanıdı.

    Bitmeyen işler yüzünden
    (Siz böyle olsun istemezdini)
    Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
    Kalbinizi dolduran duygular
    Kalbinizde kaldı.

    Siz geniş zamanlar umuyordunuz
    Çirkindi dar vakitlerde sevgiyi söylemek.
    Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
    Geçeceği aklınıza gelmezdi.

    Gizli Bahçenizde
    Açan çiçekler,
    Gecelerde va yalnız.
    Vermeye az buldunuz
    Yahut vakit olmadı

    Behçet Necatigil

  • kızılderili25.08.2004 - 20:34

    Kızılderililer ölülerini ağaçların dallarına tahtalarla yerleştirirler ve terkederlerdi. Yeraltı mezarlarında ise mezartaşlarına çeşitli hayvan figürleri, resimler yaparlardı.

  • fikret kızılok25.08.2004 - 20:18

    seni çok özlüyoruz...

  • fikret kızılok25.08.2004 - 20:17

    1946 yılında İstanbul'da doğdu. Müziğe 1954 yılında Galatasaray Lisesi İlkokul Bölümünde eğitimini sürdürürken akordiyon çalarak başladı. Kırmızı renkli bu ilk enstrümanı ile aynı yıl Taksim Belediye Gazinosunda okul arkadaşları ile birlikte ilk konserini verdi. Konserde çaldıkları 'Tamzara' Kızılok'un ilk konser hiti oldu.

    1960 yılında aynı okulun lise bölümüne başlayan Kızılok aynı yıl gitara geçiş yaptı. 1963-65 yıllarında Cahit Oben 4 ile çalıştı.Bu dönemde grup ile biri Altın Mikrofon yapımı olmak üzere üç 45lik plak yaptı. İlk bestelerinden biri olan Hereke'yi Cahit Oben Diskofon plaklarına okudu. Oben ile çalıştığı dönemde plaklara yansımasa da Füsun Önal grubun bir başka solisti idi. 1965-66 Veliahtlar adlı grubunu kuran Kızılok bu grup ile 1966 yılında ilk ve son solo EPsini kaydetti. İlk plağında ise tek başına çaldı ve söyledi. 1967-68 döneminde Dişçilik Fakültesine girişiyle birlikte müzik kariyerini bir süre askıya aldı. 1969 yılında ise kısa bir dönem Kaygısızlara katılarak Barış Manço'ya eşlik etti. Bu dönemde Kızılok'un katıldığı bir sessionda önceden kendisinin kaydettiği Ay Osman şarkısını bu kez Manço banda okudu. Bu bant 1971 yılında Manço'nun izni alınmaksızın yayınlandı.

    1969 yılında çıktığı bir gezide yolu Sivas'a düştü ve Aşık Veysel ile tanıştı. Bu tanışma sazı eline almasıyla sonuçlandı.(Veysel’n ölümünde sazını kırıncaya kadar) . Fikret Kızılok, ismini ilk duyurduğu 45’lik olan Uzun İnce Bir Yoldayım-Benim Aşkım Beni Geçti ile aynı dönemde Esin Afşar ve Hümeyra'nın oluşturduğu kadın folkçular cephesine, kalıcı olacağını hissettiren bir erkek figür olarak girdi. Beat gitaristliğinden saza evrilme, bu plaktan sonra hazırladığı Yumma Gözün Kör Gibi ile daha radikal bir çıkış şeklinde kendini gösterdi. Anadolunun doğal müziğine dönme güdüsü, bu plakta perküsyon olarak çakıl taşlarının kullanılması ile somutlaştı.

    Köklere dönme güdüsü ile başta daha az enstrümanla yalın bir duruş oluşturan Kızılok folktan giderek anadolu rock’a(Bacın Önde Ben Arkada) daha sonra da progresif rock’a (Aşkın Olmadığı Yerde) uzanan bir çizgiyi takip etti. Popüler müzik şarkıcısı olarak kariyerine 1976 yılında Biz Yanarız-Sen Bir Ceylan Olsan plağı ile son veren Kızılok; 1986 yılına kadar yayınlanmayacak olan Bülent Ecevit'in Türk Yunan Dostluk Şarkısını besteleyerek politik müzik yapacağını açıkladı. 1977 yılında ise 70'lerin başında gerçekleştirdiği müzik concrete denemelerini Not Defterimden adı ile Hey plaktan yayınlattı.

    Varşova'da 3 ödül kazanmasının ötesinde Türkiye'nin ilk elektronik müzik uzunçaları olma özelliği taşıyan bu plak satılmadı ve Kızılok altın bileziği olan diş hekimliğine döndü.

    1983 yılında müziğe döndüğünde ise şarkı yazarlığı vasfının en kristalize olmuş formu olan Zaman Zaman longplayini yayınladı.Bu plakta çoğunlukla söz ve müziği ile kendine ait olan çalışmalarla anadolu pop bağlamının dışında yerli besteciliğin nasıl yapılabileceğini gösterdi. Böylelikle karşı olduğunu belirttiği Gencebay serbest çalışmalarının ticari baskılardan arındırılmış bir formu Zaman Zaman'da ete kemiğe büründü. Öyle ki albümde yer alan Sevda Çiçeği ile Gencebay’ın Tanrıya Feryat şarkısının birbirine benzerliği iki sanatçı arasında polemik unsuru oldu. Düğümü çözen ise Kızılok’un şarkının bir bektaşi nefesi olduğu yönündeki açıklaması oldu.
    1983 sonrası kendisi gibi profesyonel müzik yaşamından kopmuş olan Bülent Ortaçgil ile Çekirdek Sanat Merkezini kurdu. Ortaçgil ile biri underground olmak üzere yayınladığı iki kasedin yanısıra kurum bünyesinde konser veren müzisyenlerin demolarını da yayınladı. Bu kasetler arasında ilk akla gelenler Şenol Filiz ve Birol Yayla (sonrada Yansımalar adını aldılar) ve Neşat Ruacan, Oğuz Durukan ve Selim Selçuk'un kayıtlarıdır. Ayrıca Türkiye'de bulunan Amerikalı bir blues müzisyeni için yapılmış bir demo kaset de bulunmaktadır. Ayrıca Kızılok ve Ortaçgil'in çocuklar için besteledikleri eserler kaydedilmiş ama TRT'de Cumartesiden Cumartesiye adlı çocuk programı haricinde yayınlamamıştır. Bu kayıtlar arasında yer alan Anlatabilsem Gülay'ın albümünde de yer almıştır.

    Çekirdek Sanatevi dönemi ne var ki çok uzun sürmedi. Böylelikle hem Kızılok hem de Ortaçgil popüler müzik piyasasına ilkelerini koruyarak döndüler.1990 yılında Kızılok Yana Yana adlı solo albümünü yaptı. Bu albüm politik mizahi rock simülasyonu Why High One Why” ve 80'ler artığı kuşağın romantik hiti “Bu Kalp Seni Unutur Mu? ”yu da de bünyesinde barındırıyordu. Öte yandan Kızılok'un olgunluk yaşının damgasını vurduğu 'İnişlerim Çıkışlarım' albümün mihenk noktasıydı.

    1992'yi devirmek üzereyken Kızılok apar topar yeniden raflarda yerini aldı. Milletvekili seçimine yetiştirilmek için aceleye getirilmiş pek çok güzel şarkının bulduğu Olmuyo Olmuyo yayınlandı. Ancak bu kez gerçekten olmamıştı. Albüm, Olmuyo Olmuyo ve Olanlar Olmuş ve Çekirdek döneminden Entellektüel, Liberal Alaturka ve Ninni gibi politik besteler ile Düşler, Aklımda Sen gibi Kızılok'un içsel yolculuğunun ürünü şarkılarla dengeli bir albüm olabilecekken düdük sesli kötü synthe tınılarıyla heba edilmiş güzel bir proje olarak kaldı.

    1995 yılında ise bu kez iki ayrı albüm ile karşımızdaydı Kızılok. Yadigar albümü nasıl kalp kriz geçirmiş, anjiyosunu olmuş bir Kızılok'un içe dönük albümü ise Demirbaş da politik hicivin en haşarı projelerinden biriydi. Deniz Som'un Vaziyetleri ile Fikret Kızılok'un kasedi bir arada piyasaya sürülerek ülkemizin ilk kaset-kitabı oldu. Bu iki albüm özlediğimiz Kızılok tınısını temsil etmesine rağmen yankısını zamanında bulamadı. Sağlık sorunları ve insanların tuhaf halleri Kızılok'un içine kapanmasına; özellikle de Zülfü ile Ajda'ya ayna tuttuğu şarkı ve çıkışlarında bizim 'huysuz ihtiyarımız'(Murat Meriç'in deyimiyle) olmasına neden oldu.

    Bu dönemde halkla ilişkilerini pek sıkı tutmasa da Uğur Mumcu'nun Gözlem köşesinde yayınladığı 'Sesleniş' adlı yazısını senfonik şiir haline getirmekten geri durmadı. (Eserin bir bölümünü 1993 yılında Show TV tarafından düzenlenen 25 yıl 25 şarkı adlı gece kapsamında Kızılok'u temsilen Derya Baykal yorumlamıştı.)

    1997 yılında ise 28 Şubat'ın kendini hissettirdiği yaz aylarında bir başka senfonik şiir çalışması olan Mustafa Kemal-Bir Devrimcinin Güncesi yayınlandı. Kitapçık ile birlikte piyasaya çıkan bu albümün, ideolojik vurguları bir yana, dramatik yapısıyla gayet güçlü bir Kızılok eserine işaret etmesine rağmen düzenleme anlamında gereğinden fazla sade olması 28 Şubat rüzgarında Atatürk rozeti niyetine tüketilmesine neden oldu.

    Kızılok'un popüler müzik ile son randevuları yorumcu sıfatıyla değil bestekar vasfıyla oldu. Bu randevulardan ilki MFÖ tarafından seslendirilen 'Sakın Gelme', diğeri ise Sertab Erener tarafından seslendirilen Kumsalda idi. 1984 yılında Çekirdek'te çaldığı Egoist Kumsal (Aklımda Hep Sen Varsın) ile aynı konsepte sahip olup söz ve beste olarak tamamen farklı olan Kumsal'da şarkısının özgün hali 2002 yılında Kızılok'un ölümü sonrası Sony Müzik'in yayınladığı gibi Fransızcadır ve ismi de Plage Egoiste'dir.

    Kızılok’un dünya macerası, 2001 yılında Emel Büyükburç ile aynı gün içerisinde sona erdi. Yağmurun “Fikret, Fikret” diye yağması için dua eden arkadaşı da Şubat 2004'te onun yanında yerini aldı. Böylece dörtken bir kaldılar ve biz hala yalnızız.

  • deniz25.08.2004 - 18:24

    Yalnızlığın doyasıya yaşandığı güzel mavi... Yüzerek kıyıdan geri dönememek arzusuyla uzaklaştıkça içte duyulan huzur, geride bırakılanlara gülümseme...
    Minik, bakir sahil kasabası olmalı barınağım... Sadece deniz ve......

  • öğrenci evinde yaşamak25.08.2004 - 17:26

    eski güzel günler...
    Zeytinli çokokrem günleri...
    iptidayi şartlarda yaşandığından kurabiye ile turşunun yendiği dönemler...
    Gece yarısı güzel uykudan uyanıp, münasebetsiz arkadaşları ağırlamak...
    Makarna dediğin anda bile midenin bulanması...
    Meraklı ve hakkımızda herşeyi bilen (nasıl olduğunu hala anlamıyorum) komşularımız...
    Büyükannelerin gelişi...
    Memleketten gelecek diğer ev ferdinin özleminden ziyade getireceğe güzel ev yemeğine duyulan özlem...
    Sabaha kadar ders çalışmalar...
    Sabah kadar oturup gülmeler gülüşmeler...
    Tatlı bir gülümseme yüzümüze asılıp kalan...

  • dört25.08.2004 - 09:07

    Kördüğüm çember dört duvar
    Can bıkar can uçar
    Boş kalır o hanlar saraylar

  • ağır roman24.08.2004 - 12:17

    Ağır roman.... Kolera hikayesi.... Bir vurgun bu sevda.... etkileyici....