Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • john malkovich11.05.2005 - 23:17

    john malkowich olmak..

    seyrettiğim en koopere olması mümkünatsız filmdi...
    küçük bir delikten girip john malkowich'in bedeni içine girmeleri de tahayyül edilmesi çok zor bir durumdu gerçekten..

  • gök gürültüsü11.05.2005 - 23:11

    Gök gürlüyordu.
    Sessiz bir ışık yükseliyordu karşıki dağların ardından.
    Güneş demeye bin şahit isterdi.

    Yazmak istiyordu.
    Ağlamak istediği kadar çok.
    Tutuklu kelimelerinin zincirlerini çözdü.
    Paslıydı anahtarlar…anahtarlar....kilitlere mahpus…dönmüyordu…

    Şu an bir bebek doğuyor dünyaya diye düşündü…ve bir anne yüzündeki gülümseyiş eşlik ediyordu scenario’ya….
    Bardağın dolu tarafına bakmak istiyordu artık..
    Her zamankinden daha çok….

    Nazımın dizeleri yankılanıyordu arka planda…

    ^^……Bugün Pazar..bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar…
    Şu anda ne düşmek dalgalara…ne memleket..ne de karım…
    Toprak güneş ve ben…bahtiyarım…^^…diyordu…

    Uzaklardan… huzur ve huşu ile… dinlendirici bir müzik sesi geliyordu..
    All that remains is a piano which plays…tınıları rüzgarın haşin uğultusuna karışıyordu…

    Bütün karmaşıklığı dünyanın..
    Ve düzeni karmaşıklığın…
    Hüküm sürmekteydi dünya mekanlarında umarsız…

    Ruhundaysa.. yüreğine yağan kara rağmen durduramadığı bir sevgi dominosu sürüp gidiyordu bir yandan…taşlar… bir fiskeyle devrilmeye hazır… önünde bekliyordu….

    Eternalflame

  • hayal11.05.2005 - 22:59

    MAVİ DÜŞLER ÜLKESİNE SEYAHAT..

    Bir uçurum kenarındayım…
    O kadar yüksek ki…uzaktaki şehirleri seçebiliyorum…Manhattan’a kuş bakışı bakar misali…Ama uçurumun önü deniz…Mavinin dansını izliyorum ayaklarımın altındaki denizde..gözümün gördüğü her yanda yakamozlar var alabildiğine…

    Deniz…Turkuaz….
    Arada bir yunus fırlıyor uzaklardan…bir çırpınış görüyorum..Sonra kayboluyor…Yunusların ne kadar sevimli olduğunu düşünüyorum nedense…merak ediyorum acaba bir gün bir yunus balığının başını okşamak kısmet olacak mı diye….mutlu kılıyor bunu düşünmek beynimi…rahatlıyorum…

    Yukarıda….Güneş…
    İçimi ısıtıyor…sanki ruhum titreme nöbetlerinden çıkmış gibi….fazla adrenalin yorgunu…

    Güneşe hasretmiş gibi bir sükunet kaplıyor bedenimi apansız…rüzgarda dalgalanan saçlarımdan başlayarak parmak uçlarımda biten bir ısınma furyası…sanki bir şifacı gelmiş…bana reiki vermek için dokunmuş gibi bir his….dalga dalga yayılıyor yüreğime….Isınıyorum…..

    Güneş var mı yok mu? ...aslında kimin umrunda…
    Ben hayalimdeki kırmızı kiremitli…bahçesinde renk renk katmeri misk kokulu güllerin oynaştığı, ebruli hanımelleri ve yaseminler olan evimde…. şöminenin önündeki pufıdık yastıklarımın olduğu kanepede oturuyor gibiyim…

    Yine de içimde bir fırtınanın yaklaştığı hissi öncesi huzursuzluk….
    Acabayla başlayan sorular zinciri kendime sorduğum…. Yanıtsız kalan…..

    Pesimist gözlüklerimi takmış bir şekilde başımı çevirip son bir kez arkama bakıyorum…bakmaktan kendimi alamıyorum nedense…uzaklarda bir deniz fenerinin aydınlığını bekler misali…bir ışık aradığım…veya uzaklardan gelen bir sese de razı gibiyim sanki…

    Gözlerime konuşlanmış iki damla yaşı fark ediyorum bakarken….umudun gözyaşları bunlar….ılık ılık akıyor istemsiz…
    Durduramıyorum…

    Biliyorum bakmamam gerektiğini… gene de söz geçiremiyorum kendime…kendim bile kendime yar değilim ki…Kaçamak bir bakış fırlatıyorum arkama doğru…o kadar ürkeğim ki…o kadar ürkek…bir çocuk gibi saf ve yalvaran bir bakış bu yüzümdeki…gözlerimdeki yağmur bulutlarıyla karışık…

    Bir de ne göreyim…İki tane kanadı olan bir kelebekmişim ben meğersem…Apansız bir sevinç kaplıyor yüreğimi…^^Ama ben kelebeksem…neden uçurumun kenarındayım ki? ^^ diye soruyorum kendime…^^Ne anlamı var ki…? ...Uçarım…^^.diyorum…^^İntihar neden…saçmalıyorum ben^^….diyip,gülümsüyorum…

    Tam o esnada kanatlarımı oynatasım geliyor…nasıl bir şeymiş kanatlara sahip olmak merakından…

    Kanatlarımın üzerinde skar dokuları…yaralanmış derinden…ama sonra iyileşmiş zamanla…kabullenmiş…belki hiçbir zaman eskisi kadar kuvvetli olmayacak…biliyorum içimde bir yerde ama….gene de biliyorum ki uçmaya devam edebileceğim yeniden….

    Bu sağ omzumdaki iyiliklerimi yazan yazıcı melekmiş meğersem konuşan….

    ^^Bir yelkenli gibi mavilere açılma zamanı gelecek bir gün..ve bir gün yeniden, her şey, ama her şey güzel olacak…sana dememiş miydim? ^^… diyor…

    Ayaklarımın altında deniz…ben uçurumun kenarındayım…bir adım atsam…sonsuz boşlukta bangie jumping yapıcam ipsiz olarak…ve bedenim bir beton kütlesi gibi denize düşerken…ciğerlerim tuzlu suyla dolarken…ben kendimi spontane olarak ölümün kollarına bırakıcam…Bir adım sonra sadece…bugüne kadar yüzlerce adım attım emeklemeye başladığım andan beri…Yapabilirim….Ama kararsızım….

    Tam bu anda sağ cenabımda bir silüet beliriyor…Tam seçemiyorum önce…Merakım bin kat daha artmış bir şekilde bakıyorum…Başka bir kelebek olmalı bu….Onun da kanatları var…yaralıymış ama iyileşmiş gibi sanki…^^Bana benziyor^^.. diyorum…tam seçemediğim yüzünde sıcak bir gülümseme var…Şevkatli bir gülümseme…İçten…

    Sanki bir merhem sürülüyor yaralarıma yeniden o gülümsemeyi fark edince…Ben de gülümsüyorum…

    Aklıma ^^Titanic^^ geliyor birden nedense…
    Ve…^^The heart of the ocean^^…o mavi yakut kolye…
    Kate Winslet’im sanki…titaniğin önünde duruyorum …alt cenabımda geminin ucunu görebiliyorum…sular beyaz köpükler saçarak dağılıyor….arkamda belimden ve ellerimden tutan Leonardo Di Caprio…

    Uçuyorum sanki…Nirvanaya ulaşmış gibi yükselişim…Kendimi yosun kokan maviye ve martıların çığlıklarına emanet ediyorum…

    Geleceğini biliyordum diyorum….Biliyordum….Günlerce bekledim özlemle bu anı…


    Özlemim....gel artık....
    Kurtar bu zavallı ruhumu zalimlerin elinden....
    Elimden tut...ve mavi ummanlara götür beni....
    Yeşil ormanlara götür...
    Gökkuşaklarını göster bana....
    Göster ki...
    Artık üşümesin yüreğim....
    Ağlamasın gözlerim.....
    Varlığınla....can ver bana......

    O kadar ki....
    Ana rahmine dönen kalbimden...
    Bir bebek doğsun dünyaya...

    Ve o bebeğin adı....AŞK....olsun....


    Hep kötü anlarımda gelirdin Hızır misali…karanlıklarım aydınlıklara döner…İçimdeki siyahlar griye çalmaya başlar….Sonraysa maviyi öğretirdin bana….Mavi düşleri….


    Al diyorum…Al….Tüm varlığım ruhum…ve o artık sana emanet…
    Beni mavi düşler ülkesine götür…

    Beynimin kuytularında Richard Clayderman’dan Nostalgy çalıyor..Sonsuz bir sükünetteyim artık…

    Huzur…bir su altı şehri manzarasındaki yitik hazinem…beni sarmalasın artık…diyorum içimden….hazırım çünkü….içimde büyüttüğüm aydınlıklarım o kadar büyük ki…
    Hazırım…

    Kelebeğimin şevkat ve sevgiyle uzattığı elini tutuyorum…Beraberce gökyüzüne yükselmeye başlıyoruz….

    Kaf dağının ardındaki mavi düşler ülkesine doğru….

    Eternalflame/Kasım 2003

  • çocuk10.05.2005 - 23:35

    nefes alma nedenim...

  • Organ Bağışı10.05.2005 - 23:33

    Transplantasyon..

  • En cok kullandigim kelime..10.05.2005 - 23:33

    ...güzelim...

  • gül10.05.2005 - 23:32

    bülbülün tutkunu...

  • boğulmak10.05.2005 - 23:30

    Telem..

  • alışamadım ben bu kente10.05.2005 - 23:30

    İlle de haluk levent....

  • şehitler ve kıbrıs08.05.2004 - 14:14

    şehitler ölmez....

    kıbrısta..20 Temmuz 1974, Mutlu Barış Harekatı esnasında geçen gerçek bir hikaye anlatılır....
    mehmetçikle mücahit omuz omuza çarpışırlarken...bir gün siper arkasında mehmetçiğin biri seken bir kurşunla ağır yaralanır..ve yakınındaki kıbrıslı mücahit arkadaşına seslenir yanına çağırır..son mecali ve titreyen elleriyle ona bir mektup uzatır ve mektubu Türkiye'ye üzerinde yazan adrese götürmesini rica eder...ve bunun için söz alır...'ben artık son anlarımı yaşamaktayım..oysa sen gazi olacaksın ve savaştan kurtulacaksın....senden son arzum bu mektubu adresine iletmendir' der...ve oracıkta son nefesini verir.....mücahit bir süre için bu mektubu evde duran bir sandığın içine atar ve unutur...ve mehmetçiğin dediği gibi de savaştan gazi olarak kurtulmuştur...aradan 1 yıl geçtikten sonra bir gece rüyasında aynı mehmetçiği görür....rüyasında mehmetçik yatak odasında durmakta olan içinde mektup bulunan sandığa gider ve ona mektubu uzatır...'bana söz vermiştin, oysa üzerinden bir sene geçti dost'... der...rüyadan uyanan mücahit ertesi sabah yol hazırlığı yapar ve mektubu adresine iletmek üzere türkiyeye doğru yola çıkar...adres gayet açıktır...uzunca bir süre aradıktan sonra adresteki evi bulur...kapıyı çalar....kapıyı yaşlı bir nine açar...'buyur oğlum...ne istemiştin' diye sorar..durumu açıklayınca 'yanlış biliyorsun oğlum...benim oğlum yok ki der.' ve ev aramaktan yorgun ve bitap düşen mücahidi içeriye davet eder...soluklanmak ve bir kahve içmek için oturan mücahidin dikkatini duvarda duran çerçevelenmiş bir resim celbeder...nineyi çağırır ve 'teyzeciğim..hani senin oğlun yoktu..işte bana mektubu veren mehmetçik bu resimdeki kişidir' diye soran gözlerle bakar...
    nine gözyaşlarına boğularak yanıt verir...
    'evet...doğrudur...o benim oğlumdur...ama benim oğlum kore savaşında şehit olmuştu '.....