Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Yarabbi taşınacak suyu göster, kırılacak odunu kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde bileyim hangi suyun sakasıyım Ya Rabbulalemin tütmesi gereken ocak nerde?
ufak tefek ve sirin gorunmesine ragmen kendinden cok buyuk hayvanlara saldirabilen, kendini aşmış cilgin bir yirtici hayvan.. ufacik boyunla koca ata ne saldiriyon, mecnun musun.?
Sen yeryüzünün zavallılarını, mahkum ve zayıf yığınlarını ve hayattan yoksun bırakılanları, (ki onlar köle arayan azgınların, çağın karanlık zulmünün, kin ve nefret cehenneminin tarihteki kurbanlarıdır, ve her zamankinden daha çok zulme ve baskıya maruz kalmışlardır) insanların önderliğine eriştireceğini ve onları dünyaya varis kılacağını irade etmişsin.
İşte şimdi zamanı gelmiştir.
Yeryüzü mustazafları senin vaadini gözlemekte ve beklemektedir.
Ey gaybın bilicisi olan Allah'ım
Şu çağımızda sana gerçekten tapanlar yalnızca yeryüzü mustazaflarıdır.
Ey yüce rabbim sen tüm meleklerini Âdeme secde ettirensin.
Şimdi insanoğlunun idarecilerin ayağına kapanarak secde toprağına yüz sürdüğünü göruyorsun...zalimleri yigdiklari pisligin icinde ne zaman bogacaksin?
Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam! Uyandırmayın beni, uyanamam. Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına, Allah aşkına, gök, deniz aşkına Yağsın kar üstümüze buram buram... Buğulandıkça yüzü her aynanın Beyaz dokusunda bu saf rüyanın Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış Sırf unutmak için, unutmak ey kış! Büyük yalnızlığını dünyanın.
adem ve havva yasak ağaç yüzünden yeryüzüne.. farklı farklı yerlere atılmıştır.. adem kendini kınayarak ağlamadadır ve bir yandan belki bir çok yandan havvayı aramadadır.. uzun arayışlardan,ilk ayrılığın acısından.. derin vadilerden, yüksek dağlardan günahkar nefisten vesaireden geçerek.. aramaktadır.. cebelirahme yakınlarında göz göze gelirler.. yaklaşır ve ellerinden tutar havvanın.. ah elleri cennet müjdesidir.. gizlice ağlarlar.. adem daha gizli ağlamaktadır.. gözleri havvanın ayaklarına doğru kayar.. havvanın ayaklarında dikenler ve kıpkırmızı kan.. havva der adem.. ey havva.. nasıl bir özlemle aradın beni.. ne oldu böyle ayaklarına.. seni mi aradım diye sorar havva? cennetten yalanın yüzünden kovulduk.. sen hala yalan söylüyorsun havva...
Hüznüm gözlerimden okunur … ve bakmasını bilen herkes görür içimde büyüyen eLem’i.. tebessümlere hapsettiğim ve asla öpülmesini beklemediğim dudaklarım kandırmasın seni… lı kontes
Ben şimdi düşlemimde bir odağa dalmışım, gözlerim durgun bir delinin gözleri gibi gizemli bir korku içinde göremez olmuş, kıpırdamaz olmuş, açılıp kapanmayı unutmuştur. Yanılmayasınız, bunlar birilerine ilişkin söyleyerek duymasını istemediğimiz sözlerden değildir, yok, bunlar bir şey değil, buna benzer söz çoktur, çok da değersizdir, herkesin böyle sözleri olur, birilerine, bir seslenilene söylenecek sözlerden söz ediyoruz biz, ondan başkasına söylenemeyecek, ondan başkasına söylenememesi gereken, bununla birlikte onunda duymaması gereken sözler, yüce, güzel tatlı sözler bunlardır, seslenilenin bile namahrem olduğu sözler!
Bu nasıl söz? Bu nasıl seslenilen? Bulunmadıklarında bulunduklarından daha çok 'var olan' kimseler! Yer yer duymamaları gereken sözlerin seslenileni olan kimseler bunlardır işte, kendileriyle hep konuşur durumda olduğunuz kimseler bunlardır, güzel sözlerimizi de bunlara söyleriz hep, duymalarını istemediğimiz sözleri, hep yazıp ta göndermediğimiz mektupları da bunlara yazarız. Özgün sözler, 'duyulmak' için söylenen sözler değildir, 'söylenmek' için söylenen sözlerdir. Özgün yazılar 'okunmak' için yazılan yazılar değildir, 'yazılmak' için yazılan yazılardır. ooo yıne sapmısım konudan be..
Ey tenimde uzak yolculukların lekeleri!
Ey çocuklarda uyuyan intizamsız güneşler!
gelin ve boğdurun bu köleleri... somurme! sev!
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım Ya Rabbulalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
ufak tefek ve sirin gorunmesine ragmen kendinden cok buyuk hayvanlara saldirabilen, kendini aşmış cilgin bir yirtici hayvan..
ufacik boyunla koca ata ne saldiriyon, mecnun musun.?
kuşlar mı
ki şimdi
çok uzak yüksekte
öpsen
büyüyemezsin ki
ihanet ettik
türkülerine
baharın
Ey Mustazafların Rabbi!
Sen yeryüzünün zavallılarını, mahkum ve zayıf yığınlarını ve hayattan yoksun bırakılanları, (ki onlar köle arayan azgınların, çağın karanlık zulmünün, kin ve nefret cehenneminin tarihteki kurbanlarıdır, ve her zamankinden daha çok zulme ve baskıya maruz kalmışlardır) insanların önderliğine eriştireceğini ve onları dünyaya varis kılacağını irade etmişsin.
İşte şimdi zamanı gelmiştir.
Yeryüzü mustazafları senin vaadini gözlemekte ve beklemektedir.
Ey gaybın bilicisi olan Allah'ım
Şu çağımızda sana gerçekten tapanlar yalnızca yeryüzü mustazaflarıdır.
Ey yüce rabbim sen tüm meleklerini Âdeme secde ettirensin.
Şimdi insanoğlunun idarecilerin ayağına kapanarak secde toprağına yüz sürdüğünü göruyorsun...zalimleri yigdiklari pisligin icinde ne zaman bogacaksin?
Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni, uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram...
Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.
' sen yabancıların kalbini iyi tanırsın..
mısır da sende bır yabancıydın '
(tevrat)
adem ve havva yasak ağaç yüzünden yeryüzüne.. farklı farklı yerlere atılmıştır..
adem kendini kınayarak ağlamadadır
ve bir yandan belki bir çok yandan havvayı aramadadır..
uzun arayışlardan,ilk ayrılığın acısından.. derin vadilerden, yüksek dağlardan günahkar nefisten vesaireden geçerek.. aramaktadır..
cebelirahme yakınlarında göz göze gelirler.. yaklaşır ve ellerinden tutar havvanın..
ah elleri cennet müjdesidir.. gizlice ağlarlar.. adem daha gizli ağlamaktadır..
gözleri havvanın ayaklarına doğru kayar..
havvanın ayaklarında dikenler ve kıpkırmızı kan..
havva der adem.. ey havva.. nasıl bir özlemle aradın beni.. ne oldu böyle ayaklarına..
seni mi aradım diye sorar havva?
cennetten yalanın yüzünden kovulduk.. sen hala yalan söylüyorsun havva...
he he.. (bu gulus entel bi dosta gelsin)
Hüznüm gözlerimden okunur … ve bakmasını bilen herkes görür içimde büyüyen eLem’i.. tebessümlere hapsettiğim ve asla öpülmesini beklemediğim dudaklarım kandırmasın seni…
lı kontes
Ben şimdi düşlemimde bir odağa dalmışım, gözlerim durgun bir delinin gözleri gibi gizemli bir korku içinde göremez olmuş, kıpırdamaz olmuş, açılıp kapanmayı unutmuştur.
Yanılmayasınız, bunlar birilerine ilişkin söyleyerek duymasını istemediğimiz sözlerden değildir, yok, bunlar bir şey değil, buna benzer söz çoktur, çok da değersizdir, herkesin böyle sözleri olur, birilerine, bir seslenilene söylenecek sözlerden söz ediyoruz biz, ondan başkasına söylenemeyecek, ondan başkasına söylenememesi gereken, bununla birlikte onunda
duymaması gereken sözler, yüce, güzel tatlı sözler bunlardır, seslenilenin bile namahrem olduğu sözler!
Bu nasıl söz? Bu nasıl seslenilen?
Bulunmadıklarında bulunduklarından daha çok 'var olan' kimseler! Yer yer duymamaları gereken sözlerin seslenileni olan kimseler bunlardır işte, kendileriyle hep konuşur durumda olduğunuz kimseler bunlardır, güzel sözlerimizi de bunlara söyleriz hep, duymalarını istemediğimiz sözleri, hep yazıp ta göndermediğimiz mektupları da bunlara yazarız.
Özgün sözler, 'duyulmak' için söylenen sözler değildir, 'söylenmek' için söylenen sözlerdir. Özgün yazılar 'okunmak' için yazılan yazılar değildir, 'yazılmak' için yazılan yazılardır. ooo yıne sapmısım konudan be..