hanbeli fıkıh alimi.künyesi ebu'l ferec'tir. diğer bir adı da ebû abdurrahman bin ebi'l hasan'dır. hicrî 508 ilâ 510 yılları arasında dünyaya geldiği sanılıyor. vefatı hicrî 597 yılıdır. o dönemki klasik eğitim anlayışı doğrultusunda; dinî ilimleri öğrendi. edebiyat konusunda kendini yetiştirdi. etkili bir hatipti. ibnü'l cevzî, anlatım tarzının bozulduğu, ifade ve anlamdan çok şekle önem verildiği bir dönemde yaşadı. ancak dönemin popüler anlayışına itibar etmedi. anlatımı ve anlatımındaki üslubu sade ve çarpıcıydı. nesirlerinin yanında, çok kuvvetli olmasalar da, şiirleri de mevcuttur. ibnü'l cevzi tefsir, hadis ve fıkıh alanlarında üç yüzden fazla eser verdi. bu eserlerden bazıları yirmi ciltten oluşuyordu. tüm yazdıkları toplandığında ömrünün bir gününe dört defter kalınlığında yazı düşmektedir. zekiler kitabı, ahmak ve dalgınlar kitabı, kadınlar kitabı gibi eserleri şule yayınları tarafından türkçeye çevrilmiştir
hoca: arkadaslar herkes biselerle ugrassin. yazililarinizi okuyacam. bu arada ben surekli hocaya biseler soruyom. farsca kelimeler falan, aklimca hoca ne kadar bilgili olayi.. bir sure sonra sinifta bir ugultu baslar.. hoca: arkadaslar ben size bi seylerle ugrasin demedimmi? ne bu gurultu? ben: hocam ben sizle ugrasiyom ya. he he he hoca: ben sana iki beden buyuk gelirim yavrum. sinif: ni ha ha ha! ! mu ha ha ha aaa hoca: kimh! kimh! kimh! (boyle gulerken butun bedeni oynuyodu ama)
kil veled repligi. bunu söyleyen insanın gözüne parmak sokmak lazım gelir. o zaman da acımadı ki dese de bunun boşa olduğunu görecektir.
kendisinden büyük mahalle abileri toplarına vurunca, misketlerini kapış yapınca veya başka bir sebepten sinirlendirince küfür eden küçüklerin, gördüğü türlü eziyetten sonra, söz konusu büyük ile arasındaki mesafenin, yakalanmayacağı asgari uzaklığa geldiğine kanaat ettiği vakit sarf ettiği intikam lafı. insanı çileden çıkarır.
misal kolunu neredeyse arkadan dolaştırıp alnına getirmiştir büyük olan: - bir daha küfür edicen mi lan? - yok abi valla bak! ah ah abi valla etmiycem! - valla bu sefer kırarım o kolunu, penguen seni. eleman yeterli derecede uzaklaşır: - acımadı kiii! acımadı kiii! o i harfi uzadıkça gebertesi gelir insanın veledi. şu an yapsa bir velet bunu bana, üşenmem koşarım peşinden. o derece.
dini bilgilerdeki hayranlık uyandırıcı derinliğinden dolayı bir lakap olarak şeyhülislam olarak tanındı. fakat bu derinlik, ehl-i sünnet alimlerince tasvip görmeyen fikirlerinden dolayı pek çok düşman kazanmasına mani olamadı (hanbeli olmasına rağmen hanbeli akidesine dahi ters düşen fikirleri vardı) . kahire kalesine hapsedildi. önce bir buçuk yıl. sonra tekrar bir buçuk yıl. serbest bırakıldıktan sonra yeniden, sekiz buçuk ay. mücadeleci ve mevcut söyleme muhalif kimliği ömrünün bundan sonrasında da defalarca hapis yatmasına sebebiyet verdi. eserlerinin büyük bir kısmını hapishanelerde yazdı. en son şam kalesine hapsedildiğinde kitapları, hokkası, kağıdı ve mürekkebi elinden alındı. işte bunu taşıyamadı. ölümüne varacak bir yıkıntı oluştu üzerinde. dört duvar arasındaydı öldüğü zaman. iki yüz bin kişiden fazlasının katıldığı bir cemaatle gömüldü. kendisinin ait arz ve talep yasası ile ilintili ilginç yaklaşımları, açık ve kapalı ekonomiler hakkında önemli görüşleri mevcuttur. siyaset isimli eseri vecdi akyüz tarafından türkçeye çevrilmiştir.
tagutlara ve beseri duzenlere karsi cikan, hakiki islami savunan, omrunu mucadeleyle gecirmis olan bu buyuk alimi rahmetle yad ediyorum.
Bir Müslüman kadının yabancı erkeklere süslenerek ve makyajlı bir şekilde gözükmesi dinimizce yasaklanmıştır. Nur suresinin 31. ayetinde kadınların, süslerini kimlere gösterip kimlere gösteremeyeceği açık bir şekilde bildirilmiştir:
“.. kadınlar ziynetlerini kocaları, kendi babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları, elleri altında bulundurdukları cariyeler, kadına arzusu kalmamış ele bakar hale gelmiş erkekler ve kadınların mahrem yerlerinin farkına varmayan erkek çocuklardan başkasına açmasınlar...” (Nur 24/31)
Bir kadın, bu ayette istisna edilen erkeklerden başka hiç kimseye süslenip makyajlı bir şekilde gözükemez.
kendisi de o masallarında anlattığı soyu tükenmiş istanbul laleleri kadar güzel, narin en az onlar kadar nedret hikayeci. arka bahcenin ic aydinliginda kendimi nihadenin yaninda hissettim. solugunu duydum..hattat in kamisindan cikan gicirti sesleriyle bolundu ruyalarim onu okurken. o bir yazar. odasına girdiğimde o mütevazı ve muhteşem havasını soluyup, karşımda durduğuna inanamadığım kadın, yazık ki sohbet ederken bu osmanlıca mucidinin yanında çokca 'falan' kelimesini kullandım
hanbeli fıkıh alimi.künyesi ebu'l ferec'tir. diğer bir adı da ebû abdurrahman bin ebi'l hasan'dır. hicrî 508 ilâ 510 yılları arasında dünyaya geldiği sanılıyor. vefatı hicrî 597 yılıdır. o dönemki klasik eğitim anlayışı doğrultusunda; dinî ilimleri öğrendi. edebiyat konusunda kendini yetiştirdi. etkili bir hatipti.
ibnü'l cevzî, anlatım tarzının bozulduğu, ifade ve anlamdan çok şekle önem verildiği bir dönemde yaşadı. ancak dönemin popüler anlayışına itibar etmedi. anlatımı ve anlatımındaki üslubu sade ve çarpıcıydı. nesirlerinin yanında, çok kuvvetli olmasalar da, şiirleri de mevcuttur.
ibnü'l cevzi tefsir, hadis ve fıkıh alanlarında üç yüzden fazla eser verdi. bu eserlerden bazıları yirmi ciltten oluşuyordu. tüm yazdıkları toplandığında ömrünün bir gününe dört defter kalınlığında yazı düşmektedir. zekiler kitabı, ahmak ve dalgınlar kitabı, kadınlar kitabı gibi eserleri şule yayınları tarafından türkçeye çevrilmiştir
hoca: arkadaslar herkes biselerle ugrassin. yazililarinizi okuyacam.
bu arada ben surekli hocaya biseler soruyom. farsca kelimeler falan, aklimca hoca ne kadar bilgili olayi..
bir sure sonra sinifta bir ugultu baslar..
hoca: arkadaslar ben size bi seylerle ugrasin demedimmi? ne bu gurultu?
ben: hocam ben sizle ugrasiyom ya. he he he
hoca: ben sana iki beden buyuk gelirim yavrum.
sinif: ni ha ha ha! ! mu ha ha ha aaa
hoca: kimh! kimh! kimh! (boyle gulerken butun bedeni oynuyodu ama)
salata tabağına veya güzel soslu bir yemeğin tabağına suyu emmesi için atılan ekmek parçası
kil veled repligi.
bunu söyleyen insanın gözüne parmak sokmak lazım gelir. o zaman da acımadı ki dese de bunun boşa olduğunu görecektir.
kendisinden büyük mahalle abileri toplarına vurunca, misketlerini kapış yapınca veya başka bir sebepten sinirlendirince küfür eden küçüklerin, gördüğü türlü eziyetten sonra, söz konusu büyük ile arasındaki mesafenin, yakalanmayacağı asgari uzaklığa geldiğine kanaat ettiği vakit sarf ettiği intikam lafı. insanı çileden çıkarır.
misal kolunu neredeyse arkadan dolaştırıp alnına getirmiştir büyük olan:
- bir daha küfür edicen mi lan?
- yok abi valla bak! ah ah abi valla etmiycem!
- valla bu sefer kırarım o kolunu, penguen seni.
eleman yeterli derecede uzaklaşır:
- acımadı kiii! acımadı kiii!
o i harfi uzadıkça gebertesi gelir insanın veledi. şu an yapsa bir velet bunu bana, üşenmem koşarım peşinden. o derece.
dini bilgilerdeki hayranlık uyandırıcı derinliğinden dolayı bir lakap olarak şeyhülislam olarak tanındı. fakat bu derinlik, ehl-i sünnet alimlerince tasvip görmeyen fikirlerinden dolayı pek çok düşman kazanmasına mani olamadı (hanbeli olmasına rağmen hanbeli akidesine dahi ters düşen fikirleri vardı) . kahire kalesine hapsedildi. önce bir buçuk yıl. sonra tekrar bir buçuk yıl. serbest bırakıldıktan sonra yeniden, sekiz buçuk ay. mücadeleci ve mevcut söyleme muhalif kimliği ömrünün bundan sonrasında da defalarca hapis yatmasına sebebiyet verdi. eserlerinin büyük bir kısmını hapishanelerde yazdı. en son şam kalesine hapsedildiğinde kitapları, hokkası, kağıdı ve mürekkebi elinden alındı. işte bunu taşıyamadı. ölümüne varacak bir yıkıntı oluştu üzerinde. dört duvar arasındaydı öldüğü zaman. iki yüz bin kişiden fazlasının katıldığı bir cemaatle gömüldü. kendisinin ait arz ve talep yasası ile ilintili ilginç yaklaşımları, açık ve kapalı ekonomiler hakkında önemli görüşleri mevcuttur. siyaset isimli eseri vecdi akyüz tarafından türkçeye çevrilmiştir.
tagutlara ve beseri duzenlere karsi cikan, hakiki islami savunan, omrunu mucadeleyle gecirmis olan bu buyuk alimi rahmetle yad ediyorum.
Bir Müslüman kadının yabancı erkeklere süslenerek ve makyajlı bir şekilde gözükmesi dinimizce yasaklanmıştır. Nur suresinin 31. ayetinde kadınların, süslerini kimlere gösterip kimlere gösteremeyeceği açık bir şekilde bildirilmiştir:
“.. kadınlar ziynetlerini kocaları, kendi babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları, elleri altında bulundurdukları cariyeler, kadına arzusu kalmamış ele bakar hale gelmiş erkekler ve kadınların mahrem yerlerinin farkına varmayan erkek çocuklardan başkasına açmasınlar...” (Nur 24/31)
Bir kadın, bu ayette istisna edilen erkeklerden başka hiç kimseye süslenip makyajlı bir şekilde gözükemez.
coptenekesine atılan tavugun cop bosaltılmazsa kac gunde kurtlanacagını ogrendigim guzel evim(iz)
dusen ucakta olmayacak insancik modeli
- Allah im yardim et noooolur!
- abi napiyosun ya!
- noldu olum?
- abi biz ateistiz ya!
- sus lan salak!
kendisi de o masallarında anlattığı soyu tükenmiş istanbul laleleri kadar güzel, narin en az onlar kadar nedret hikayeci.
arka bahcenin ic aydinliginda kendimi nihadenin yaninda hissettim. solugunu duydum..hattat in kamisindan cikan gicirti sesleriyle bolundu ruyalarim onu okurken. o bir yazar.
odasına girdiğimde o mütevazı ve muhteşem havasını soluyup, karşımda durduğuna inanamadığım kadın,
yazık ki sohbet ederken bu osmanlıca mucidinin yanında çokca 'falan' kelimesini kullandım
-igrenç bir insansin- sifat tamlamasi formuyla çok etkili bir hezeyanmis.