ölüm onları apansız yakalamadı ülkemizin uçsuz bucaksız sıradağlarında ve ovalarında kentlerin yoksul mahallelerinde ve uğuldayan meydanlarında kuşatmalar altında ve barikatlar arkasından sömürüye zulme boyun eğmemenin onuruyla ölümün üstüne yürüdü onlar tereddüt etmediler yok “biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” diyerek türkülerle, marşlarla karşıladılar ölümü özgür ve eşit bir gelecek için canımızdan bir parça koparırcasına en iyilerimizi verdik toprağa onlar, yaratılan devrimci değerlerin onurun, erdemin, inancın simgeleri olarak yüreklerimizi dolduruyor bilincimizi aydınlatıyor bizi kopmaz bağlarla bağlıyor devrime...
deniz gezmiş yılmadan,terddüte etmeden,inancıyla yürüyen ve bu yolda can veren bir insandır,onu kahraman yapan ise yaşamına sığdırdıklarıdır,inançlarıdır! eğer bu gün hala burda deniz gezmişe saygıyla eğiliyorsak,hala onun doğrularına katılıp,onu ve arkadaşlarını yürekten seviyorsak,bu saygımız ve sevgimiz tokat gibi çarpmalıdır denizlerin davasının geçici olduğunu,bitmiş olduğunu ve idamlarının gerekli olduğunu düşünenlerin yüzüne! burada hakaret etmek çok kolay,küfür yazmak da öyle! dönüp de bir kendi hayatlarınıza baksanıza kaç kere onurlu bir iş yaptınız? GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ! ! denizler,mahirler,ulaşlar..onlar ölemediler onları hala seviyoruz,inanıyoruz! ! bu da idam edenlerin,katledenlerin,öldürenlerin amacına ulaşamadıklarının ve ulaşamayacaklarının en büyük göstergesi!
tarih 2 temmuz 1993.yer:Sivas-Madımak Oteli! Pir Sultan Abdal'ı anma törenleri çerçevesinde Sivas'a gelen insanların,diri diri yakıldığı bir gün! .'Şeytan Aziz', 'Laiklere ölüm', 'Laiklik Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak.' sloganları eşliğinde,ilk önce taşlarla sopalarla saldıran,sonraysa oteli ateşe verip zevkle izlemeye koyulan yobaz,insanlıktan çıkmış bir topluluğun katliam günü! belediye başkanınsa ' gazanız mübarek olsun' diyerek katliamcıları durdurmaya(!) çalıştığı bir gün! ölenler:otelde kalan 33 kişi,2 otel görevlisi,2gösterici! 37 can,37 kişi! yanarak can verdiler! Sıvas 1993'ün üzerinden on iki yıl geçti. O kara gün, on yaşında olan çocuklar bugün yirmisinde genç delikanlılar, kızlar. Üstelik Sıvas ilk değil. Belki, son da olmayacak. Bir yangın ki, bugün dumanı hâlâ tütüyor. İnsanlık tarihini anlatan dersler, kitaplar yakma, yıkma, yok etme gibi 'olgularla' dolu. Olaylar, olgular olarak ele alındığı sürece insana ilişkin duygular tarihten siliniyor, 'vahşet' ya da 'ölme/öldürme' gerçeği etkisini yitiriyor. Bir başlık olarak bizleri bekliyor; 'Sivas Katliamı', 'Sivas'ta Öldürülen Şairler' ya da 'Sivas'ta Büyük Aydın Kıyımı' vb. Oysa, tanıkların anlattıklarıyla olayın 'insan' yanına daha çok yaklaşıyor, yıllar geçmesine rağmen izlerin silinmeyeceğini görüyoruz.
anlam veremediğim,hayata dönüşü simgeleyen,oysa hayattan koparılışın ta kendisi olan bi gün..gazetelerin hepsi mahkumlar kendini yaktı derken,rastlantı sonucu bi dergide gerçekleri okuduğum birgün..
6 ağustos 1945-hireoşima, 9 ağustos 1945- nagazaki!
kapıları çalan benim
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin,
şeker de yiyebilsinler.
NAZIM HİKMET
ölüm onları apansız yakalamadı
ülkemizin uçsuz bucaksız sıradağlarında ve ovalarında
kentlerin yoksul mahallelerinde
ve uğuldayan meydanlarında
kuşatmalar altında ve barikatlar arkasından
sömürüye zulme boyun eğmemenin onuruyla
ölümün üstüne yürüdü onlar
tereddüt etmediler yok
“biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” diyerek
türkülerle, marşlarla karşıladılar ölümü
özgür ve eşit bir gelecek için
canımızdan bir parça koparırcasına
en iyilerimizi verdik toprağa
onlar, yaratılan devrimci değerlerin
onurun, erdemin, inancın simgeleri olarak
yüreklerimizi dolduruyor
bilincimizi aydınlatıyor
bizi kopmaz bağlarla bağlıyor devrime...
deniz gezmiş yılmadan,terddüte etmeden,inancıyla yürüyen ve bu yolda can veren bir insandır,onu kahraman yapan ise yaşamına sığdırdıklarıdır,inançlarıdır! eğer bu gün hala burda deniz gezmişe saygıyla eğiliyorsak,hala onun doğrularına katılıp,onu ve arkadaşlarını yürekten seviyorsak,bu saygımız ve sevgimiz tokat gibi çarpmalıdır denizlerin davasının geçici olduğunu,bitmiş olduğunu ve idamlarının gerekli olduğunu düşünenlerin yüzüne! burada hakaret etmek çok kolay,küfür yazmak da öyle! dönüp de bir kendi hayatlarınıza baksanıza kaç kere onurlu bir iş yaptınız? GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ! ! denizler,mahirler,ulaşlar..onlar ölemediler onları hala seviyoruz,inanıyoruz! ! bu da idam edenlerin,katledenlerin,öldürenlerin amacına ulaşamadıklarının ve ulaşamayacaklarının en büyük göstergesi!
tarih 2 temmuz 1993.yer:Sivas-Madımak Oteli! Pir Sultan Abdal'ı anma törenleri çerçevesinde Sivas'a gelen insanların,diri diri yakıldığı bir gün! .'Şeytan Aziz', 'Laiklere ölüm', 'Laiklik Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak.' sloganları eşliğinde,ilk önce taşlarla sopalarla saldıran,sonraysa oteli ateşe verip zevkle izlemeye koyulan yobaz,insanlıktan çıkmış bir topluluğun katliam günü! belediye başkanınsa ' gazanız mübarek olsun' diyerek katliamcıları durdurmaya(!) çalıştığı bir gün! ölenler:otelde kalan 33 kişi,2 otel görevlisi,2gösterici! 37 can,37 kişi! yanarak can verdiler!
Sıvas 1993'ün üzerinden on iki yıl geçti. O kara gün, on yaşında olan çocuklar bugün yirmisinde genç delikanlılar, kızlar. Üstelik Sıvas ilk değil. Belki, son da olmayacak. Bir yangın ki, bugün dumanı hâlâ tütüyor. İnsanlık tarihini anlatan dersler, kitaplar yakma, yıkma, yok etme gibi 'olgularla' dolu. Olaylar, olgular olarak ele alındığı sürece insana ilişkin duygular tarihten siliniyor, 'vahşet' ya da 'ölme/öldürme' gerçeği etkisini yitiriyor. Bir başlık olarak bizleri bekliyor; 'Sivas Katliamı', 'Sivas'ta Öldürülen Şairler' ya da 'Sivas'ta Büyük Aydın Kıyımı' vb. Oysa, tanıkların anlattıklarıyla olayın 'insan' yanına daha çok yaklaşıyor, yıllar geçmesine rağmen izlerin silinmeyeceğini görüyoruz.
anlam veremediğim,hayata dönüşü simgeleyen,oysa hayattan koparılışın ta kendisi olan bi gün..gazetelerin hepsi mahkumlar kendini yaktı derken,rastlantı sonucu bi dergide gerçekleri okuduğum birgün..