Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • serbest kürsü27.10.2015 - 05:34

    DİKKAT! ! ! Namusu olmayanlar Namus kıymeti bilmezler.!
    SEKS (Zina) Geçici zevkten ibarettir; Cehennem şiddetli ateş ve ebedidir... Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.TAHRÎM - 6)
    O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir.ALİ-İMRAN-12) O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: 'İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın' (denecektir) .ALİ-İMRAN-106) Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.NİSA-56)
    Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: 'Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık' dediklerini bir görsen! EN-AM-26) Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: 'Bu, bir gerçek değil midir? '. Onlar da: 'Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir' derler. Rableri de onlara: 'Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın! ' der.EN-AM-30)
    Cehennemdekiler, cennettekilere: 'Bize biraz su akıtın veya Allah'ın size verdiği rızıktan bize de verin.' diye seslenirler. Cennettekiler de: 'Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı.' derler.ARAF-50) Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Onlar, bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz.ARAF-51)
    Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.'HİCR-43)
    Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.NAHL-119) .MUHABBETLE..

  • serbest kürsü25.10.2015 - 04:28

    Siyaset İslam dininin odak noktasıdır,Asla din ve devlet işleri birbirinden ayrılamaz.
    Siyaset ise ne dinden nede sosyal yaşamdan soyutlanamaz...
    Çünkü Siyaset SYS Kökünden türev seyis yarış atına nasıl ihtimamla bakım yapar başarılı olsun diye saglıgı ve performansıyla ilglenirse ALLAH'a ve ahiret gününe tam ve eksiksiz İman eden siyasetcide aynı seyisler gibi toplumun huzur ve mutlulugu için hizmet eder,Dinin tanımladıgı siyasetcinin yönettiği devlet halkına Adaletle hizmet eden garson devlettir.Laiksizmin tanımladıgı devlet ise despot,baskıcı polis devletidir ve bu baskıcı devleti yönetenler ise entrikacı politikacılardır..MUHABBETLE.

  • serbest kürsü25.10.2015 - 04:22

    İslam Dininin sosyal yaşam ideoloji'si;
    Siyasal ya da toplumsal,yönetsel bir yol oluşturan, özgür seçimle yönetme gelmiş bir hükümetin,bir partinin,aynı sınırlar içinde yaşayan toplumun; Hukuksal kaynagını islamdan alarak; Tüm davranışlara yön veren,adalet,bilim,ekonomi ve felsefi ve dinsel yaşamda hürriyet,toplumsal kalkınmada moral,paylaşımda emek ücret ilkesi,birey,aile ve toplum yararına bedayi (estetik) düşünceler bütününün bir vatan üzerinde farklı alt kimliklerle birlikte güven içinde yaşama olgusudur...
    Basit bir tabirle,
    Bedayi (Kusurlu bir yönetimin organları düzeltilmiş yepyeni 'estetik') bir yaşam biçimi,düzenlenmiş, kurumlarla yapılanmış, İstişareye dayalı,müşterek fikirler bütünüdür. Bu bilgiler bütününde siyasetin temeli olan siyasi yaşam tarzı oluşturmaktır.MUHABBETLE

  • serbest kürsü29.08.2015 - 12:35

    AŞKIN ÖLÜMÜ.
    Asırlardır gönüllerde yer buldum
    sema diye celalettini döndürdüm
    şarhoş edip ne canları öldürdüm
    yatak odasıdır ölecegim yer benim. :) .MUHABBETLE.

  • serbest kürsü29.08.2015 - 12:17

    ALLAH bütün yetkilerini kutbu aktaba devretmesi iftirası (s:100-101)

    Ey aziz: Malûm olsun ki, Nefs-i-sâfiyyede olan Zât-ı-şerif, CAMİ İ-ESMÂ MA'A SIFAT olup, TECELLİ-İ-ZATA mazhar olmuştur. Yani:
    Fâni olunuz, sonra fâni olunuz, sonra fâni olunuz,
    Baki olunuz, sonra baki olunuz, sonra baki olunuz.
    sırrınca, üçüncü derecede FENÂ-FlLLAH ve üçüncü derecede BEKA-BİLLAH olarak TECELL-İ-ZÂT'a MÜSTAGRAKİYN-İ-Fİ-ZÂTİLLAH olmuşlardır.

    Nefs-i-sâfiyyede olan Zât-ı-şerifler de, her asırda üç olur:

    Birisi, KUTB-ÜL-İRŞÂD'dır. Yani, irşada memur ne kadar Resûlüllah sallALLAHu aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin halifesi varsa, Kutb-ül-irşâd olan zatlar, hepsinden üstündür. KUTB-ÜL-İRŞÂD olan zat, kendisi doğuda ve müridi batıda olsa, bulunduğu yerden o müridi terbiye ve irşâd ederek VASIL-I-İLALLAH kılar. Onlar için, yakın veya uzak müsavidir.

    İkincisi, GAVS-ÜL-Â ZAM'dır ki, bu da CÂMl-İ-CİHAN ve MUTASARRIF-I-ÂLEM'dir. Fakat, Kutb-ül-aktâb'ın mülâzımı olduğu için tasarrufa karışmaz ve daima kendi hallerinde olurlar.

    Üçüncüsü, Kutb - ül - aktâb'dır. Yani, CAMİ - İ - ÂLEM, FE-RİD-ÜZ ZAMAN ve SULTAN-ÜL-ÂRlFlYN HALÎFETULLAH olur. Makamı şerifleri, hüveyyette olduğundan bütün mahlû-kat ve mevcudatın yemeleri içmeleri, oturup kalkmaları, kaza ve kaderleri, sözün kısası dünvada olun bitenlerin hepsi onun tasarrufu altında ve onun dilemesiyle meydana gelir. Nefs-i-sâfivye olmak, zikr olunan üçlere mahsus olup, nefs-i-şerifleri asıl sıfatını bulmuş ve onlar NEFİSSİZ olmuşlardır, iyi anla
    Öldürme ve diriltme görevi de bu zatı şeriflere verildiği. Zumlu ve iftirası (s:123-124)
    Gerçeği, TECELLİ-İ-ZÂT keyfiyyetinin ilk mertebesidir.
    2. Azizim: Malûm ola ki, bu Zât-ı-şerifler, TECELLİ-İ-ZAT'ta ilerleyerek MÜSTAGRAKİYN-İ- Fİ-ZÂT olurlar. Yani, keyfiyyetsiz Zât-ı-ecelli âlâda, öylesine garkolurlar ki, ken- dilerinden asla ve kat'iyyen haberleri olmaz.

    Bu tecellide de, iki hal zuhur eder:

    Birine CELÂLİYYE ve diğerine CEMALİYYE tâbir olu-nur.
    CELÂLİYYE zuhurunda, kendisinden habersiz olarak kahır yüzünden tasarrufa dair bazı alâmetler zuhur eder, o ânda hasıl olur. Yani, o halde iken, bir kimseye: (ÖL!) demiş olsa, o saat oluverir. Bir ölüye de: (İZNİMLE KALK!) demiş olsa, o saat diriliverir. Böylece, her ne söylerlerse, derhal oluverir.
    CEMALİYYE halinin zuhurunda da, kendisinden haber-siz olarak; kerem, lütuf ve ihsan yönünden tasarrufa dair her ne olursa, kendilerinden zuhur edecek söze göre derhal vücut bulur. O kadar ki, bir harfi bile kaybolmaz.
    Bu keyfiyyete de, TECELLİ-İ-ZÂT'ın ikinci mertebesi olan MÜSTAGRAKİYN-İ-Fİ-ZÂTİLLAH tâbir olunur. (Kaynak: Miftahul kulub1-Mehmed Nuri Şemsittin Nakşibendi, Demir Kitabevi, İst-1968)



    'Ona ortak saydığınızdan ben niye korkayım? Ama siz, delil olarak indirdiği bir şey yokken, Allah'a ortak koşmaktan korkmuyorsunuz. Bu iki taraftan hangisi, güvende olmaya daha layıktır? Eğer bilginiz varsa söyleyin.”(En’am 6/81) ...Tarıkatlardaki bu tanımlar ALLAH'A cc eş koşmaktır ve şirktir.Böyle yapanlar müşrik ve ebedi cehennem ehlidirler..MUHABBETLE..