Son günlerde milliyetçilik adına her türlü girişimin mubah olduğunu gösteren inanılmaz ama o ölçüde de kabul edilemez olaylarla karşı karşıya kaldık. Tescilli katiller, milliyetçi diye alkışlandı, İspanya'yı kana bulayan terör örgütü El Kaide'nin İspanya elebaşısı bir Türk çıktı. Van Üniversitesi Rektörü'nün tutuklanması, Orhan Pamuk aleyhine açılan dava ve yaşanan duruşma rezaleti ve en son kuş gribi krizinin yönetilmesinde yaşanan yetersizlikler bir anda Türkiye'nin dış dünyadaki imajı üzerine tam bir kâbus gibi çöktü.
Fırsattan yararlanan Alman Ermenileri, Alman bankalarında atalarından kalıp iade edilmediğini iddia ettikleri paralan talep etmeye başladılar. Biz kendimize bunca kötülük yapabilirken başkalarının kendi çıkar ve davalan için aleyhimize çalışmalarına kızmaya acaba hakkımız var mı?
Abdi İpekçi'nin kızının dünya edebiyatına girecek derinlikte yazdığı, vicdan ve adalet duygusunun asgarisine sahip herkese hitap ettiği mektubu ya da yazısında tanımladığı milli katil ve yandaşları, Türkiye'nin ve Türk insanının itibarına, haysiyetine ne büyük kötülük ettiklerinin farkındalar mı?
Bizi tüm dünyaya rezil etmiş, yıllarca Bati dünyasının bütün konumlarında eksikli kılmış, layık olmadığımız ama tarih boyunca üzerimizden silemeyeceğimiz kara bir lekeyi sürmüş bir cani, nasıl olur da Türk milliyetçiliğinle aynı anda anılabilinir, masum ve temiz şehit Mehmetçik kanının rengini taşıyan al bayrak nasıl olur da bir katil için açılır?
Türk milliyetçiliğinin arkasına sığınarak kendine yandaş kotarmaya çalışan Ağca'nın bu son oyununun, terör elebaşısı Öcalan'ın serbest kalmasına uzanacak yolun taşlarını döşemeye yönelik olduğunu nasıl farkedemezsiniz?
Bu duruma karşı ses çıkartamayan ama milliyetçilik şemsiyesi altında kendilerini vatandaşlanmıza pazarlamaya çalışıp seçim zamanı parti bayrağı altında oy isteyen bir kısım zevat, bu durumlardan kendileri için değilse de bir Ziya Gökalp adına da mı utanmadılar?
Vatan ve ulus sevgisi Kimdir milliyetçi? Milli katil gibi kimin uşağı, tetikçisi olduğu dahi belli olmayan bir zavallı mı? Yoksa Türkiye'nin, Türk ulusunun, Türk insanının, adı Türk'le anılan herşeyin haysiyet, itibar, şeref ve saygıyla anılmasına tüm hayatini adayan mı? Bu niteliklerinin hiç birine gölge düşmemesi için tüm varlığını ortaya koyan mı? Türkiye'nin hak ve hukukunu, üstün bilgi ve meziyetlerle donanmış olarak her ortamda ve en uygar biçimde savunmak için mücadele eden mi? Yüreğindeki vatan ve ulus sevgisinin ateşini bilim ve kültürle yoğurup, dünyanın dört bir tarafında takdir gören eserler veren mi?
Evet milliyetçilik, en asgarisinden bu saydıklarımdır. Vurarak, kırarak, döverek, söverek, öldürerek milliyetçi değil ancak ve ancak Türk milliyetçiliğinin haini ve katili, Türk milliyetçiliğini küçük düşürmek hatta yok etmek isteyenlerin maşası-tetikçisi olursunuz. Amerikan ve Avrupa internet sitelerine girin bakın, tüm Türk düşmanlan milli katilimiz sayesinde nasıl bayram ediyorlar, 'Papayı vuran elleri alkışlayanlar dün bizim dedelerimize-ninelerimize-çoluk çocuklarımıza neler yapmamışlardı ki' diye aleyhimizde en yoğun kampanyayı yürütüyorlar.
Ey milliyetçilik adına Papa'yı vuran caniyi alkışlayan, caninin uluslararası tanınmışlığını gizli gizli kıskanan gafil, sen yeni papanın daha bir kaç ay önce Talabani'yi bayram ve de seyran değilken neden ağırladığını dahi düşünmekten acizsin. Sen kuklası, tetikçisi olduğun karanlık efendilerin uğruna bir papa vurursan, bir başka papaya da sana vurmak için yol açmış olursun. Ama ne yazık ki bu durumda muhatap sen olmuyorsun, Türkiye'nin geleceği oluyor.
Ben bir Türk milliyetçisi olarak tüm halkımıza çağrıda bulunmak istiyorum: Bu cani, Türk ulusundan af dileyip bağışlanmak için yalvarıncaya kadar tepkinizi ortaya koyunuz. Bu caninin serbest bırakılmasıyla yarın aynı af uygulamasının terör elebaşısı lehine yapılması için kampanya başlayacak. Bir Ağca uğruna Öcalan serbest kalacak! Bu oyunu göremeyecek kadar kör, anlayamayacak kadar idrakten uzak, karşı koyamayacak kadar korkak olmamalıyız.
Bahçeli, Ağca’nın cezaevi çıkışında kendini ülkücü olarak tanımlayan gruplar tarafından karşılandığının dikkat çekilmesi üzerine ise 'Bu basının yakıştırmasıdır' diye konuştu.
Bahçeli yukarda diyor ki tırnak içine alıyorum 'Bu basının yakıştırmasıdır')
Her şeyi basın abartıyor basın kopya yapıyor bayrakları işaretleri de fotomontaj yapıyordur tv dediğimiz görüntüde sahte gerçek değil 5 gün sonra basın açıklaması yap belki ağçadan ancak izin almıştır açıklama yapmak için.. yasaları istedikleri gibi kullanıyorlar kadrolarında kendi adamları var dümen öyle yada böyle çalışıyor Taşaklı esas bir yiğit gerekli Türkiye’nin başına M. Kemal ATATÜRK gibi…
Yazarlarını,aydınlarını onlarca yıl hapishanelerde süründüren, diğer yandan mafya, çeteler, hırsızlar ve hortumculara pirim tanıyan ve adına da Yüce Türk Adaleti denilen sistem çökmüş durumda. Daha dün halkın arasına bomba koyanlar Türkiye'nin bir numaralı gündemindeyken, bugün bu olay unutulmaya yüz tutuyor. Ülke de Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiler Derin Devlet'in varlığı ve işlevinden yakınarak bahsediyor. Ancak burası 'Türkiye' dedirtecek uygulamalar devam ediyor. Dün onlarca insanın içerisine bombaların atılmasına neden olan anlayış bugün bir gazeteci katilini rahatlıkla salıveriyor. Topyekün 'Koyunluk' halleri çoğunluğun asil damarlarına kadar işlemiş vaziyette. Rahmetli Aziz Nesin 'aptal' olarak nitelendirmişti. O gün onu çarmığa gerenler bugün o'na hak verir duruma geldiler. Sitemiz yazarlarından gazeteci Rahmi Yıldırım'ın tüm yazılarının bitiminde hep bu kelime kafamda dank eder,'Burası Türkiye! '... Düşünsenize ne badirelerden geçtiğimizi. Mesela, 'Yargı, vicdan ve cüzdan arasında kalmıştır' diyen Adalet Bakanıydı... 'Türk Yargısı bağımsız ve tarafsızdır' diyen de aynı Adalet Bakanıydı... Şimdi siz burada neye inanırsınız birinci şıkka mı, ikinci şıkka mı. Yoksa hiçbirine mi. Ya da her ikisine mi? İşte Türkiye'nin durumu budur... Evet burası Türkiye, adalet duygusunu yitirmişlerin ülkesi Türkiye... Bu ülkenin kimliğine sahip olan birisi olarak açıkça belirteyimki hem vatandaşlığımdan hemde burada yaşamaktan utanç duyuyorum. İnanın imkanım olsa bir dakika durmam çeker giderim. Birileri şimdi kalkıp 'hani mücadele azmi' türünden laf salatası yapmasın sakın. Mücadeleninde bir erdemi var. Nerede, neden ve neye karşı mücadele? Bütün değerlerin satıldığı ve heba edildiği bir ülke de neyin mücadelesi... Bu sistem, partiliyi, taraftarı, ırkçılığı kaldırır fakat bir muhalifin duruşunu asla kaldıramaz yapıdadır. Coğrafyası güzel ülke de herkes diken üzerinde. Halklar arasında ırkçılık ve menfi duygular almış başını gidiyor. En küçük bir hadise de Mafya bozuntusu partilerin kışkırtmalarıyla insanlar adeta linç ediliyor. Linç edenler kahraman,edilenler ise vatan haini muamelesi görüyor. Bugün Ağca gibi katilleri bırakan anlayış, linç edenleri koruyan anlayışın tıpkısıdır. Peynir ekmek gibi alışır hale getirildiğimiz 'rutin karışıklık' durumları sürerken, yukarıdakiler de çalmaya devam ediyor. Ve namuslu, erdemli siyasetçiyiz lafları da bu ülkenin hassas damarlarına hitap etmeye devam ediyor. Herşeyin canlı tanığıyız diyeceğim, ama bu sözler bile bıtkınlık verdi. İşin gerçeği, Değil onlarca yıl, yüzlerce yıl bu ülkeye gerçek 'Adalet ve Vicdan' duygusunun yerleşeceğine inanmıyorum. Bu kadar karamsar olmamın suçlusu ben değilim. Şahsen özgürlüklerimden vazgeçtim. Lakin umutlarım elden gidiyor... Sinan Kara / Memleketin Sesi
Adam yarın devrimcide olur her kılıktan kılığa giriyor nasıl olsa
Çarkın bir dişi bu çark dönüyor kırılmıyor herkes görüyor
Burda suçlu aranacaksa bu ağça olmamalı sistem düzen Ve bu düzenin çarkını dönderenler suçlu maşa olan kişi Elbete onunda sucu var bu suç 5 yılıklıkla af edilemez
Avrupa da yatılan yatığı ceza Türkiye yasalarını bağlamaz Bağlamamalı…
Bütün ceza evleri boşalsın herkes dışarı çıksın
Yalnızca düşünce suçlularına ceza verilsin bu adalettmi…
Ağca’nın tutukluluk halinin bitmesi ve dışarı salınması sürpriz miydi?
Elbette değil.
Hep birlikte şaşırmış gibi yapmaya gerek yok. Bu gün olmasa yarın öbür gün nasılsa salınmayacak mıydı?
Peki, o zaman neden kıyametler kopartılıyor. Neden hepimizin birden adalet duyguları kabardı, yapıldığına inandığımız bir haksızlığın karşısına dikilmenin yolu Ağca’nın tutukluluk halinin sürmesi ile mi olacaktır.
“Katil aramızda” diye atılan manşetlerden amaç ne, halkı uyarmak ve yeni cinayetlerin olabileceğinden kendilerini korumalarımı isteniyor?
Ağca ayağını dışarı atar atmaz ortaya çıkan manzara, bu kaygılardan çok farklı bir tablo karşımıza çıkardı.
Katileri sevenlerin olduğu, katillerle gurur duyan bir Türkiye’nin olduğunu da gördük. Buna şaşıranlara, Mersin’de başlayan ve ardından şehir şehir dolaşan linç girişimlerini anımsatmak yeterli olmalı diye düşünüyorum.
Türkiye’de halkın katilden korkmadığını ve gizli bir saygı duyduğunu bilmeyen yok. Töre ve namus cinayetleri, katilin yüceltilmesidir. Diğer yandan devlet adına cinayetlerin işlenmesi ve devlet adına cinayet işleyenin kahraman olarak ilan edilmesi cinayet işlemeyi sıradanlaştırırken, katili yüceltip kahraman yaparak ona kabul edilir bir statü kazandırmaktadır.
Ağca üzerine yazılıp çizilen, söylenenlerin hepsinin, vicdanlarımızı temize çekmekle ilişkisi var gibi. Bunca faili meçhul cinayetin açığa çıkmadığı bir yerde, tetiği çekenlerle uğraştığımız kadar tetiği çektirenle uğraşmayı göze alamadığımız için mi bütün bu kızılca kıyamet…
Abdi İpekçi cinayeti ile Türkiye’de aydın, yazar ve gazetecilerin öldürülmesinin yolu açıldı. Bu yüzden, bu sürecin başlangıç duraksaması olan Abdi İpekçi cinayeti son derece önemlidir. Ağca’nın bu olaydaki önemi, tetiği çeken bir piyon olmasıdır. Ağca’ya bundan farklı bir misyon yüklemek, bir anlamda gerçeklerin saklanmasına yardım eden laf kalabalığı içinde gerçeği saklama girişimi olur.
Herkesin bildiği ama bilmiyormuş gibi yapmayı yeğlediği sözüm ona faili meçhul cinayetlerin hepsinde devletin ihmali ve doğrudan parmağı olduğu doğrudur. Ve bunu söylemekten her nedense korkuyoruz. Bu korku söylendiği kadar demokratik ve çağcıl bir ülkede yaşamadığımız gerçeğini açığa çıkarıyor. Özellikle devlet ve devletin kurumları söz konusu olduğunda hak aramanın, adalet istemenin o kadar da kolay olmadığı bütün çıplaklığıyla açığa çıkıyor.
Şiddetin reyting yaptığı bir toplumda bütün bunların yaşanması son derece doğaldır ve başka da bir şey beklenemez. Kimse kendisini kandırmasın, devlet ve devlet kurumları insan ve insan yaşamının önünde geldiği sürece, devletin bekası adına işlenen cinayetleri işleyenler katil değil “kahraman” olurlar.
Yasalar ve hukuk bu kahramanlara dokunamaz, yargılanmaları adil olmaz ve onların içerde yatmaları, tutukluluk hallerinin sürmesi sanıldığı kadar uzun olmaz.
Bu yüzden Ağca erken mi salındı yoksa tutukluluk hali sürmeli miydi mi noktasına sürdürülen tartışmalar çok da anlamlı olmuyor.
Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca cezaevinden bir 'kahraman' edasıyla çıktı. İpekçi'nin katili, bir grup tarafından Türk bayraklarıyla, karanfillerle, alkışlarla karşılandı. Kardeşi Adnan Ağca, abisini evinde ağırlamak isteyen bin kişi olduğunu açıkladı. Bin 'hayırsever' katili ağırlamak için davette bulunmuş. Ağca'ya bir sıcak ilgiyi gösterenlere sormak gerekiyor: Ağca'yı niye alkışlıyorsunuz? Niye destekliyorsunuz? Abdi İpekçi'yi öldürdüğü için mi? Papa'yı yaraladığı için mi? Niçin? Onu sizin gözünüzde 'kahraman' yapan nedir? Katil oluşu mu? Bu soruları kendinize bir sorun bakalım, ne yanıt vereceksiniz? Mehmet Ali Ağca ve onun gibileri alkışlayıp desteklemek, önlerinde Türk bayrağı açmak milliyetçilik mi oluyor? Vatan sevgisini mi gösteriyor, bayrak sevgisini mi? Ağca'yı alkışlamak, yaptıklarını alkışlamaktır! Bunu niye yaptığınızı kendinize bir sorun.
Bugün tv kanalının birinde KURTLAR VADİSİ dizisi yeniden start aldı Bu dizinin bitişi bu şahsın çıkışıyla nerdeyse aynı kurgu vurgulanmış Yazar Soner Yalcının PİPO kitabı aklıma geldi.. Okumayanlar okusun …
Bugün tahliye olacak Ağca'ya ilk tavsiyem şu: 25 yıldır görmediği kentleri şöyle bir dolaşsın. Uğur Mumcu Caddesi'nden geçsin, Çetin Emeç Bulvarı'na çıksın, Ahmet Taner Kışlalı Parkı'na gitsin, Abdi İpekçi Spor Salonu'na girsin. Bir faili meçhul cinayetler müzesindeymiş gibi gezinsin. Sonunda iyi adamların öldüğü, kötü adamların kahraman olduğu, kendisinin de figüranlık yaptığı filmin bize neye mal olduğunu düşünsün. *** Teklifime gelince: Bizler, yani o filmin kurbanları, mağdurları, seyircileri, Ağca için para toplayalım aramızda... Onu korumaya alalım. Maaşa bağlayalım. Rahat çalışacağı bir büro tutalım. Karşılığında, gerçek anılarını yazmasını isteyelim ondan... İpekçi'yi nasıl öldürdüğünü, Türkiye'nin en iyi korunan askeri hapishanesinden nasıl kaçabildiğini, nerede saklandığını, nasıl pasaport alıp dışarı çıkabildiğini, Papa'yı neden öldürmek istediğini yazsın. Bildiği isimleri açıklasın. *** Sonra bir internet sitesi kuralım. Bu anıları ve isimleri girelim. Ardından 12 Eylül'ün ünlü iddianamelerini, faili meçhul kalmış davaların dosyalarını, sanık ifadelerini, bu konuda yazılmış kitapların metinlerini... Dönemin tanıkları da bildiğini, duyduğunu girsin siteye... Kendisine işkence yapanı, koğuşta yanında yatanı, hatırladığı arabayı, plakayı, tabancayı... Hepsi tamam olunca bilgisayara, aynı isimlerin, arabaların, silahların zikredildiği olayları saptayıp aralarındaki ilişkiyi kurmamızı sağlayacak bir 'Failler' programı yükleyelim. Programı işletip sonucu bekleyelim. *** Eminim 'Failler', tüm bilgisayar oyunlarından daha eğlenceli olacaktır. Düşünün program, 25 kanlı yılın aktörlerini birbiriyle eşleyecek. Ummadık isimler, ummadık yerlerde karşımıza dikilecek. Mesela İpekçi cinayetinde adı geçen 5 ülkücüden 4'ünün sahte pasaportlarının 'Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden alındığı anlaşılacak. Uğur Mumcu'nun 'Kim bunların Nevşehir Emniyeti'ndeki bağlantıları? ' sorusuna cevap bulmak için bilgisayara 'Nevşehir' yazılıp 'Ara' komutuna basılacak ve Nevşehir'den pasaportlu Çatlı'yla sünnette göbek atan Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in o dönem Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nde görev yaptığı ortaya çıkacak. Mesela Ağca'nın İpekçi ve Papa suikastındaki ortağı Oral Çelik'in sahte pasaportunda ismini kullandığı 'Bedri Ateş', Oral Çelik'in 1979'da Malatya'da bir öğretmenin öldürülmesindeki ortağı çıkacak. Mesela Ağca'yı askeri cezaevinden kaçtıktan sonra evinde saklayan Abdullah Çatlı, Bedrettin Cömert cinayetinin faili ve ASALA işinde devlet ajanı çıkacak. Mesela Emniyet görevlisi olarak Ağca soruşturmasını yürüten Mete Bozbora, yıllar sonra Metin Göktepe'yi öldürmekten sanık polislerin MİT'ten ihraç edilen avukatı Necdet Küçüktaşkıner'in ortağı çıkacak. *** 'Failler' raporu, iddianamemiz olacak bizim. Bu iddianameyle çağıracağız ortak isimleri sanık koltuğuna... Savcı bölümünde, filmin öldürülen iyi adamlarının eşleri, çocukları, torunları oturacak. Canlı yayımlanacak mahkeme, ibret olsun diye cümle âleme... Bir dönemin kiri temizlenecek. Çıkışta İpekçi Anıtı önünde, Kışlalı Parkı'nda, Mumcu Caddesi'nde, Emeç Bulvarı'nda şölen düzenlenecek. Bu kez katillerin değil, katledilenlerin resimleri 'Türkiye sizinle gurur duyuyor' diye taşınacak ellerde... Ve biz, ancak o zaman bağışlayacağız Ağca'yı...
Not: bu güzel yazısını paylaşmak istedim belki okumayanlar olmuştur belki içlerine sindiremeyneler birdaha okusun neyin ne olduğunu görsünler...
Villa Evet sonunda görüyoruz neyin nelerin olduğunu Beykoz sırtlarında bir villa altında uçak verirler Limanda da yatı olur hayatının sefasını sürer Meclise de ilerde girer gidişat bunu gösteriyor Eli kanlı kişileri serbest bırakın ne gerek var İçerde tutmakla yatırmakla, baklava çalanlar Düşündüğü için yatanlar bırakın yatsınlar Utanç verici nefretle kınıyorum…
'Oy aldiklari bütün insanlar bunu tasvip ediyorsa bu tolumda ciddi bir hastaligin isaretidir. Bu hastaligi yenmek hepimizin görevi olmalidir. Cünkü korkmadan, korkutmadan yasamak cok güzel birsey.Böyle bir yasami ülkücülerde sevebilir.,,
Bülent Akarcalı (17.01.2006)
Mehmet Ali Ağca uğruna Öcalan serbest mi kalacak?
Son günlerde milliyetçilik adına her türlü girişimin mubah olduğunu gösteren inanılmaz ama o ölçüde de kabul edilemez olaylarla karşı karşıya kaldık. Tescilli katiller, milliyetçi diye alkışlandı, İspanya'yı kana bulayan terör örgütü El Kaide'nin İspanya elebaşısı bir Türk çıktı. Van Üniversitesi Rektörü'nün tutuklanması, Orhan Pamuk aleyhine açılan dava ve yaşanan duruşma rezaleti ve en son kuş gribi krizinin yönetilmesinde yaşanan yetersizlikler bir anda Türkiye'nin dış dünyadaki imajı üzerine tam bir kâbus gibi çöktü.
Fırsattan yararlanan Alman Ermenileri, Alman bankalarında atalarından kalıp iade edilmediğini iddia ettikleri paralan talep etmeye başladılar. Biz kendimize bunca kötülük yapabilirken başkalarının kendi çıkar ve davalan için aleyhimize çalışmalarına kızmaya acaba hakkımız var mı?
Abdi İpekçi'nin kızının dünya edebiyatına girecek derinlikte yazdığı, vicdan ve adalet duygusunun asgarisine sahip herkese hitap ettiği mektubu ya da yazısında tanımladığı milli katil ve yandaşları, Türkiye'nin ve Türk insanının itibarına, haysiyetine ne büyük kötülük ettiklerinin farkındalar mı?
Bizi tüm dünyaya rezil etmiş, yıllarca Bati dünyasının bütün konumlarında eksikli kılmış, layık olmadığımız ama tarih boyunca üzerimizden silemeyeceğimiz kara bir lekeyi sürmüş bir cani, nasıl olur da Türk milliyetçiliğinle aynı anda anılabilinir, masum ve temiz şehit Mehmetçik kanının rengini taşıyan al bayrak nasıl olur da bir katil için açılır?
Türk milliyetçiliğinin arkasına sığınarak kendine yandaş kotarmaya çalışan Ağca'nın bu son oyununun, terör elebaşısı Öcalan'ın serbest kalmasına uzanacak yolun taşlarını döşemeye yönelik olduğunu nasıl farkedemezsiniz?
Bu duruma karşı ses çıkartamayan ama milliyetçilik şemsiyesi altında kendilerini vatandaşlanmıza pazarlamaya çalışıp seçim zamanı parti bayrağı altında oy isteyen bir kısım zevat, bu durumlardan kendileri için değilse de bir Ziya Gökalp adına da mı utanmadılar?
Vatan ve ulus sevgisi
Kimdir milliyetçi? Milli katil gibi kimin uşağı, tetikçisi olduğu dahi belli olmayan bir zavallı mı? Yoksa Türkiye'nin, Türk ulusunun, Türk insanının, adı Türk'le anılan herşeyin haysiyet, itibar, şeref ve saygıyla anılmasına tüm hayatini adayan mı? Bu niteliklerinin hiç birine gölge düşmemesi için tüm varlığını ortaya koyan mı? Türkiye'nin hak ve hukukunu, üstün bilgi ve meziyetlerle donanmış olarak her ortamda ve en uygar biçimde savunmak için mücadele eden mi? Yüreğindeki vatan ve ulus sevgisinin ateşini bilim ve kültürle yoğurup, dünyanın dört bir tarafında takdir gören eserler veren mi?
Evet milliyetçilik, en asgarisinden bu saydıklarımdır. Vurarak, kırarak, döverek, söverek, öldürerek milliyetçi değil ancak ve ancak Türk milliyetçiliğinin haini ve katili, Türk milliyetçiliğini küçük düşürmek hatta yok etmek isteyenlerin maşası-tetikçisi olursunuz. Amerikan ve Avrupa internet sitelerine girin bakın, tüm Türk düşmanlan milli katilimiz sayesinde nasıl bayram ediyorlar, 'Papayı vuran elleri alkışlayanlar dün bizim dedelerimize-ninelerimize-çoluk çocuklarımıza neler yapmamışlardı ki' diye aleyhimizde en yoğun kampanyayı yürütüyorlar.
Ey milliyetçilik adına Papa'yı vuran caniyi alkışlayan, caninin uluslararası tanınmışlığını gizli gizli kıskanan gafil, sen yeni papanın daha bir kaç ay önce Talabani'yi bayram ve de seyran değilken neden ağırladığını dahi düşünmekten acizsin. Sen kuklası, tetikçisi olduğun karanlık efendilerin uğruna bir papa vurursan, bir başka papaya da sana vurmak için yol açmış olursun. Ama ne yazık ki bu durumda muhatap sen olmuyorsun, Türkiye'nin geleceği oluyor.
Ben bir Türk milliyetçisi olarak tüm halkımıza çağrıda bulunmak istiyorum: Bu cani, Türk ulusundan af dileyip bağışlanmak için yalvarıncaya kadar tepkinizi ortaya koyunuz. Bu caninin serbest bırakılmasıyla yarın aynı af uygulamasının terör elebaşısı lehine yapılması için kampanya başlayacak. Bir Ağca uğruna Öcalan serbest kalacak! Bu oyunu göremeyecek kadar kör, anlayamayacak kadar idrakten uzak, karşı koyamayacak kadar korkak olmamalıyız.
Bahçeli, Ağca’nın cezaevi çıkışında kendini ülkücü olarak tanımlayan gruplar tarafından karşılandığının dikkat çekilmesi üzerine ise 'Bu basının yakıştırmasıdır' diye konuştu.
Bahçeli yukarda diyor ki tırnak içine alıyorum 'Bu basının yakıştırmasıdır')
Her şeyi basın abartıyor basın kopya yapıyor bayrakları işaretleri de fotomontaj yapıyordur tv dediğimiz görüntüde sahte gerçek değil
5 gün sonra basın açıklaması yap belki ağçadan ancak izin almıştır
açıklama yapmak için.. yasaları istedikleri gibi kullanıyorlar
kadrolarında kendi adamları var dümen öyle yada böyle çalışıyor
Taşaklı esas bir yiğit gerekli Türkiye’nin başına M. Kemal ATATÜRK gibi…
Yazarlarını,aydınlarını onlarca yıl hapishanelerde süründüren, diğer yandan mafya, çeteler, hırsızlar ve hortumculara pirim tanıyan ve adına da Yüce Türk Adaleti denilen sistem çökmüş durumda. Daha dün halkın arasına bomba koyanlar Türkiye'nin bir numaralı gündemindeyken, bugün bu olay unutulmaya yüz tutuyor. Ülke de Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiler Derin Devlet'in varlığı ve işlevinden yakınarak bahsediyor. Ancak burası 'Türkiye' dedirtecek uygulamalar devam ediyor. Dün onlarca insanın içerisine bombaların atılmasına neden olan anlayış bugün bir gazeteci katilini rahatlıkla salıveriyor. Topyekün 'Koyunluk' halleri çoğunluğun asil damarlarına kadar işlemiş vaziyette. Rahmetli Aziz Nesin 'aptal' olarak nitelendirmişti. O gün onu çarmığa gerenler bugün o'na hak verir duruma geldiler. Sitemiz yazarlarından gazeteci Rahmi Yıldırım'ın tüm yazılarının bitiminde hep bu kelime kafamda dank eder,'Burası Türkiye! '... Düşünsenize ne badirelerden geçtiğimizi. Mesela, 'Yargı, vicdan ve cüzdan arasında kalmıştır' diyen Adalet Bakanıydı... 'Türk Yargısı bağımsız ve tarafsızdır' diyen de aynı Adalet Bakanıydı... Şimdi siz burada neye inanırsınız birinci şıkka mı, ikinci şıkka mı. Yoksa hiçbirine mi. Ya da her ikisine mi? İşte Türkiye'nin durumu budur... Evet burası Türkiye, adalet duygusunu yitirmişlerin ülkesi Türkiye... Bu ülkenin kimliğine sahip olan birisi olarak açıkça belirteyimki hem vatandaşlığımdan hemde burada yaşamaktan utanç duyuyorum. İnanın imkanım olsa bir dakika durmam çeker giderim. Birileri şimdi kalkıp 'hani mücadele azmi' türünden laf salatası yapmasın sakın. Mücadeleninde bir erdemi var. Nerede, neden ve neye karşı mücadele? Bütün değerlerin satıldığı ve heba edildiği bir ülke de neyin mücadelesi... Bu sistem, partiliyi, taraftarı, ırkçılığı kaldırır fakat bir muhalifin duruşunu asla kaldıramaz yapıdadır. Coğrafyası güzel ülke de herkes diken üzerinde. Halklar arasında ırkçılık ve menfi duygular almış başını gidiyor. En küçük bir hadise de Mafya bozuntusu partilerin kışkırtmalarıyla insanlar adeta linç ediliyor. Linç edenler kahraman,edilenler ise vatan haini muamelesi görüyor. Bugün Ağca gibi katilleri bırakan anlayış, linç edenleri koruyan anlayışın tıpkısıdır. Peynir ekmek gibi alışır hale getirildiğimiz 'rutin karışıklık' durumları sürerken, yukarıdakiler de çalmaya devam ediyor. Ve namuslu, erdemli siyasetçiyiz lafları da bu ülkenin hassas damarlarına hitap etmeye devam ediyor. Herşeyin canlı tanığıyız diyeceğim, ama bu sözler bile bıtkınlık verdi. İşin gerçeği, Değil onlarca yıl, yüzlerce yıl bu ülkeye gerçek 'Adalet ve Vicdan' duygusunun yerleşeceğine inanmıyorum. Bu kadar karamsar olmamın suçlusu ben değilim. Şahsen özgürlüklerimden vazgeçtim. Lakin umutlarım elden gidiyor... Sinan Kara / Memleketin Sesi
Adam yarın devrimcide olur her kılıktan kılığa giriyor nasıl olsa
Çarkın bir dişi bu çark dönüyor kırılmıyor herkes görüyor
Burda suçlu aranacaksa bu ağça olmamalı sistem düzen
Ve bu düzenin çarkını dönderenler suçlu maşa olan kişi
Elbete onunda sucu var bu suç 5 yılıklıkla af edilemez
Avrupa da yatılan yatığı ceza Türkiye yasalarını bağlamaz
Bağlamamalı…
Bütün ceza evleri boşalsın herkes dışarı çıksın
Yalnızca düşünce suçlularına ceza verilsin bu adalettmi…
Ağca ile ortaya çıkan gerçekliğimiz
Hasan Kaya
Ağca’nın tutukluluk halinin bitmesi ve dışarı salınması sürpriz miydi?
Elbette değil.
Hep birlikte şaşırmış gibi yapmaya gerek yok. Bu gün olmasa yarın öbür gün nasılsa salınmayacak mıydı?
Peki, o zaman neden kıyametler kopartılıyor. Neden hepimizin birden adalet duyguları kabardı, yapıldığına inandığımız bir haksızlığın karşısına dikilmenin yolu Ağca’nın tutukluluk halinin sürmesi ile mi olacaktır.
“Katil aramızda” diye atılan manşetlerden amaç ne, halkı uyarmak ve yeni cinayetlerin olabileceğinden kendilerini korumalarımı isteniyor?
Ağca ayağını dışarı atar atmaz ortaya çıkan manzara, bu kaygılardan çok farklı bir tablo karşımıza çıkardı.
Katileri sevenlerin olduğu, katillerle gurur duyan bir Türkiye’nin olduğunu da gördük. Buna şaşıranlara, Mersin’de başlayan ve ardından şehir şehir dolaşan linç girişimlerini anımsatmak yeterli olmalı diye düşünüyorum.
Türkiye’de halkın katilden korkmadığını ve gizli bir saygı duyduğunu bilmeyen yok. Töre ve namus cinayetleri, katilin yüceltilmesidir. Diğer yandan devlet adına cinayetlerin işlenmesi ve devlet adına cinayet işleyenin kahraman olarak ilan edilmesi cinayet işlemeyi sıradanlaştırırken, katili yüceltip kahraman yaparak ona kabul edilir bir statü kazandırmaktadır.
Ağca üzerine yazılıp çizilen, söylenenlerin hepsinin, vicdanlarımızı temize çekmekle ilişkisi var gibi. Bunca faili meçhul cinayetin açığa çıkmadığı bir yerde, tetiği çekenlerle uğraştığımız kadar tetiği çektirenle uğraşmayı göze alamadığımız için mi bütün bu kızılca kıyamet…
Abdi İpekçi cinayeti ile Türkiye’de aydın, yazar ve gazetecilerin öldürülmesinin yolu açıldı. Bu yüzden, bu sürecin başlangıç duraksaması olan Abdi İpekçi cinayeti son derece önemlidir. Ağca’nın bu olaydaki önemi, tetiği çeken bir piyon olmasıdır. Ağca’ya bundan farklı bir misyon yüklemek, bir anlamda gerçeklerin saklanmasına yardım eden laf kalabalığı içinde gerçeği saklama girişimi olur.
Herkesin bildiği ama bilmiyormuş gibi yapmayı yeğlediği sözüm ona faili meçhul cinayetlerin hepsinde devletin ihmali ve doğrudan parmağı olduğu doğrudur. Ve bunu söylemekten her nedense korkuyoruz.
Bu korku söylendiği kadar demokratik ve çağcıl bir ülkede yaşamadığımız gerçeğini açığa çıkarıyor. Özellikle devlet ve devletin kurumları söz konusu olduğunda hak aramanın, adalet istemenin o kadar da kolay olmadığı bütün çıplaklığıyla açığa çıkıyor.
Şiddetin reyting yaptığı bir toplumda bütün bunların yaşanması son derece doğaldır ve başka da bir şey beklenemez. Kimse kendisini kandırmasın, devlet ve devlet kurumları insan ve insan yaşamının önünde geldiği sürece, devletin bekası adına işlenen cinayetleri işleyenler katil değil “kahraman” olurlar.
Yasalar ve hukuk bu kahramanlara dokunamaz, yargılanmaları adil olmaz ve onların içerde yatmaları, tutukluluk hallerinin sürmesi sanıldığı kadar uzun olmaz.
Bu yüzden Ağca erken mi salındı yoksa tutukluluk hali sürmeli miydi mi noktasına sürdürülen tartışmalar çok da anlamlı olmuyor.
Bu bataklığı bırakıp sivrisineklerle uğraşmaktır…
Fikret Bila
Ağca'yı niye alkışlıyorsunuz?
Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca cezaevinden bir 'kahraman' edasıyla çıktı. İpekçi'nin katili, bir grup tarafından Türk bayraklarıyla, karanfillerle, alkışlarla karşılandı.
Kardeşi Adnan Ağca, abisini evinde ağırlamak isteyen bin kişi olduğunu açıkladı. Bin 'hayırsever' katili ağırlamak için davette bulunmuş.
Ağca'ya bir sıcak ilgiyi gösterenlere sormak gerekiyor:
Ağca'yı niye alkışlıyorsunuz? Niye destekliyorsunuz?
Abdi İpekçi'yi öldürdüğü için mi?
Papa'yı yaraladığı için mi?
Niçin?
Onu sizin gözünüzde 'kahraman' yapan nedir?
Katil oluşu mu?
Bu soruları kendinize bir sorun bakalım, ne yanıt vereceksiniz?
Mehmet Ali Ağca ve onun gibileri alkışlayıp desteklemek, önlerinde Türk bayrağı açmak milliyetçilik mi oluyor?
Vatan sevgisini mi gösteriyor, bayrak sevgisini mi?
Ağca'yı alkışlamak, yaptıklarını alkışlamaktır!
Bunu niye yaptığınızı kendinize bir sorun.
Bugün tv kanalının birinde KURTLAR VADİSİ dizisi yeniden start aldı
Bu dizinin bitişi bu şahsın çıkışıyla nerdeyse aynı kurgu vurgulanmış
Yazar Soner Yalcının PİPO kitabı aklıma geldi..
Okumayanlar okusun …
12 Ocak, Utanç Günü olsun
her yıl 12 ocakta kutlamalar şenlikler düzenlensin utanç günü olarak kutlayalım ilan edelim kamu oyuna dünya basınına
ne gerek var milli kutlamalarımıza bayramlarımıza en güzel yıl yılın hediyesi işte devletin Türk milletine hediyesi bu... (YAZIKLAR OLSUN)
Can DÜNDAR (alıntı)
Ağca'ya ilk iş teklifi benden
Bugün tahliye olacak Ağca'ya ilk tavsiyem şu:
25 yıldır görmediği kentleri şöyle bir dolaşsın.
Uğur Mumcu Caddesi'nden geçsin, Çetin Emeç Bulvarı'na çıksın, Ahmet Taner Kışlalı Parkı'na gitsin, Abdi İpekçi Spor Salonu'na girsin.
Bir faili meçhul cinayetler müzesindeymiş gibi gezinsin.
Sonunda iyi adamların öldüğü, kötü adamların kahraman olduğu, kendisinin de figüranlık yaptığı filmin bize neye mal olduğunu düşünsün.
***
Teklifime gelince:
Bizler, yani o filmin kurbanları, mağdurları, seyircileri, Ağca için para toplayalım aramızda...
Onu korumaya alalım. Maaşa bağlayalım. Rahat çalışacağı bir büro tutalım.
Karşılığında, gerçek anılarını yazmasını isteyelim ondan...
İpekçi'yi nasıl öldürdüğünü, Türkiye'nin en iyi korunan askeri hapishanesinden nasıl kaçabildiğini, nerede saklandığını, nasıl pasaport alıp dışarı çıkabildiğini, Papa'yı neden öldürmek istediğini yazsın.
Bildiği isimleri açıklasın.
***
Sonra bir internet sitesi kuralım. Bu anıları ve isimleri girelim.
Ardından 12 Eylül'ün ünlü iddianamelerini, faili meçhul kalmış davaların dosyalarını, sanık ifadelerini, bu konuda yazılmış kitapların metinlerini...
Dönemin tanıkları da bildiğini, duyduğunu girsin siteye... Kendisine işkence yapanı, koğuşta yanında yatanı, hatırladığı arabayı, plakayı, tabancayı...
Hepsi tamam olunca bilgisayara, aynı isimlerin, arabaların, silahların zikredildiği olayları saptayıp aralarındaki ilişkiyi kurmamızı sağlayacak bir 'Failler' programı yükleyelim.
Programı işletip sonucu bekleyelim.
***
Eminim 'Failler', tüm bilgisayar oyunlarından daha eğlenceli olacaktır.
Düşünün program, 25 kanlı yılın aktörlerini birbiriyle eşleyecek. Ummadık isimler, ummadık yerlerde karşımıza dikilecek.
Mesela İpekçi cinayetinde adı geçen 5 ülkücüden 4'ünün sahte pasaportlarının 'Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden alındığı anlaşılacak. Uğur Mumcu'nun 'Kim bunların Nevşehir Emniyeti'ndeki bağlantıları? ' sorusuna cevap bulmak için bilgisayara 'Nevşehir' yazılıp 'Ara' komutuna basılacak ve Nevşehir'den pasaportlu Çatlı'yla sünnette göbek atan Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in o dönem Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nde görev yaptığı ortaya çıkacak.
Mesela Ağca'nın İpekçi ve Papa suikastındaki ortağı Oral Çelik'in sahte pasaportunda ismini kullandığı 'Bedri Ateş', Oral Çelik'in 1979'da Malatya'da bir öğretmenin öldürülmesindeki ortağı çıkacak.
Mesela Ağca'yı askeri cezaevinden kaçtıktan sonra evinde saklayan Abdullah Çatlı, Bedrettin Cömert cinayetinin faili ve ASALA işinde devlet ajanı çıkacak.
Mesela Emniyet görevlisi olarak Ağca soruşturmasını yürüten Mete Bozbora, yıllar sonra Metin Göktepe'yi öldürmekten sanık polislerin MİT'ten ihraç edilen avukatı Necdet Küçüktaşkıner'in ortağı çıkacak.
***
'Failler' raporu, iddianamemiz olacak bizim.
Bu iddianameyle çağıracağız ortak isimleri sanık koltuğuna...
Savcı bölümünde, filmin öldürülen iyi adamlarının eşleri, çocukları, torunları oturacak.
Canlı yayımlanacak mahkeme, ibret olsun diye cümle âleme...
Bir dönemin kiri temizlenecek.
Çıkışta İpekçi Anıtı önünde, Kışlalı Parkı'nda, Mumcu Caddesi'nde, Emeç Bulvarı'nda şölen düzenlenecek.
Bu kez katillerin değil, katledilenlerin resimleri 'Türkiye sizinle gurur duyuyor' diye taşınacak ellerde...
Ve biz, ancak o zaman bağışlayacağız Ağca'yı...
Not: bu güzel yazısını paylaşmak istedim belki okumayanlar olmuştur
belki içlerine sindiremeyneler birdaha okusun neyin ne olduğunu görsünler...
Villa
Evet sonunda görüyoruz neyin nelerin olduğunu
Beykoz sırtlarında bir villa altında uçak verirler
Limanda da yatı olur hayatının sefasını sürer
Meclise de ilerde girer gidişat bunu gösteriyor
Eli kanlı kişileri serbest bırakın ne gerek var
İçerde tutmakla yatırmakla, baklava çalanlar
Düşündüğü için yatanlar bırakın yatsınlar
Utanç verici nefretle kınıyorum…
'Oy aldiklari bütün insanlar bunu tasvip ediyorsa bu tolumda ciddi bir hastaligin isaretidir. Bu hastaligi yenmek hepimizin görevi olmalidir. Cünkü korkmadan, korkutmadan yasamak cok güzel birsey.Böyle bir yasami ülkücülerde sevebilir.,,