İnegöl’de doğdu. İlk Orta ve Lise tahsilini İnegöl’de tamamladı. 1982 de Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okuluna girdi. 1987 de bu okulun Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. O sırada Zaman gazetesinde çalıştı. Daha sonra TRTde aralıklı olarak Mimar Sinan, Yayla Yollarında, Yunus Emre ve Kırk Ambar gibi yapımlarda görev aldı.Panel ve İzlenim dergilerinde çalıştı. Bir süre memuriyet denedi, vaz geçti. Albatros, Birey, İkindi yazıları,Araf ve Yeni Dergi’de hikayeler yayınladı. Yeni Şafak’ta haftada dört gün Ters Köşe’yi, ülke dergisinde Malum Vaziyetleri yazdı. Şimdilerde ise Ters Köşe'yi Gerçek Hayat derigisinde devam ettiriyor.
Selahattin Yusuf yıllar önce YeniŞafaktaki özgün tarzıyla dikkatimi çektiginden beri izlediğim biridir. O sıralarda Engüşt-i Mihin adinda berbat bir dergi çıkarmıştı. Ama 'Sirenleri Taşa Tutun' adlı kitabı dizgii hatalarıyla dolu olsa da tüm uyumsuzların okuması gereken bir yapıttır. 'Başka Göklerin Altında' adında bir kitabı daha var benim bildigim.. Şimdi ise Gerçek Hayat'taki yazılarıyla dikkatimi canli tutan biri. Yüregiine saglık dostum...
1968 yılında Federal Almanya'da doğdu. İlkokul birinci sınıftan itibaren hikayeler yazdı. 11 yaşındayken 'Kral Klaus Bir Eş Arıyor' isimli tiyatro oyunundaki kral rolünü reddetti, vezir rolünü başarıyla oynadı. 1980 yazında Türkiye'ye 'kesin dönüş' yapan Albayrak, 12 eylül günü çabucak büyüdü. Develi İmam Hatip Lisesi, Gebze İmam Hatip Lisesi, Gebze Lisesi, Ankara Çankaya Lisesi ve Cumhuriyet Ticaret Lisesi'nde okudu.
Bir gün inşaatta, bir ay mobilya mağazasında, 15 gün Milli Gazete'nin dağıtımında, 4 ay Ankara Şık Düğme'de, iki saat bebe donları satan bir mağazada, üç ay Çağdaş Sanat Tiyatrosu'nda, 11 ay Zaman Gazetesi'nde, 10 ay da Belde Gazetesi'nde çalışan Hakan, 1983 Ağustos'unda 'Halka Işık' dergisini, Şubat 1989'da da Nihat Genç'le birlikte 'Çete'yi çıkardı.
Daha sonra bir dönem Konya'da Merhaba Gazetesi'nde çalıştı ve 'Medeni Haklar Mücadelesi' kampanyasını başlattı. Lakin İstanbul'un cazibesine dayanamayıp göç etti. Meydan Gazetesi Dış haberler servisinde yanlış kullanılan dini ve siyasi kavramları çaktırmadan tashih etti.
Hakan Albayrak'ın asıl yurtdışı serüveni İhlas Haber Ajansıyla başladı. İntifada'nın ilk günlerinde Gazze ve Kudüs'teydi. Yine İHA aracılığıyla Bosna'ya gitti. İHH temsilcileriyle orada tanıştı ve 1 Ocak 1994'te Saraybosna İHH temsilcisi oldu. 1995 başında ise evlenip İstanbul'a döndü. Yeni şafak Gazetesi'nde çalıştı. Ayrıldı. Milli Gazete'de yazmaya başladı. Şimdilik Milli Gazete'de yazmaya devam ediyor.
Spesifik.com da yapılan mülakattan:
Hakan Albayrak tutarsız biri mi? Senelerdir izlediğim Hakan Albayrak'ın çalıştığı gazete ve dergilerde bir sürekliliği yok. Bir bakıyorsun İstanbul'da, bir bakıyorsun Ankara'da, Konya'da... Haksızlığa uğramayı tercih eden tarafta mı yer almak istiyorsun? Nedir bu tebdil-i mekan sağanağı?
26 Aralık 1986'dan itibaren 11 ay boyunca çalıştığım Zaman Gazetesi'nde Nabi Avcı'nın ekibinde yer alıyordum. Üstad kovulunca istifa ettim. İstifa etmeseydim de kovulacaktım zaten. 1988'de Belde Gazetesi'ne girdim. Orada da 11 ay çalıştım ve Genel Yayın Yönetmeni Ömer Lütfi Mete'nin ayrılmasından sonra istifa ettim. İstifa deyip duruyorum ama aslında dilekçe milekçe yazmadan çekip gitmişimdir hep. Merhaba'yı geçim derdime derman olamadığı için terk etmek zorunda kaldım. Yeni Şafak'ta ise patronların değişmesinden sonra maaştan başka her şey sorun olmaya başlamıştı. Ayrıldığım zaman genel müdür 'Allah razı olsun. Biz kovamıyorduk, kendisi ayrıldı.' demiş. Bu vesile ile Ahmet, Mahmut ve Recep Kış'a, yani Yeni Şafak'ın eski patronlarına selam ederim. Cenab-ı Allah herkese böyle ihlaslı, medeni, samimi ve mütevazı patronlar nasip etsin. Onları her zaman sevgiyle, hürmetle anacağım. Gerçek Hayat'ın patronu Levent Gültekin de bu rezil dünyada eğreti duran güzel bir adamdır. Gökhan'la beraber derginin yayın yönetiminden çekilip Ankara'ya döndüm ama kalbimin bir parçası hâlâ İstanbul'da, Levent'in yanında. İnanmazsan gidip bakabilirsin. Orada Murat Zelan diye bir adam var. Murat Zelan benim kalbimden bir parçadır.
Rocky'nin gözlerindeki ateşi görüyor musun Türkiye'ye bakarken? Vaziyet nasıl? İslamî hareket nasıl gidiyor?
O ateşi sıradan liberalizme mehdi diye yapışan siyasetçi ve filozof müsveddelerine baktığım zaman göremiyorum ama Sezai Karakoç'un şiirlerini okuduğum zaman görebiliyorum. Gaddarlığı da mıymıylığı da kendisine asla yakıştıramadığımız İslami hareket çok ağır yaralar aldıysa da toparlanacak ve hem Doğu hem de Batı'daki tecrübelerden istifade ile kendini yeniden üretecektir inşaallah.
'Bana projeni söyle, sana nerede yüzdüğünü söyleyeyim' diyorsun Halifesiz Günler'de. Ebuzer'den sonra sırada ne var? Projelerinden bahsetsene biraz...
Proje çok. Bir aylık dergi projesi var mesela. Sayısız kitap projesi var. Milli Gazete'yle ilgili projeler var. Ayrıca belgesel film projeleri var. İlk ve tek yerli otomobilimiz olan Devrim'in hikayesini çekmek istiyorum. 1948 Savaşı'nda Kudüs'e giren Müslüman tugayların efsanevi komutanlarından Ahmet Abdülaziz'in hikayesini çekmek istiyorum. Kara donlu kâfirlerin, yani Frenklerin hikayesini çekmek istiyorum. Köyümün hikâyesini çekmek istiyorum. Yana yıkıla kamera arıyorum üstad. Varsa gönder.
Dağılmış bir ümmetin yeşil coğrafyasının tam ortasında bir şair, bir gazeteci olarak değil öncelikle bir Müslüman olarak bir şey söyleyen Hakan Albayrak'ı okuyucuları arayıp soruyor mu? Ne diyorlar? Nasıl buluyorlar seni?
Sıcacık mektuplar alıyorum. Buz gibi mektuplar da alıyorum. Ortası pek nadir.
'Sanal Dünya' ile aran nasıl? Benim müthiş memnun olduğum e - dergiler, antolojiler filan var. Takip ediyor musun? Nasıl görüyorsun bu sanallığın akıbetini?
'Chat'le aram yok. Belirli bir şey aramıyorsam 'surf' de yapmam. Müdavimi olduğum siteler var. İslam dünyasındaki gelişmelerin günü gününe hatta saati saatine takip edildiği MSANEWS ve IVIEWS, Amerikalı anti siyonistlerin yayın organı Spotlight, Afrika'yı yakın takibe alan The Final Call, Ertuğrul Fındık'ın imparatorluğu Sipesifik, dünyanın en Müslüman dergisi Sayha, tabii ki Milli Gazete ve birkaç site daha. Sanal alemin akıbeti hakkında bir şey diyemem, ama bu alemde amaçsızca dolaşan birçok kardeşimizin kaybolmak üzere olduğunu söyleyebilirim.
Müslüman kadının sorunları, çağdaş kadının da sorunları. (...) Bugün bazı kadınlar arasında, özgürlük, ‘daha az kadın’, ‘daha az anne’, ‘daha az eş’ olmakla eşdeğer. Evin yerini sokak, mutfağın yerini büro, anneliğin yerini sekreterlik, mahremiyetin yerini teşhir aldıkça kadının erkekleşmesi kaçınılmaz. Hiçbir kadın, biyolojisinde varolan doğurganlık özelliğini başkalarına devredemeyeceği gibi, doğurganlığın kendisine bahşettiği annelik gibi diğer özelliklerini de devredemez. Modernleşme / dünyevileşme projesinin ‘sözde’ eşitlik söylemi, kadını erkekleştirmekle kalmadı; dişileştirdi de. “Doğurganlığından vazgeçen bir dişi”nin, aile kurmak isteyen bir erkek tipince değil, onun sadece dişiliğinden yararlanmak isteyen bir erkek tipince çekici bulunması gayet normal. Doğurganlığın, çekiciliğini kaybetmesi halinde çocuğun, anneliğin ve dolayısıyla, ailenin de çekiciliğini kaybedeceği muhakkak. Bu sorunlar tartışma kapsamına alınmadıkça, ne İslam’ın kadın tasavvuru, ne modern dünyada müslüman kadının yeri, ne de olması gereken ile olan arasındaki irtibatın sıhhati konuşulabilir. [Arka kapak yazısından]
Gelenek Yayınları, 130 sf. Dizi: Dücane Cündioğlu Kitaplığı -2
HAPİS CEZASI ALAN GAZETECİ ALBAYRAK: 'ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM, OLMAYACAĞIM! '
Yazar Hakan Albayrak, dört yıl önce Milli Gazete'de yazdığı bir yazı nedeniyle 15 ay hapse mahkum edildi. Cezası Yargıtay tarafından onanan Albayrak, infaz yasası gereği altı ay hapis yatacak. Yeni Şafak'a konuşan Albayrak, 'Cezaya rağmen Atatürkçü olmayacağım' dedi.
Hapis cezasına ilişin resmi tebligat henüz eline ulaşmayan Hakan Albayrak, tebligatın yapılması süreciyle birlikte yaklaşık bir ay içinde cezaevine girecek.
Kararı değerlendiren Hakan Albayrak, bundan önceki hükümet döneminde Adalet Bakanlığı'nın bazı çevrelerin de yönlendirmesiyle savcılığa talimat vererek kendisi hakkında 'Atatürk'ün manevi hatırasına hakaret'ten dava açtırdığını belirterek, şunları söyledi:
'Ortada hakaret yok, ama Atatürkçü veya Kemalist olmadığımı, olmayacağımı, takiye icabı bile olmayacağımı, dolayısıyla Kemalist sistemin hışmına uğramayı baştan göze aldığımı ve hakkımda verilen mahkumiyet kararını kesinlikle yadırgamadığımı söyleyebilirim.'
Akıncı hareketin sembol sahsiyetlerinden olmuştur. 'Şehadet bir nesildir tüm nesillere ve çağlara' sözü bir slogan olmuştur. Molla Sadreddin Yüksel Efendi'nin oğludur. Fatih camisinin avlusunda cuma namazından çıktığı sırada faşistler tarafından şehid edilmiştir.
Islami ilimler üzerine çalışmalar yapan özgün bir düşünür ve araştırmacı
Yavuz Sultan Selim döneminde yaşamış ve Yavuz'un İslam İttihadı davasını hararetle desteklemiş sünni kürt âlim. Allah ona rahmet etssin
Peygamber... insanlığa medeniyet getiren kutlu elçi.
Gökhan Özcan
1965
İnegöl’de doğdu. İlk Orta ve Lise tahsilini İnegöl’de tamamladı. 1982 de Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okuluna girdi. 1987 de bu okulun Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. O sırada Zaman gazetesinde çalıştı. Daha sonra TRTde aralıklı olarak Mimar Sinan, Yayla Yollarında, Yunus Emre ve Kırk Ambar gibi yapımlarda görev aldı.Panel ve İzlenim dergilerinde çalıştı. Bir süre memuriyet denedi, vaz geçti. Albatros, Birey, İkindi yazıları,Araf ve Yeni Dergi’de hikayeler yayınladı. Yeni Şafak’ta haftada dört gün Ters Köşe’yi, ülke dergisinde Malum Vaziyetleri yazdı. Şimdilerde ise Ters Köşe'yi Gerçek Hayat derigisinde devam ettiriyor.
Selahattin Yusuf yıllar önce YeniŞafaktaki özgün tarzıyla dikkatimi çektiginden beri izlediğim biridir. O sıralarda Engüşt-i Mihin adinda berbat bir dergi çıkarmıştı. Ama 'Sirenleri Taşa Tutun' adlı kitabı dizgii hatalarıyla dolu olsa da tüm uyumsuzların okuması gereken bir yapıttır. 'Başka Göklerin Altında' adında bir kitabı daha var benim bildigim.. Şimdi ise Gerçek Hayat'taki yazılarıyla dikkatimi canli tutan biri. Yüregiine saglık dostum...
Hakan Albayrak
1968
1968 yılında Federal Almanya'da doğdu. İlkokul birinci sınıftan itibaren hikayeler yazdı. 11 yaşındayken 'Kral Klaus Bir Eş Arıyor' isimli tiyatro oyunundaki kral rolünü reddetti, vezir rolünü başarıyla oynadı. 1980 yazında Türkiye'ye 'kesin dönüş' yapan Albayrak, 12 eylül günü çabucak büyüdü. Develi İmam Hatip Lisesi, Gebze İmam Hatip Lisesi, Gebze Lisesi, Ankara Çankaya Lisesi ve Cumhuriyet Ticaret Lisesi'nde okudu.
Bir gün inşaatta, bir ay mobilya mağazasında, 15 gün Milli Gazete'nin dağıtımında, 4 ay Ankara Şık Düğme'de, iki saat bebe donları satan bir mağazada, üç ay Çağdaş Sanat Tiyatrosu'nda, 11 ay Zaman Gazetesi'nde, 10 ay da Belde Gazetesi'nde çalışan Hakan, 1983 Ağustos'unda 'Halka Işık' dergisini, Şubat 1989'da da Nihat Genç'le birlikte 'Çete'yi çıkardı.
Daha sonra bir dönem Konya'da Merhaba Gazetesi'nde çalıştı ve 'Medeni Haklar Mücadelesi' kampanyasını başlattı. Lakin İstanbul'un cazibesine dayanamayıp göç etti. Meydan Gazetesi Dış haberler servisinde yanlış kullanılan dini ve siyasi kavramları çaktırmadan tashih etti.
Hakan Albayrak'ın asıl yurtdışı serüveni İhlas Haber Ajansıyla başladı. İntifada'nın ilk günlerinde Gazze ve Kudüs'teydi. Yine İHA aracılığıyla Bosna'ya gitti. İHH temsilcileriyle orada tanıştı ve 1 Ocak 1994'te Saraybosna İHH temsilcisi oldu. 1995 başında ise evlenip İstanbul'a döndü. Yeni şafak Gazetesi'nde çalıştı. Ayrıldı. Milli Gazete'de yazmaya başladı. Şimdilik Milli Gazete'de yazmaya devam ediyor.
Spesifik.com da yapılan mülakattan:
Hakan Albayrak tutarsız biri mi? Senelerdir izlediğim Hakan Albayrak'ın çalıştığı gazete ve dergilerde bir sürekliliği yok. Bir bakıyorsun İstanbul'da, bir bakıyorsun Ankara'da, Konya'da... Haksızlığa uğramayı tercih eden tarafta mı yer almak istiyorsun? Nedir bu tebdil-i mekan sağanağı?
26 Aralık 1986'dan itibaren 11 ay boyunca çalıştığım Zaman Gazetesi'nde Nabi Avcı'nın ekibinde yer alıyordum. Üstad kovulunca istifa ettim. İstifa etmeseydim de kovulacaktım zaten. 1988'de Belde Gazetesi'ne girdim. Orada da 11 ay çalıştım ve Genel Yayın Yönetmeni Ömer Lütfi Mete'nin ayrılmasından sonra istifa ettim. İstifa deyip duruyorum ama aslında dilekçe milekçe yazmadan çekip gitmişimdir hep. Merhaba'yı geçim derdime derman olamadığı için terk etmek zorunda kaldım. Yeni Şafak'ta ise patronların değişmesinden sonra maaştan başka her şey sorun olmaya başlamıştı. Ayrıldığım zaman genel müdür 'Allah razı olsun. Biz kovamıyorduk, kendisi ayrıldı.' demiş. Bu vesile ile Ahmet, Mahmut ve Recep Kış'a, yani Yeni Şafak'ın eski patronlarına selam ederim. Cenab-ı Allah herkese böyle ihlaslı, medeni, samimi ve mütevazı patronlar nasip etsin. Onları her zaman sevgiyle, hürmetle anacağım. Gerçek Hayat'ın patronu Levent Gültekin de bu rezil dünyada eğreti duran güzel bir adamdır. Gökhan'la beraber derginin yayın yönetiminden çekilip Ankara'ya döndüm ama kalbimin bir parçası hâlâ İstanbul'da, Levent'in yanında. İnanmazsan gidip bakabilirsin. Orada Murat Zelan diye bir adam var. Murat Zelan benim kalbimden bir parçadır.
Rocky'nin gözlerindeki ateşi görüyor musun Türkiye'ye bakarken? Vaziyet nasıl? İslamî hareket nasıl gidiyor?
O ateşi sıradan liberalizme mehdi diye yapışan siyasetçi ve filozof müsveddelerine baktığım zaman göremiyorum ama Sezai Karakoç'un şiirlerini okuduğum zaman görebiliyorum. Gaddarlığı da mıymıylığı da kendisine asla yakıştıramadığımız İslami hareket çok ağır yaralar aldıysa da toparlanacak ve hem Doğu hem de Batı'daki tecrübelerden istifade ile kendini yeniden üretecektir inşaallah.
'Bana projeni söyle, sana nerede yüzdüğünü söyleyeyim' diyorsun Halifesiz Günler'de. Ebuzer'den sonra sırada ne var? Projelerinden bahsetsene biraz...
Proje çok. Bir aylık dergi projesi var mesela. Sayısız kitap projesi var. Milli Gazete'yle ilgili projeler var. Ayrıca belgesel film projeleri var. İlk ve tek yerli otomobilimiz olan Devrim'in hikayesini çekmek istiyorum. 1948 Savaşı'nda Kudüs'e giren Müslüman tugayların efsanevi komutanlarından Ahmet Abdülaziz'in hikayesini çekmek istiyorum. Kara donlu kâfirlerin, yani Frenklerin hikayesini çekmek istiyorum. Köyümün hikâyesini çekmek istiyorum. Yana yıkıla kamera arıyorum üstad. Varsa gönder.
Dağılmış bir ümmetin yeşil coğrafyasının tam ortasında bir şair, bir gazeteci olarak değil öncelikle bir Müslüman olarak bir şey söyleyen Hakan Albayrak'ı okuyucuları arayıp soruyor mu? Ne diyorlar? Nasıl buluyorlar seni?
Sıcacık mektuplar alıyorum. Buz gibi mektuplar da alıyorum. Ortası pek nadir.
'Sanal Dünya' ile aran nasıl? Benim müthiş memnun olduğum e - dergiler, antolojiler filan var. Takip ediyor musun? Nasıl görüyorsun bu sanallığın akıbetini?
'Chat'le aram yok. Belirli bir şey aramıyorsam 'surf' de yapmam. Müdavimi olduğum siteler var. İslam dünyasındaki gelişmelerin günü gününe hatta saati saatine takip edildiği MSANEWS ve IVIEWS, Amerikalı anti siyonistlerin yayın organı Spotlight, Afrika'yı yakın takibe alan The Final Call, Ertuğrul Fındık'ın imparatorluğu Sipesifik, dünyanın en Müslüman dergisi Sayha, tabii ki Milli Gazete ve birkaç site daha. Sanal alemin akıbeti hakkında bir şey diyemem, ama bu alemde amaçsızca dolaşan birçok kardeşimizin kaybolmak üzere olduğunu söyleyebilirim.
Dücane Cündioğlu
PHILO- SOPHIA-LOREN
Müslüman kadının sorunları, çağdaş kadının da sorunları. (...)
Bugün bazı kadınlar arasında, özgürlük, ‘daha az kadın’, ‘daha az anne’, ‘daha az eş’ olmakla eşdeğer.
Evin yerini sokak, mutfağın yerini büro, anneliğin yerini sekreterlik, mahremiyetin yerini teşhir aldıkça kadının erkekleşmesi kaçınılmaz.
Hiçbir kadın, biyolojisinde varolan doğurganlık özelliğini başkalarına devredemeyeceği gibi, doğurganlığın kendisine bahşettiği annelik gibi diğer özelliklerini de devredemez.
Modernleşme / dünyevileşme projesinin ‘sözde’ eşitlik söylemi, kadını erkekleştirmekle kalmadı; dişileştirdi de.
“Doğurganlığından vazgeçen bir dişi”nin, aile kurmak isteyen bir erkek tipince değil, onun sadece dişiliğinden yararlanmak isteyen bir erkek tipince çekici bulunması gayet normal. Doğurganlığın, çekiciliğini kaybetmesi halinde çocuğun, anneliğin ve dolayısıyla, ailenin de çekiciliğini kaybedeceği muhakkak.
Bu sorunlar tartışma kapsamına alınmadıkça, ne İslam’ın kadın tasavvuru, ne modern dünyada müslüman kadının yeri, ne de olması gereken ile olan arasındaki irtibatın sıhhati konuşulabilir. [Arka kapak yazısından]
Gelenek Yayınları, 130 sf.
Dizi: Dücane Cündioğlu Kitaplığı -2
http://www.internetajans.com/haber_detay.asp? id=32283
HAPİS CEZASI ALAN GAZETECİ ALBAYRAK: 'ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM, OLMAYACAĞIM! '
Yazar Hakan Albayrak, dört yıl önce Milli Gazete'de yazdığı bir yazı nedeniyle 15 ay hapse mahkum edildi. Cezası Yargıtay tarafından onanan Albayrak, infaz yasası gereği altı ay hapis yatacak. Yeni Şafak'a konuşan Albayrak, 'Cezaya rağmen Atatürkçü olmayacağım' dedi.
Hapis cezasına ilişin resmi tebligat henüz eline ulaşmayan Hakan Albayrak, tebligatın yapılması süreciyle birlikte yaklaşık bir ay içinde cezaevine girecek.
Kararı değerlendiren Hakan Albayrak, bundan önceki hükümet döneminde Adalet Bakanlığı'nın bazı çevrelerin de yönlendirmesiyle savcılığa talimat vererek kendisi hakkında 'Atatürk'ün manevi hatırasına hakaret'ten dava açtırdığını belirterek, şunları söyledi:
'Ortada hakaret yok, ama Atatürkçü veya Kemalist olmadığımı, olmayacağımı, takiye icabı bile olmayacağımı, dolayısıyla Kemalist sistemin hışmına uğramayı baştan göze aldığımı ve hakkımda verilen mahkumiyet kararını kesinlikle yadırgamadığımı söyleyebilirim.'
Akıncı hareketin sembol sahsiyetlerinden olmuştur. 'Şehadet bir nesildir tüm nesillere ve çağlara' sözü bir slogan olmuştur. Molla Sadreddin Yüksel Efendi'nin oğludur. Fatih camisinin avlusunda cuma namazından çıktığı sırada faşistler tarafından şehid edilmiştir.
Filistin halkının kurtuluşu için mücadele eden özgürlük savaşçıları.