Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • Atçalı Kel Mehmet Efe28.09.2006 - 02:54

    ATÇALI KEL MEHMET EFE İLE İLGİLİ TÜRKÜLERİ İSTİYORUM

    “TÜRKÜLERİMİ İSTİYORUM”

    Türkiye’nin neresine giderseniz gidiniz, hangi belgeye ulaşırsanız ulaşınız, hangi kitabı okursanız okuyunuz; efelerle ilgili olarak bulacağınız, ulaşacağınız sonuç değişmez, aynıdır: “Efelerin hepsi Aydınlıdır…” Bir Aydınlı olarak bu sonuç, bu söylem beni her zaman duygulandırmış, gururlandırmıştır. Ne zaman bu konu açılsa alnım yukarıda ve başım hep dimdik durmuştur… ve doğrudur. Efelerin hepsi de Aydınlıdır. Efe, Türkiye genelinde bir tanımı yapıldığında, Türkiye’nin neresine giderseniz gidiniz hep: “Batı Anadolu Yiğidi…” olarak ifade edilmiştir, elan edilmektedir de. Güzel yurdumuzun batı bölgesinin merkezine baktığımızda da o merkezin hak ortasında Güzel Aydın’ımızı görmekteyiz. Osmanlı İmparatorluğu idare sisteminde Aydın’ın vilayet merkezi; İzmir, Manisa, Denizli ve Muğla sancaklarının (ilçe) Aydın’a bağlı olduğu düşünüldüğünde bu sözün ne denli doğru olduğu görülecektir sanırım. Evet; “Efelerin Hepsi Aydınlıdır…”
    Peki, nedendir Aydın’dan pek az türkü anons edilir, pek az türkü söylenir. TRT’nin repertuarlarına baktığımızda Zeybek formunda söylenen türkülerin içinde Aydın’dan çok az türkü vardır. Haydi, şöyle bir düşünün… Aydın’dan bir çırpıda kaç türküyü ardı ardına sular seller gibi sayabilirsiniz? Üç, beş, on… Yoksa Aydın bu konuda cezalandırılmakta mıdır? Efeler Diyarının türküleri iki elin parmakları kadar az mıdır? “Pınarbaşı’na doğan ayın, günün ve al kanlara boyanan Trablus kuşağının…” ezgisi ne zamandan beri “Çökertme” formunda söylenir olmuştur.

    Aydın İline bağlı bir de Atça Beldesi vardır. İnsanlar yaşar Atça’da; kararlı, suskun, ezilmiş, hırpalanmış, az konuşan, öz konuşan insanların yaşadığı bir beldedir Atça. Renkli geçmişi ve geleceğe karşı duruşuyla bir abide gibidir Atçalı. Atça’nın yıllar öncesinden bugüne yaşadığı süreç, Aydınoğlu Beyliğinden Osmanlı İmparatorluğuna, Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine uzanan sürecin ta kendisidir. Ovada pamuk neyse dağdaki zeytin odur Atçalı için. Atçalı, ne kadar düzde çiftçi ve okuryazarsa, dağda da o kadar Atçalı Kel Mehmet Efe’dir. Arşivler karıştırıldığında Atçalı Kel Mehmet Efe ili ilgili türkülere rastlanır. Ancak nedendir bilinmez bu türküler repertuarlarda görünmez, müzik programlarında yer almaz bir türlü.
    İşte benim repertuarlarda yer almasını istediğim türkülerim. Ve bu güzelim türküleri dinlemek için daha ne kadar bekleyeceğim. İşte Atçalı Kel Mehmet Efe üzerine yakılan, güftesi olup da bestesini bir türlü duyamadığım türkülerin birincisi:

    ATÇALI KEL MEHMET EFE

    Aydın dağlarında gezerim gayri
    Yazıldı fermanım okundu gayri
    Aldım martinimi çıktım dağlara
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    Atçalı Mehmet’im bilsinler beni
    Yoksulun yanında görsünler beni
    Koyarım bu yola tatlı canımı
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    On iki yaşımda binerdim taya
    Minnet etmezdim paşaya beye
    Bizi yaman bildirmişler devlete
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    Atçalı Kel Mehmet Efe üzerine yakılan, yine güftesi olup da bestesini bir türlü duyamadığım türkülerin ikincisi:

    Atçalının aman aman zeybekleri efem de oynasın
    Atçalıyı vuran aman gençliğine efem de doymasın
    Kör olası aman aman müfrezeci efem de onmasın

    Hey gidi zeybek aman aman nasıl da gıydın efem de canına
    Gahpe de Osman aman aman yakışır mı efem de şanına

    Duman durdu aman aman şu dağların efem de başına
    Gahpe de Osman aman aman bakmıyor mu efem de yaşına
    Şu gençlikte aman aman neler geldi efem de başına

    Hey gidi zeybek aman aman ateş verdin efem de dumana
    Ah güven olmaz aman aman gahpe de olmuş efem de Osman’a

    Bu türküler gökten inmedi, vardı bu türküler; çalınıyor, söyleniyordu yörede. Peki, şimdi neden repertuarlarda yok, TRT’nin hazırladığı programlarda, neden dinleyemiyoruz türkülerimizi? Yoksa bu türküler, bir zamanlar Dolmabahçe Sarayının izbe mahzenlerinde kaderlerine terkedilmiş tarihi eserler gibi TRT raflarının bir köşesinde sıkışıp kaldı da çıkamıyor mu dışarı? Efe ve zeybeklere ait oyun, türkü ve bunlara özgü yiğitlik hikâyeleri, yöremiz folklorunun temelini oluşturmaktadır.
    Ben Atçalıyım;
    “TÜRKÜLERİMİ İSTİYORUM…”

    İsmet Nadir ATASOY

  • türküler15.09.2006 - 10:20

    “TÜRKÜLERİMİ İSTİYORUM”

    Türkiye’nin neresine giderseniz gidiniz, hangi belgeye ulaşırsanız ulaşınız, hangi kitabı okursanız okuyunuz; efelerle ilgili olarak bulacağınız, ulaşacağınız sonuç değişmez, aynıdır: “Efelerin hepsi Aydınlıdır…” Bir Aydınlı olarak bu sonuç, bu söylem beni her zaman duygulandırmış, gururlandırmıştır. Ne zaman bu konu açılsa alnım yukarıda ve başım hep dimdik durmuştur… ve doğrudur. Efelerin hepsi de Aydınlıdır. Efe, Türkiye genelinde bir tanımı yapıldığında, Türkiye’nin neresine giderseniz gidiniz hep: “Batı Anadolu Yiğidi…” olarak ifade edilmiştir, elan edilmektedir de. Güzel yurdumuzun batı bölgesinin merkezine baktığımızda da o merkezin hak ortasında Güzel Aydın’ımızı görmekteyiz. Osmanlı İmparatorluğu idare sisteminde Aydın’ın eyalet merkezi; İzmir, Manisa, Denizli ve Muğla sancaklarının (ilçe) Aydın’a bağlı olduğu düşünüldüğünde bu sözün ne denli doğru olduğu görülecektir sanırım. Evet; “Efelerin Hepsi Aydınlıdır…”
    Peki, nedendir Aydın’dan pek az türkü anons edilir, pek az türkü söylenir. TRT’nin repertuarlarına baktığımızda Zeybek formunda söylenen türkülerin içinde Aydın’dan çok az türkü vardır. Haydi, şöyle bir düşünün… Aydın’dan bir çırpıda kaç türküyü ardı ardına sular seller gibi sayabilirsiniz? Üç, beş, on… Yoksa Aydın bu konuda cezalandırılmakta mıdır? Efeler Diyarının türküleri iki elin parmakları kadar az mıdır? “Pınarbaşı’na doğan ayın, günün ve al kanlara boyanan Trablus kuşağının…” ezgisi ne zamandan beri “Çökertme” formunda söylenir olmuştur.

    Aydın İline bağlı bir de Atça Beldesi vardır. İnsanlar yaşar Atça’da; kararlı, suskun, ezilmiş, hırpalanmış, az konuşan, öz konuşan insanların yaşadığı bir beldedir Atça. Renkli geçmişi ve geleceğe karşı duruşuyla bir abidedir. Atça’nın yıllar öncesinden bugüne yaşadığı süreç, Aydınoğlu Beyliğinden Osmanlı İmparatorluğuna, Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine uzanan sürecin ta kendisidir. Ovada pamuk neyse dağdaki zeytin odur Atçalı için. Atçalı, ne kadar düzde çiftçi ve okuryazarsa, dağda da o kadar Atçalı Kel Mehmet Efe’dir. Arşivler karıştırıldığında Atçalı Kel Mehmet Efe ili ilgili türkülere rastlanır. Ancak nedendir bilinmez bu türküler repertuarlarda görünmez, müzik programlarında yer almaz bir türlü.
    İşte benim repertuarlarda yer almasını istediğim türkülerim. Ve bu güzelim türküleri dinlemek için daha ne kadar bekleyeceğim. İşte Atçalı Kel Mehmet Efe üzerine yakılan, güftesi olup da bestesini bir türlü duyamadığım türkülerin birincisi:

    ATÇALI KEL MEHMET EFE

    Aydın dağlarında gezerim gayri
    Yazıldı fermanım okundu gayri
    Aldım martinimi çıktım dağlara
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    Atçalı Mehmet’im bilsinler beni
    Yoksulun yanında görsünler beni
    Koyarım bu yola tatlı canımı
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    On iki yaşımda binerdim taya
    Minnet etmezdim paşaya beye
    Bizi yaman bildirmişler devlete
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    Atçalı Kel Mehmet Efe üzerine yakılan, yine güftesi olup da bestesini bir türlü duyamadığım türkülerin ikincisi:

    Atçalının aman aman zeybekleri efem de oynasın
    Atçalıyı vuran aman gençliğine efem de doymasın
    Kör olası aman aman müfrezeci efem de onmasın

    Hey gidi zeybek aman aman nasıl da gıydın efem de canına
    Gahpe de Osman aman aman yakışır mı efem de şanına

    Duman durdu aman aman şu dağların efem de başına
    Gahpe de Osman aman aman bakmıyor mu efem de yaşına
    Şu gençlikte aman aman neler geldi efem de başına

    Hey gidi zeybek aman aman ateş verdin efem de dumana
    Ah güven olmaz aman aman gahpe de olmuş efem de Osman’a

    Bu türküler gökten inmedi, vardı bu türküler; çalınıyor, söyleniyordu yörede. Peki, şimdi neden repertuarlarda yok, TRT’nin hazırladığı programlarda, neden dinleyemiyoruz türkülerimizi? Yoksa bu türküler, bir zamanlar Dolmabahçe Sarayının izbe mahzenlerinde kaderlerine terkedilmiş tarihi eserler gibi TRT raflarının bir köşesinde sıkışıp kaldı da çıkamıyor mu dışarı? Efe ve zeybeklere ait oyun, türkü ve bunlara özgü yiğitlik hikâyeleri, yöremiz folklorunun temelini oluşturmaktadır.
    Ben Atçalıyım;
    “TÜRKÜLERİMİ İSTİYORUM…”

    İsmet Nadir ATASOY

  • Atçalı Kel Mehmet Efe12.12.2005 - 00:38

    ATÇALI KEL MEHMET EFE 1

    Aydın dağlarında gezerim gayri
    Yazıldı fermanım okundu gayri
    Aldım martinimi çıktım dağlara
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    Atçalı Mehmet’im bilsinler beni
    Yoksulun yanında görsünler beni
    Koyarım bu yola tatlı canımı
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    On iki yaşımda binerdim taya
    Minnet etmezdim paşaya beye
    Bizi yaman bildirmişler devlete
    Dünya bir olsa tutulmam gayri

    *
    **

    ATÇALI KEL MEHMET EFE 2

    Atçalının aman aman zeybekleri efem de oynasın
    Atçalıyı vuran aman gençliğine efem de doymasın
    Körolası aman aman müfrezeci efem de onmasın

    Hey gidi zeybek aman aman nasıl da gıydın efem de canına
    Gahpe de Osman aman aman yakışır mı efem de şanına

    Duman durdu aman aman şu dağların efem de başına
    Gahpe de Osman aman aman bakmıyor mu efem de yaşına
    Şu gençlikte aman aman neler geldi efem de başına

    Hey gidi zeybek aman aman ateş verdin efem de dumana
    Ah güven olmaz aman aman gahpe de olmuş efem de Osman’a

    Birinci türküye kaynak Evren SEÇKAL
    İkinci türküye kaynak Ali Haydar AVCI

  • Atça18.10.2005 - 16:51

    'Atça sizce ne demek, Atça size neyi çağrıştırıyor' başlıklı yazıda Fen Memuru olarak adı geçen Hafız Bey aslında Belediye Başkanı Hafız Nuri Efendidir. Sülale adıyla (Kara İbrahim Hacı Hafızların Hafız Nuri Efendi) olarak hala Atça'da anılmaktadır.
    İsmet Nadir Atasoy

  • aleviler12.10.2005 - 02:19

    Can demek, dost demek, birileri Arapça ve Farsça'dan devşirilme bir dille şiirler yazıp ortalıkta gezinirken; arı, duru ve pırıl pırıl bir Türkçeyle şiirler üretip halkı aydınlatanlar demek. Daha ne olsun insan demek işte...