Bir Tatar-Türk'ü olan Yusuf Akçura Rusya'da zengin ve seçkin bir ailenin çocuğu olarak hayata başlamış, daha sonra ise hayatına Osmanlı ile Rusya arasında ve bu iki ülkenin muhakemesini sürekli olarak zihnindeyapan bir insan olarak devam ettirmiştir. O, Çarlık Rusyasında var olan Burjuva anlayışının Osmanlıda olmayışının, Osmanlı için çok büyük bir kayıp olduğunu görmüştür. Bu durumu çok veciz olarak '...Bir toplum köylü ve askerden oluşamaz, muhakkak ki bir burjuva sınıfının olması gerekir.' şeklinde ifade etmiştir. O, Türk toplumundaki milli şuurun gelişmesini milli burjuvazinin (girişimcilerin) varlığında görmekteydi. Akçura, Çarlık Rusyasındaki iktisadi ve sosyal gelişmişliğin temelinde yatan esas öğenin Rus Burjuvazisi olduğunu ifade etmiştir. Osmanlı'nın fikri ve iktisadi sıkıntısının tek çözümü olarak da bir yerli burjuva sınıfının oluşturulması gereğinde görüyordu.
Bir Tatar-Türk'ü olan Yusuf Akçura Rusya'da zengin ve seçkin bir ailenin çocuğu olarak hayata başlamış, daha sonra ise hayatına Osmanlı ile Rusya arasında ve bu iki ülkenin muhakemesini sürekli olarak zihnindeyapan bir insan olarak devam ettirmiştir. O, Çarlık Rusyasında var olan Burjuva anlayışının Osmanlıda olmayışının, Osmanlı için çok büyük bir kayıp olduğunu görmüştür. Bu durumu çok veciz olarak '...Bir toplum köylü ve askerden oluşamaz, muhakkak ki bir burjuva sınıfının olması gerekir.' şeklinde ifade etmiştir. O, Türk toplumundaki milli şuurun gelişmesini milli burjuvazinin (girişimcilerin) varlığında görmekteydi. Akçura, Çarlık Rusyasındaki iktisadi ve sosyal gelişmişliğin temelinde yatan esas öğenin Rus Burjuvazisi olduğunu ifade etmiştir. Osmanlı'nın fikri ve iktisadi sıkıntısının tek çözümü olarak da bir yerli burjuva sınıfının oluşturulması gereğinde görüyordu.