'Hint Okyanusunu seyrettim bu sabah. Okyanuslar üzerine bir çift sözüm var sana: Kıyısından seyredilen okyanus farksızdır Marmara açıklarından Yani demek istediğim:
Okyanuslar büyük sevdalar gibidir Tulyokova, Seyredilmeye gelmez; Okyanus yaşanır.' N.H.R.
Usta'nın da dediği gibi sevda öyle birşeydir ki anlatılmaya gelmez, yaşanılır ...
Arkadaşlığın için teşekkür ederim sana. Bana yaşama coşkusu ve arzusu verdin, beni saplantılarımdan kurtardın, arzularımı tatmin ettin, sevmeyi ve sevilmeyi öğrettin, kendimle ve dünyayla uyumlu olma mutluluğunu tattırdın, yaşadığımı ve özğürlüğümü hissettirdin.
Gülüş kadar uzak yaşam, bir korku, bir dokunuş kadar uzak, az uzakta yürüyor, oturuyor, hayalleriyle uzaklarda dolaşıyor, sevgiyi, aşkı uzaklarda arıyor yaşam, oysa bir gülüş kadar uzakta yaşam...
Yaşam ne kadar güzel sorguluyor. Doğanın benzemeyen yüzü gülüyor, yaşadığımız her anda. Kesişen yaşamlarımız ve paylaşımlarımız ne kadar da güzel görünüyor yaşamda. Çiçek toprakla oluşturduğu güzelliği, fırtınalar yüreğimi alıp götürdüğü heyecanı, yaşıyor yaşam. Tüm yaşantımızda bir anda kesişen gözlerimizde ne kadar da güzel görünüyor yaşam...
Düşlerle, renkli kalemlerle çizdik, kırmızıya boyadık aşkı, maviyi sevdik. Elmalar kopardık dalından, karşılıksız sevdik, kelimelerle oynadık, hayatı çizdik kesintisiz kalın umutlarla, güneşi gülümseyen yüzlerle, denizi masmavi, sevgiyi büyük kalplerle, en sade çizgi de bile sevdik...
'İnsanlar da ülkelere benziyor Sınırları var, yüzölçümleri Yasaları var Bayrakları, ılkeleri Kimi dağlık bir arazidir. Kimi kıraç Kimi bereketli Kimi dardır Kimi engin gözalabildiğince Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girilebilir. Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri Sonuçta ne küçümse insanlari kızım Ne de önemse gereğinden çok Ama anlamaya çalış Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüz ölçümleri ' A.Behramoğlu
Öylesine bir insanım, geceleri karanlık, gündüzleri güneşi olan, ama en çok geceyi sevdim ve orada kaldığım yanlızlığı.
Ben oldum orada herkesten bağımsız. O en derin gecelerde insanlarlayken bile, ben oldum, olduğum gibi, kendimle oldum, etimle, kemiğimle sabahlara uzanan.
Bazen yapayanlız, bazen dopdolu. İnsanlar bile gecelerde daha farklı, sanki daha dürüst, sanki daha derin, hani uzaklardan seslenen bir yıldız gibi; belki de geceyi o yüzden sevdim...
'Hint Okyanusunu seyrettim bu sabah.
Okyanuslar üzerine bir çift sözüm var sana:
Kıyısından seyredilen okyanus farksızdır Marmara açıklarından
Yani demek istediğim:
Okyanuslar büyük sevdalar gibidir Tulyokova,
Seyredilmeye gelmez;
Okyanus yaşanır.' N.H.R.
Usta'nın da dediği gibi sevda öyle birşeydir ki anlatılmaya gelmez, yaşanılır ...
Arkadaşlığın için teşekkür ederim sana.
Bana yaşama coşkusu ve arzusu verdin,
beni saplantılarımdan kurtardın,
arzularımı tatmin ettin,
sevmeyi ve sevilmeyi öğrettin,
kendimle ve dünyayla
uyumlu olma mutluluğunu tattırdın,
yaşadığımı ve özğürlüğümü hissettirdin.
“SANAT”
Arkadaşlığın için teşekkür ederim sana.
Güneş ve ay çalan bir kız
çıkacak karşına yol ortasında
boynunda capcanlı gümüş gerdanlık
Uzun yolculuğa çıkarken
al elma armağan eden
bulutlu düşünün
resmidir o sadece
Boran ortasında eğer
öten bir kuşla karşılaşırsan
bileceksin:
Şakır şakır şimşekler
süpürmededir köyünü.
Ölüm yumurtasından-
hayat doğuyor
Kuşla
yolculuk ediyor
taş kanatlı
köyün.
MASAL
Güneş ve ay çalan bir kız
çıkacak karşına yol ortasında
boynunda capcanlı gümüş gerdanlık
Uzun yolculuğa çıkarken
al elma armağan eden
bulutlu düşünün
resmidir o sadece
Boran ortasında eğer
öten bir kuşla karşılaşırsan
bileceksin:
Şakır şakır şimşekler
süpürmededir köyünü.
Ölüm yumurtasından-
hayat doğuyor
Kuşla
yolculuk ediyor
taş kanatlı
köyün.
Masal ....
Çocuk gibiyim bu akşam, tüm gün oynadığım sevinç var dudağımda, koşuştuğum tüm düşler, sevinçlerle, dostluklarla, sevgilerle dolu...
Oynamaktan yorgun düşmenin sevinci ile, dokunuşuyla, sevmesiyle, sevilmesiyle yaşıyorum dolu dolu, en derin yaşamı bile, sevdiklerimle birlikte....
Bir düş gibidir hayat, katlanılmaz acılar geçmişin tuzudur, mutluluklar uçucu...
Gülüş kadar uzak yaşam, bir korku, bir dokunuş kadar uzak, az uzakta yürüyor, oturuyor, hayalleriyle uzaklarda dolaşıyor, sevgiyi, aşkı uzaklarda arıyor yaşam, oysa bir gülüş kadar uzakta yaşam...
Yaşam ne kadar güzel sorguluyor.
Doğanın benzemeyen yüzü gülüyor, yaşadığımız her anda. Kesişen yaşamlarımız ve paylaşımlarımız ne kadar da güzel görünüyor yaşamda.
Çiçek toprakla oluşturduğu güzelliği, fırtınalar yüreğimi alıp götürdüğü heyecanı, yaşıyor yaşam.
Tüm yaşantımızda bir anda kesişen gözlerimizde ne kadar da güzel görünüyor yaşam...
Düşlerle, renkli kalemlerle çizdik, kırmızıya boyadık aşkı, maviyi sevdik.
Elmalar kopardık dalından, karşılıksız sevdik,
kelimelerle oynadık, hayatı çizdik kesintisiz kalın umutlarla, güneşi gülümseyen yüzlerle, denizi masmavi,
sevgiyi büyük kalplerle,
en sade çizgi de bile sevdik...
'İnsanlar da ülkelere benziyor
Sınırları var, yüzölçümleri
Yasaları var
Bayrakları, ılkeleri
Kimi dağlık bir arazidir.
Kimi kıraç
Kimi bereketli
Kimi dardır
Kimi engin gözalabildiğince
Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girilebilir.
Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri
Sonuçta ne küçümse insanlari kızım
Ne de önemse gereğinden çok
Ama anlamaya çalış
Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüz ölçümleri ' A.Behramoğlu
İşte insan ...
Öylesine bir insanım, geceleri karanlık, gündüzleri güneşi olan, ama en çok geceyi sevdim ve orada kaldığım yanlızlığı.
Ben oldum orada herkesten bağımsız. O en derin gecelerde insanlarlayken bile, ben oldum, olduğum gibi, kendimle oldum, etimle, kemiğimle sabahlara uzanan.
Bazen yapayanlız, bazen dopdolu. İnsanlar bile gecelerde daha farklı, sanki daha dürüst, sanki daha derin, hani uzaklardan seslenen bir yıldız gibi; belki de geceyi o yüzden sevdim...