Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • nazım hikmet12.01.2005 - 15:22

    Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mi zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    İyisi mi,
    beni yaktırırsın,
    odanda ocağın
    üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf,
    beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin
    Fedakârlığımı anlıyorsun:
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sende ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız

  • Boğaziçi Üniversitesi14.08.2004 - 14:29

    ing.öğretmenliği bölümüne 'öldür allah' giremeyeceğim üç üniversiteden biri...

  • mor ve ötesi06.08.2004 - 14:08

    serseri

    uzağındaydım düşerken
    nasıl bilirsen öyle ol
    kabusum oldun çok oldun
    iyi ki yarına yoksun

    düşledim kayboldum, konuştum ziyan oldum
    eskinin huzurunda el pençe divan durdum
    ah, devrimim benim, nedir senden çektiğim
    sen gelmedin ama ben değiştim

    hayat ne boş ne anlamsız
    neye benzerdi reklamsız
    ortağım oldun çok oldun
    iyi ki yarına yoksun

    düşledim kayboldum, konuştum ziyan oldum
    eskinin huzurunda el pençe divan durdum
    ah, devrimim benim, nedir senden çektiğim
    sen gelmedin ama ben değiştim

    aldım, verdim, ben seni yendim
    kaçtın, sattın, beş paraya sattın

    ağla, ağla, geçer...

  • mor ve ötesi06.08.2004 - 13:52

    ve son klip 'sevda çiçeği' ne çekildi.

  • mor ve ötesi06.08.2004 - 12:59

    gel sen de kopar bir parça
    tozum bile kalmasın
    elinde boş bir tabanca
    dua et ki patlasın, kör bahtıma.....

  • mor ve ötesi06.08.2004 - 12:58

    o kadar çok şey var ki, birer birer söylesem bile çok ağır kaçar
    bir de her zaman hayatın o bildik mutlak gerçekleri vardır
    o zaman birazcık anlamsız konuşmam gerek
    sadece, sadece seslerle yetinmem gerek
    bazen doğru bazen yanlış bir şey söylemem imkansız
    eğlenmek lazım, uyumak lazım
    düşünme, dur neme lazım
    mutluluk her yanda, üzülmek için dinozor olmam gerek
    para varsa sorun yok, para olmaz mı, havalar nasıl?
    sonbahar gelince hiç kimse asla kaygılanmaz
    kışlar soğuktur ama evsiz yok, kimse takmaz
    bazen doğru bazen yanlış aslında her şey anlamsız
    eğlen zıpla coş düşünme
    açlık yok ki hiçbir yerde
    bazen doğru bazen yanlış
    kim demiş ülkem geri kalmış
    eğlen zıpla coş düşünme
    düşünme, dur!

  • mor ve ötesi06.08.2004 - 12:52

    uğraş didin farklı şeyler yapmak için
    üç kişi ya da beş kişi anlar
    ve zaman, ve zaman farklı yüzlerle
    bazen yanında bazen arkanda
    yalan diye bir şey yok
    gördük ama konuşmadık
    ve hayat her şey yolundayken dur dedi artık
    ve hayat herkes evindeyken dur dedi artık
    ve hayat -Kİ CANINA TAK ETMİŞTİ- sus dedi artık
    ve hayat
    kırık düşler, aynı yalnızlık
    öyle azaldık ve yıprandık ki
    kafamız karışık, değişmek zor
    dünya yıkılsa ANLAMAZLAR

  • evanescence26.05.2004 - 15:26

    only YOU are the LIFE among the DEAD

  • teoman09.05.2004 - 14:49

    reklam yapmak gibi olacak ama TEOMAN ŞEBNEM grubuna beklerim...

  • sen benim hiçbirşeyimsin27.03.2004 - 20:17

    Basit düşünüyodu basit...
    Dümdüz...
    Her şeyin o kadar farkındaydı ki...
    O kadar akıllıydı ki...
    Belki de onu çekici yapan buydu...
    Adam dizlerine yatacaktı...
    Ve bunun için santim santim yaklaştı dizlerine...
    Sonra usulca koydu başını...
    Kadın sordu: Bunu yapmak için ne kadar düşündün?
    Ne kadar özel bi gözlemdi?
    Gerçekten düşünür yabancı adamlar...
    Öyle kolay koyulmaz baş dizlere...
    Güzeldi...

    Göründüğü gibiydi...
    Olduğu gibiydi...
    Basit...
    Sıradan...
    Hep yorulmuştu...
    Yormuşlardı...
    Annesi, babası...
    Dört bi yana dağılmış yakınları...
    Ve de illa ki, hayatına giren adamlar...
    Sordu yabancı adama: Benim hiç normal bi ilişkim olmıycak mı? Hep kavga... Bi ayrılık, bi sevda... Bi gitmeler, bi gelmeler...
    Yabancı yakınlaşıyodu kadına...
    Saçlarının kokusuna, gözlerine, benine, tenine, ellerine, yemeklerine...
    Mesafeler kalkıyodu...
    Kadın bazen çok içten, bazen çok tedirgindi...
    Sarılırken birden bırakıyo, bırakmışken aniden sarılıyodu...
    Güvenmiyodu besbelli...
    Bi şey eksikti...
    Adam salak değildi hissediyodu, ama ne?
    O gitmek istedi birden...
    Nereye gidiyodu?
    Soramadı adam...
    Eski alışkanlıklarına, kavgasına, belki de delice sevdasına... Vazgeçemediği, unutamadığı başka bi adama...
    Gitme, kal diyemedi...
    Gitti... Pencereden taksiye binene kadar seyretti...
    Sigara yaktı adam... Bi iki nefes çekip, sinirle söndürdü...
    Odaya gitti...
    Yatağı topladı... Yastığını kokladı... Bi ara ağlıycak gibi oldu...
    Vazgeçti...
    Onun elinin değdiği her şeye bi kez daha dokundu...
    Bardak, dondurma kasesi, sigara paketi, cd, çakmak, çerçeve, minder, mouse, çikolata vs...
    O da çıktı evden...
    Dalgın, perişan, derbeder, aptal, salak bi halde...
    Kadının sorusu aklına geldi...
    Biz birbirimizin neyiyiz?
    Sen benim kelebeğimsin demişti adam...
    Ardından gülüm...

    İkisinin de ömrü azdı...
    Sonra soruyu biraz değiştirdi adam...
    Soran sanki kadınmışçasına:
    Ben senin neyinim?
    Ve cevabı bi çırpıda verdi adam:
    Sen benim hiçbir şeyimsin, yazdıklarımdan çok daha öte... Hiçbir şeyim... Hiç! ..