yalçın bir iman ve bu imanın verdiği güven, istiğna. minnetsiz ve bir çantaya sığabilecek kadar az eşyayla geçirilmiş alabildiğine sade, sadeliğinden ötürü alabildiğine ihtişamlı bir hayat. kendisinin başlattığı davayı devam ettirdikleri iddiasında bulunanlar gibi süklüm püklüm ve dilenci dilli değil, daima başı dik.
aşağıdaki ifadeler asla içi boş ifadeler olmadılar, o hakikaten 'yaşayan' adamdı, 'inanan' ve 'yaşayan'..
'Benim fitratim, zillet ve hakarete tahammül etmez. Izzet ve şehamet-i Islâmiye beni bu halde bulunmaktan siddetle men eder. Böyle bir vaziyete düsünce, karsimda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düsman kumandani olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharligini onun suratina çarparim. Beni zindana atar, yahut idam sehpasina götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunlarin hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanin kalbi, vicdani zulümkârliga dayanabilseydi, Said bugün asilmis ve mâsumlar zümresine iltihak etmis olacakti.'
'Bana, 'Sen suna buna niçin satastin? ' diyorlar. Farkinda degilim. Karsimda müthis bir yangin var. Alevleri göklere yükseliyor. Içinde evlâdim yaniyor, imanim tutusmus yaniyor. O yangini söndürmeye, imanimi kurtarmaya kosuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemis de ayagim ona çarpmis; ne ehemmiyeti var? O müthis yangin karsisinda bu küçük hâdise bir kiymet ifade eder mi? Dar düsünceler, dar görüsler! Beni, nefsini kurtarmayi düsünen hodgâm bir adam mi zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanini kurtarmak yolunda dünyami da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatimda dünya zevki namina birsey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarinda, esaret zindanlarinda, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmedigim cefa, görmedigim eza kalmadi. Divan-i harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandim. Memleket zindanlarinda aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldim. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eger dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altinda çürümüs gitmisti.'
'ruhlar tanrı sinesinde uçmuş güvercinlerdir. tanrı onlara dedi ki: gidin ve dünyayı dolaşın, güzellikleri temâşâ edin, akşam olmadan da pâk aslınızı kirletmeksizin bana geri dönün' (Mevlâna)
kısa bir gün mahiyetindeki kısacık bir dünya hayatından sonra bizi vareden'e döneceğimiz form.. mesele pâk asla pislik bulaştırmamakta..
eyvâh ne yer ne yâr kaldı gölüm dolu âh u zâr kaldı şimdi buradaydı gitti elden gitti ebede gelip ezelden ..
deyu başlayan hayli içli ve hayli büyük bir aşk şiiri olan makber'i ölen eşine duyduğu acıyla kaleme almış fakat 'ölenle ölünmez' deyip bür duyuşuma göre 40 gün bir duyuşuma göre ise 6 ay sonra bi başka kadınla evlenmiş olan yüce türk şairi.
yatılı okulda bana defalarca davetsiz yatak arkadaşlığı yapmış olan varlık. gelmediği geceler merak eder, acaba başına bi iş mi geldi diye evhamlanmaktan kendimi alamazdım. altı yıldır uğramıyor, galiba terkedildim.
yalçın bir iman ve bu imanın verdiği güven, istiğna. minnetsiz ve bir çantaya sığabilecek kadar az eşyayla geçirilmiş alabildiğine sade, sadeliğinden ötürü alabildiğine ihtişamlı bir hayat.
kendisinin başlattığı davayı devam ettirdikleri iddiasında bulunanlar gibi süklüm püklüm ve dilenci dilli değil, daima başı dik.
aşağıdaki ifadeler asla içi boş ifadeler olmadılar, o hakikaten 'yaşayan' adamdı, 'inanan' ve 'yaşayan'..
'Benim fitratim, zillet ve hakarete tahammül etmez. Izzet ve şehamet-i Islâmiye beni bu halde bulunmaktan siddetle men eder. Böyle bir vaziyete düsünce, karsimda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düsman kumandani olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharligini onun suratina çarparim. Beni zindana atar, yahut idam sehpasina götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunlarin hepsini gördüm.
Birkaç dakika daha o hunhar kumandanin kalbi, vicdani zulümkârliga dayanabilseydi, Said bugün asilmis ve mâsumlar zümresine iltihak etmis olacakti.'
'Bana, 'Sen suna buna niçin satastin? ' diyorlar.
Farkinda degilim.
Karsimda müthis bir yangin var. Alevleri göklere yükseliyor.
Içinde evlâdim yaniyor, imanim tutusmus yaniyor. O yangini söndürmeye, imanimi kurtarmaya kosuyorum.
Yolda biri beni kösteklemek istemis de ayagim ona çarpmis; ne ehemmiyeti var?
O müthis yangin karsisinda bu küçük hâdise bir kiymet ifade eder mi?
Dar düsünceler, dar görüsler!
Beni, nefsini kurtarmayi düsünen hodgâm bir adam mi zannediyorlar?
Ben, cemiyetin imanini kurtarmak yolunda dünyami da feda ettim, âhiretimi de.
Seksen küsur senelik bütün hayatimda dünya zevki namina birsey bilmiyorum.
Bütün ömrüm harp meydanlarinda, esaret zindanlarinda, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmedigim cefa, görmedigim eza kalmadi. Divan-i harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandim. Memleket zindanlarinda aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldim. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eger dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altinda çürümüs gitmisti.'
'ruhlar tanrı sinesinde uçmuş güvercinlerdir. tanrı onlara dedi ki: gidin ve dünyayı dolaşın, güzellikleri temâşâ edin, akşam olmadan da pâk aslınızı kirletmeksizin bana geri dönün' (Mevlâna)
kısa bir gün mahiyetindeki kısacık bir dünya hayatından sonra bizi vareden'e döneceğimiz form.. mesele pâk asla pislik bulaştırmamakta..
insanlık hallerinden, kuşağı kuşağa bağlayan rabıtalardan.
'melâli anlamayan nesle aşinâ değiliz' demiş haşim. ne güzel demiş, biz hüzünle tâ bezm i elestten tanışığız.
'o zaman ki bezm i canda bölüşüldü kâle i kâm
bize hisse i mahabbet dîl i pâre pâre düşdü'
(gâlip dede)
menem kaafile salâr kârbân ı gaamem
müsâfir i reh i sahra yı mihnet ü elemem
hakir bahma mene kimesneden sağınma kemem
fakîr i pâdşeh-âsâ gedâ yı muhteşemem..
(fuzûli)
eyvâh ne yer ne yâr kaldı
gölüm dolu âh u zâr kaldı
şimdi buradaydı gitti elden
gitti ebede gelip ezelden
..
deyu başlayan hayli içli ve hayli büyük bir aşk şiiri olan makber'i ölen eşine duyduğu acıyla kaleme almış fakat 'ölenle ölünmez' deyip bür duyuşuma göre 40 gün bir duyuşuma göre ise 6 ay sonra bi başka kadınla evlenmiş olan yüce türk şairi.
bakınız: eklektizm
bir zamanlar artık nesli tükenmiş kişiler tarafından sağ ele alınmayan nesne. (ayrıca bkz. eskiden buralar hep ormandı)
yatılı okulda bana defalarca davetsiz yatak arkadaşlığı yapmış olan varlık. gelmediği geceler merak eder, acaba başına bi iş mi geldi diye evhamlanmaktan kendimi alamazdım. altı yıldır uğramıyor, galiba terkedildim.