”...hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili. biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık çünkü. dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı. kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk... yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım. yaşamak ne güzeldir be sevgili...sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek... ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın... “
Yılmaz Güney
Yürek yanarsa titrer gül üşürse
Yılmaz Güney'in Kocaman yüreği için
Git gide kirletiyorlar gökyüzünü sevgili Umutlarıda tüketiyorlar hep beraber / sevgileri de dillerinde en ince yalanlar, süslü ve sisli yüzleriyle soğuk yüreklerinde ne acıma ne sevgi kimin eli kimin cebinde kimin eli kimin neresinde belli değil
bense öyle acemi ve şaşkın boş kalan ellerimi bir ömür nereye koyacağımı bilemedim bilemedim, hangi yalanla kimi nasıl soyacağımı buz üstünde yürümeyi seçtim kendi hesabıma maske diye bir not düşürmedim yüzüme bukalemuna çalan rengimde olmadı
tuttuğum her insanın elinde/ ellerim kirlendi gözlerim kirlendi/ baktığım her insanın gözlerinde yüreğimi sarktım umut kuyularına her defasında her defasında yangın çektim su yerine, acı çektim ne bir gün ışığı aktı içime, ne de bir yağmur damlası rezil bir dünyanın orta yerinde hüzün ben oldum düşen her yaprakta her savaşta vurulan ben yıkıldı hayallerim gözlerimde yandı son ümitler ıstırabın en derin okyanusuna gömüldüm suskunum, susuzum, yaralıyım sevgilim gözlerim, ruhum, bedenim yorgun.
durmadan kirletiliyor/ kanıyor zaman /kimse aldırmıyor kimse yanmıyor /sevincini ateşe döken gelincik çiçeklerine dönüp bakmıyor çığlıklarına çocukların kapkara bir nehir gibi acı akıyor yüzünde yoksulların her akşam
tüm çabalarımıza ragmen, temiz tutamadık güzelliklerimizi herşeyin kirletildiği bir dünyada hep vurgun kaldı bir yanımız bir yanımız aşka acıya ayarlı
dumanlar yürüyor her akşam beton yığınlarıyla örtülü / sevgisiz kentler üstüne zifiri karanlıklar kimse kimsenin yasını tutmuyor sevgili bölüşmüyor acısını
Sarılki kokun sinsin tenime /sevgin işlesin yüreğime bu yalancı dünyada kimim varki başka gözlerimden öpecek içimi ısıtacak bu karanlık soğuk kış gecelerinde
Sarılki serinlensin ateşler içindeki alnım yorgunum sevgili beynim tenim ellerim yorgun kendime sürgün yaşamaktan sevgiye tanımlar aramaktan tüm bu oldu bittilere insanın kayıtsızlığından yorgunum sevgilim
yoruldum sevgilim ağrılarım sızılarım yorgun ihanetler yedi umudumu, sevgimi, düşlerimi her gece yalnızlıklar sürüyorum/ kanayan yerlerime ellerime çaresizlikler yüklüyorum üşüyorum bu karanlık soğuk gecelerde sarıl boynuma
oysa hiç dönmedim sırtımı insanın emeğine öpmedim namerdin elini/ eğilmedim zalimin önünde ama ezildim bir çaresizin bakışından bir annenın yakarışından bir babanın haykırışından utandım sevgili dünyayı kirli bahçesine çevirenlerden aç insanların kederinden utandım bombalanan şehirlerden insanların kayıtsızlığından tüm bu oldu bittilere insanlığımdan utandım sevgili insanlığımdan
heyhatki, bizi ağlatan acılar güldürüyor başkalarını yürek yanarsa titrer sevgilim gül üşürse kaç insan soyundan ihanet görmüş, kaç gül dikeninden mademki ihanet var, öz elleriyle boğsun gül emen çocuklarını anneler ve şairler ihanet etsin şiirlerine yazmasın bir daha gül yüzlü sevgililerine şiirler her mısrası kurşun olup saplansın yüreklerine
....ve ben bunca kalabalıkların ve bunca mekanların içinde her defasında yarası kanayan şiirler damlarken içime yüreğimdeki yağmurlarla, herkesin bildiği bu dünyada adresi olmayan yitik mektuplar gibi yorgun yavru bir kedi gibi yalnız ve sahipsiz öyle mi? vayyy.
........... ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş alın beni üşüdüğüm yerden kalbinizin üstüne tutun pul pul vicdanınızın üstüne aynı soydanım sizinle
yok başka bir umarım alın beni üşüdüğüm yerden yok başka kimsem kiminle konuşsam sizin elleriniz var soyan, evleriniz var kocaman sokaklarda gecekondularda yatmadınız karda kışta bir dilim ekmeğe avuç açmadınız utanan biz olduk yoksulluğumuzdan utanan anam oldu, babam bacım gardaşım
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş alın beni üşüdüğüm yerden kalbinizin üstüne tutun pul pul vicdanınızın üstüne aynı soydanım sizinle
Vay be gözüm sendemi düşüp gidecektin azrailin peşine. Sen yine çok iyi dayandın bu kadar yıkıma hırpalamaya karalamaya.Ben olsam vallahi başedemem. Hele bi medya anlayışımız varki allahımdan düşmanıma dilemem. Hükümettekilerde zora düştükleri zaman medyayıda kışkırtıp senin üzerine nasılda saldılar. O sanatçı bozuntuları o olaylı gecede senin üzerine ellerine ne geçtiyse kıyamadan nasıl da attılar. Şimdi hepside bayram etsin. Artık bu gariban Özgür'ün bir Ahmet KAYA'sı yok. Ben ve benim milyonlarca insan bir nevi yetim kaldık.Ahmet Kaya benim gözümde dünya da saygınlık görmesi gereken bir sanatçıyken maalesef bazı çıkar çevreleri yüzünden sürgün de öldü. Bir Ahmet Kaya'yı koskoca -Ermenisinin Rumunun Yahudisinin sığdığı- Türkiyeye sığdıramadık. Yazıklar olsun hepimize. Aslında O'nun tek suçu ezikliğe mahkum halkımızın sesini bazı kulakları üzerinde yatan vatan hainlerine küpünü doldurma çabası içindeki çapulculara duyurma çabası içindeydi. Bu çabası içinde halkın yanında olup O'nu takdir etmesi gerekirken üstada cephe aldılar. Kuru milliyetçilik yapıp aç kalsakta hükümete devlete laf söyletmeyiz dediler. Halbuki öyle diyenler bugün Ahmet Kaya'nın haklılığını kabul ediyorlar ama işi işten geçti. Yukardakiler küpünü doldurdu maalesef Ahmet Babamızda bunlara daha fazla dayanamayarak bu mahalleden nefret ederek öbür mahalleye taşındı. Ah be Ahmet Abi bu mahallenin nesini beğenmedin de öbür tarafa taşındın. Merak etme ben ve milyonlarca Ahmet Kaya hayranı senden fazla ayrı kalmaya dayanamayıp birkaç güne kadar bizde senin yanına geliriz.Ruhun şad olsun rahat uyu. Toprağın bol olsun
DEVRİM hayatımız gibiydi. Doyasıya aşık olduğumuz, tekrar tekrar sevişsek de o hep özlediğimiz yere bir türlü ulaşamadığımız, bu yüzden acı çektiğimiz, acı çektikçe hasretle bağlandığımız sevgilimiz gibiydi DEVRİM
Yılmaz Güney'in Kocaman yüreği için
”...hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili.
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık çünkü.
dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
yaşamak ne güzeldir be sevgili...sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek... ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın... “
Yılmaz Güney
Yürek yanarsa titrer gül üşürse
Yılmaz Güney'in Kocaman yüreği için
Git gide kirletiyorlar gökyüzünü sevgili
Umutlarıda tüketiyorlar hep beraber / sevgileri de
dillerinde en ince yalanlar, süslü ve sisli yüzleriyle
soğuk yüreklerinde ne acıma ne sevgi
kimin eli kimin cebinde
kimin eli kimin neresinde belli değil
bense öyle acemi ve şaşkın
boş kalan ellerimi bir ömür
nereye koyacağımı bilemedim
bilemedim, hangi yalanla kimi nasıl soyacağımı
buz üstünde yürümeyi seçtim kendi hesabıma
maske diye bir not düşürmedim yüzüme
bukalemuna çalan rengimde olmadı
tuttuğum her insanın elinde/ ellerim kirlendi
gözlerim kirlendi/ baktığım her insanın gözlerinde
yüreğimi sarktım umut kuyularına her defasında
her defasında yangın çektim su yerine, acı çektim
ne bir gün ışığı aktı içime, ne de bir yağmur damlası
rezil bir dünyanın orta yerinde
hüzün ben oldum düşen her yaprakta
her savaşta vurulan ben
yıkıldı hayallerim
gözlerimde yandı son ümitler
ıstırabın en derin okyanusuna gömüldüm
suskunum, susuzum, yaralıyım sevgilim
gözlerim, ruhum, bedenim yorgun.
durmadan kirletiliyor/ kanıyor zaman /kimse aldırmıyor
kimse yanmıyor /sevincini ateşe döken gelincik çiçeklerine
dönüp bakmıyor çığlıklarına çocukların
kapkara bir nehir gibi
acı akıyor yüzünde yoksulların her akşam
tüm çabalarımıza ragmen, temiz tutamadık güzelliklerimizi
herşeyin kirletildiği bir dünyada
hep vurgun kaldı bir yanımız
bir yanımız aşka acıya ayarlı
dumanlar yürüyor her akşam
beton yığınlarıyla örtülü / sevgisiz kentler üstüne
zifiri karanlıklar
kimse kimsenin yasını tutmuyor sevgili
bölüşmüyor acısını
Sarılki
kokun sinsin tenime /sevgin işlesin yüreğime
bu yalancı dünyada kimim varki başka gözlerimden öpecek
içimi ısıtacak bu karanlık soğuk kış gecelerinde
Sarılki
serinlensin ateşler içindeki alnım
yorgunum sevgili
beynim tenim ellerim yorgun
kendime sürgün yaşamaktan
sevgiye tanımlar aramaktan
tüm bu oldu bittilere
insanın kayıtsızlığından yorgunum sevgilim
yoruldum sevgilim ağrılarım sızılarım yorgun
ihanetler yedi umudumu, sevgimi, düşlerimi
her gece yalnızlıklar sürüyorum/ kanayan yerlerime
ellerime çaresizlikler yüklüyorum
üşüyorum bu karanlık soğuk gecelerde sarıl boynuma
oysa hiç dönmedim sırtımı insanın emeğine
öpmedim namerdin elini/ eğilmedim zalimin önünde
ama ezildim bir çaresizin bakışından
bir annenın yakarışından
bir babanın haykırışından
utandım sevgili dünyayı kirli bahçesine çevirenlerden
aç insanların kederinden utandım
bombalanan şehirlerden
insanların kayıtsızlığından tüm bu oldu bittilere
insanlığımdan utandım sevgili insanlığımdan
heyhatki,
bizi ağlatan acılar güldürüyor başkalarını
yürek yanarsa titrer sevgilim gül üşürse
kaç insan soyundan ihanet görmüş, kaç gül dikeninden
mademki ihanet var,
öz elleriyle boğsun gül emen çocuklarını anneler
ve şairler ihanet etsin şiirlerine
yazmasın bir daha gül yüzlü sevgililerine şiirler
her mısrası kurşun olup saplansın yüreklerine
....ve ben
bunca kalabalıkların ve bunca mekanların içinde
her defasında yarası kanayan şiirler damlarken içime
yüreğimdeki yağmurlarla, herkesin bildiği bu dünyada
adresi olmayan yitik mektuplar gibi yorgun
yavru bir kedi gibi yalnız ve sahipsiz
öyle mi?
vayyy.
...........
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
yok başka bir umarım alın beni üşüdüğüm yerden
yok başka kimsem kiminle konuşsam
sizin elleriniz var soyan, evleriniz var kocaman
sokaklarda gecekondularda yatmadınız karda kışta
bir dilim ekmeğe avuç açmadınız
utanan biz olduk yoksulluğumuzdan
utanan anam oldu, babam bacım gardaşım
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
Vay be gözüm sendemi düşüp gidecektin azrailin peşine. Sen yine çok iyi dayandın bu kadar yıkıma hırpalamaya karalamaya.Ben olsam vallahi başedemem. Hele bi medya anlayışımız varki allahımdan düşmanıma dilemem. Hükümettekilerde zora düştükleri zaman medyayıda kışkırtıp senin üzerine nasılda saldılar. O sanatçı bozuntuları o olaylı gecede senin üzerine ellerine ne geçtiyse kıyamadan nasıl da attılar. Şimdi hepside bayram etsin. Artık bu gariban Özgür'ün bir Ahmet KAYA'sı yok. Ben ve benim milyonlarca insan bir nevi yetim kaldık.Ahmet Kaya benim gözümde dünya da saygınlık görmesi gereken bir sanatçıyken maalesef bazı çıkar çevreleri yüzünden sürgün de öldü. Bir Ahmet Kaya'yı koskoca -Ermenisinin Rumunun Yahudisinin sığdığı- Türkiyeye sığdıramadık. Yazıklar olsun hepimize. Aslında O'nun tek suçu ezikliğe mahkum halkımızın sesini bazı kulakları üzerinde yatan vatan hainlerine küpünü doldurma çabası içindeki çapulculara duyurma çabası içindeydi. Bu çabası içinde halkın yanında olup O'nu takdir etmesi gerekirken üstada cephe aldılar. Kuru milliyetçilik yapıp aç kalsakta hükümete devlete laf söyletmeyiz dediler. Halbuki öyle diyenler bugün Ahmet Kaya'nın haklılığını kabul ediyorlar ama işi işten geçti. Yukardakiler küpünü doldurdu maalesef Ahmet Babamızda bunlara daha fazla dayanamayarak bu mahalleden nefret ederek öbür mahalleye taşındı. Ah be Ahmet Abi bu mahallenin nesini beğenmedin de öbür tarafa taşındın. Merak etme ben ve milyonlarca Ahmet Kaya hayranı senden fazla ayrı kalmaya dayanamayıp birkaç güne kadar bizde senin yanına geliriz.Ruhun şad olsun rahat uyu. Toprağın bol olsun
DEVRİM hayatımız gibiydi.
Doyasıya aşık olduğumuz,
tekrar tekrar sevişsek de o hep özlediğimiz yere bir türlü ulaşamadığımız,
bu yüzden acı çektiğimiz,
acı çektikçe hasretle bağlandığımız sevgilimiz gibiydi DEVRİM