Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • referandum23.10.2010 - 15:24

    Gün itibarı ile gelinen noktada; ülkenin siyasi düzlemi yine popülizm etrafında şekillenmeye başladı. Haftalarca aylarca referandum şarkılarıyla yatıp kalktıktan sonra, aslında oylanan şeyin günlük hayata ve halk tabanına dolaysız yansımasının olmadığını ve olamayacağını gördük.

    Referandum mitinglerinde evetçi cenahın ağzından düşürmediği 80 darbesiyle yüzleşme retoriği kafalarda bıraktığı soru işaretleriyle birlikte geride kaldı. Daha fazla demokrasi çığırtkanlığı bugün yerini “Yeni bir anayasa gündemimizde yok” söylemine bıraktı. Demokrasiyi bir amaç değil tam tersine araçsallaştıran bir zihniyetin mensubu olan hükümet yetkilileri her konuda olduğu gibi yine mevcut samimiyetsizliklerini gün yüzüne çıkarmakta çok da utangaç davranmadılar. Bir taraftan türban tartışmaları, bir taraftan öcalan-hükümet-bdp-barzani dörtgeninde güdümlü görüşmelerin sıklaşması, temelde çözülmesi gereken anayasa sorununu geri plana itti. Aslında bu tesadüf de değil. Akp’nin çatışmacı siyasetinde kendi içinde tutarlı bir manevra. Birinci sorun din temelli ikincisi de etnik. Yani Türkiye’de mutabakatın olmadığı iki derin konu. Dünya siyaset düzleminde her zaman sorun teşkil etmiş, laikçi ulus devletlerde tartışma zemini hiçbir zaman kaybolmamış iki büyük çıban. Sert üsluplar eliyle kamplaşmanın derinleştiği bu iki konu üzerinden 2011 seçimlerine uzanmak hükümetin geçmiş icraatleriyle tam anlamıyla örtüşmekte.

    Akp’nin referandum sonrası çizdiği manevranın yani referandum öncesi meydanlarda vurguladığı yeni anayasa yapma vaadinin çöpe atılmasının Chp’nin siyasi söylem ve pratik konularındaki değişiminden ayrı düşünülemeyeceği kanısındayım. Bu kanıya varmak için önce muhalefet partisinin bir önceki genel başkanı döneminden farklı olarak daha geniş halk kitlelerine hitap etme ve daha uzlaşmacı daha halkçı politikalarla sosyal demokrat çizgiyi tutturma eğilimini gözlemlemek gerekir. Gandhi Kemal benzetmesi, Ecevit Şapkası, Nazım Hikmet dizeleri, türban sorununu -samimiyet tartışmalarıyla beraber- çözme isteğinin dile getirilmesi, genel af söylemi bu eğilimin ciddiyeti ve sistematikliği hakkında önemli göstergelerdir. Peki bu yeni siyaset anlayışı Akp nazarında neden bir tehdit algılamasına dönüştü?

    Bunu anlamak için Akp’nin 8 yıllık iktidar dönemine bakmak en doğrusudur kanımca ki kendi ifadeleriyle “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır”(!) Siyaset bağlamında Akp’nin, kuruluşundan bugüne kadar tüm evrelerinde, çatışmacı siyasetten ekmek yemiş ve bunu siyasi pratik edinmiş bir parti olduğu su götürmez bir gerçektir. Rp’nin reformist kanadı olarak “sürüden ayrılan”, geçmişiyle çatışarak oluşturulan Akp, iktidar dönemini de Chp ile, aynı yoldan temellendirmiştir. Bazen çifçiyle,esnafla; bazen iş adamıyla,medya patronuyla, öğrenciyle, askerle, savcıyla, hakimle, doktorla, Kürtle, Türkle bilumum vatandaş, kurum ve kuruluşla çatışmayı bir yöntem edinen bu siyasi zihniyet; bugün biricik oyun arkadaşını, yöntemini meşrulaştıran diyalektiğin asıl antitezini kaybetme korkusunu yaşamaktadır. Chp’nin günlük siyasetten uzaklaşıp, daha uzun vadeli, daha sorun çözücü, daha çok uzlaşmacı siyaset anlayışına yönelmesi iktidar partisinin geleneksel çatışmacı siyasetini tehlikeye sokmaktadır ki gelinen noktada tekrar polemik ortamı yaratmakta geç kalınmamıştır. Chp’den gelen “türbanı çözelim” önerisi uzlaşmacı siyasetin tezahürü bağlamında önemlidir. Ancak aradan çok geçmeden iktidar tarafından yine eskiye yapılan vurgularla bu süreç tekrar sığ çatışma zeminine oturtulmuştur ve bir süre patinaj olasıdır.

    Kürt sorununa yaklaşım açısından tercih edilen dönem itibarı ile çatışma zeminin oluşmayacağını düşünmek de zaten ahmaklık olur. Peki neden bu iki konu referandumdan hemen sonra seçimlere 1 yıldan az bir süre kala hele ki yeni anayasa mutabakatı görmezden gelinerek gündeme oturdu? Benim düşüncem şu:

    1- Akp türban konusunu “chp’ye rağmen” çözmek istiyor. Yani türban üzerindeki siyasi-sembolik egemenliğini paylaşmak istemiyor. Bu düşünceyi hükümet yetkililerinin “biz çözeriz yeter ki chp an. Mahkemesine gitmesin” söyleminden rahatlıkla çıkarabiliriz.

    2- Numan Kurtulmuş’un liderliğindeki olası bir yeni partinin olası seçim argümanını daha en baştan çürütmek, İslamcı oylara talip olması beklenen o partiyi sınırlamak istiyor.

    3-











    Siyasetin yozlaştığı, amaca giden her yolun mübah olduğu zeminde bişeylere anlam vermenin; Hobbes’un “İnsan insanın kurdudur” önermesine katılmamakla birlikte bu gözlükle bakmayı gerektirmesi ne acı verici…

  • referandum29.08.2010 - 16:29

    Bence evet çoğunlukta çıktığında bu sadece akpnin işine yarayacak...Bir dahaki seçimlerde akp galip gelemeyince o zamanki hükümet tarafından yargılanmak istenecek ama bu anayasa paketi sayesinde akp bundan kurtulacak..arkadaşlar bu anayasa paketi akpnin kurtuluş hamlesidir..aldanmayalım bu hamleye ve HAYIR diyelim...Ülkenin geleceği için...