cirkin ve güzel: al beni kalbine diye haykiran tek ses, yollarini bekleyen umudsuz seven vücut, göz yasi hic dinmeyen iki göz, onu sarmak istegi ile yanip tutusan eller, köselerde karanliklarda sesiz ve sakin mütemadiyen seyreden tek ask...ama nafileler zincirleri halka halka sarmis bogazini... verirken son nefesini bile gögeler arasinda kalmis hic bir vakit fark edememis digeri...
aglayarak seyrederdim bu güzel sahneleri, ne de olsa bu senaryo da güzel bir son var.
bir Kiymet Hanim vardi, Bartin'in sahil köylerinden birinde ikamet ederdi. Cok asil bir kadindi Kiymet Hanim, herkese fazlasiyla iyi davranir, kuru ekmege muhtac olanlarla destak olurdu. Dul bir kadindi Kiymet Hanim, birde oglu vardi, cokta caliskandi bu genc adam. O kadar caliskandi ki Istanbul'da bir is dahi kurmustu. Bilahare annesini de yanina aldi zamani gelince. Ama Kiymet Hanim köylü yani saf, iyi niyetle, namazli niyazli bir Hatun'du. Oglu'nun arkadaslari ve sonunda eve yeni gelen Gelin ki ne Gelin, Kiymet Hanim'a köylü olmasindan dolayi huzur vermedi. Cahillikle, yobazlikla suclardi Gelin Hanim yasli kadini hic durmadan. Sonunda Kiymet oglu'nun evini terk edip köyüne döndü ve son huzurlu günlerini gecirdi tek basina.
Köylü deyip gecmemek lazim, yobaz, örümcek kafali gibi ifadeler bunu kullananlara layiktir ancak. Kendini digerlinden üstün görmen kendi sahisyeti'nin ne kadar alcak oldugunu belirtir, cünkü hepimiz insanligimizla hususiyetlik kazaniriz.
Bir gün bizim koronun sefi cikti karsima ve duydugu bir türk sarkisini benim ona ögretmemi istedi. Adam o derece büyülenmisti ki sarkidan konusurken dahi elleri titriyordu. Sasirmistim, hangi sarkidan bahsettigini sordum, adam tabii türkceyi bilmiyor, söylediklerinden sadece sivas kelimesini anladim. Evde ve arkadaslarimada soracagimi söyledim ve arastirmaya basladim. Sivas yöresi hakkinda türkü ve sarki cok bulundugudan, sadece sivas kelimesini iceren türküler aradim, esasen iki tanesini secerek adama kasede cekerek götürdüm. Birincisini dinledi ve ikincisi dinleyince hemen bu türkü'nün o duydugu türkü oldugunu heyecanla ifade ederken yüzünde ki sevinci hic unutmayacagim. Hatta bir adim ilerki giderek koromuzda da söyledik. Türkü'nün adi Sivas'in yollarina...ama inanin bu türküyü ögretmenimin söylemesinden evvel hic duymamistim...
cirkin ve güzel: al beni kalbine diye haykiran tek ses, yollarini bekleyen umudsuz seven vücut, göz yasi hic dinmeyen iki göz, onu sarmak istegi ile yanip tutusan eller, köselerde karanliklarda sesiz ve sakin mütemadiyen seyreden tek ask...ama nafileler zincirleri halka halka sarmis bogazini... verirken son nefesini bile gögeler arasinda kalmis hic bir vakit fark edememis digeri...
aglayarak seyrederdim bu güzel sahneleri, ne de olsa bu senaryo da güzel bir son var.
catladi sabír tasim,
talihsizliktir benim adim,
hersey bosmus simdi anladim,
uzun zaman oldu, bir ses yanki bulur ama hala kulaklarimda: innallahe ma'sabirin...
kücük odalar pek süslü,
umut dedigin eski püskü,
kirismis düs dantellerim,
üzerinden gecer simdi mutluluk ütüsü:o)))
bosa dememisler basimi ütüleme, ama mutlulugu kabul etmeyen cok insan var bu dünyada.
Vurun kahbeye kitabi cok enteresandi.
büyük bir sacmalik, seven bir kisi icin hergün sevgililer günüdür, milleti soymak amaciyla uydurulmus bir gün.
bir Kiymet Hanim vardi, Bartin'in sahil köylerinden birinde ikamet ederdi. Cok asil bir kadindi Kiymet Hanim, herkese fazlasiyla iyi davranir, kuru ekmege muhtac olanlarla destak olurdu. Dul bir kadindi Kiymet Hanim, birde oglu vardi, cokta caliskandi bu genc adam. O kadar caliskandi ki Istanbul'da bir is dahi kurmustu. Bilahare annesini de yanina aldi zamani gelince. Ama Kiymet Hanim köylü yani saf, iyi niyetle, namazli niyazli bir Hatun'du. Oglu'nun arkadaslari ve sonunda eve yeni gelen Gelin ki ne Gelin, Kiymet Hanim'a köylü olmasindan dolayi huzur vermedi. Cahillikle, yobazlikla suclardi Gelin Hanim yasli kadini hic durmadan. Sonunda Kiymet oglu'nun evini terk edip köyüne döndü ve son huzurlu günlerini gecirdi tek basina.
Köylü deyip gecmemek lazim, yobaz, örümcek kafali gibi ifadeler bunu kullananlara layiktir ancak. Kendini digerlinden üstün görmen kendi sahisyeti'nin ne kadar alcak oldugunu belirtir, cünkü hepimiz insanligimizla hususiyetlik kazaniriz.
cicekler misali acilir ruhumuz müzikle beraber, kimi göz yasina sebeb kimisi de nese verir, ama sonucta gidamizdir, Müziksiz yasam bos olur.
neyse halim ciksin falim.
Ay basi atlas keseler, dökülür önüme birer birer, hepsini harcadim teker teker, simdi nerede o sahane elbiseler?
Bir gün bizim koronun sefi cikti karsima ve duydugu bir türk sarkisini benim ona ögretmemi istedi. Adam o derece büyülenmisti ki sarkidan konusurken dahi elleri titriyordu. Sasirmistim, hangi sarkidan bahsettigini sordum, adam tabii türkceyi bilmiyor, söylediklerinden sadece sivas kelimesini anladim. Evde ve arkadaslarimada soracagimi söyledim ve arastirmaya basladim. Sivas yöresi hakkinda türkü ve sarki cok bulundugudan, sadece sivas kelimesini iceren türküler aradim, esasen iki tanesini secerek adama kasede cekerek götürdüm. Birincisini dinledi ve ikincisi dinleyince hemen bu türkü'nün o duydugu türkü oldugunu heyecanla ifade ederken yüzünde ki sevinci hic unutmayacagim. Hatta bir adim ilerki giderek koromuzda da söyledik. Türkü'nün adi Sivas'in yollarina...ama inanin bu türküyü ögretmenimin söylemesinden evvel hic duymamistim...