tanrı? zaman ? evrim ? zaman ve evrim hep bir halden başka bi hale dönüşümü oluşumu işaret ediyor mevlana der ki: maden iken öldüm, bitki oldum/ bitki iken öldüm, hayvana dönüştüm/ hayvan olarak öldüm, İnsan oldum./Öldüğümde yok olmayacağıma göre, neden korkayım? / İnsan gibi ölünce, melek olacağım/ Ve meleklikten vazgeçtip/hiç bir aklın ermediği o şey olacağım/Hiç şüphesiz biz O’nunuz ve O’na döneriz.
muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur? tanrı zaman ve evrim bence hiç tezatlık yok zaman evrim tanrı hepsi aynı şey mi?
zaman:mevlana: ZAMANI NASIL ANLATMIŞ TARİF ETMİŞ . şimdi bedeninin bütün cüzilerinden sor. Şu dilsiz uzuvlarının yüzlerce dili vardır. Aleme rızk veren Tanrının nimetlerinin zikri zaman yapraklarında gizlenmiştir. Sen gece gündüz hikaye arar durursun. Halbuki senin cüzilerinin cüzileri, sana hikayeler söyler durur. Onlar yokluktan var olalı nice neşeler gördüler, nice gamlar tattılar. Çünkü hiçbir cüzi lezzetsiz bitmez. Istıraplarla zayıflar, kuru kalır. Halbuki senin cüzün kaldı da o iyilik, o nimet, aklından gitti. Daha doğrusu gitmedi,beş duygunla yedi endamından gizlendi. Yaz gibi hani. Yazın pamuk biter de o kalır, fakat yaz hatırlanmaz olur. Yahut da buz gibi. Kışın olur da kış gizlenir, buz bize kalır. Bu o güçlükten bir armağandır. Kışın da yazın armağanları şu meyvelerdir. Ey yiğit bunun gibi senin her cüzün de bedenin de Tanrının bir nimetini söylemededir. Şu kadın gibi yirmi oğlu vardı da her oğlu, bir güzel halini anlatmadadır. Sarhoşluk ve oynaşma olmadıkça gebe kalınmaz. Bahar olmayınca bahçelerde bir şey doğar mı? Gebelerle kucaklarındaki çocuklar, baharın o kadınlarından aşkına delalet eder. Her ağaç çocuklarını emzirmededir. Hepsi, Meryem gibi gizli bir padişahtan gebe kalmıştır. Ateş sula gizlenir ama üstünde yüz binlerce köpük coşar. Ateş pek gizlidir, fakat köpük, on parmağı ile ateşin varlığına delalet etmededir. Vuslat sarhoşlarının cüzileri de, bunun gibi hal ve söz timsallerinden gebe kalır. Hal güzelliğine karşı ağızları açık kalmıştır onların. Gözleri cihan nakşına örtülmüştür. O doğanlar bu dört unsurdan doğmazlar. Onun için de bu gözlere görünmezler. Onlar, tecelliden doğmuşlardır. Bu yüzden renksiz perdeyle örtülüdürler. Doğmuşlar dedim ya, hakikatte doğmamışlar da. Bu söz, ancak anlatmak için söylenmiş bir sözdür. Sus da “Kul-söyle” padişahı söylesin. Bu çeşit güllere karşı bülbüllük satmaya kalkışma. Bu gül, coşmuş köpürmüş, söyleyip duran bir güldür. Ey bülbül, bana karşı sözü kes de kulak kesil. Her ikisi de yani hal de, söz de, tertemiz iki güzele benzer. Vuslat sırrına iki adil şahittir bunlar. Bu iki seçilmiş latif güzellik de gebeliklere ve geçmiş zamandaki haşirlere şahadet ederler. Yeniden yeniye gelen temmuz ayında buzun, her an kış hikayelerini söylemesi gibi. Hani buz da soğuk rüzgarları, zemheriyi, yaz günlerinde o güç zamanları söyler ya. Kışın meyve ve Tanrı lütfunun hikayelerini anlatır. Güneşin gülümsediği zamanları, çimen gelinlerine dokunup eksiltmesini söyler. İşte onun gibi senden de hal gitti, cüzün o halin armağanı olarak kaldı. Ya ona sor, yahut da hatırla. Gama giriftar oldumu çeviksen derhal sıçrar, o ümitsiz deminden kurtulursun. Ona, ey hali, nimetleri o yüceliği inkar eden gam, dersin... Her dem baharda, neşede değilsin de gül yığınına benzeyen bedenin, neyin ambarı ya? Gül yığını bedenin, düşüncen de gül suyu gibi. Gül suyu, gülü inkar ediyor ha.
zaman : peygamberimiz zamana sövmeyiniz keza zaman o dur. demiştir. peki biz zamanı nasıl anlayabiliriz nasıl kavrayabiliriz?zamanı anladığımızda tanrı yı da anlamış mı oluruz?
Yatakta sag tarafiniza yatiyorsunuz ve sag tarafiniza yatmaktan sikiliyorsunuz sol tarafiniza donuyorsunuz hep bir halden baska bir hale degismek ya da donusmek
İlk Çağlardan itibaren esir(ether) ile ilgili en önemli görüş ve sözler şu şekildedir. Aristo Toprak, hava, su ve ateş bu dört unsura esir adını verdiği beşincisini eklemiştir. Aristo’ya göre esir, göklerin ana maddesiydi. Böylece Aristo yerle göğü felsefi olarak birbirinden ayırmış oluyordu. Bilim ve felsefede olduğu kadar dinler için de önemli bir ayrımdı bu. Buna göre yer, yani Dünya, dört elementten oluşmuştur; ancak gökler bu dört elementten farklı olan esirden yapılmıştır. Böylece yer ve gök, kendisini oluşturan unsurlar nezdinde birbirinden ayrılmış oluyordu. Daha sonra da açıklayacağımız gibi Aristo’nun kozmolojisinde bu ayrım önemlidir. Çünkü onun Evren görüşünde yer ile göğün davranışları birbirinden farklıydı; o halde, onları oluşturan unsurlar aynı olamazdı.
Aristo’nun öğretmeni olan Platon’un felsefesinde bu cisimler önemli bir yer tutuyordu. Platon, dört ana unsurun atomlarının Platonik katılar biçiminde olduğuna inanıyordu. Buna göre toprağın atomları küp, havanınki düzgün sekizgen, suyunki düzgün yirmiyüzlü, ateşinki ise düzgün dörtyüzlü biçimindeydi. Platon’a göre beşinci katı olan düzgün onikiyüzlü, takımyıldızların inşasında kullanılmıştı. Newton, esir maddesini uzaktan etkiyi açıklamak için kullanıyordu. Mükemmel kuramının tek eksiği, boşlukta gök cisimlerinin birbirine nasıl etki yapabildiği sorunuydu. Newton, gezegenlerin hareketini yer çekimi kuvvetiyle matematiksel olarak açıklamıştı ama, boş uzaydaki onca büyük mesafelerden nasıl olup da bu kuvvetlerin hissedilebildiğini, bir başka deyişle bir cismin bir başka cismi uzaktan nasıl etkileyebildiğini açıklayamamıştı. Esir, kuvvetlerin aktarımını sağlayan bir ortam görevi görmekteydi. Aksi taktirde kuramının eksik olacağını hissediyordu.
Micheal Faraday 1846’da manyetizma ile ışık arasında bir ilgi olduğunu gösterdi ve esirin hem manyetik kuvvetler, hem de bir ışık ortamı olabileceği tahmininde bulundu. Faraday, esirin farklı türdeki kuvvetleri bağlayabileceği görüşünden etkilenmişti; 1851’de şunları yazıyordu:
“Eğer bir esir varsa, bunun ışınların iletilmesinden başka yararlarının da olabileceği hiç de ihtimal dışı değildir.”
Esir Ether Nedir? Esir maddesi (ether, aether), eski çağlardan beri maddenin özü olduğuna, evreni doldurduğuna inanılan ve ilk madde (materia prima) olarak varlığına inanılan bir kavramdır. Evrenin oluşumundan önce ilk cevher halini ifade etmek için kullanılırdı. Maddenin katı-sıvı-gaz hallerinden farklı olarak duyu organlarımızca algılanamadığı düşünülen, bildiğimiz anlamdaki maddeden çok daha seyrek olduğu varsayılan ve boşluğu, maddeyi, havayı, yeri doldurduğu farzedilen bir ortam olarak tanımlanıyordu. Tıpkı denizdeki balıkların suyun varlığını idrak etmelerinin imkansız olduğu gibi, bizim de esir’i algılamamız imkansızdı.
Einstein’in izafiyet teorisinin fizikçiler arasında kabul görmesinden sonra pek sıcak bakılmayan bu görüşü savunanlar arasında Newton, Michael Faraday, James Clerk Maxwell, William Crookes, Albert Michelson (1852-1931) Edward Morley (1838-1923) ve Nikola Tesla sayılabilir.
Nikola Tesla, Dinamik Gravite Teorisi hakkında şunları söylemiş: Aydınlık eter, tüm uzaydaki boş alanı dolduruyor. Eter, yaşamı veren yaratıcı güç tarafından etkiliyor ve ışığın hızına yakın bir hareket sergiliyor, sonsuz küçük kıvrımlarla düşünülebiliyor ve madde haline geliyor. Kuvvet kaybolduğunda ve hareket kesildiğinde, madde tekrar etere dönüyor (bir nevi atomik bozulma şekli).
Tesla’nın Eter konusunda sözleri; Ben tüm detaylarda çalıştım ve çok yakında dünyaya umut verecek gelişmeleri duyuracağım. Çalışmam bu kuvvetin nedenlerini ve gökyüzündeki cisimlerin onun etkisindeki hareketlerini o kadar tatmin edici bir şekilde açıklıyor ki, boş spekülasyonlara ve sahte kavramlara son verecektir. Sadece bir güç kaynağının varlığı cisimlerin hareketlerini açıklayabilir ve varsayımla uzay eğriliği teorilerini ortadan kaldırır. Bu konuda tüm literatür boşunadır ve unutulmaya mahkumdur. Çünkü, tüm eterin varlığını ve olaylarda oynadığı vazgeçilmez rolü tanımadan evrenin işleyişini açıklamaya çalışırlar. ” Tesla’ya göre insan bu maddeyi anlarsa şunları gerçekleştirebilecekti: İstediği maddeyi etere dönüştürebilir Maddi ve sürekli türeyen enerji oluşturabilir Dünya’nın boyutunu değiştirebilir Mevsimleri kontrol edebilir Evrenin sınırları boyunca seyahat edebilir Gezegenlerin çarpışmalarını yeni güneş, yeni yıldız, ısı ve ışık kaynağı üretmek için kontrol edebilir İnsan kendisini sonsuz biçimlerde canlandırıp geliştirebilir.
https://www.facebook.com/HelloNewDay1/videos/551602845467240/
tanrı? zaman ? evrim ?
zaman ve evrim hep bir halden başka bi hale dönüşümü oluşumu işaret ediyor
mevlana der ki: maden iken öldüm, bitki oldum/ bitki iken öldüm, hayvana dönüştüm/ hayvan olarak öldüm, İnsan oldum./Öldüğümde yok olmayacağıma göre, neden korkayım? / İnsan gibi ölünce, melek olacağım/ Ve meleklikten vazgeçtip/hiç bir aklın ermediği o şey olacağım/Hiç şüphesiz biz O’nunuz ve O’na döneriz.
muhittin arabi de derki: ezeli olan sonradan olma insandır.ebedi olan daimi-oluşumdur?
tanrı zaman ve evrim bence hiç tezatlık yok zaman evrim tanrı hepsi aynı şey mi?
zaman:mevlana: ZAMANI NASIL ANLATMIŞ TARİF ETMİŞ .
şimdi bedeninin bütün cüzilerinden sor. Şu dilsiz uzuvlarının yüzlerce dili vardır. Aleme rızk veren Tanrının nimetlerinin zikri zaman yapraklarında gizlenmiştir. Sen gece gündüz hikaye arar durursun. Halbuki senin cüzilerinin cüzileri, sana hikayeler söyler durur. Onlar yokluktan var olalı nice neşeler gördüler, nice gamlar tattılar. Çünkü hiçbir cüzi lezzetsiz bitmez. Istıraplarla zayıflar, kuru kalır. Halbuki senin cüzün kaldı da o iyilik, o nimet, aklından gitti. Daha doğrusu gitmedi,beş duygunla yedi endamından gizlendi. Yaz gibi hani. Yazın pamuk biter de o kalır, fakat yaz hatırlanmaz olur. Yahut da buz gibi. Kışın olur da kış gizlenir, buz bize kalır. Bu o güçlükten bir armağandır. Kışın da yazın armağanları şu meyvelerdir. Ey yiğit bunun gibi senin her cüzün de bedenin de Tanrının bir nimetini söylemededir. Şu kadın gibi yirmi oğlu vardı da her oğlu, bir güzel halini anlatmadadır. Sarhoşluk ve oynaşma olmadıkça gebe kalınmaz. Bahar olmayınca bahçelerde bir şey doğar mı? Gebelerle kucaklarındaki çocuklar, baharın o kadınlarından aşkına delalet eder. Her ağaç çocuklarını emzirmededir. Hepsi, Meryem gibi gizli bir padişahtan gebe kalmıştır. Ateş sula gizlenir ama üstünde yüz binlerce köpük coşar. Ateş pek gizlidir, fakat köpük, on parmağı ile ateşin varlığına delalet etmededir. Vuslat sarhoşlarının cüzileri de, bunun gibi hal ve söz timsallerinden gebe kalır. Hal güzelliğine karşı ağızları açık kalmıştır onların. Gözleri cihan nakşına örtülmüştür. O doğanlar bu dört unsurdan doğmazlar. Onun için de bu gözlere görünmezler. Onlar, tecelliden doğmuşlardır. Bu yüzden renksiz perdeyle örtülüdürler. Doğmuşlar dedim ya, hakikatte doğmamışlar da. Bu söz, ancak anlatmak için söylenmiş bir sözdür. Sus da “Kul-söyle” padişahı söylesin. Bu çeşit güllere karşı bülbüllük satmaya kalkışma. Bu gül, coşmuş köpürmüş, söyleyip duran bir güldür. Ey bülbül, bana karşı sözü kes de kulak kesil. Her ikisi de yani hal de, söz de, tertemiz iki güzele benzer. Vuslat sırrına iki adil şahittir bunlar. Bu iki seçilmiş latif güzellik de gebeliklere ve geçmiş zamandaki haşirlere şahadet ederler. Yeniden yeniye gelen temmuz ayında buzun, her an kış hikayelerini söylemesi gibi. Hani buz da soğuk rüzgarları, zemheriyi, yaz günlerinde o güç zamanları söyler ya. Kışın meyve ve Tanrı lütfunun hikayelerini anlatır. Güneşin gülümsediği zamanları, çimen gelinlerine dokunup eksiltmesini söyler. İşte onun gibi senden de hal gitti, cüzün o halin armağanı olarak kaldı. Ya ona sor, yahut da hatırla. Gama giriftar oldumu çeviksen derhal sıçrar, o ümitsiz deminden kurtulursun. Ona, ey hali, nimetleri o yüceliği inkar eden gam, dersin... Her dem baharda, neşede değilsin de gül yığınına benzeyen bedenin, neyin ambarı ya? Gül yığını bedenin, düşüncen de gül suyu gibi. Gül suyu, gülü inkar ediyor ha.
zaman : peygamberimiz zamana sövmeyiniz keza zaman o dur. demiştir. peki biz zamanı nasıl anlayabiliriz nasıl kavrayabiliriz?zamanı anladığımızda tanrı yı da anlamış mı oluruz?
Yatakta sag tarafiniza yatiyorsunuz ve sag tarafiniza yatmaktan sikiliyorsunuz sol tarafiniza donuyorsunuz hep bir halden baska bir hale degismek ya da donusmek
Zaman bir durumdan baska bir duruma gecistir zaman bir halden baska bir hale donusum dur.
Peygamber efendimiz der ki zamana sovmeyin keza zaman o dur.
İlk Çağlardan itibaren esir(ether) ile ilgili en önemli görüş ve sözler şu şekildedir.
Aristo Toprak, hava, su ve ateş bu dört unsura esir adını verdiği beşincisini eklemiştir. Aristo’ya göre esir, göklerin ana maddesiydi. Böylece Aristo yerle göğü felsefi olarak birbirinden ayırmış oluyordu. Bilim ve felsefede olduğu kadar dinler için de önemli bir ayrımdı bu. Buna göre yer, yani Dünya, dört elementten oluşmuştur; ancak gökler bu dört elementten farklı olan esirden yapılmıştır. Böylece yer ve gök, kendisini oluşturan unsurlar nezdinde birbirinden ayrılmış oluyordu. Daha sonra da açıklayacağımız gibi Aristo’nun kozmolojisinde bu ayrım önemlidir. Çünkü onun Evren görüşünde yer ile göğün davranışları birbirinden farklıydı; o halde, onları oluşturan unsurlar aynı olamazdı.
Aristo’nun öğretmeni olan Platon’un felsefesinde bu cisimler önemli bir yer tutuyordu. Platon, dört ana unsurun atomlarının Platonik katılar biçiminde olduğuna inanıyordu. Buna göre toprağın atomları küp, havanınki düzgün sekizgen, suyunki düzgün yirmiyüzlü, ateşinki ise düzgün dörtyüzlü biçimindeydi. Platon’a göre beşinci katı olan düzgün onikiyüzlü, takımyıldızların inşasında kullanılmıştı.
Newton, esir maddesini uzaktan etkiyi açıklamak için kullanıyordu. Mükemmel kuramının tek eksiği, boşlukta gök cisimlerinin birbirine nasıl etki yapabildiği sorunuydu. Newton, gezegenlerin hareketini yer çekimi kuvvetiyle matematiksel olarak açıklamıştı ama, boş uzaydaki onca büyük mesafelerden nasıl olup da bu kuvvetlerin hissedilebildiğini, bir başka deyişle bir cismin bir başka cismi uzaktan nasıl etkileyebildiğini açıklayamamıştı. Esir, kuvvetlerin aktarımını sağlayan bir ortam görevi görmekteydi. Aksi taktirde kuramının eksik olacağını hissediyordu.
Micheal Faraday 1846’da manyetizma ile ışık arasında bir ilgi olduğunu gösterdi ve esirin hem manyetik kuvvetler, hem de bir ışık ortamı olabileceği tahmininde bulundu. Faraday, esirin farklı türdeki kuvvetleri bağlayabileceği görüşünden etkilenmişti; 1851’de şunları yazıyordu:
“Eğer bir esir varsa, bunun ışınların iletilmesinden başka yararlarının da olabileceği hiç de ihtimal dışı değildir.”
Esir Ether Nedir?
Esir maddesi (ether, aether), eski çağlardan beri maddenin özü olduğuna, evreni doldurduğuna inanılan ve ilk madde (materia prima) olarak varlığına inanılan bir kavramdır. Evrenin oluşumundan önce ilk cevher halini ifade etmek için kullanılırdı. Maddenin katı-sıvı-gaz hallerinden farklı olarak duyu organlarımızca algılanamadığı düşünülen, bildiğimiz anlamdaki maddeden çok daha seyrek olduğu varsayılan ve boşluğu, maddeyi, havayı, yeri doldurduğu farzedilen bir ortam olarak tanımlanıyordu. Tıpkı denizdeki balıkların suyun varlığını idrak etmelerinin imkansız olduğu gibi, bizim de esir’i algılamamız imkansızdı.
Einstein’in izafiyet teorisinin fizikçiler arasında kabul görmesinden sonra pek sıcak bakılmayan bu görüşü savunanlar arasında Newton, Michael Faraday, James Clerk Maxwell, William Crookes, Albert Michelson (1852-1931) Edward Morley (1838-1923) ve Nikola Tesla sayılabilir.
Nikola Tesla, Dinamik Gravite Teorisi hakkında şunları söylemiş: Aydınlık eter, tüm uzaydaki boş alanı dolduruyor. Eter, yaşamı veren yaratıcı güç tarafından etkiliyor ve ışığın hızına yakın bir hareket sergiliyor, sonsuz küçük kıvrımlarla düşünülebiliyor ve madde haline geliyor. Kuvvet kaybolduğunda ve hareket kesildiğinde, madde tekrar etere dönüyor (bir nevi atomik bozulma şekli).
Tesla’nın Eter konusunda sözleri;
Ben tüm detaylarda çalıştım ve çok yakında dünyaya umut verecek gelişmeleri duyuracağım. Çalışmam bu kuvvetin nedenlerini ve gökyüzündeki cisimlerin onun etkisindeki hareketlerini o kadar tatmin edici bir şekilde açıklıyor ki, boş spekülasyonlara ve sahte kavramlara son verecektir. Sadece bir güç kaynağının varlığı cisimlerin hareketlerini açıklayabilir ve varsayımla uzay eğriliği teorilerini ortadan kaldırır. Bu konuda tüm literatür boşunadır ve unutulmaya mahkumdur. Çünkü, tüm eterin varlığını ve olaylarda oynadığı vazgeçilmez rolü tanımadan evrenin işleyişini açıklamaya çalışırlar. ”
Tesla’ya göre insan bu maddeyi anlarsa şunları gerçekleştirebilecekti:
İstediği maddeyi etere dönüştürebilir
Maddi ve sürekli türeyen enerji oluşturabilir
Dünya’nın boyutunu değiştirebilir
Mevsimleri kontrol edebilir
Evrenin sınırları boyunca seyahat edebilir
Gezegenlerin çarpışmalarını yeni güneş, yeni yıldız, ısı ve ışık kaynağı üretmek için kontrol edebilir
İnsan kendisini sonsuz biçimlerde canlandırıp geliştirebilir.