Rivayet olunur ki, bir gün rüyasında Şeytan'ı görmüş Tartini, arkadaşımız Şeytan eline kemanı almış ve çalmaya başlamış. Tartini uyandığında hemen kalkıp arkadaşımızın çaldığı müziğin notalarını kağıda dökmüş ve ortaya, bugün de Tartini'nin en meşhur eseri olan Şeytan Konçertosu (Devil's Thrill) çıkmış.
Biraz uzunca... Cyrano De Bergerac'tan bir tirad... ---------
Ya ne yapmak lâzımmış? Sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi, Bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi, Yerden etekleyerek velinimet sanmak mı? Kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı? İstemem eksik olsun! Herkes gibi, koşarak, Yabanın zenginine methiyeler mi yazmak Yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an Karşısında takla mı atmak lâzım her zaman? İstemem eksik olsun! Ricaya mı gitmeli? Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli? Yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim? Yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim? İstemem eksik olsun! Tazıya tut, tavşana Kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye bana Tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi Susta durmak mıdır ki, acep en münasibi? İstemem eksik olsun! Bir kibar salonunda Kucak kucak dolaşıp boy atmak ve sonunda, Marifet şi’re koyup kameri, yıldızları, Aşka getirmek midir, evde kalmış kızları? İstemem eksik olsun! Yahut şan olsun diye, Meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye Şiir mecmuası mı bastırmalı? İstemem Eksik olsun! Acaba bulup bir alay sersem Meyhane köşesinde dâhi olmak mı hüner? İstemem eksik olsun! Bir tek şiirle yer yer Dolaşıp ta herkesten alkış mı dilenmeli? İstemem eksik olsun! Yoksa bir sürü keli Sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı? Yoksa ödüm mü kopsun bir Allahın aptalı Gazeteye bir tenkid yazacak diye her gün? Yahut sayıklamak mı lâzım: “Adım görünsün Aman! ” diye şu meşhur Mercure ceridesinde İstemem eksik olsun! Ve tâ son nefesinde Bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek, Şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek, Karşısında zoraki sırıtmak her abusun. Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun! Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya, Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya, Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya Kalemine sarılmak ve ancak duya duya Yazmak, sonra da gayet tevazula kendine: Çocuğum! Demek, bütün bunları hoş gör yine, Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı, Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı! Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil, Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil. Ara hakkını hattâ kendi nefsinden bile. Velhasıl bir tufeylî zilletiyle Tırmanma! Varsın boyun olmazın söğüt kadar, Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar? Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!
Halk, Ginesar gölünün kıyısında duran İsa'nın çevresini sarmış, Tanrı'nın sözünü dinliyordu. 2İsa, gölün kıyısında iki kayık gördü. Balıkçılar kayıklarından inmiş ağlarını yıkıyorlardı. 3İki kayıktan Simun'a ait olanına binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. Sonra oturdu, kayığın içinden halka ders vermeye devam etti. 4Konuşmasını bitirince Simun'a, «Derin sulara açılın, balık tutmak için ağlarınızı salın» dedi. 5Simun şu karşılığı verdi: «Efendimiz, bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. Yine de senin sözün üzerine ağları salacağım.» 6Bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki, ağları yırtılmaya başladı. 7Öbür kayıktaki ortaklarına işaret vererek gelip yardım etmelerini istediler. Onlar da geldiler ve her iki kayığı balıkla doldurdular; öyle ki, kayıklar az kalsın batıyordu. 8Simun Petrus bunu görünce, «Rab, uzaklaş benden, ben günahlı bir adamım» diyerek İsa'nın dizlerine kapandı. 9Kendisi ve yanındakiler, tutmuş oldukları balıkların çokluğuna şaşıp kalmışlardı. 10Simun'un ortakları olan Zebedi oğulları Yakup'la Yuhanna'yı da aynı şaşkınlık almıştı. İsa Simun'a, «Korkma» dedi, «bundan böyle balık yerine insan tutacaksın.» 11Sonra onlar kayıkları karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa'nın ardından gittiler. -------
Petrus, Pietro, Peter olarak bilinen, asıl adı Simon/Simun olan, Havarilerin en önde gelenidir bu kişi. Baba-Oğul-Ruhu'l Kuds (Kutsal Ruh) üçlemesinde, Ruhu'l Kuds'ün temsil edildiği Kilisenin temelini atan kişi olarak geçer. (Güya Tanrının Kuzuları'nı İsa, kendisine emanet etmiştir.)
Petrus'un İsa'yı üç defa satması da ayrıca geçer incilde.
Bir de mesel vardır, Petrus, Roma'ya gider, insanları hidayete erdirmek için, ama kimse buna yüz vermez, ciddiye almaz, O da çaresiz şehri terkeder. Derken İsa'nın hayali belirir karşısında, 'Quo Vadis, Domini? ' diye sorar, Nereye, efendimiz anlamında. Cevap hoştur. Senin terkettiğin kuzularımın yerine tekrar çarmıha gerilmeye didiyorum' der.
Dostoyevski, Bir Yazarın Günlüğü isimli eserinde (Yapı Kredi Yayınları) Balkanlardaki Slav kardeşlerine Osmanlının yaptığı zulümleri anlatır sayfalarca, Rus Halkını eziyet gören ortodoksların yardımına koşmaya davet eder, satırlarında tahrik, telkin işlenir, yazara göre Osmanlı kızların ırzına geçmektedir, hamile kadınların karınlarını süngüyle deşmekte, ceninleri havalara atmaktadır, yaşlılarına saygısızlık ve ıstırap, gençlerine işkence ve ölüm vardır zavallı Bulgar ve Sırp halklarının... ------
Beyaz Lale, bir Ömer Seyfettin hikayesi olup, bildik üslubuyla kaleme aldığı dokunaklı bir metindir. Öyküde köyü işgal etmiş Bulgar birliğinin komutanı, adı 'Beyaz Lale' olarak geçen bir Türk kızının ırzına geçmektedir. Ama bu pek kolay olmaz...
Romalı Senatör Cato'nun, Senato kürsüsünde yaptığı her konuşmanın sonunda, mevzu ne olursa olsun -ister lahana fiyatları, ister trafik kuralları farketmez- sarfettiği 'Carthago delenda est! ' sözüne konu olan, bugün Tunus sınırlarında kalan devlet. Amcamızın sözü 'Kartaca mutlaka yok edilmelidir' anlamına gelmektedir, çünkü Roma Kartaca'yı imha edemeseydi, Kartaca Roma'yı yıkacaktı. Anibal ve Pön Savaşları konuyla ilgili diğer başlıklar olup bunlara tarafımdan değinilmeyecektir. Kartaca'nın şirin bir Ege kasabası olan Muğla/Ortaca'yla ilgisi yoktur.
2001 senesinde çıkardıkları God Hates Us All albümlerinden bir parça:
Here Comes The Pain - - - - - - - - - - - I am the new hell on earth (Dünyadaki yeni cehennemim ben) The lord of agony divine (İlahı ıstırabın Efendisi) Domination, intimidation (Tahakküm etme ve göz dağı vermedir) Lives within these eyes (Bu gözlerde yaşayan) Reign of power (Gücün egemenliği) Remorseless anarchy (Merhametsizce anarşi) I am arrogance in the flesh (Vücudum söz konusu olunca götüm kalkar) * Unleashed intensity (Sınır tanımaz yoğunlukta)
Step aside for the nightmare (Kabusunun dışına bir adım at) Pure destruction stands before you (Halis yıkım duruyor hemen yanında) No escape as the psycho (Kaçışın yok, psikopat) Brings you misery (Sana sefalet getirirken) The line starts here (Sınır burada başlıyor)
I am brutality the face of everlasting pain (Ben zorbalığın ta kendisi, sonsuz acıların yüzüyüm) Annihilation, Obliteration (İmha etme, yok etme) Pulses in these veins (birer nabız atışı, damarlarımda) Sheer defiance drives my hostility (Katıksız karşıtlık, düşmanlığımı yöneten) I am merciless to the core (Sonuna kadar merhametsizim) Chaotic fury breeds (Kaotik hiddetin doğurduğu)
Step aside for the nightmare (Kabusunun dışına bir adım at) Pure destruction stands before you (Halis yıkım duruyor hemen yanında) No escape as the psycho (Kaçışın yok, psikopat) Brings you misery (Sana sefalet getirirken) The line starts here (Sınır burada başlıyor)
Bring it all on (Neyin varsa getir) Come and take on what you fear (Gel ve korktuğunu al benden) I'm the storm (Fırtınayım ben) That towers overhead (Kulelerin de yükselirken) Ticking time bomb (bombaların onu gıdıklama vakti gelir) With an infinite charge (Sonsuz bir güçle) Bringer of torture (İşkenceyi getiren) The master is here (Üstad burada) Everyone falls (Herkes yıkılır, düşer)
Here comes the pain (İşte acı geldi, burada) You're not different from the rest (Ötekilerden farkın yok senin) Victim is your name in my vicious wasteland (Adın kurban, benim ziyan edilmiş topraklarımda) Here comes the pain (İşte acı burada) Your destruction manifests (Uğradığın yıkım açıkça zahir kılıyor bunu) Lying there broken looking up as I still stand (Sen orada kırık dökük yatar ve karşında dimdik duran beni seyrederken)
Bring it all on (Ne varsa getir) Come and take on what you fear (Gel ve korktuğunu al benden) I'm the storm (Fırtınayım ben) That towers overhead
Latince kentli, yerleşik düzene geçmiş anlamına gelen 'civis' kelimesinden gelir. Türkçeye birebir tercümesini yaparsak, 'medeni' diyebiliriz. (malum olduğu üzere, medeni, şehirli anlamı taşır -Civilization da medeniyet demektir zaten.)
Kelimenin fransızca aslı 'Parisienne' olup, Parisli anlamına gelmektedir.
Bu isimde bir gece klübü vardı Elmadağ'da 1990'lı yıllarda, ve o zamanlar oturduğumuz evin kapı komşusu da bu klübün sahiplerindendi...
Gazetelerdeki reklamlarını anımsıyorum: 'From 21.00 to 05.00, nonstop strip-tease'
Hey gidi günler...
Eisenstein'in yönettiği 'Alexander Nevskiy' ve 'Korkunç İvan' filmlerinin de müziklerini yapmış, 20. yüzyılın önde gelen Rus bestecilerden biri.
İtalyan Besteci.
Rivayet olunur ki, bir gün rüyasında Şeytan'ı görmüş Tartini, arkadaşımız Şeytan eline kemanı almış ve çalmaya başlamış. Tartini uyandığında hemen kalkıp arkadaşımızın çaldığı müziğin notalarını kağıda dökmüş ve ortaya, bugün de Tartini'nin en meşhur eseri olan Şeytan Konçertosu (Devil's Thrill) çıkmış.
Biraz uzunca... Cyrano De Bergerac'tan bir tirad...
---------
Ya ne yapmak lâzımmış?
Sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi,
Bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi,
Yerden etekleyerek velinimet sanmak mı?
Kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?
İstemem eksik olsun! Herkes gibi, koşarak,
Yabanın zenginine methiyeler mi yazmak
Yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an
Karşısında takla mı atmak lâzım her zaman?
İstemem eksik olsun! Ricaya mı gitmeli?
Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim?
Yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim?
İstemem eksik olsun! Tazıya tut, tavşana
Kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye bana
Tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi
Susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
İstemem eksik olsun! Bir kibar salonunda
Kucak kucak dolaşıp boy atmak ve sonunda,
Marifet şi’re koyup kameri, yıldızları,
Aşka getirmek midir, evde kalmış kızları?
İstemem eksik olsun! Yahut şan olsun diye,
Meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye
Şiir mecmuası mı bastırmalı? İstemem
Eksik olsun! Acaba bulup bir alay sersem
Meyhane köşesinde dâhi olmak mı hüner?
İstemem eksik olsun! Bir tek şiirle yer yer
Dolaşıp ta herkesten alkış mı dilenmeli?
İstemem eksik olsun! Yoksa bir sürü keli
Sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı?
Yoksa ödüm mü kopsun bir Allahın aptalı
Gazeteye bir tenkid yazacak diye her gün?
Yahut sayıklamak mı lâzım: “Adım görünsün
Aman! ” diye şu meşhur Mercure ceridesinde
İstemem eksik olsun! Ve tâ son nefesinde
Bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek,
Şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek,
Karşısında zoraki sırıtmak her abusun.
Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!
Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı
Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya
Kalemine sarılmak ve ancak duya duya
Yazmak, sonra da gayet tevazula kendine:
Çocuğum! Demek, bütün bunları hoş gör yine,
Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı,
Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı!
Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.
Ara hakkını hattâ kendi nefsinden bile.
Velhasıl bir tufeylî zilletiyle
Tırmanma! Varsın boyun olmazın söğüt kadar,
Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar?
Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına
Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!
Luka İncili'nin 5. Bölümünden:
Halk, Ginesar gölünün kıyısında duran İsa'nın çevresini sarmış, Tanrı'nın sözünü dinliyordu. 2İsa, gölün kıyısında iki kayık gördü. Balıkçılar kayıklarından inmiş ağlarını yıkıyorlardı. 3İki kayıktan Simun'a ait olanına binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. Sonra oturdu, kayığın içinden halka ders vermeye devam etti. 4Konuşmasını bitirince Simun'a, «Derin sulara açılın, balık tutmak için ağlarınızı salın» dedi.
5Simun şu karşılığı verdi: «Efendimiz, bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. Yine de senin sözün üzerine ağları salacağım.»
6Bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki, ağları yırtılmaya başladı. 7Öbür kayıktaki ortaklarına işaret vererek gelip yardım etmelerini istediler. Onlar da geldiler ve her iki kayığı balıkla doldurdular; öyle ki, kayıklar az kalsın batıyordu.
8Simun Petrus bunu görünce, «Rab, uzaklaş benden, ben günahlı bir adamım» diyerek İsa'nın dizlerine kapandı. 9Kendisi ve yanındakiler, tutmuş oldukları balıkların çokluğuna şaşıp kalmışlardı. 10Simun'un ortakları olan Zebedi oğulları Yakup'la Yuhanna'yı da aynı şaşkınlık almıştı.
İsa Simun'a, «Korkma» dedi, «bundan böyle balık yerine insan tutacaksın.» 11Sonra onlar kayıkları karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa'nın ardından gittiler.
-------
Petrus, Pietro, Peter olarak bilinen, asıl adı Simon/Simun olan, Havarilerin en önde gelenidir bu kişi. Baba-Oğul-Ruhu'l Kuds (Kutsal Ruh) üçlemesinde, Ruhu'l Kuds'ün temsil edildiği Kilisenin temelini atan kişi olarak geçer. (Güya Tanrının Kuzuları'nı İsa, kendisine emanet etmiştir.)
Petrus'un İsa'yı üç defa satması da ayrıca geçer incilde.
Bir de mesel vardır, Petrus, Roma'ya gider, insanları hidayete erdirmek için, ama kimse buna yüz vermez, ciddiye almaz, O da çaresiz şehri terkeder. Derken İsa'nın hayali belirir karşısında, 'Quo Vadis, Domini? ' diye sorar, Nereye, efendimiz anlamında. Cevap hoştur.
Senin terkettiğin kuzularımın yerine tekrar çarmıha gerilmeye didiyorum' der.
Böyle şeyler yazar işte...
Babası 'Beyaz Lâli' dermiş ona...
------
Dostoyevski, Bir Yazarın Günlüğü isimli eserinde (Yapı Kredi Yayınları) Balkanlardaki Slav kardeşlerine Osmanlının yaptığı zulümleri anlatır sayfalarca, Rus Halkını eziyet gören ortodoksların yardımına koşmaya davet eder, satırlarında tahrik, telkin işlenir, yazara göre Osmanlı kızların ırzına geçmektedir, hamile kadınların karınlarını süngüyle deşmekte, ceninleri havalara atmaktadır, yaşlılarına saygısızlık ve ıstırap, gençlerine işkence ve ölüm vardır zavallı Bulgar ve Sırp halklarının...
------
Beyaz Lale, bir Ömer Seyfettin hikayesi olup, bildik üslubuyla kaleme aldığı dokunaklı bir metindir. Öyküde köyü işgal etmiş Bulgar birliğinin komutanı, adı 'Beyaz Lale' olarak geçen bir Türk kızının ırzına geçmektedir. Ama bu pek kolay olmaz...
Romalı Senatör Cato'nun, Senato kürsüsünde yaptığı her konuşmanın sonunda, mevzu ne olursa olsun -ister lahana fiyatları, ister trafik kuralları farketmez- sarfettiği 'Carthago delenda est! ' sözüne konu olan, bugün Tunus sınırlarında kalan devlet.
Amcamızın sözü 'Kartaca mutlaka yok edilmelidir' anlamına gelmektedir, çünkü Roma Kartaca'yı imha edemeseydi, Kartaca Roma'yı yıkacaktı.
Anibal ve Pön Savaşları konuyla ilgili diğer başlıklar olup bunlara tarafımdan değinilmeyecektir.
Kartaca'nın şirin bir Ege kasabası olan Muğla/Ortaca'yla ilgisi yoktur.
2001 senesinde çıkardıkları God Hates Us All albümlerinden bir parça:
Here Comes The Pain
- - - - - - - - - - -
I am the new hell on earth
(Dünyadaki yeni cehennemim ben)
The lord of agony divine
(İlahı ıstırabın Efendisi)
Domination, intimidation
(Tahakküm etme ve göz dağı vermedir)
Lives within these eyes
(Bu gözlerde yaşayan)
Reign of power
(Gücün egemenliği)
Remorseless anarchy
(Merhametsizce anarşi)
I am arrogance in the flesh
(Vücudum söz konusu olunca götüm kalkar) *
Unleashed intensity
(Sınır tanımaz yoğunlukta)
Step aside for the nightmare
(Kabusunun dışına bir adım at)
Pure destruction stands before you
(Halis yıkım duruyor hemen yanında)
No escape as the psycho
(Kaçışın yok, psikopat)
Brings you misery
(Sana sefalet getirirken)
The line starts here
(Sınır burada başlıyor)
I am brutality the face of everlasting pain
(Ben zorbalığın ta kendisi, sonsuz acıların yüzüyüm)
Annihilation, Obliteration
(İmha etme, yok etme)
Pulses in these veins
(birer nabız atışı, damarlarımda)
Sheer defiance drives my hostility
(Katıksız karşıtlık, düşmanlığımı yöneten)
I am merciless to the core
(Sonuna kadar merhametsizim)
Chaotic fury breeds
(Kaotik hiddetin doğurduğu)
Step aside for the nightmare
(Kabusunun dışına bir adım at)
Pure destruction stands before you
(Halis yıkım duruyor hemen yanında)
No escape as the psycho
(Kaçışın yok, psikopat)
Brings you misery
(Sana sefalet getirirken)
The line starts here
(Sınır burada başlıyor)
Bring it all on
(Neyin varsa getir)
Come and take on what you fear
(Gel ve korktuğunu al benden)
I'm the storm
(Fırtınayım ben)
That towers overhead
(Kulelerin de yükselirken)
Ticking time bomb
(bombaların onu gıdıklama vakti gelir)
With an infinite charge
(Sonsuz bir güçle)
Bringer of torture
(İşkenceyi getiren)
The master is here
(Üstad burada)
Everyone falls
(Herkes yıkılır, düşer)
Here comes the pain
(İşte acı geldi, burada)
You're not different from the rest
(Ötekilerden farkın yok senin)
Victim is your name in my vicious wasteland
(Adın kurban, benim ziyan edilmiş topraklarımda)
Here comes the pain
(İşte acı burada)
Your destruction manifests
(Uğradığın yıkım açıkça zahir kılıyor bunu)
Lying there broken looking up as I still stand
(Sen orada kırık dökük yatar ve karşında dimdik duran beni seyrederken)
Bring it all on
(Ne varsa getir)
Come and take on what you fear
(Gel ve korktuğunu al benden)
I'm the storm
(Fırtınayım ben)
That towers overhead
* Burada çeviriyi abarttığımı itiraf ediyorum.
Latince kentli, yerleşik düzene geçmiş anlamına gelen 'civis' kelimesinden gelir.
Türkçeye birebir tercümesini yaparsak, 'medeni' diyebiliriz. (malum olduğu üzere, medeni, şehirli anlamı taşır -Civilization da medeniyet demektir zaten.)
Romalı bir amcanın meşhur bir sözü vardı, 'neden gülüyorsun? isimleri değiştir, göreceksin ki bu anlattığım senin hikayen' diye...
Duygusallığıyla, ince ama kara- hatta karanlık mizahıyla benden/bizden çok şey gördüğüm bir filmdi...
Kahramanların mezar taşlarıyla/taşlarına konuşmaları ise unutulmaz...
...hoştu...