Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Kadir Yüksel
Kadir Yüksel

ALLAHDAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEYİ OLMAYAN BEN ALLAHDAN BAŞKA HER ŞEYLERİ OLANLARA ACIRIM

  • bir rivayete göre imamı şibli ile şeytan hadisesi10.02.2012 - 11:09

    bir rivayete göre imamı şibli hazretleri ile şeytan (iblis) arasındaki hadise.bir rivayete göre şeytan (iblis) imamı şibli,ye geliyor ve diyorki ey imamı şibli insanların cehenneme girmesi için görevlendirildiysem neden ben cehenneme gireyim buda allah,ın takdiriyse der imamı şibli hazreteleri derki eğer bu senin kader,inse biz bunu allah c.c. nedendir diye soramayız takdir allah,ındır fakat sen bu yola tevessül ettiysen muhakkak,ki allah c.c. seni cehenneme koyacaktır şeytan (iblis) der ki ey imamı şibli ben bu söylediklerimle çoğu alimi insanı yoldan çıkardım der

  • ben bile kendi sonumun ne olacağını bilmiyorum06.02.2012 - 22:33

    İnsanlar amellerine göre değil, Allah'ın affına göre beraat ederler. Allah'ın nimetlerinin şükrünü ibadetlerle yerine getirmek mümkün değildir.

  • deccal18.10.2011 - 13:50

    Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem herkesin yanında deccâlden söz ederek şöyle buyurdu:
    “Allah Teâlâ tek gözlü değildir. Şunu unutmayın ki, deccâlin sağ gözü kördür. Onun bu gözü üzüm salkımından dışarı fırlamış üzüm tanesi gibidir.”

  • peygamber kılıcı çiçeği18.10.2011 - 13:32

    yaklaşık beş sene önce manevi alemde ben peygamber kılıcı çiçeği gördüm gözlemledim müşahede ettim yaldızlı gümüş renkli kılıcı gördüm parlıyordu kılıc kabzası yanında hem sağında hem solunda dilini çıkarmış gümüş yılanlar gördüm çiçekli gülü,de gördüm

  • deccal görüldü15.10.2011 - 23:00

    yaklaşık beş sene önce manevi alemde ben deccal,i gördüm gözlemledim müşahede ettim deccal,in sağ gözü siliktir sağ gözü sağ alt yanağındadır burnu çok uzundur kum kırmızısı teni vardır kızıl renklidir

  • hızır14.10.2011 - 12:23

    rahman ve rahim olan allah,ın adıyla kehf suresi 60. Bir vakit Mûsâ, genç yardımcısına: “Durup dinlenmeyeceğim, demişti, ta ki iki denizin birleştiği yere varacağım. Varamazsam senelerce yürümeye devam edeceğim.”61. Onlar iki denizin birleştiği yere vardıklarında balıklarını unutmuş bulundular. Balık sıyrılıp denizde bir yol tutmuştu bile.

    62. Buluşma yerini farkına varmaksızın geçip gidince Mûsâ yardımcısına: “Getir artık kahvaltımızı” dedi, “Gerçekten bu seyahatimizde epey yorgun düştük.”

    63. “Gördün mü? ”! dedi, “O kayanın yanında mola verdiğimizde, ben balığı unutmuşum! Muhakkak ki onu sana söylememi unutturan da şeytandan başkası değildir. Doğrusu balık, çok acayip bir şekilde canlanıp sıyrıldı ve denizde yolunu tutup gittiydi.”

    64. “İşte gözleyip durduğumuz da bu idi ya! ” dedi. Derhal izlerini takip ederek gerisin geri dönüp kayanın yanına vardılar.

    65. Orada bizim seçkin kullarımızdan öyle bir has kulumuzu buldular ki Biz ona lütfedip, nezdimizden rabbanî bir ilim öğretmiştik. 66. “Üstadım” dedi Mûsâ, “Sana öğretilen bu ilimden bana da bir şeyler öğretmen için sana tâbi olabilir miyim, beni talebeliğe kabul eder misin? ”

    67. 68. “Doğrusu” dedi, “sen benimle beraberliğe sabredemezsin. Bütün yönleriyle kavrayamadığın meseleler karşısında nasıl kendini tutabilirsin ki? ”

    69. “İnşaallah” dediMûsâ, “beni sabırlı bulacaksın ve senin hiç bir emrine karşı koymayacağım.”

    70. “O halde” dedi, “bana tâbi olduğuna göre, hangi konuda olursa olsun, ben onun hakkında sana söz açmadıkça, asla bana soru sormayacaksın tamam mı? ”

    71. Bunun üzerine kalkıp gittiler. Nihayet bir gemiye rastlayıp ona bindiler ve o zat gemiyi deldi. Mûsâ duramayıp: “Ne yaptın öyle? ” dedi “İçindeki yolcuları denizde boğmak için mi yaptın bunu? Vallahi çok müthiş bir iş yaptın! ”

    72. Hızır: “Sen benimle beraberliğe katlanamazsın dememiş miydim? İşte sen de gördün! ” dedi.

    73. “Ne olur” dedi Mûsâ, “lütfen unutarak söylediğim bu sözden ötürü beni azarlama, bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma! ”

    74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir oğlan çocuğuna rastladılar ve Hızır onu öldürdü. Mûsâ atılıp: “Ne yaptın? ” dedi, “masum ve günahsız bir canı, kısas hükmü ile bir can karşılığında olmaksızın mı öldürdün? Doğrusu görülmemiş derecede fena bir iş yaptın! ”

    75. “Sen benimle arkadaşlık etmeye katlanamazsın dememiş miydim? ” dedi.

    76. Mûsâ: “Eğer” dedi, “sana bir daha soracak olursam, bundan böyle benimle hiç arkadaşlık etme! Artık özür dileyemeyecek hale geldim.”

    77. Tekrar yola devam ettiler. nihayet bir şehre varıp o şehir halkından yiyecek istediler, ama ahali bunları misafir etmemekte diretti. Bu sırada Hızır orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar görür görmez onu düzeltiverdi. Mûsâ: “İsteseydin” dedi, “elbette buna karşı iyi bir ücret alabilirdin.”

    78. Hızır: “İşte” dedi, “seninle ayrılmamızın vakti geldi. Şimdi sana hakkında sabırsızlık gösterdiğin o meselelerin içyüzlerini tek tek bildireyim:

    79. Evvela, o gemi, denizde çalışan birtakım fakirlere ait idi. Ben onu kasden bir miktar zedeledim. Zira öte yanda, sağlam olan bütün gemileri gasbeden zalim bir hükümdar vardı.

    80. Oğlan çocuğuna gelince: Onun ebeveyni mümin insanlar idi. Bu çocuğun onları ileride azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.

    81. Onların Rabbinin, kendilerine, onun yerine daha temiz, daha hayırlı, merhamette ondan daha hisli bir çocuk ihsan etmesini diledik.

    82. Gelelim duvara: O duvar şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir define gömülü idi. Babaları, salih, iyi bir insandı. Rabbin onların reşit olacakları çağa gelip, definelerini o zaman çıkarmalarını irade buyurdu. Bütün bunlar Rabbinden birer lütuf ve rahmet olup, ben hiçbirini kendi görüşümle yapmış değilim. İşte hakkında sabırsızlık gösterdiğin meselelerin içyüzü bunlardan ibarettir.”

  • kabe14.10.2011 - 11:38

    beytullah mukaddes ev

  • hazreti muhammed''in fiziksel özellikleri nelerdir14.10.2011 - 11:18

    peygamber efendimiz hazreti muhammed mustafa s.a.v. hazreti ibrahim a.s. oğlu hazreti ismail a.s. soyundan gelir arap milletindendir peygamber efendimiz hazreti muhammed mustafa s.a.v. esmere çalan kumraldır

  • rahip bahira14.10.2011 - 02:49

    Râ­hip Ba­hî­ra ile Kar­şı­laş­ma­sı ve Ba­hî­ra’nın Tes­pit­le­ri

    Ebû Tâ­lib, Ku­reyş bü­yük­le­rin­den bir grup­la Şam’a git­miş­ti. Pey­gam­ber Efen­di­miz de onun­la be­râ­ber­di. Yol­da, Râ­hip Ba­hî­ra’nın ma­nas­tı­rı­na ya­kın bir yer­de ko­nak­la­dı­lar. Ba­hî­ra, o za­man­ki hris­ti­yan­la­rın en âli­mi idi.
    Ba­hî­ra, ker­van ge­lir­ken bir bu­lu­tun, iç­le­rin­den bir ki­şi­yi göl­ge­le­di­ği­ni, ağa­cın göl­ge­si­ne in­dik­le­ri za­man da ağa­cın dal­la­rı­nın yi­ne ay­nı ki­şi­nin üze­ri­ne doğ­ru eğil­di­ği­ni gör­müş­tü. Bu­nun üze­ri­ne:
    “–Ey Ku­reyş ce­ma­ati! Ben, si­zin için ye­mek yap­tım. Kü­çük-bü­yük, kö­le-hür, he­pi­ni­zi sof­ra­ya dâ­vet edi­yo­rum! ” di­ye ker­va­na ha­ber gön­der­di.
    Hâl­bu­ki Ba­hî­ra, da­ha ön­ce­ki ge­liş­le­rin­de yan­la­rı­na hiç uğ­ra­maz, on­lar­la alâ­ka­dar ol­maz­dı. Ker­van­da­ki­le­rin hep­si sof­ra­ya gel­miş, sâ­de­ce Fahr-i Kâ­inât Efen­di­miz eş­ya­la­rın ya­nın­da kal­mış­tı. Ba­hî­ra ge­len­le­re tek tek bak­tı ve ki­tap­la­rın­da oku­du­ğu sı­fat­la­rı hiç­bi­rin­de gö­re­me­di.
    “–Ey Ku­reyş­li­ler! Kâ­fi­le­niz­de olup da bu­ra­ya gel­me­yen kim­se var mı? ” di­ye sor­du.
    Ku­reyş­li­ler:
    “–Ey Ba­hî­ra! Ge­ri­de bir ço­cuk­tan baş­ka kim­se kal­ma­dı. Yaş­ça en gen­ci­miz ol­du­ğu için O’nu eş­ya­la­rı­mı­zın ya­nın­da bı­rak­tık.” de­di­ler.
    Ba­hî­ra:
    “–O’nu da ça­ğı­rı­nız! Bu ye­mek­te O da bu­lun­sun! ” de­di.
    Mu­ham­me­dü’l-Emîn’i ge­ti­rip sof­ra­ya oturt­tu­lar. Râ­hip, O’nu gö­rür gör­mez dik­kat­li dik­kat­li bak­ma­ya ve baş­tan aya­ğa süz­me­ye baş­la­dı. Da­ha son­ra da elin­den tu­tup:
    “–Bu Âlem­le­rin Efen­di­si’dir. Bu Âlem­le­rin Rab­bi’nin Ra­sû­lü’dür. Al­lâh O’nu âlem­le­re rah­met ola­rak gön­de­re­cek! ” de­di.
    Ku­reyş bü­yük­le­ri ona:
    “–Bu­nu ne­re­den bi­li­yor­sun? ” di­ye sor­du­lar.
    Râ­hip:
    “–Ben O’nun va­sıf­la­rı­nı bi­ze in­di­ri­len ki­tap­ta oku­dum. Ni­te­kim siz yak­laş­tı­ğı­nız za­man, O’nun için eğil­me­dik ne taş ne ağaç kal­dı, hep­si de sec­de et­ti­ler. Bu can­sız şey­ler an­cak bir pey­gam­be­re sec­de eder­ler. Ben O’nu ay­rı­ca pey­gam­ber­lik müh­rüy­le de ta­nı­dım, bu mü­hür kü­rek ke­mik­le­ri­nin ara­sın­da bu­lu­nu­yor.” de­di.
    Ba­hî­ra, Pey­gam­ber Efen­di­miz’e ve am­ca­sı­na bâ­zı su­âl­ler so­rup al­dı­ğı ce­vap­la­rın bil­gi­le­ri­ne mu­vâ­fık düş­tü­ğü­nü gö­rün­ce ka­na­ati ke­sin­leş­ti. Ebû Tâ­lib’e dö­ne­rek:
    “–Ye­ğe­ni­ni he­men mem­le­ke­ti­ne ge­ri gö­tür! Ya­hû­dî­le­rin O’na za­rar ver­me­le­rin­den sa­kın! Val­lâ­hi ya­hû­dî­ler onu gö­rüp de ta­nır­lar­sa mu­hak­kak öl­dür­me­ye kal­kar­lar. Bu ço­cuk Arap­lar­dan­dır. Hâl­bu­ki ya­hû­dî­ler ge­le­cek pey­gam­be­rin İs­râ­îlo­ğul­la­rı’ndan ol­ma­sı­nı is­ter­ler. Sen’in ye­ğe­ni­nin hâl ve şâ­nı çok bü­yük ola­cak­tır.” de­di.
    Ebû Tâ­lib de Râ­hip Ba­hî­ra’nın tav­si­ye­si üze­ri­ne mü­bâ­rek ye­ğe­ni­ni ala­rak he­men Mek­ke’ye dön­dü. (İbn-i İs­hâk, s. 54-55; İbn-i Sa’d, I, 153-155; Tir­mi­zî, Me­nâ­kıb, 3)

  • deccalin özellikleri nelerdir14.10.2011 - 02:36

    deccal ilahlık iddiasında bulunacak Hişam b.Âmir (r.a.) ’ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.) : “Âdem’in yaratılışı ile kıyametin kopması arasında Deccâl’dan daha büyük bir fitne yoktur.

    deccal,in sağ gözü siliktir

    Resûllullah birgün Deccaldan söz açarak, “Şüphesiz, ben sizi, ona karşı uyarıyorum. Hiçbir peygamber yoktur ki, gönderildiği toplumu ona karşı uyarmamış olsun. Nitekim Hz. Nuh da (a.s.) kavmini ona karşı uyarmıştı. Ama ben size Deccal hakkında hiçbir peygamberin kavmine söylemediği bir söz söyleyeceğim. Haberiniz olsun ki, o kördür, Halbuki Allah asla kör değildir.'(14) buyurmuşlardı.

    “Kör olduğu halde insanlara, 'Ben sizin Rabbinizim' der. Halbuki sizin Rabbiniz kör değildir (yaratıklara benzemekten, her türlü kusur ve noksanlıktan uzaktır) .”(15)

    “Allah kör değildir. Dikkat edin. Mesih-ı Deccalın sağ gözü kördür. Gözü sanki fırlamış bir üzüm tanesi gibidir.”(16) 'Silik gözlüdür.'(17)

    Rivayetlerde Deccalın gözünün yeşil renkli bir cama,(18) ve parlak bir yıldıza benzetildiği de görülmektedir.(19)

    Kurtubî bu rivayetlere dayanarak, Deccalın iki gözünün de kusurlu olduğunu, bir gözünün nurunun çekilmiş, diğerinde de yaratılıştan bozukluk olduğunu söylemektedir.(20)