hava limanlarını ömür törpüsü haline dönüştüren gecikme.... hemen çanta açılır..içinde o an okunmakta olan favourite kitap çıkarılır.. mümkünse çay kahve gibi sıcak birşeyler alınır.. etraftaki kişilerle durum değerlendirmesi yapılır.. niye yanımda lop top yok diye hayıflanılır... soğukkanlı olmaya çalışarak ve iniş anındaki mutluluk hayal edilerek beklenilir...
Gök gürlüyordu. Sessiz bir ışık yükseliyordu karşıki dağların ardından. Güneş demeye bin şahit isterdi.
Yazmak istiyordu. Ağlamak istediği kadar çok. Tutuklu kelimelerinin zincirlerini çözdü. Paslıydı anahtarlar…anahtarlar....kilitlere mahpus…dönmüyordu…
Şu an bir bebek doğuyor dünyaya diye düşündü…ve bir anne yüzündeki gülümseyiş eşlik ediyordu scenario’ya…. Bardağın dolu tarafına bakmak istiyordu artık.. Her zamankinden daha çok….
Nazımın dizeleri yankılanıyordu arka planda…
^^……Bugün Pazar..bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar… Şu anda ne düşmek dalgalara…ne memleket..ne de karım… Toprak güneş ve ben…bahtiyarım…^^…diyordu…
Uzaklardan… huzur ve huşu ile… dinlendirici bir müzik sesi geliyordu.. ^^All that remains.. is a piano which plays^^…tınıları rüzgarın haşin uğultusuna karışıyordu…
Bütün karmaşıklığı dünyanın.. Ve düzeni karmaşıklığın… Hüküm sürmekteydi dünya mekanlarında umarsız…
Ruhundaysa.. yüreğine yağan kara rağmen durduramadığı bir sevgi dominosu sürüp gidiyordu bir yandan…taşlar… bir fiskeyle devrilmeye hazır… önünde bekliyordu….
Bir girdaptan çıkmaya çalışıyorum okyanusun ortasında biryerlerde....dışarı doğru yüzdükçe o beni içine doğru çekip duruyor......
Ben inatla karaya doğru yüzmeye devam ediyorum... Bazen karşıma küçük bir sal çıkıyor tutunup karaya ulaştıracak...kulaç atmama yardım ediyor...dinleniyorum....nefes alıyorum...
Ama o sal umut etmeye devam edeceğim kadar küçük...ondan büyük değil...zaten büyük olmasına da ben izin vermiyorum...
Bazen Robinson'u adadan kurtarmaya gelmiş misali bir vapur duruyor yanımda... bu sefer de ben vapura binmek istemiyorum.... Korkuyorum....
......ben.... eser fırtına olurum… kalplerde kök salmış her ne varsa siler süpürürüm sevdim mi, ufuklar ayağının dibindedir sevdim mi, göğe uzanır elin bulutlar bir altında bir üstündedir güneşin patlamaları vurur nabızlarında güneşten daha aydınlık olur yüreğin ve sonra tufan olur, sunduğum güneşleri söndürürüm
ben deli kelebekler mevsiminde çıktım yumurtadan kaplumbağalar yolculuğu nedir bilirim dilini bilmediğim mahlukatla yoldaşlık özünü görmediğim canan ile yarenlik öğrendim
ve amma, insan, dem tutmayan bir ıtırlı sudur ölümün kıyısı nice keskin bilirim ötesini gördüm, dönüp baktım çocuklarıın gözlerinde gidişimin kezzap tomurcuklarına kıyamadım buradayım
sağlam toprakların tapularını saklayan insanları arasında ben yurtsuz bir yürüyüş coşkusuyum evini burada kurmuş ankebutlar sürgünü
toprağım yok uçurumun dudağında öyle hükmedildim
......ben.... ...........her tende kendi yürüyüşünün yol arkadaşıyım..
bekle beni, belki de gelmeyeceğimi bilerek bekle beni, gelmesem de gelişimi düşleyerek
beni öyle bekle işte beklediğini bile bilmeyerek ben oluncaya dek bende ölecek bende bitecek ben deyince ben değince yeniden yeşerecek bir tohum gibi büzülerek bekle beni
sana hüzünlerinden gelirim belki de sana unutuşundan sokulurum bir gün ansızın
birgün olmasın dudağında yüreğin bekleyişinde durmuş bir saat gibi gün olup ben seni gördükçe gece iki kez doğru vakti göstererek
Şimdi…aykırı sularda…kırık bir tekne gibi.. rüzgarını özlüyorum..
hava limanlarını ömür törpüsü haline dönüştüren gecikme....
hemen çanta açılır..içinde o an okunmakta olan favourite kitap çıkarılır..
mümkünse çay kahve gibi sıcak birşeyler alınır..
etraftaki kişilerle durum değerlendirmesi yapılır..
niye yanımda lop top yok diye hayıflanılır...
soğukkanlı olmaya çalışarak ve iniş anındaki mutluluk hayal edilerek beklenilir...
ben mi?
dikenleriyle barışık kırmızı bir gül olarak öleceğim....:=))
Gök gürlüyordu.
Sessiz bir ışık yükseliyordu karşıki dağların ardından.
Güneş demeye bin şahit isterdi.
Yazmak istiyordu.
Ağlamak istediği kadar çok.
Tutuklu kelimelerinin zincirlerini çözdü.
Paslıydı anahtarlar…anahtarlar....kilitlere mahpus…dönmüyordu…
Şu an bir bebek doğuyor dünyaya diye düşündü…ve bir anne yüzündeki gülümseyiş eşlik ediyordu scenario’ya….
Bardağın dolu tarafına bakmak istiyordu artık..
Her zamankinden daha çok….
Nazımın dizeleri yankılanıyordu arka planda…
^^……Bugün Pazar..bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar…
Şu anda ne düşmek dalgalara…ne memleket..ne de karım…
Toprak güneş ve ben…bahtiyarım…^^…diyordu…
Uzaklardan… huzur ve huşu ile… dinlendirici bir müzik sesi geliyordu..
^^All that remains.. is a piano which plays^^…tınıları rüzgarın haşin uğultusuna karışıyordu…
Bütün karmaşıklığı dünyanın..
Ve düzeni karmaşıklığın…
Hüküm sürmekteydi dünya mekanlarında umarsız…
Ruhundaysa.. yüreğine yağan kara rağmen durduramadığı bir sevgi dominosu sürüp gidiyordu bir yandan…taşlar… bir fiskeyle devrilmeye hazır… önünde bekliyordu….
Eternalflame
Bir girdaptan çıkmaya çalışıyorum okyanusun ortasında biryerlerde....dışarı doğru yüzdükçe o beni içine doğru çekip duruyor......
Ben inatla karaya doğru yüzmeye devam ediyorum...
Bazen karşıma küçük bir sal çıkıyor tutunup karaya ulaştıracak...kulaç atmama yardım ediyor...dinleniyorum....nefes alıyorum...
Ama o sal umut etmeye devam edeceğim kadar küçük...ondan büyük değil...zaten büyük olmasına da ben izin vermiyorum...
Bazen Robinson'u adadan kurtarmaya gelmiş misali bir vapur duruyor yanımda...
bu sefer de ben vapura binmek istemiyorum....
Korkuyorum....
Bu ne yaman çelişki demeyin....
Hayat dediğiniz sonsuz bir med cezirdir.....
Eternal/Girdapları yaşamın....
beyaz bir sayfaya bir gökkuşağı resmi yapmaya çalışmak çaba ister..
çaba olmadan....
hiç bir şey olmaz...
Imagine there's no heaven,
Cennetin olmadığını hayal et
It's easy if you try,
Eğer denersen…bu kolay..
No hell below us,
Altımızda bir cehennem yok..
Above us only sky,
Üstümüzde ise…sadece gökyüzü..
Imagine all the people…living for today...
Hayal et…bütün insanların bugün için yaşadıklarını….
Imagine there's no countries,
Hayal et ülkelerin olmadığını…
It isnt hard to do,
Yapmak zor değil..
Nothing to kill or die for,
Öldürecek veya uğrunda ölecek hiçbirşey yok..
No religion too,
Din de yok…
Imagine all the people living life in peace...
Hayal et…bütün insanların barış içinde yaşadıklarını….
Imagine no possesions,
Hayal et sahip olduğun hiçbirşeyin olmadığını…
I wonder if you can,
Merak ediyorum…başarabilir misin?
No need for greed or hunger,
Açgözlülüğe veya açlığa ihtiyaç yok…
A brotherhood of man,
İnsanların kardeşliği….
Imagine all the people…Sharing all the world...
Hayal et…bütün insanların dünyayı paylaştıklarını….
You may say I’m a dreamer,
Benim bir hayalperest olduğumu söyleyebilirsin…
but Im not the only one,
Ama ben yalnız değilim…
I hope some day you'll join us,
Umarım bir gün sen de bize katılacaksın…
And the world will live as one.
Ve bütün dünya…tek bir kişi gibi yaşayacak…
John Lennon
......ben....
eser fırtına olurum…
kalplerde kök salmış her ne varsa siler süpürürüm
sevdim mi, ufuklar ayağının dibindedir
sevdim mi, göğe uzanır elin
bulutlar bir altında bir üstündedir
güneşin patlamaları vurur nabızlarında
güneşten daha aydınlık olur yüreğin
ve sonra tufan olur, sunduğum güneşleri söndürürüm
ben deli kelebekler mevsiminde çıktım yumurtadan
kaplumbağalar yolculuğu nedir bilirim
dilini bilmediğim mahlukatla yoldaşlık
özünü görmediğim canan ile yarenlik öğrendim
ve amma, insan, dem tutmayan bir ıtırlı sudur
ölümün kıyısı nice keskin bilirim
ötesini gördüm, dönüp baktım
çocuklarıın gözlerinde gidişimin kezzap tomurcuklarına kıyamadım
buradayım
sağlam toprakların tapularını saklayan insanları arasında
ben yurtsuz bir yürüyüş coşkusuyum
evini burada kurmuş ankebutlar sürgünü
toprağım yok
uçurumun dudağında öyle hükmedildim
......ben....
...........her tende kendi yürüyüşünün yol arkadaşıyım..
Doç.Dr. V. B.
bekle beni, belki de gelmeyeceğimi bilerek
bekle beni, gelmesem de
gelişimi düşleyerek
beni öyle bekle işte
beklediğini bile bilmeyerek
ben oluncaya dek
bende ölecek
bende bitecek
ben deyince
ben değince yeniden yeşerecek
bir tohum gibi büzülerek bekle beni
sana hüzünlerinden gelirim belki de
sana unutuşundan sokulurum bir gün ansızın
birgün olmasın dudağında
yüreğin bekleyişinde durmuş bir saat gibi
gün olup ben seni gördükçe gece
iki kez doğru vakti göstererek
bekle beni....
Doç. Dr. V. B.
evliya...