'Yalnızlık mı? Gerçeği söylemek gerekirse yalnızlık tek başına olmak değildir. Düşünceler yalnız insanlara her zaman eşlik eder. Çare bulunamayan yalnızlık başka bir şeydir.
Gerçek yalnızlık, karşısındaki insanın bakışlarında kendini gösteren yalnızlıktır.'
Birşeyler yapsak diyorum, daha önce hiç yap(a) madığımız: Sabaha karşı bir teras katında şarap içsek mesela… Bir akşam film izlesek, sinemada değil ama, yumuşacık bir koltukta koyun koyuna. VİVALDİ dinlesek birlikte, gürültü, patırtı ortasında.
Birşeyler yapsak diyorum daha önce yap(a) madığımız: Ağlasak birbirimize sarılıp ya da gülsek saçma sapan şeylere. Luna parka gidip balon uçursak gökyüzüne. Adını bilmediğimiz kentlerde, adını bilmediğimiz insanlara aşkı öğretsek…
Bir şeyler yapsak diyorum daha önce yap(a) madığımız: Bir deniz kasabasında tüketsek ömrümüzün geri kalanını. Kıyılarda çakıl taşları, deniz kabukları toplasak, deniz yıldızlarının kollarını koparıp, sonra da saatlerce yenilenmesini beklesek… Kabukları kulaklarımıza dayayıp rüzgârın çığlığını dinlesek… Kumdan saraylar yapıp, o saraylarda yaşasak. Bir bilet alsak yakın bir kente ama çok uzaklara gitsek, gidebilsek mesela…
Birşeyler yapsak diyorum daha önce yap(a) madığımız: Orman olacak kadar ağaç diksek, kısır dağların eteklerine avuç avuç su taşıyarak göl yapsak. Bir gece bitkin düşünceye kadar sevişip uyusak, düşler görsek rengarenk, onları hayra yorsak, ertesi sabah birlikte uyansak sevişmenin kekremsi tadıyla. Bir şeyler olsak seninle; çocuklara anlatılacak bir masal, bir gitara nota, bir bahçeye çiçek, bir ağıza çığlık, bir düşman yüreğine sevgi, bir mektup olsak mesela, bir film, bir sergide fotoğraf, tuvalde keşfedilmemiş bir renk, kalın bir kitapta ön yazı olsak diyorum....
^^Only you, can make this world seem right
Sadece sen…dünyayı doğru şekilde gösterebilirsin..
Only you, can make the darkness bright
Sadece sen…karanlığı aydınlığa dönüştürebilirsin…
Only you, and you alone, can thrill me like you do
Sadece sen..ve tek başına sen….yüreğimi şu an yaptığın gibi titretebilirsin…
And fill my heart with love for only you
Ve kalbimi sadece senin aşkınla doldurabilirsin..
Only you, can make this change in me
Sadece sen…bende bu değişikliği yapabilirsin…
For it's true, you are my destiny
Çünkü gerçek olan bu…sen benim kaderimsin….
When you hold my hand, I understand the magic that you do
Sen benim elimi tutunca..üzerimdeki sihrini anlayabiliyorum..
You're my dream come true
Sen benim gerçekleşen hayalimsin…
Only you
Sadece sen….^^
L is for the way you look at me
O is for the only one I see
V is very, very extraordinary
E is even more than anyone that you adore can
Nat King Cole
There is no way to peace,
being at peace with yourself is the way.
Nahsti
Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.
Murathan Mungan
elbisenin damaları kırmızı renkse uyum sağlayacaktır...:=))
yok.
kendi kemik kafeslerimize hapis ruhumuz....
Les Miserables...
'Yalnızlık mı? Gerçeği söylemek gerekirse yalnızlık tek başına olmak
değildir. Düşünceler yalnız insanlara her zaman eşlik eder.
Çare bulunamayan yalnızlık başka bir şeydir.
Gerçek yalnızlık, karşısındaki insanın bakışlarında kendini gösteren yalnızlıktır.'
Michel del Castillo
Birşeyler yapsak diyorum, daha önce hiç yap(a) madığımız:
Sabaha karşı bir teras katında şarap içsek mesela… Bir akşam film izlesek, sinemada değil ama, yumuşacık bir koltukta koyun koyuna. VİVALDİ dinlesek birlikte, gürültü, patırtı ortasında.
Birşeyler yapsak diyorum daha önce yap(a) madığımız:
Ağlasak birbirimize sarılıp ya da gülsek saçma sapan şeylere. Luna parka gidip balon uçursak gökyüzüne. Adını bilmediğimiz kentlerde, adını bilmediğimiz insanlara aşkı öğretsek…
Bir şeyler yapsak diyorum daha önce yap(a) madığımız:
Bir deniz kasabasında tüketsek ömrümüzün geri kalanını. Kıyılarda çakıl taşları, deniz kabukları toplasak, deniz yıldızlarının kollarını koparıp, sonra da saatlerce yenilenmesini beklesek… Kabukları kulaklarımıza dayayıp rüzgârın çığlığını dinlesek… Kumdan saraylar yapıp, o saraylarda yaşasak. Bir bilet alsak yakın bir kente ama çok uzaklara gitsek, gidebilsek mesela…
Birşeyler yapsak diyorum daha önce yap(a) madığımız:
Orman olacak kadar ağaç diksek, kısır dağların eteklerine avuç avuç su taşıyarak göl yapsak. Bir gece bitkin düşünceye kadar sevişip uyusak, düşler görsek rengarenk, onları hayra yorsak, ertesi sabah birlikte uyansak sevişmenin kekremsi tadıyla. Bir şeyler olsak seninle; çocuklara anlatılacak bir masal, bir gitara nota, bir bahçeye çiçek, bir ağıza çığlık, bir düşman yüreğine sevgi, bir mektup olsak mesela, bir film, bir sergide fotoğraf, tuvalde keşfedilmemiş bir renk, kalın bir kitapta ön yazı olsak diyorum....
Efsanelere, edebi bir çok esere konu olmuş olan saplantı hastalığı en çarpıcı ve meşhur örneğini Shakespeare’in Macbeth adlı eserinde bulmuştur.
Lady Macbeth’in etkisiyle kocası Macbeth, Kral Duncan’ı öldürür ve L. Macbeth’de bir el yıkama hastalığı başlar.
“Arabistan’ın bütün parfümleri getirilse bu elin kirleri temizlenemez” der ve ellerini yıkamaya devam eder.