uzun ve yassı bir balık.. yılan balığının küçüğü..avlanması için özel aparatlar gerekir.. mısır ununa bulayıp ^^denizden babam çıksa yerim^^ familyasındandır...
Bert Hellinger’in gelişmesine büyük katkıda bulunduğu “Aile Dizimlemesi” sistemi, köklerimizden bize akan/akamayan enerjileri dengeleme konusunda bir teknik....
Bu dengeleme yöntemi kısaca “yaşamakta olan aile bireylerinin bilgi sahibi bile olmadığı, belki de çok eskiden, örneğin beş nesil önce yaşanmış olayların çeşitli yöntemlerle yeniden canlandırması” esasına dayanıyor.
Birkaç insan bir araya geliyor. Bulunulan alanda bir sahne yaratacak şekilde oturuluyor. Gruptan bir kişi kendi köklerini dengelettirmek üzere sahnede yer alıyor. Ailesi ve geçmişi hakkında, kaç kardeş oldukları, ailede bilinen ani ölümler ya da kürtajlar/düşükler olup olmadığı, anne babasının erken yaşta öksüz/yetim kalıp kalmadığı gibi çok temel bilgiler veriyor.
Bir sonraki aşamada, kişi orada bulunan diğer insanlara, annesi, babası, kardeşlerini temsilen rol vermeyi teklif ediyor. Rol verilen, bu rolü kabul edip etmemekte özgür. Anladığım kadarıyla, kişi hiç tanımadığı insanların arasından birilerini seçip görevlendirirken, içsel sesine gerçekten kulak vermek zorunda kalıyor ve genellikle köklerinde benzer blokajlar olan insanlara o blokajları çözecek rolleri veriyor.
Daha sonra kişi oturup izlemeye başlıyor. Oturumu yöneten insan gelip, sahnede bulunanlara “kendinizi nasıl hissediyorsunuz, iyi yerleştirilmiş misiniz? ” gibi bazı sorular soruyor. O andan başlayarak sahnedeki tüm kişiler sanki sihirli bir değnekle dürtülmüşler gibi –adeta- kişilik değişimine uğruyorlar.
Her zaman insan kimliği verilmiyor. Sistem eksikleri tamamlamak, gizlide olanı açığa çıkarmak üzerine kurulu olduğundan bazen, sevgi/korku, aşk/nefret gibi duyguların, bazen alkol, kumar gibi bağımlılıkların, bir başka durumda savaş/barış gibi durumların, hatta ülkelerin bile kimliğini temsilcilere vermek olası.
Sonra temsilciler zihinsel olarak çok anlamasalar da bazı değişik tavırların içine giriveriyorlar. Kimisi uzaklaşmak istiyor, kimisi yere yatıveriyor, kiminin midesi bulanırken, bir başkasının içi sıcacık oluyor...
size ingiltereden reiki gönderir... başka bir ülkede dahi olsanız operasyondan çıkar çıkmaz arar ve operasyonda neler geçtiğini sanki görmüş gibi anlatır.. sanıldığı üzere vejeteryan değillerdir..ama objelerin özelliğine ve tüzelliğine inanırlar...mesela yüzük veya kolye gibi bazı objeleri metalaştırırlar... insanı her an şoke eden özel hatun tipleridir... hayatlarının bir döneminde mutlaka tanrının varlığını sorgulamışlar ve ara yolu bulmuşlardır.. ayrıca gece ve gündüz fark etmez.. ruh gezintisi yapmayı severler...bunu nasıl yaptıkları ise ayrı bir merak konusudur..bu konuda tartışmayı pek sevmezler...:=)) polemiklere girmemek ve her dediklerine ewet demek arkadaş ilişkilerini toparlamakta birebirdir...
uzun ve yassı bir balık..
yılan balığının küçüğü..avlanması için özel aparatlar gerekir..
mısır ununa bulayıp ^^denizden babam çıksa yerim^^ familyasındandır...
akdeniz bitki örtüsünden...
susuzluğa dayanıklı olması ve rengarenk çiçekleri nedeniyle yolların çevre düzenlemesinde sıkça seçilen bitki...
12 Euro ücret ödeyerek bu dizimlemede bizzat rol almanız mümkün...
Bert Hellinger’in gelişmesine büyük katkıda bulunduğu “Aile Dizimlemesi” sistemi, köklerimizden bize akan/akamayan enerjileri dengeleme konusunda bir teknik....
Bu dengeleme yöntemi kısaca “yaşamakta olan aile bireylerinin bilgi sahibi bile olmadığı, belki de çok eskiden, örneğin beş nesil önce yaşanmış olayların çeşitli yöntemlerle yeniden canlandırması” esasına dayanıyor.
Birkaç insan bir araya geliyor. Bulunulan alanda bir sahne yaratacak şekilde oturuluyor. Gruptan bir kişi kendi köklerini dengelettirmek üzere sahnede yer alıyor. Ailesi ve geçmişi hakkında, kaç kardeş oldukları, ailede bilinen ani ölümler ya da kürtajlar/düşükler olup olmadığı, anne babasının erken yaşta öksüz/yetim kalıp kalmadığı gibi çok temel bilgiler veriyor.
Bir sonraki aşamada, kişi orada bulunan diğer insanlara, annesi, babası, kardeşlerini temsilen rol vermeyi teklif ediyor. Rol verilen, bu rolü kabul edip etmemekte özgür. Anladığım kadarıyla, kişi hiç tanımadığı insanların arasından birilerini seçip görevlendirirken, içsel sesine gerçekten kulak vermek zorunda kalıyor ve genellikle köklerinde benzer blokajlar olan insanlara o blokajları çözecek rolleri veriyor.
Daha sonra kişi oturup izlemeye başlıyor. Oturumu yöneten insan gelip, sahnede bulunanlara “kendinizi nasıl hissediyorsunuz, iyi yerleştirilmiş misiniz? ” gibi bazı sorular soruyor. O andan başlayarak sahnedeki tüm kişiler sanki sihirli bir değnekle dürtülmüşler gibi –adeta- kişilik değişimine uğruyorlar.
Her zaman insan kimliği verilmiyor. Sistem eksikleri tamamlamak, gizlide olanı açığa çıkarmak üzerine kurulu olduğundan bazen, sevgi/korku, aşk/nefret gibi duyguların, bazen alkol, kumar gibi bağımlılıkların, bir başka durumda savaş/barış gibi durumların, hatta ülkelerin bile kimliğini temsilcilere vermek olası.
Sonra temsilciler zihinsel olarak çok anlamasalar da bazı değişik tavırların içine giriveriyorlar. Kimisi uzaklaşmak istiyor, kimisi yere yatıveriyor, kiminin midesi bulanırken, bir başkasının içi sıcacık oluyor...
günaydın.... günler aydın....
ve annemin sabah öpücüğü gibi ruhuma dokunan sesi....
inci rengi ve menekşe tonlar muhteşemdir...
bir de gusul abdestini bozmasa...
pandomim...
size ingiltereden reiki gönderir...
başka bir ülkede dahi olsanız operasyondan çıkar çıkmaz arar ve operasyonda neler geçtiğini sanki görmüş gibi anlatır..
sanıldığı üzere vejeteryan değillerdir..ama objelerin özelliğine ve tüzelliğine inanırlar...mesela yüzük veya kolye gibi bazı objeleri metalaştırırlar...
insanı her an şoke eden özel hatun tipleridir...
hayatlarının bir döneminde mutlaka tanrının varlığını sorgulamışlar ve ara yolu bulmuşlardır..
ayrıca gece ve gündüz fark etmez.. ruh gezintisi yapmayı severler...bunu nasıl yaptıkları ise ayrı bir merak konusudur..bu konuda tartışmayı pek sevmezler...:=))
polemiklere girmemek ve her dediklerine ewet demek arkadaş ilişkilerini toparlamakta birebirdir...
ben de şahsen ömrünün birkaç yılını ankarada geçirmiş biri olarak bana aşktan bahsedildiğinde arkama bakmadan kaçmam gerektiğini bazen unutuyorum...
sevilmekten geçer..
kayıtsız..şartsız..koşulsuz...
sormadan ve sorgulamadan....