' c ı b ı l ', Erzurum ve yöresinde *çıpılak, üryan* anlamına gelir. Mecazi olarak da, çevresine hava atmaya çalışan, gereksiz olarak kendisini varlıklı göstermeye çelışan kimseler için de 'cıbıl' yakıştırması yapılır. Sözgelim; falan kişi kırk kişilik ziyafet vermiş dediklerinde, 'Yok canım; O cıbılın tekidir; nerden ziyafet verecek! ? ' diye karşılık alır.
Kars, Erzurum, Erzincan yörelerinde *I S S I* demek, ısı almış madde demektir. Bir başka deyişle, 'sıcak' anlamında kullanılır. 'Issısu', ısı almış yani ısınmış su demektir. Orta Asya'da Türkeli'nde 'ı s s ı k g ö l' adında bir göl vardır. Suyu sıcak olan göl demektir.
Ankara-merkez köylerinde çok kullanılan bir sözcüktür. Anlamı: Öküzün ya da koçun tos vurmasına denir. Çocukları uyar için derler ki: 'Sakın öküze çok yaklaşma; seni süser.'
Ankara merkeze bağlı Bucuk köyü vardı. Bugünkü Yenikent ilçesini oluşturan köylerden biri. 1954 yılında ilkokul öğretmenliği yaptım Bucuk köyünde. İşte bu köyde, GUNNEMEK sözcüğü, kıskanmak anlamındfa kullanılıyordu. Örneğin; 'Sen benni gunneyon' derlerdi.
'Zülüf' sözcüğünün Türk Halk Şiiri'ndeki yeri çok geniştir. Bunu uzmanlar daha iyi bilir. Biliyorsunuz, ekinleri biçmek için çeşitli aletler vardır. Bunların en ilkeli, ORAK dediğimiz, kıvrık keskidir. Bakınız 'zulüf' orakla bile yoldaş olabilmiş. Türkünün bir bölümü şöyle:
'Arpa orağa geldi, 'Zülüf tarağa geldi.
Tercümesi: Arpa ekini yetişkin olmaya başladı; kızın zülfü de taranacak gümrahlığa erişti. Erkek çocukar için, 'bıyıkları terledi' dediğimiz gibi. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Erkeklerin (daha çok erkek çocukların) , kafalarının ön tarafında bırakılan uzunca saç kümesine PERÇEM denir. Bayanların bırktığı perçeme, 'KÂKÜL denir.
'Zülüf' sözcüğünün gerçek ve tam anlamı şudur: 'Bayanların favorisine ZÜLÜF denir. Bu favori, el genişliğinde ve el ozunluğunda olur. Annemle komşu teyze, birbirlerinin zülfünü keserlerdi (1940) , çünkü kendi kendine kesmesi çok zordur. TÜRKÜ 'Zülfün görenlerin hep 'Bahtı siyah olurmuş. 'Tek zülfünü göreydim 'Bahtım siyah olaydı.'
Kimi türkülerde de şöyledir: 'Oy Havar Havar 'Zülüf gerdanı kovar. 'Sen bize gelsen ne var...
Ailede işlerin yoğun oldğu zamanlarfda, yemek yetiştirmek zordur. Onn için anne, irmikli buğday ununu suda bulamaç olarak karıştırır, pişiriri. Büyük kaba doldurulur. Ortası çukurlaştırılarak tereyağı doldurulur. Yer sofrasına konulur. Oturanar, kaşıklarıla kenarından, ucundan kaşıklayıp yerler. Bir bakıma savaş ya da savaş yıkıntılarının sürdüğü dönemlerde yapılan bir yemektir. **Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
Matematikçiyim. Felsefeye ve şiire yakın dururum. Türkçemiz çeşiitli yöntemlerle kendini zenginleştirmiştir. Bu yötemlerden biri de 'yansıma' yöntemidir. Bir başka deyişle, 'ses benzetmesi'. yöntemi... CIPPIL, derin olayan su demektir. Derin olmayan suda yürürken, 'cıpıl cıpıl' ses oluşur. Derin omayan suya 'dayaz' ya da 'yufka' denildiği de olur. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
' c ı b ı l ', Erzurum ve yöresinde *çıpılak, üryan* anlamına gelir. Mecazi olarak da, çevresine hava atmaya çalışan, gereksiz olarak kendisini varlıklı göstermeye çelışan kimseler için de 'cıbıl' yakıştırması yapılır. Sözgelim; falan kişi kırk kişilik ziyafet vermiş dediklerinde, 'Yok canım; O cıbılın tekidir; nerden ziyafet verecek! ? ' diye karşılık alır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Kars, Erzurum, Erzincan yörelerinde *I S S I* demek, ısı almış madde demektir. Bir başka deyişle, 'sıcak' anlamında kullanılır. 'Issısu', ısı almış yani ısınmış su demektir. Orta Asya'da Türkeli'nde 'ı s s ı k g ö l' adında bir göl vardır. Suyu sıcak olan göl demektir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Ankara-merkez köylerinde çok kullanılan bir sözcüktür. Anlamı: Öküzün ya da koçun tos vurmasına denir. Çocukları uyar için derler ki: 'Sakın öküze çok yaklaşma; seni süser.'
Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı
Ankara merkeze bağlı Bucuk köyü vardı. Bugünkü Yenikent ilçesini oluşturan köylerden biri. 1954 yılında ilkokul öğretmenliği yaptım Bucuk köyünde. İşte bu köyde, GUNNEMEK sözcüğü, kıskanmak anlamındfa kullanılıyordu. Örneğin; 'Sen benni gunneyon' derlerdi.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikkçi-bilim uzmanı*
'Zülüf' sözcüğünün Türk Halk Şiiri'ndeki yeri çok geniştir. Bunu uzmanlar daha iyi bilir. Biliyorsunuz, ekinleri biçmek için çeşitli aletler vardır. Bunların en ilkeli, ORAK dediğimiz, kıvrık keskidir. Bakınız 'zulüf' orakla bile yoldaş olabilmiş. Türkünün bir bölümü şöyle:
'Arpa orağa geldi,
'Zülüf tarağa geldi.
Tercümesi: Arpa ekini yetişkin olmaya başladı; kızın zülfü de taranacak gümrahlığa erişti. Erkek çocukar için, 'bıyıkları terledi' dediğimiz gibi.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Erkeklerin (daha çok erkek çocukların) , kafalarının ön tarafında bırakılan uzunca saç kümesine PERÇEM denir. Bayanların bırktığı perçeme, 'KÂKÜL denir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
'Zülüf' sözcüğünün gerçek ve tam anlamı şudur: 'Bayanların favorisine ZÜLÜF denir. Bu favori, el genişliğinde ve el ozunluğunda olur. Annemle komşu teyze, birbirlerinin zülfünü keserlerdi (1940) , çünkü kendi kendine kesmesi çok zordur.
TÜRKÜ
'Zülfün görenlerin hep
'Bahtı siyah olurmuş.
'Tek zülfünü göreydim 'Bahtım siyah olaydı.'
Kimi türkülerde de şöyledir:
'Oy Havar Havar
'Zülüf gerdanı kovar.
'Sen bize gelsen ne var...
'Zülfün teline takıldı gönül...
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
Ailede işlerin yoğun oldğu zamanlarfda, yemek yetiştirmek zordur. Onn için anne, irmikli buğday ununu suda bulamaç olarak karıştırır, pişiriri. Büyük kaba doldurulur. Ortası çukurlaştırılarak tereyağı doldurulur. Yer sofrasına konulur. Oturanar, kaşıklarıla kenarından, ucundan kaşıklayıp yerler. Bir bakıma savaş ya da savaş yıkıntılarının sürdüğü dönemlerde yapılan bir yemektir.
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
Matematikçiyim. Felsefeye ve şiire yakın dururum. Türkçemiz çeşiitli yöntemlerle kendini zenginleştirmiştir. Bu yötemlerden biri de 'yansıma' yöntemidir. Bir başka deyişle, 'ses benzetmesi'. yöntemi...
CIPPIL, derin olayan su demektir. Derin olmayan suda yürürken, 'cıpıl cıpıl' ses oluşur. Derin omayan suya 'dayaz' ya da 'yufka' denildiği de olur.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
'Baba', şefkatin, koruyuculuğun simgesidir. 'babayani', sevecen, koruyan tavır için kllanılır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*