Özellikle kışın ağır geçtiği bölgelerimizde binalar, 'çatı' yerine düz toprak örtülü yapılır. Diyelim odanın dört duvarı yükseldi; üstü örtülecek. Duvardan duvara, kırk-elli cm. çapında kalın direkler (keran) uzatılır. Direkler arasındaki boşluklar da, bilek kalınlığındaki ağaçlarla -tersine dizilerek- kapatılır. *Kol kalınlığındaki bu ağaçların her birine, MERTEK adı verilir. Türkçe deyimlerimizde de geçer. Kendinin büyük kusurlarını yok sayıp, başkasının küçücük hatasını elaleme duyuranlar için şöyle denir:
'Kendi gözündeki merteği görmez, el gözündeki çöpü, destan eyler aleme.'
Bilindiği gibi 'Kagir', taştan, tuğladan yapılan bina demektir. Taşlar, taş ocaklarından düzensiz olarak kırılır. On-onbeş kg. ağırlığındaki düzensiz taşlar, üst üste yığılarak duvar örülür. Bu kocaman taşların arasında, kocaman boşlular oluşur. Genelde bu boşluklara, 'toprak çamuru' doldurulur. Ancak çamur duvarda taş gibi kurusa bile, yine de taş direnci kazanamaz. O nedenle kaya boşluklarının arası, yumruk, yumurta büyüklüğündek önemsizi taşlarla doldurulu; sonra da çamur sıvanır. **İşte bu önemsiz taşlara, HIBAR adı verilir.
Kimi zaman kişi, olay, durum değerlendirilirken, yapı taşları 'istiare' olarak değerlendirirlir. Şu söylemlere bakalım: 'O adam, derneğin kilit taşıdır. Ya da köşe taşıdır.' HIBAR da, türkülerimize girmiştir:
Saygı ile.. Savaş ve kıtlık dönemlerinde, kolayca hazırlanan bir yemek türüdür 'Papara'. Şöyle hazırlanır: Evdeki bayat-kuru ekmekler, yayvan büyük sahana doğranır. Üzerine akaynar su gezdirilir. Islak ekmeğin üstüne çökeler ya da peynir ufalanır. Sonra eritilmiş güzel kokulu tereyağı, karışımın üstüne eklenir. İşte 'Papara' yemeği hazırdır. *Bir de mecazi anlamda kullanılan 'papara' vardır. Bir kimse yaptığı kötülükten dolayı azalanmış, aşağılanmışsa, derler ki: 'O artık paparayı yedi; bir daha kusur işlemez. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Saygı ile..'İroni', çaktırmadan alay etmerktir. İnce alay..Örnek: İki yıllık evli olan genç, çocuk sahibi olunca yükü ağırlaştı. Eşini, çocuğunu terkedip gitti. Hanımına da 'Nasıl doğurduysan öyle bakarsın dedi.' Bunu duyan kamil kişilerden biri şöyle yorumladı: 'Maaşallah, şimdiki babalar pek modern; eşlerine aşırı güveniyorlar(!) **Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
Saygı ile.. Diyelim ki taş bina (kagir) kuruyoruz. Temelden sonra duvar bir kaç metre yükselince, dört duvarı biribire bağlayan, kalın ağaçlardan bir kuşak döşenir. Bu kuşağın üstüne yeniden duvar örülerek yükselştilir. İşte bu kuşağın adı (halk dilinde) 'HATIL'. Betonarme yapılarda bu kuşak, içi demir telli betondur. Depteme dayanıklıdır. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Saygı ile.. Makarnayı 'çatal' ile yeriz. Uzun ot yığınlarını aktarmak için de -kürek sapı gibi sapı olan-, 30-40 cm. uzunluğunda sivri dileri bulunan çatalı kullanırız. Bu çatala 'Dirgen' denir. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Genellikle bir kamu görervlisi naklen bir yer gittiğinde ya da emekli olduğunda, yerine başkası atanır. İşte yeni atanan kişi, 'giden' kişinin halefidir. Halef, 'benden sonraki' anlamına da gelir. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
'Zülf i Yare Dokunmak' bir konuda, duyarlı noktaya vurgu yapmak, incitecek konuya değinmek anlamına gelir. Sözgelişi deriz ki: 'Müdür beyi eleştirelim; ama zülf i yare dokunmadan.' Yani hassas olduğu konuya değinmeden eleştirelim.
Peki bu deyim nereden geliyor? Türk dünmysında 'zülüf', kadının gözde ziynetidir (süsüdür) . Ona hakaret, kadının neredeyse iffetine hakaret gibi sayılır. O nedenle müdür beyi eleştirirken, onu küçük düşüren yanına dokunmayalım demektir. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Özellikle kışın ağır geçtiği bölgelerimizde binalar, 'çatı' yerine düz toprak örtülü yapılır. Diyelim odanın dört duvarı yükseldi; üstü örtülecek. Duvardan duvara, kırk-elli cm. çapında kalın direkler (keran) uzatılır. Direkler arasındaki boşluklar da, bilek kalınlığındaki ağaçlarla -tersine dizilerek- kapatılır.
*Kol kalınlığındaki bu ağaçların her birine, MERTEK adı verilir.
Türkçe deyimlerimizde de geçer. Kendinin büyük kusurlarını yok sayıp, başkasının küçücük hatasını elaleme duyuranlar için şöyle denir:
'Kendi gözündeki merteği görmez, el gözündeki çöpü, destan eyler aleme.'
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi bilim uzmanı*
Bilindiği gibi 'Kagir', taştan, tuğladan yapılan bina demektir. Taşlar, taş ocaklarından düzensiz olarak kırılır. On-onbeş kg. ağırlığındaki düzensiz taşlar, üst üste yığılarak duvar örülür. Bu kocaman taşların arasında, kocaman boşlular oluşur. Genelde bu boşluklara, 'toprak çamuru' doldurulur. Ancak çamur duvarda taş gibi kurusa bile, yine de taş direnci kazanamaz. O nedenle kaya boşluklarının arası, yumruk, yumurta büyüklüğündek önemsizi taşlarla doldurulu; sonra da çamur sıvanır.
**İşte bu önemsiz taşlara, HIBAR adı verilir.
Kimi zaman kişi, olay, durum değerlendirilirken, yapı taşları 'istiare' olarak değerlendirirlir. Şu söylemlere bakalım:
'O adam, derneğin kilit taşıdır. Ya da köşe taşıdır.'
HIBAR da, türkülerimize girmiştir:
'Ben babamın evinde,
'Gezerdim kibari;
'Gittim elin evine, (evlendim))
'Oldum duvar hıbar'ı.
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
Saygı ile.. Savaş ve kıtlık dönemlerinde, kolayca hazırlanan bir yemek türüdür 'Papara'. Şöyle hazırlanır: Evdeki bayat-kuru ekmekler, yayvan büyük sahana doğranır. Üzerine akaynar su gezdirilir. Islak ekmeğin üstüne çökeler ya da peynir ufalanır. Sonra eritilmiş güzel kokulu tereyağı, karışımın üstüne eklenir. İşte 'Papara' yemeği hazırdır.
*Bir de mecazi anlamda kullanılan 'papara' vardır. Bir kimse yaptığı kötülükten dolayı azalanmış, aşağılanmışsa, derler ki: 'O artık paparayı yedi; bir daha kusur işlemez.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
Saygı ile..'İroni', çaktırmadan alay etmerktir. İnce alay..Örnek: İki yıllık evli olan genç, çocuk sahibi olunca yükü ağırlaştı. Eşini, çocuğunu terkedip gitti. Hanımına da 'Nasıl doğurduysan öyle bakarsın dedi.' Bunu duyan kamil kişilerden biri şöyle yorumladı:
'Maaşallah, şimdiki babalar pek modern; eşlerine aşırı güveniyorlar(!)
**Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı**
'Rituel',tapınmaya ilişkin anlamındadır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Saygı ile.. Diyelim ki taş bina (kagir) kuruyoruz. Temelden sonra duvar bir kaç metre yükselince, dört duvarı biribire bağlayan, kalın ağaçlardan bir kuşak döşenir. Bu kuşağın üstüne yeniden duvar örülerek yükselştilir. İşte bu kuşağın adı (halk dilinde) 'HATIL'. Betonarme yapılarda bu kuşak, içi demir telli betondur. Depteme dayanıklıdır.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Saygı ile.. Makarnayı 'çatal' ile yeriz. Uzun ot yığınlarını aktarmak için de -kürek sapı gibi sapı olan-, 30-40 cm. uzunluğunda sivri dileri bulunan çatalı kullanırız. Bu çatala 'Dirgen' denir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi- bilim uzmanı*
'TEŞT', galvanizli (paslanmaz) sacdan yapılmış, büyük leğendir. İçinde genellikle çamaşı yıkanır. *Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
Genellikle bir kamu görervlisi naklen bir yer gittiğinde ya da emekli olduğunda, yerine başkası atanır. İşte yeni atanan kişi, 'giden' kişinin halefidir. Halef, 'benden sonraki' anlamına da gelir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*
'Zülf i Yare Dokunmak' bir konuda, duyarlı noktaya vurgu yapmak, incitecek konuya değinmek anlamına gelir. Sözgelişi deriz ki: 'Müdür beyi eleştirelim; ama zülf i yare dokunmadan.' Yani hassas olduğu konuya değinmeden eleştirelim.
Peki bu deyim nereden geliyor? Türk dünmysında 'zülüf', kadının gözde ziynetidir (süsüdür) . Ona hakaret, kadının neredeyse iffetine hakaret gibi sayılır. O nedenle müdür beyi eleştirirken, onu küçük düşüren yanına dokunmayalım demektir.
*Nadir Şener Hatunoğlu: matematikçi-bilim uzmanı*